HATAY BOŞANMA AVUKATI-HATAY AİLE HUKUKU AVUKATI

HATAY BOŞANMA AVUKATI-HATAY AİLE HUKUKU AVUKATI

HATAY BOŞANMA AVUKATI-HATAY AİLE HUKUKU AVUKATI


HATAY BOŞANMA AVUKATI-HATAY AİLE HUKUKU AVUKATIHATAY BOŞANMA AVUKATI-HATAY AİLE HUKUKU AVUKATI

GİZEM UZUN HUKUK VE DANIŞMANLIK 

 

AİLE MAHKEMESİNE İKİNCİ CEVAP DİLEKÇESİ NASIL HAZIRLANIR? ÖRNEK DİLEKÇEMİZ

 

 

İZMİR 20. AİLE MAHKEMESİNE

 

DOSYA NO : 2023/*** E.

 

DAVACI : 

 

VEKİLİ : 

 

DAVALI : 

 

VEKİLİ : Av. Gizem Gül UZUN

 

KONU : İkinci cevap dilekçelerimizin sunulmasından ibarettir.

 

AÇIKLAMALARIMIZ :

 

DAVACI TARAFIN AYRILIĞIN SEBEBİ OLARAK YALNIZCA MÜVEKKİLİN FATMA SARI İLE İLGİLİ BİLDİRDİĞİ HUSUSLARA DAYANMASI, DAVACININ SAHİP OLDUĞU PSİKOLOJİK RAHATSIZLIĞIN EVLİLİK BİRLİĞİNİ ÇEKİLMEZ HALE GETİRMESİNİ GÖZ ARDI ETTİRMEYE YÖNELİK ÇABASIDIR. 

 

Davacı, cevaba cevap dilekçesinde, müvekkilin vermiş olduğu cevap dilekçesinde davacının son iki buçuk yıldır bipolar teşhisi ile tedavisinin yapıldığını, eşinin hastalığının teşhis ve tedavisi için ona her zaman yardımcı olduğunu, eşinin depresif dönemlerinde çocuklarla ilgilenmediğini, esasında eşiyle arasında ciddi sorunlar olmayıp, hastalıkla ilgili sorunlar yaşadığını, tarafların arasındaki ayrılığın asıl sebebi olarak davacı müvekkilin annesini sorumlu olduğunu belirttiği iddiaları yinelemiştir. 

 

Müvekkilin yukarıda davacı tarafından yinelenen iddialarının yanı sıra, davacı tarafından, davacının 8-10 kez evden kaçtığına ve Aksaray'da otogarda durdurulması ve müvekkilin davacı hakkında çocuk kaçırmak suçlamasıyla yapmış olduğu şikayetin takipsizlikle sonuçlanmasından bahisle verilen karara değinilmiş; müvekkilin tüm iddialarının haksızlığına ilişkin savunma yapılmıştır.

 

Anılan savunmalarda hukuka uygun bir yön bulunmamaktadır. Zira davacının iki buçuk yıldır bipolar rahatsızlığından dolayı psikolojik sıkıntılar yaşadığı ve tedavi gördüğü dosya kapsamında sayın mahkemenize sunduğumuz e nabız verileri ektedir. Davacının, müvekkilin ayrılığın asıl sebebi olarak kayınvalide Fatma *****'yı sorumlu tuttuğuna ilişkin yapılan savunma, davacının, aile hayatını çekilmez hale getiren nitelikteki psikolojik rahatsızlığını önemsiz hale getirmek ve sayın mahkemeniz nezdinde yapılacak değerlendirmede bu hususu bertaraf etmeye yönelik beyhude bir çabadır. Aile birliğini oluşturan tarafların psikolojilerinin bu birliği korumak ve devamını sağlamak için ne denli elzem olduğu açıktır. Davacının, müvekkilin kayınvalidesi Fatma ****'yla olan probleminden bahisle bildirdiği beyanlarından faydalanarak davacının psikolojik sorunlarını sayın mahkemenizce değerlendirme dışı bırakmaya çalışması zayıf bir savunmadır. Sunduğumuz e nabız verilerinin sayın mahkemeniz tarafından değerlendirmeye alınmasını saygılarımızla arz ve talep etmekteyiz.

 

MÜVEKKİLİN SAVCILIKTA ŞKAYETÇİ OLMAMASI SEBEBİ İLE KYOK KARARI VERİLMİŞTİR. MÜVEKKİL EĞER ŞİKAYETÇİ OLSAYDI KONUNUN SAVCILIK KURUMUNCA MAHKEMEYE İNTİKAL ETTİRİLECEĞİ AÇIKTIR. MÜVEKKİL, ÇOCUKLARIN MENFAATİ İÇİN ŞİKAYETÇİ OLMAMIŞTIR.

 

Davacı, müvekkilin aile bireylerinin de tanık olduğu çocukları kaçırma suçuna yönelik yaptığı savunmasında, Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 25/07/2023 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararına dayanmıştır. Davacının, savcılığın verdiği karar verilmesine yer olmadığına ilişkin sunmuş olduğu delil tarafımızca da kabul edilse dahi; müvekkilin şikayetçi olmamasından kaynaklı olarak savcılığın KYOK kararı verdiğini, müvekkilin eğer şikayetçi olsaydı, savcılığın çocukların ciddi psikolojik rahatsızlığa sahip bir kimse tarafından kaçırılmasını ivedilikle takip edeceğini, ilgili olayı kamu davası haline getireceğinin kuvvetle muhtemel olduğunu sayın mahkemenizin adaletli takdirine bırakmaktayız. Müvekkil, çocuklarına olan sevgi ve bağlılığı neticesinde çocuklarının kendilerine ait yuvalarından mahrum kalmamaları ve sahip oldukları yaşam standardından geri kalmamaları bakımından, daha önce ifade ettiğimiz üzere çocukların devlete ait yurtlara verilmesini önlemek amacıyla şikayetini çekmiştir. Zira müvekkilin gittiği karakoldaki polis ve savcı eğer şikayetçi olursa çocukların devlet yurdunda korumaya alınabileceğini beyan etmişlerdir. Müvekkilin şikayetini çekmek suretiyle KYOK verilmesine sebep olma davranışı, karşı tarafın TCK bakımından işlediği suçun takibinin yapılmasını hukuken önlemişse de, çocukların kaçırıldığını sosyal hayatın gerçekleri bakımından inkar etmek mümkün değildir.

 

BİPOLAR RAHATSIZLIK TEDAVİ EDİLEBİLİR NİTELİKTE BİR HASTALIK OLSA DA DAVACI TEDAVİYİ REDDETDİĞİNDEN AİLE BİRLİĞİNİN DEVAMI ÇEKİLEMEZ HALE GELMİŞTİR.

Bipolar rahatsızlığa sahip kimselerin günlük hayatı sağlıklı bir kimse gibi idame ettiremeyeceği ve tam da bu sebepten tedavi süreci yaşamak durumunda kaldıkları hem sosyal kabul, hem de tıp biliminin kabulündedir. Davacının, bipolar bozukluk rahatsızlığına sahip biri olarak, evlilik birliğinin başından itibaren sorumluluk sahibi bir eş ve anne olarak üstüne düşen tüm görevleri yerine getirdiğinden bahisle yaptığı savunma haksız ve bilimsel ve mantıksal tüm kurallara aykırıdır. Zira bipolar bozukluk hastalığına sahip davacı, depresif dönemlerinde çökkün ruh haline sahip olması bakımından çocuklarla özenle ilgilenmemiş, eş ve anne olmaktan kaynaklı tüm yükümlülüklerini ne yazık ki ihmal etmiştir. 

 

AİLE BİRLİĞİNE EŞLERDEN BİRİNİN AİLESİNİN MÜDAHALESİNE İLGİLİ TARAFIN SESSİZ KALMASI YARGITAY'IN KABULÜNDE OLDUĞU ÜZERE DE KUSURDUR.

 

Davacı tarafın vermiş olduğu cevaba cevap dilekçesinde, müvekkilin, Burcu ******'e yönelik hastalığı dışında bir kusur atfetmediğine ilişkin savunma haksızdır. Müvekkilin "Eşimin annesi Fatma *** bize köstek olmasa, bizden uzak olsa eşim, yavrularım ve ben hastalıkla kendi ailemin desteği ile çok rahat baş edebilirim." şeklindeki beyanına atıfta bulunularak Fatma ****'nın evlilik birliğine karışmasını hatta evlilik birliğini sona erdirmeye yönelik Burcu Eldeniz'i ikna çabasını, kızının hastalığına ilişkin tedavi sürecini: "Sen niye o ilaçları içiyorsun? Sen deli misin?" diyerek baltalamaya çalışması karşısında davacının sessiz kalması hatta çocuklarını alarak İzmir'e annesinin yanına gitmeye kalkışması karşısında Burcu *******'in de kusuru olduğunun varlığı kabul edilmelidir. Zira kendi eşi ve çocukları ile anne ve babalarını uzlaştırmak, bir sorun olduğunda ara bulmak tamamen tarafların sorumluluğundadır. Yargıtay'ın bu konuda birçok kararı mevcuttur.

 

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 04.07.2018 Tarih, 2016/21181 Esas ve 2018/8614 Karar sayılı ilamı;

“Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davalı erkeğin, bağımsız konut temin etmediği, aile müdahalesine sessiz kaldığı anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.”

 

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 23.01.2013 Tarih, 2012/15308 Esas ve 2013/1490 Karar sayılı ilamı;

“Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davalı-davacı kocanın kardeşinin eşine fiziksel şiddet uygulaması ve hakaretlerine sessiz kaldığı, eşinin ihtiyaçları ile ilgilenmediği, bağımsız konut temin etmediği, davacı-davalı kadının ise babasının kocasına hakaretlerine ve ailesinin evliliğe müdahalesine sessiz kaldığı, boşanmaya neden olan olaylarda davalı-davacı kocanın daha ağır kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında taraflar dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, her iki davanın da kabulüne karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davaların reddi doğru bulunmamıştır.”

 

DAVACININ SAHİP OLDUĞU RAHATSIZLIĞIN GENETİK KAYNAKLI OLABİLECEĞİ TARAFLARIN TEDAVİ İÇİN BİRLİKTE BAŞVURDUĞU DOKTOR TARAFINDAN KENDİLERİNE SÖYLENMİŞTİR.

 

Davacının vermiş olduğu cevaba cevap dilekçesinde : "Davalı, hastalıkla ilgili iddialarını o kadar abartmıştır ki, adeta uzman bir doktor tavrıyla hastalığın genetik olduğunu...." denilmek suretiyle beyanda bulunmuştur. Hastalığın genetik yatkınlık sonucu oluşabileceğine yönelik bilgiyi iddia edildiği gibi uzman doktor edasıyla müvekkil değil; bizzat tedavi için tarafların birlikte kendisine başvurduğu uzman doktor söylemiştir. Bunun üzerine Fatma *******'nın da rahatsızlığı akıllara gelmiş, haklı olarak müvekkil cevap dilekçesinde bu hususa yer vermiştir. Ancak kayınvalide Fatma *******, Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde 1 ay kadar yataklı tedavi görmüştür. Hastalığı tevil yoluyla ikrar etmişlerdir. Fatma ***** ve Burcu *******'in sayın mahkemenizce sağlık durumlarıyla ilgili olarak hastaneye sevk edilerek heyet raporu alınmasını talep ediyoruz. Ayrıca psikolojik durumlarıyla ilgili hastaneye sevkini talep etmekteyiz.

 

ÇOCUKLAR BABALARINA ANNELERİNİN KENDİ KENDİNE KONUŞTUĞUNU BEYAN ETMİŞLERDİR. MÜVEKKİLİN ÇOCUKLARA YÖNELİK FİZİKSEL VEYA PSİKOLOJİK HERHANGİ BİR ŞİDDETİ VEYA KÖTÜ MUAMELESİ SÖZ KONUSU DEĞİLDİR.

Davacının çocukların günden güne zayıfladıkları, psikolojilerinin bozulduğunun görüntülü arama sırasında davacı tarafından gözlemlenmiş olması ve çocukların babalarının kendilerine kötü davrandığına ilişkin beyanlarda bulunmasından bahis ortaya atılan iddialar mesnetsizdir. Haksız bir isnaddan ibarettir. Aksine çocukların İzmir'den geldiğinde müvekkile karşı kurdukları ilk cümle heyecanla: "Baba biliyor musun annem kendi kendine konuşuyor." olmuştur.

 

Müvekkilin çocuklara fiziksel ve psikolojik şiddet uyguladığı iddialarını kesinlikle kabul etmiyoruz. Davacının çocukların velayetlerinin tedbiren kendisine verilmesine yönelik taleplerinin, davacının ekonomik ve psikolojik durumu da göz önünde bulundurularak reddedilmesini sayın mahkemenizden vekaleten arz ve talep ederiz.

 

Davacının vermiş olduğu cevaba cevap dilekçesinde bildirmiş olduğu: "Davalı, aleyhine açılan boşanma davasını bir türlü hazmedememiş, eşinin kendisinden ayrılmak istemesini gurur meselesi yapmıştır." beyanı haksızdır. Müvekkil, evliliğini eşinin tedavi sürecinin bir gün olumlu şekilde sona ereceğini umarak, çocuklarının etkilenmemesi için devam ettirmiştir. Müvekkil evliliğin devamının gerektirdiği şekilde, hastalık süreci boyunca eşinin yanında olmuş, bu sebepten aile konutunu her terk ettiğinde eşini geri getirmiştir. 

TARAFLAR BOŞANMA PROTOKOLÜNÜ GÖRÜŞMEK ÜZERE BİR ARAYA GELMİŞLER ANCAK DIŞARIDA VE RIZAEN YAPTIKLARI GÖRÜŞMEDE EVLİLİK BİRLİĞİNİN DEVAMINA YÖNELİK KARAR ALMIŞLARDIR. MÜVEKKİLİN DAVACIYI KİLİTLEDİĞİ, DAVACIYA VELAYET KONUSUNDA BASKI YAPTIĞI HUSUSLARI GERÇEK DIŞIDIR.

 

MÜVEKKİL BARIŞMALARINDAN YOLA ÇIKARAK AKRABALARI ARAMIŞTIR.

 

Davacının cevaba cevap dilekçesinde ifade ettiği: " Davalı ise benimle yaptığı telefon görüşmesinde protokolü imzalayacağını, müvekkili evde yalnız bırakacağını söylemiş olduğu halde sözünü tutmamıştır. Davalı, müvekkilimi barışmaya zorlamış, müvekkilin ailesine de barıştık diye haber vermiş. Kaçmasın diye üstüne kapıyı kilitlemiş, gidersen de çocukları vermem diyerek tehdit etmiştir. Müvekkil mecburen bir gece kalmış, müvekkilim korku içinde sabaha karşı çocuklarını almaksızın evden ayrılmak zorunda kalmıştır. Davalı müvekkilimi çocuklarıyla telefonda dahi görüştürmemeye başlamıştır." beyanlar maddi gerçeklikten uzak ve mesnetsizdir. Davacı, anılan tarihte ifade edildiği gibi anlaşmalı boşanma protokolünü imzalamak üzere Kayseri'ye gelmiş; ancak iki taraf da rızaen evlilik birliğinin geleceği ile konuşma yapmışlardır. Söylendiği gibi müvekkil, karşı tarafı eve kilitlememiş, taraflar aksine evliliklerinin geleceğine ilişkin konuşmayı dışarıda yapmışlar ve evliliklerinin devamına ilişkin kararı iki taraflı olarak vermişlerdir. Hatta ertesi gün taraflar çocukları ile birlikte Erciyes Dağı'na pikniğe gitmiş, gayet keyifli vakit geçirmişlerdir. İşte tüm bu yaşanan hadiselerden aldığı eminlik duygusu ile müvekkil akrabaları arayıp barıştıklarına ilişkin müjdeli haberi vermiştir. Karşı tarafı odaya kilitlemek, çocukların velayeti konusunda baskı yapmak gibi bir iddia asılsız ve gerçek dışıdır. Vekilliği tarafımızca yürütülen müvekkil, haklarının ve yükümlülüklerinin farkındadır. Haklarını yasal yollarla arama noktasında bilinç kazanmıştır.

 

Davacının sunmuş olduğu cevaba cevap dilekçesinde ifade ettiği: "Davalı yan, evlilikleri boyunca devamlı olarak sorunlar çıkarmış, eşini kendi ailesinin ve davacının ailesinin yanında aşağılamış, akıl hastası muamelesi yapmıştır. Eşinin hastalığını koz olarak kullanmış, kendisinin söylediği her şeyin doğru olduğuna inandırmaya çalışmıştır. Müvekkilim tedavisine devam etmektedir. Bipolar hastalığı kişinin normal hayatını olumsuz etkileyecek derecede bir ruhsal hastalık değildir. "  şeklindeki beyanları kabul etmiyoruz. Şöyle ki;

 

MÜVEKKİL DAVACIYI SAHİP OLDUĞU RAHATSIZLIKTAN ÖTÜRÜ AŞAĞILAMAMIŞ, TEDAVİSİNİ TEŞVİK ETMİŞTİR. ANCAK DAVACI İLAÇ KAPSÜLLERİNİN İÇERİĞİNİ DEĞİŞTİREREK VE TÜKÜREREK TEDAVİYİ REDDETMİŞTİR. HASTALIĞI İLERLEMİŞTİR. BU SEBEPLE EŞ VE ANNE OLMAKTAN KAYNAKLANAN YÜKÜMLÜLÜKLERİNİ İHMAL ETMİŞTİR.

 

Davacı, hastalığın etkisiyle TMK m.339'dan kaynaklı velayet hakkının kendisine getirmiş olduğu, çocuklar üzerindeki bakım ve eğitimi, koruma ve gözetimi, onların fiziksel, ruhsal, bedensel gelişimlerine katkı sağlama görevini ağır derecede ihmal etmiştir. Çocukların beslenmesini, evdeki kesici delici aletlerden korunmasını müvekkil üzerine almıştır. Bipolar bozukluk elbette ilaçla tedavisi mümkün olan ve bu yolla hasta kişilerin normal hayata uyum sağlayabileceği türde bir rahatsızlıktır. Ancak daha önce tarafımızca verilen cevap dilekçemizde de ayrıntısıyla belirttiğimiz üzere davacı, tedaviyi defalarca reddetmiştir. Resmiyette doktor kontrolüne gitse, ilaçları eczaneden alsa bile, ilaçları yutmuş gibi yapıp müvekkilden sonra tükürerek ve müvekkilin bu durumu anlaması neticesinde ise ilaç kapsüllerinin içine kabartma tozu, pudra şekeri, karbonat gibi müvekkili yanıltıcı maddeler doldurarak defalarca tedavi sürecini baltalamıştır. Davacı kusurlu olarak, kendisine "Sen deli misin? O ilaçları neden içiyorsun?" diyen annesinin etkisi altında kalmıştır.

Müvekkilin davacıya yönelik sadece tedavi olması, iyileşmesi, çocuklarıyla kendisine adapte olması yönünden iyi niyetli ısrarları mevcut olmuştur. Yoksa müvekkilin davacıyı kendisinin ve eşinin ailesinin yanında aşağılamak ve küçük düşürmek gibi bir davranışı mümkün değildir. 

Müvekkil, anlaşmalı boşanma protokolünü baskı altında imzalamış, çocukların bipolar rahatsızlığa sahip, üstelik tedaviyi reddeden bir anne ve onun gibi psikolojik rahatsızlığa sahip bir anneanne ile yaşamalarının çocukların güvenliği bakımından uygun olmayacağını düşünerek boşanma protokolüne karşı çıkmıştır. Yoksa davacı tarafından iddia edildiği gibi müvekkilin protokoldeki maddi yükümlülüklerden kaçma gibi bir amacı yoktur. Sayın mahkemenize sunacağımız, ortak konutun duvarlarında oluşan bıçak izlerine ilişkin fotoğraf delilimizden de anlaşılacağı üzere çocukların can güvenliği tehlikededir.

Davacı tarafça ileri sürülen müvekkilin evlilik birliğinin çekilmez hale gelmesinde ağır kusurlu olduğuna ilişkin iddiayı kabul etmiyoruz. Aksine evlilik birliğinin çekilmez hale gelmesinde karşı tarafın ağır kusurlu olduğuna ve sayın mahkemenizce ilgili hususa ilişkin kusur tespiti yapılmasını vekaleten saygılarımızla arz ve talep ederiz.

Müvekkilin karşı tarafça TCK m.233'de düzenlenen aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali suçunu işlediğinden bahisle ortaya atılan iddia mesnetsizdir. Müvekkil bakım, eğitim ve destek olma yükümlülüğünü gerek eşine, gerekse çocuklarına karşı fazlasıyla yerine getirmiştir.

 

HUKUKİ NEDENLER : HMK, TMK, CMK ve sair her türlü delil

 

HUKUKİ DELİLLER : Nüfus kayıtları

Tanıklar (isimleri, adresleri ve TC kimlik numaraları daha sonra bildirilecektir.)

Davacıya ait arama ve mesaj kayıtları

HTS kayıtları

Mali durumun araştırılması

Mesaj kayıtları

Faturalar

Dekontlar

Ekran görüntüleri

yemin

Karşı tarafın delillerine karşı delil sunma hakkımız saklı kalmak kaydıyla yasal sair deliller

 

SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda arz ve izah olunan nedenlerle;

Taraflar hakkında yargılama sonunda sayın mahkemenizce boşanma hükmünün verilmesini,

Tarafların müşterek çocukları, 17/10/2016 doğumlu Servet ******, 26/08/2018 doğumlu Cemal Asaf ****** ve 12/10/2020 doğumlu Melikşah ******** isimli çocukların velayetlerinin tedbiren karşı tarafa verilmesi talebinin reddine, müşterek çocukların velayetlerinin müvekkil davalı Hasan *********'e verilmesini,

 Fatma ***** ve Burcu ******'in sayın mahkemenizce sağlık durumlarıyla ilgili olarak hastaneye sevk edilerek heyet raporu alınmasını talep ediyoruz. Ayrıca psikolojik durumlarıyla ilgili hastaneye sevkini,

Davacı tarafın TMK m.175 hükmü uyarınca sayın mahkemenizce yapılacak kusur tespiti neticesinde nafaka talebinin reddine, 

Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

Karar verilmesini sayın mahkemenizden vekaleten arz ve talep ederiz. xx/xx/xxxx

 

 

DAVALI VEKİLİ

Av. Gizem Gül UZUN

AVUKAT GİZEM GÜL UZUN