Çocukla Kişisel İlişkinin Kaldırılması Davası

Çocukla Kişisel İlişkinin Kaldırılması Davası

Çocukla Kişisel İlişkinin Kaldırılması Davası


ÇOCUKLA KİŞİSEL İLİŞKİNİN KALDIRILMASI DAVASI

 ÇOCUKLA KİŞİSEL İLİŞKİNİN KALDIRILMASI DAVASI

 

 

Kişisel ilişki nedir?

 

Boşanma davaları sonucunda müşterek çocuk varsa ve müşterek çocuk ya da çocukların yaşı 18 yaşından az ise velayet hakkı anneye ya da babaya verilir. Velayet hakkı, yalnızca anne ya da babaya verilir. Halk arasında velayetin anneanneye ya da babaanneye verilebileceği yönünde yanlış bilinen hususlar bulunmaktadır.

 

Her çocuğun hayali anne ve babasını birlikte ve mutlu görmektir. Ancak maalesef ki bazı evlilikler hüsranla sonuçlanmakta ve taraflar boşanma kararı almaktadır. 

 

Kaç çocuk vardır ki sahiden anne ve babasını dans ederken gören ....

 

Dünyaya gelmiş her çocuk mutlu bir aile tablosu ister. Ancak bu mümkün olmadığı takdirde çocuğun hem annesiyle hem babasıyla olan bağının kopmaması için velayeti kendisinde olmayan taraf ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulur.

 

Kişisel ilişkinin amacı velayet hakkı kendisinde olmayan taraf ile çocuk arasındaki iletişimin devam etmesidir. Çocuk, belli bir süre velayet hakkı kendisinde olmayan taraf ile görüşür hatta ve hatta yaşı elveriyorsa velayet hakkı kendisinde olmayan tarafın yanında bir müddet kalabilir.

 

Kişisel ilişki tesisi neden vardır?

 

Çocuğun hem anne hem baba sevgisinden mahrum kalmaması için kişisel ilişki tesisi kurulmaktadır.

 

Diğer sebep ise Türk yargı sistemine henüz ortak velayetin gelmemiş olmasıdır. Ortak velayetin düzenlenemiyor olması bizce oldukça mantıklıdır. Çünkü Türk toplumunda boşanmalar genellikle büyük bir çatışma ile bitmektedir. Avrupa'da olduğu gibi boşandıktan sonra tarafların birbirleri ile hiçbir şey yaşanmamış gibi görüştüğü durumlar oldukça azdır. Bu yüzden de ortak velayet olduğu takdirde çocuk bir çatışmanın ortasında kalacak ve büyüyecektir. Toplumun ortak velayete hazır olduğu düşünülmediği için yargıda velayet hakkı taraflardan yalnızca birine verilmektedir.

 

Kişisel ilişki tesisi de tam olarak bu sebeplerden dolayı düzenlenmiştir.

 

Kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkından önceden feragat edilebilir mi?

 

Kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkı kişilik hakları arasında yer aldığından bu haktan önceden feragat edilemez ve bu hak başkasına devredilemez.

 

Dolayısıyla velayet hakkı kendisinde olmayan taraf çocukla kişisel ilişki kurulmadan önce ben bu hakkımdan feragat ediyorum şeklinde bir beyanda bulunamaz.

 

Ayrıca bu hak sadece taraflardan birine verildiğinden bu hakkın başkasına devri mümkün değildir.

 

Kişisel ilişki tesisine ilişkin kararlar maddi anlamda kesin hüküm teşkil eder mi?

 

Kişisel ilişki tesisine ilişkin kararlar maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. Bu sebeple kişisel ilişki kurulmasına karar veren mahkeme, çocuğun güvenliğini zedeleyen olguları her zaman öncelikli olarak önemseyerek dikkate alır ve ilerde değişen şartlara göre her an yeniden düzenleme yapabilir ve kişisel ilişkiyi kaldırabilir.

 

Her ne kadar mahkeme çocukla ilk başta kişisel ilişki kurulmuşsa da daha sonrasında çocuğun üstün menfaatine aykırı ise kişisel ilişki değişikliği HER ZAMAN mümkün olabilir.

 

Hakim çocukla kişisel ilişki tesisinde neleri göz önüne alır?

 

Çocuğun üstün menfaati esas alınır. 

 

*Çocuğun sağlığı

*Çocuğun eğitimi

*Çocuğun ahlakı

 

Çocuğun üstün menfaati belirlenirken araştırma yapılır mı?

 

Gerekli araştırma yapılır ve uzman raporu alınır. Uzman raporunda çelişki olmaması gerekmektedir. Uzman raporunda çelişki bulunması halinde bu çelişki giderilmeden karar verilemez.

 

Çocukla kişisel ilişki kurulmasında yetkili ve görevli mahkeme neresidir?

 

Yetkili Mahkeme: Çocuğun oturduğu yer mahkemesi

Görevli Mahkeme: Aile Mahkemesi

 

Emzirilme çağındaki bir bebek babasının yanında yatılı kalabilir mi?

 

Hayır, kalamaz.

 

Eşim bana çocuklarımı göstermezse polis ya da jandarmadan yardım alabilir miyim?

 

Burada önemli olan elinizde bir mahkeme kararının bulunmasıdır. Mahkeme kararı olmadan çocuğu görmek, velayet hakkı kendisinde olan eşin rızası yoksa mümkün değildir.

 

Ayrıca mahkeme kararının icrası polis ya da jandarma eşliğiyle olmamaktadır. 

 

Artık birçok şehirde çocuk görüşü için çocuk görüşme merkezleri bulunmaktadır. Örneğin Kayseri'ye pilot uygulama gelmiş olup, velayet hakkı kendisinde olan taraf çocuğu kişisel ilişki tesisi saatinde çocuk görüşme merkezine götürmekte ve velayet hakkı kendisinde olmayan taraf çocuğu teslim almaktadır.

 

Çocuk görüşme merkezleri, taraflar arasındaki çatışmayı ve kavgayı önlemek açısında oldukça mantıklıdır.

 

Şayet boşanan anne ve baba, karşı karşıya gelmek istemiyorsa pilot uygulamaya başvuru yaparak çocuğu çocuk görüşme merkezinden sağlıklı ve güvenilir bir şekilde teslim alabilmektedir.

 

Çocuk görüşme merkezlerinde anne ve baba karşı karşıya gelmemektedir. Çocuğu teslim eden annenin ayrı bekleme odası ve çocuğu teslim alan babanın ayrı bekleme odası bulunmaktadır. Orada çalışan sosyal hizmet uzmanları tarafların karşılaşmamasını sağlamaktadır.

 

Eşimin çocuk ile görüşmesini istemiyorum, bu mümkün müdür?

 

Çok ayrık durumlar hariç mahkeme çocukla velayet hakkı kendisinde olmayan taraf ile kişisel ilişki kurulması yönünde karar vermektedir.

 

Ancak velayet hakkı kendisinde olmayan taraf uyuşturucu bağımlısı ise ya da ahlaki açıdan çok kötü bir yaşam tarzı sürüyorsa çocukla kişisel ilişki tesisi kaldırılabilmektedir. Ancak yukarıda da değindiğimiz gibi ayrık bir durumun olması gerekmektedir.

 

Bu durumlara örnek olarak çocuğa cinsel istismar uygulanması ya da fiziksel şiddet uygulanması hallerinde çocukla kişisel ilişki kurmaya dair karar var ise kaldırılır, bu karar henüz verilmemiş ise çocukla kişisel ilişki kurma talebinin reddine karar verilir.

 

Ancak bu durumlar yukarıda verilen örneklerle sınırlı olmayıp çocukla kişisel ilişki kurulmasının çocuğun yüksek menfaatine, çocuğun psikolojik, fiziksel ve ruhsal gelişimine zarar vermesi gerekmektedir.

 

Mahkeme nazarında analık ve babalık duygusu mu çocuğun üstün menfaati mi önce gelir?

 

Çocuğun üstün yararı mahkeme nazarında her zaman analık/babalık duygusunu tatmin etmekten önce gelmektedir.

 

Kişisel ilişki noktasında çocuğun görüşü alınır mı?

 

İdrak çağındaki çocukların kendilerini ilgilendiren konularda görüşünün alınması ve görüşlerine gereken önemin verilmesi gerekmektedir. Bu durumda kişisel ilişkinin kurulmasına, değiştirilmesine veya kaldırılmasına ilişkin bir karar verilmeden önce çocuğun idrak çağında olması halinde Mahkeme tarafından mutlaka kişisel ilişki düzenlemesi hakkındaki tercihleri kendisine sorulmalıdır. Yargıtay’ın ilgili ilamlarında da belirtilmiş olduğu üzere çocuğun görüşü alınmaksızın kişisel ilişkiye ilişkin verilecek bir karar bozma sebebi teşkil edecektir.

 

Çocuk yargılama içerisinde kendisini ifade edebilecek konumda ise çocuğun görüşü alınabilir.

 

Ancak uygulamada bazen çocuğun velayet hakkı kendisinde olan tarafın etkisi altında kaldığı gözlemlenmektedir. Bu durumda psikolog ve pedagog çocuğun, birinin etkisi altında kalıp kalmadığını bilahare gözlemlemektedir. 

 

Yine uygulamada çocuğun kendisini ifade edebildiği yaş, 8 olarak belirlenmektedir. 8 yaşından büyük çocukların ayırt etme gücüne sahip olduğu kabul edilmektedir.

 

Bazen de mahkemeler çocuğun görüşü için uzman raporuna göre 12 yaşına gelmesini beklemektedir.

 

Çocuğun huzuru tehlikeye girmeyecekse çocuk, velayet hakkı kendisinde olmayan tarafı görmek istemiyorsa dahi yine de çocuğun görüşünün aksi yönünde karar verilebilmektedir.

 

Sonuç olarak, çocuğun görüşü hakim tarafından dikkate alınmakla birlikte hakim tek başına çocuğun görüşüne bağlı kalmamaktadır. Her somut olay kendi içerisinde değerlendirilmektedir.

 

Emsal Yargıtay Kararları

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 31.05.2005 tarih ve E. 2005/5868, K. 2005/8446 sayılı kararında;

 

“…Toplanan delillerden; davalının boşanmalarından sonra davacıyı ve davacının annesini, çocuğun gözleri önünde silahla ağır biçimde yaraladığı, çocuk, beş yaşındayken gerçekleşen bu olay nedeniyle; çocukta babaya karşı aşırı derecede korku geliştiği ve babasının sürekli olarak annesine zarar verebilecek potansiyel olarak gördüğü, babasını görmek ve karşılaşmak istemediği babasıyla görüşmesi, çocuğu psikolojik açıdan olumsuz etkilediği, kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzurunun ciddi biçimde bozulduğu ve tehlikeye girdiği anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 324/2. maddesi koşulları oluştuğundan, davanın kabulü ile baba ile çocuğun kişisel ilişkisinin kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” şeklinde hüküm kurmuştur.

 

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi,27.2.201 tarih ve E. 2013/21596, K. 2014/4127 sayılı kararında;

 

“..Kişisel ilişki kurulurken analık ve babalık duygularından önce çocukların yararı dikkate alınmalıdır. Ortak çocuğun beyanından da anlaşılacağı şekilde, davalı baba bilgisayarda porno film izlemekte, bu filmleri çocuk da görmektedir. Velayeti davacı anneye bırakılan çocuk ile baba arasında yatılı kalacak şekilde kişisel ilişki tesisinin çocuğun ahlaki gelişimini olumsuz etkileyeceğinin kabulü gerekir. Bu nedenle, müşterek çocuk ile baba arasında yatılı kalacak şekilde ve uzun süreli kişisel ilişki kurulması doğru değildir.”

 

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 13.4.2010 tarih ve E. 2010/734, K. 2010/7240 sayılı kararında;

 

“Türk Medeni Kanununun 182/2 ve 324/2. maddeleri uyarınca kişisel ilişki düzenlenmesinde çocuğun sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararlarının esas tutulduğuna, toplanan delillerden ve özellikle baba hakkında düzenlenen iddianame içeriğinden ve küçüğün tercihi de dikkate alınarak her iki çocukla baba arasında kişisel ilişkinin kurulması halinde huzurlarının tehlikeye gireceği, fikri gelişimlerinin olumsuz etkileneceğinin anlaşıldığının, açıklanan sebeplerle davalı ile küçükler arasında kişisel ilişki kurulmasının doğru bulunmadığı” yönünde karar vermiştir.

AVUKAT GİZEM GÜL UZUN