TANIK KORUMA KANUNU

TANIK KORUMA KANUNU

TANIK KORUMA KANUNU


tanık koruma kanunuTANIK KORUMA KANUNU

TANIK KORUMA KANUNU

Tanığın korunabilmesi için ciddi bir soruşturma vs. gerekir. Ama Tanık Koruma Kanununda 10 yıl ve üzerinde ceza gerektiren suçlarda tanık korunur, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarda 2 yıl ve daha üstü ceza gerektiren bir suç varsa burada da tanık korunur.

Tanık koruma altına alınırken iki şeye dikkat edilmesi gerekir. Birincisi maddi olayın ortaya çıkarılmasındaki menfaat, ikincisi ise tanığın yaşama hakkıdır. Eğer bu iki menfaatten biri tercih edilecekse tanığın yaşama hakkı tercih edilmelidir. Neticede hasbelkader bir olaya şahit olmuş veya bir olayın mağduru olmuş kimsenin sırf tanıklık yaptığı için hayatının tehlikeye girmesi daha yüksek bir menfaattir, dolayısıyla bunun korunması gerekir.

Sonuçta sırf olayla ilgili bir husus açığa çıkacak diye de kimsenin yaşam hakkı elinden alınamaz.

Kanun sadece tanığın korunmasından bahsetmez, 2.dereceye kadar kan ve kayın hısımları da tehlike altında olabileceği için onların da korunacağını söyler. Örneğin tanığın annesi, babası, eşi ve çocukları da tehlike altındaysa onların da korunması gerekir.

Zorunlu olmayan hallerde de gizli tanıklıktan kaçınılmalıdır. Ortada bir tehdit yoksa gizli tanıklıktan kaçınılmalıdır. AİHM kişinin soyut olarak tanıklık yapması bir tehlike doğurmayabilir der. Yani sırf terör suçu diye terör suçundaki tanığın korunması isabetli değildir. Bu başka şeylere kapı aralar.

Herhangi bir TEHDİT OLMAKSIZIN sadece davada tanıklık yapması, davanın terör suçu olması eğer gizli tanıklık kapsamına almak için yeterli sayılırsa maddi gerçekten uzaklaşılır. Onun için o dengeyi iyi kurmak ve gerekçelendirmek gerekir.

AİHM ve AYM bunun gerekçelendirilmesini esas alır. Yani HAKLI BİR SEBEP VARSA GİZLİ TANIKLIK SÖZ KONUSU OLUR. AİHM bu ilkeleri Marcello Viola kararında ortaya koymuştur.

Tanık, soruşturma aşamasında dinlenmişse bu tutanakların kovuşturma aşamasında da okunması gerekir. SORUŞTURMA AŞAMASINDA DİNLENEN TANIĞIN MUTLAKA KOVUŞTURMA AŞAMASINDA DA DİNLENECEĞİ SÖYLENEMEZ. Tanık soruşturmada dinlenmişse bu beyanları duruşmada okunur, kayda geçirilir, eğer taraflar tanığın bir daha dinlenmesini istiyorsa veya mahkeme tanığı bizzat kendisi bir daha dinlemek istiyorsa tekrar dinleyebilir.

Tanık duruşmaya gelemeyecek bir durumdaysa görüntülü ses kaydı yapmak isabetlidir. Tanık, bir daha duruşmaya gelemeyecekse o beyanı üzerinden işlem yapılabilir.

CMK m.210(1)'e göre; ''Olayın delili, bir tanığın açıklamalarından ibaret ise, bu tanık duruşmada muıtlaka dinlenir. Daha önce yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanağın veya yazılı bir açıklamanın okunması dinleme yerine geçemez.''

Hakim burada tanığın soruşturmadaki beyanını okumakla yetinemez, doğrudan doğruyalığın ve yüz yüzeliğin burada hayata geçirilmesi gerekir.

Soruşturma aşamasında beyanını veren tanık tek delildi ama kovuşturma aşamasında kendisine ulaşılamadı. O halde hüküm verilemez mi?

Sözlü bir beyan alınamadığı için beyan delili değil, belge delili vardır. Tanığın beyanı olayın maddi gerçeği ile uymaktadır. Tanığın durduk yere böyle bir şeyi kendi kafasından uydurması mümkün değildir. Dolayısıyla başka bir hükme kıyas yapılmıştır. Tanık ölmüşse veya başka bir sebeple duruşmaya getirilememişse soruşturmadaki beyanı duruşmada okunur.

Yargıtay da kıyasla bu hükmün uygulanabileceğini belirtmiştir. İsabetlidir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin uygulaması da budur. Önemli olan tanığın duruşmaya gelip gelmediği değil, sanığın tanığın mevcut beyanının aksini ispat etme imkanının tanınıp tanınmadığıdır der.

Tanık ölmüşse veya akıl hastası olmuşsa duruşmaya zaten getirilemez. Böyle durumlarda olayın tek delili bir tanık beyanı dahi olsa tanık kovuşturmaya getirilemiyorsa soruşturmadaki beyanı açıklanır, karşı tarafa da iddia öne sürme hakkı tanınır, bundan sonra bu tanık beyanı maddi bulgularla ve olayla uyuşuyorsa pek ala hüküm de verilebilir. Aksi halde hüküm verilemez.

Tanık mektup göndermek suretiyle beyanını açıklarsa bu beyan delili olarak sayılmaz ama belge delili kapsamında sayılabilir. Bu hiçbir zaman beyan delili sayılmaz.

Ayrıca tanık, kendi görüntü ve sesini kaydedip gönderse yine beyan delili olmaz.

Beyan delili sayılabilmesi için bu görüntü v sesin yetkili merci tarafından kaydedilmesi gerekir. Polisler dahi dinlemiş olsa bu tanık dinleme sayılmaz, bilgi alma sayılır. Çünkü yasa böyle bir yetki vermemiştir.

Doğrudan doğruyalık ve yüz yüzelik ilkesi gereği tanık beyanını yetkili merci önünde vermişse o beyan ancak o zaman tanık beyanı kabul edilir. Onun dışında görüntülü ve sesli kayıt en fazla keşfe konu olur. Başka değeri olmaz.

AVUKAT GİZEM GÜL UZUN