Psikolog Olarak Serbest Çalışan Sanığın İlaç Yazma Yetkisi Olmamasına Rağmen Mağdura Antidepresan İlaçlar Yazması / İnsan Üzerinde Bilimsel Deney Yapma Suçu

Psikolog Olarak Serbest Çalışan Sanığın İlaç Yazma Yetkisi Olmamasına Rağmen Mağdura Antidepresan İlaçlar Yazması / İnsan Üzerinde Bilimsel Deney Yapma Suçu

Psikolog Olarak Serbest Çalışan Sanığın İlaç Yazma Yetkisi Olmamasına Rağmen Mağdura Antidepresan İlaçlar Yazması / İnsan Üzerinde Bilimsel Deney Yapma Suçu


psikolog olarak serbest çalışan sanığın ilaç yazma yetkisi olmamasına rağmen mağdura antidepresan ilaçlar yazması insan üzerinde bilimsel deney yapma suçuPsikolog Olarak Serbest Çalışan Sanığın İlaç Yazma Yetkisi Olmamasına Rağmen Mağdura Antidepresan İlaçlar Yazması / İnsan Üzerinde Bilimsel Deney Yapma Suçu

Psikolog Olarak Serbest Çalışan Sanığın İlaç Yazma Yetkisi Olmamasına Rağmen Mağdura Antidepresan İlaçlar Yazması / İnsan Üzerinde Bilimsel Deney Yapma Suçu

Yargıtay
T.C. Yargıtay 12.CD
Esas: 2012/13207
Karar: 2012/16578
K.T.: 02/07/2012

Özet: Psikolog olarak serbest çalışan sanığın ilaç yazma yetkisi olmamasına rağmen mağdura antidepresan ilaçlar yazdığı iddia edilmiş olmakla, öncelikle mağdurun konusunda uzman tam teşekküllü bir hastaneye sevki ile kullandığı iddia edilen ilaçlar nedeniyle yaralanıp yaralanmadığı ve yaralanmış ise raporu alındıktan sonra sanığın buna göre hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekir.


Dava: İnsan üzerinde bilimsel deney yapma suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm  sanık müdafii tarafından  temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Karar: 765 sayılı TCK’da düzenlenmeyen ve 5237 sayılı yasa ile hukukumuza giren insan üzerinde deney/deneme suçuna ilişkin olarak yapılan incelemede,

5237 sayılı TCK 90. maddeye göre, hasta insan üzerinde tedavi amaçlı rıza olmaksızın deneme yapılması suçtur.

Hasta insan üzerinde tedavi amaçlı denemenin suç olmaması için ise;

1- En başta bilinen tıbbi müdahale yöntemlerinin uygulanmasının sonuç vermeyeceğinin anlaşılması,

2- Tedavinin uzman hekim tarafından bir hastane ortamında yapılması,

3- Hastanın, tedavi konusunda yeterli bir şekilde bilgilendirilmesi ve yazılı rızasının alınması gerekmektedir.

Bu veriler altında somut olay incelendiğinde ise;

Ergenlik çağına giren ve içine kapalı bir tavır sergileyen mağdurenin ailesi tarafından serbest psikologluk yapan sanığın bürosuna götürüldüğü, sanık tarafından 9 seans boyunca mağdureye psikolojik destekte bulunulduğu ve Fulsac ve Tofronil isimli ilaçların verildiği,  mağdurenin bu ilaçları kullandıktan sonra durumunun ağırlaşması üzerine ailesi tarafından Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesine götürüldüğü ve burada tedavisinin yapıldığı, Dokuz Eylül Üniversitesince ilaç yazma yetkisi olmayan ve yanlış tedavi uygulayan sanık hakkında suç ihbarında bulunulduğu olayda,

Psikolog olarak serbest çalışan sanığın ilaç yazma yetkisi olmamasına rağmen mağdura antidepresan ilaçlar yazdığı iddia edilmiş olmakla, öncelikle mağdurun konusunda uzman tam teşekküllü bir hastaneye sevki ile kullandığı iddia edilen ilaçlar nedeniyle yaralanıp yaralanmadığı ve yaralanmış ise TCK 89. madde kapsamında raporunun alındıktan sonra sanığın buna göre hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden sanığın unsurları oluşmayan atılı suçtan mahkumiyetine karar verilmesi,

Kabule göre de; Sanık hakkında 5271 sayılı CMK’nın 231/5. maddesinin de düzenlenen  hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmamasına karar verilirken, kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın tedbire çevrilmesinin gerekçe gösterildiği, oysa şartları varsa hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin, 5237 sayılı TCK’nın 50. maddesinde sayılan seçenek yaptırımlardan ve erteleme hükümlerinden önce uygulanması gerektiği, sanığın geçmişinde hükümlülükler bulunmadığı dosya kapsamı itibariyle mağdurenin maddi bir zararı da olmadığı anlaşılmakla, sanığa verilen cezanın tedbire çevrilmiş olması sebebiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığı şeklindeki gerekçe ile sanığın, lehine olan bu düzenlemeden faydalandırılmaması,

Sonuç: Kanuna aykırı, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olup, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak  BOZULMASINA, 02.07.2012 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.

AVUKAT GİZEM GÜL UZUN