ÇEKİŞMELİ BOŞANMA DAVASI CEVAP DİLEKÇESİ ÖRNEĞİ

ÇEKİŞMELİ BOŞANMA DAVASI CEVAP DİLEKÇESİ ÖRNEĞİ

ÇEKİŞMELİ BOŞANMA DAVASI CEVAP DİLEKÇESİ ÖRNEĞİ


 

ÇEKİŞMELİ BOŞANMA DAVASI CEVAP DİLEKÇESİ ÖRNEĞİ

 

KAYSERİ 2. AİLE MAHKEMESİNE 

 

 

DOSYA NO: 2022/*** E.

ÇEKİŞMELİ BOŞANMA DAVASI CEVAP DİLEKÇESİ ÖRNEĞİ

DAVACI: 

 

VEKİLİ: 

 

DAVALI: 

 

KONU: Davacının 2022/*** E. Numaralı dava dilekçesine karşı cevaplarımızdan ibarettir.

ÇEKİŞMELİ BOŞANMA DAVASI CEVAP DİLEKÇESİ ÖRNEĞİ

 

AÇIKLAMALAR: 

 

Yukarıda esas numarası yazılı dosyada ekli vekaletname uyarınca davalı vekili olarak bulunmaktayım. Müvekkil aleyhinde ikame edilen davanın dava dilekçesi müvekkile tebliğ edilmiş olup süresinde cevap dilekçemizi mahkemenize sunuyoruz.

 

 1- Davacı taraf dilekçesinde, davalı tarafının ayrı ev sağlayamadığı, davalı eşin ailesinden yana sürekli dert yandığı, davacıyla ilgilenmediği, davacının çalışmasını engellediği, ziynet eşyaları ile borçlarını ödediği, davalı eşin kıskançlıkla hayatı zorlaştırdığı, davalının özel günleri önemsemediği, davacı ve ailesine sevgi göstermediği, davalı eşin sürekli içki içtiği, davalı eşin fiziksel şiddet uygulayıp, sürekli küfür hakaret ettiği, davalı eşin telefonuyla gizli gizli mesajlaştığı gibi beyanların davacının müvekkili mahkeme nezdinde kötüleme amacı taşıyan asılsız beyanlarını kabul etmiyoruz. Şöyle ki :

 

 

2- Davalı Tarafından ayrı ev alınmadığı iddiası asılsız ve mesnetsizdir.

 

Müvekkilimin annesi rahmetli olduğu için babası tek kalmıştır. Müvekkilimin babası tekrar evlenmek istemesine rağmen, henüz evlenmeden önce davacı eş "Baban evlenmesin, ben bakarım, birlikte yaşayalım, evlenirse evlendiği kadın bize malvarlığı bırakmaz; traktörü, evi alır" şeklinde beyanda bulunarak müvekkilimin babasıyla aynı evde yaşamaya talip olmuştur ve bunu kabullenerek evlenmiştir. Davacı bu durumdan evlenmeden uzun süre önce haberdar olmuştur ve bu durumu bizzat kabul etmiştir. Ayrıca müvekkilin rahmetli annesi ölmeden önce müvekkile ''Baban beni bir gün olsun incitmedi eğer bir gün bana bir şey olursa baban sana emanet, onu yanında ayırma, onu ihmal etme'' demiştir. Davacı da müvekkille bizzat bunları bilerek ve kabul ederek evlenmiştir. 

 

Müvekkil, davacıya hiçbir zaman ''Babam ölene kadar ev alamam'' şeklinde bir cümle kurmamıştır. Yine davacının iddia ettiği gibi müvekkilin babasının ''Bana kim bakacak, senin cenazen sadece bu evden çıkar, sen gelinsen bana bakmak zorundasın'' beyanı iftiradan ibarettir. Müvekkilin babası, davacıya hiçbir zaman böyle bir beyanda bulunmamıştır. Gerek müvekkilin babası gerek müvekkil davacıya bu cümleleri sarf etmemişlerdir. Davacı, henüz nişan aşamasında dahi müvekkilin babasıyla yaşamayı kendisi kabul etmiştir. Müvekkil davacıya her daim ''Senin gönlün kırılmasın, maddi durumum elverdiği zaman ayrı eve çıkacağız'' demiştir.

 

3- Tüm bunların yanında günümüz koşullarında ayrı bir evde yaşamak belirli bir bütçe gerektirmektedir.

Ve evlilik kurumunda bunu yalnızca bir tarafın tek başına yapmasını beklemek oldukça bencil bir düşüncedir. Keza davacı eş evlilik süresince ne kadar bencil olduğunu defalarca kez hareketleri, beyanları, harcamalarıyla bunu kanıtlamıştır. Müvekkilimin ''Ayağımızı yorganımıza göre uzatalım, zamanla her şey olacak'' demesine rağmen, davacı eş bu duruma hiç kulak asmayıp, lüks ihtiyaçlarından, bağımlılıklarından asla vazgeçmemiştir. Hatta kendi istek ve ihtiyaçlarının yanında ailesinin tüm ihtiyaçlarını da müvekkilime aldırtmıştır. Davacı kadın, müvekkilin maaşının yattığı hesap kartını dahi elinden almıştır. Müvekkilin kendi alın teriyle kazandığı paranın kuruş kuruş hesabını sormuştur. Kendi telefonuna internet bankacılığı yüklemiş olup, müvekkil küçük bir harcama yaptığında dahi ''Bunu neden aldın, bu parayı neden harcadın'' şeklinde beyanlarda bulunarak müvekkile hesap sormuştur, müvekkilin maaşı üzerinde hakimiyet kurmuş ve müvekkile adeta ekonomik şiddet uygulamıştır.

 

4- Müvekkilim, nişanlılık, düğün, evlilikle alakalı bütün harcamaları tek başına üstlenmiştir. Ev eşyalarının birçoğu müvekkilimin akrabaları tarafından alınmıştır. Bunlar gerekli görüldüğü takdirde tanıklar dinlenilmesi suretiyle ispat olunacaktır. Fakat davacı eşe bunların hiçbiri yetmemekle birlikte müvekkilim ve ailesini her fırsatta rencide etmiş, akrabaları arasında küçük düşürmüşlerdir. Keza tarafların nişan akdinde, müvekkilimin yeteri kadar takı getirmediği için nişan akdini bozmak istemişlerdir fakat aile büyükleri araya girip bu sorunu kısmen halletmiş nişan atılmamış ve nikah akdi gerçekleştirilmiştir. 

 

 

5- Evlilik iki taraf arasında yapılan kurucu yenilik doğuran bir sözleşmedir. Taraflar evliliğin gerektirdiği özen ve yükümlülüklere birlikte yüklenmelidirler. Fakat davacı eş bunun farkında olamamıştır. Evlilik birliğine yalnızca maddi açıdan bakmıştır. Hiçbir yükümlülüğünü yerine getirmeyip karşılığında her şeyi müvekkilimden beklemiştir. Davacı dilekçesinde "davalı tarafından ayrı ev sağlanamamıştır" şeklindeki beyanı akıllara şu düşünceyi getirmektedir. Evlilik birliğinde maddi manevi her şeyi erkek mi yapmalıdır? Hiçbir yükümlülüğünü yerine getirmeyip, kocasının parasını sömüren bir kadına ev alamadığı için de davacı eş mi sorumlu tutulacaktır? Bizce bu kötüniyetli bir yaklaşım olup, evlilik birliği içerisindeki tarafların eşitliği hususundaki hakkaniyete ağır bir hakaret oluşturmaktadır.

 

6- Müvekkilin sürekli olarak kendi ailesinden yana tavır takındığı iddiası asılsız ve mesnetsizdir. 

 

Davacı kadın, sürekli olarak kendi ailesiyle vakit geçirmek isteyen biridir. Evlenmiş olduğunun bilincine hiçbir zaman varamamıştır. Müvekkili maddi ve manevi olarak sömürmüştür.

 

Davacı kadın, müvekkile annesinin evinin her türlü alışverişini yaptırmıştır. Davacının annesi müvekkili arayarak ''Gelirken şunu alın, gelirken bunu alın, bunu almayı unutmayın, bunu almadan gelmeyin'' şeklinde beyanda bulunmuştur. Davacının ailesi müvekkili adeta bankamatik olarak görmüştür. Müvekkil, davacının babasının tütününü, sigarasını sürekli olarak almıştır. Müvekkil her ay kendi evine mutfak alışverişi yaparken davacının ailesinin evine de alışveriş yapmak zorunda kalmıştır. Ancak davacının ailesi bir gün olsun düşünceli davranıp da çocuklara ekonomik olarak yük olmayalım dememişlerdir.

 

Davacı, kendi ailesini müşterek konuta istediği zaman çağırıp istediği gibi ağırlarken müvekkilin ailesinin müşterek konuta gelmesine müsaade etmemiştir. Müvekkilin kız kardeşi Asiye Yıldırımcan, sırf abisinin evliliği zarar görmesin diye BABASININ MÜLK SAHİBİ olduğu konuta gelememiştir. Çünkü davacının tartışmaya çıkaracağını bilmektedir.

 

Davacı eş, ne zaman müvekkilin ailesinden biri müşterek konuta gelse davalı tartışma ve huzursuzluk çıkarmıştır. Davalı, eve kendi ailesi dışında hiç kimseyi misafir olarak kabul etmemiştir. Müvekkili, toplum içerisinde küçük düşürmüştür. Müvekkilin ailesi sadece birkaç kez geldiğinde dahi ne kahve yapmış ne çay demlemiştir. Adeta müvekkilin ailesine gerek ikram etmeyerek gerek geldiklerinde surat asarak GİDİN demiştir. 

 

Davacı, evde sakince vakit geçirirken durduk yere ''Sen benim annemi, babamı neden aramadın!'' diye bağırarak defalarca tartışma çıkmasına sebebiyet vermiştir. Bununla da kalmamış ve müvekkilin kalp hastası babasını defalarca uykudan uyandırmıştır. Davacı kadın, müvekkilin babasının kalp hastası olduğunu bilmektedir ancak bu konuda hiçbir zaman düşünceli davranmamış ve müvekkilin babasını sudan sebeplerden çıkan her tartışmada uyandırmış ve müvekkilin babasına dahi saygısızca davranmıştır. Davacının, Türk adet ve gelenek göreneklerinde büyüğe saygı duyulması gerektiği hususundan bihaber olduğunu düşünmekteyiz.

 

Müvekkil davacıya ''Kalp hastası adam gece vakti uyandırılır mı, lütfen yapma, bizim yüzümüzden kalp krizi geçirecek, kalbi çok ağrıyor, nefes almakta güçlük çekiyor'' demesine rağmen davacı müvekkile ''Banane ölürse ölsün, ölsün de kurtulalım'' demiştir.

 

Kendi ailesinden yana tavır takınan müvekkil değil bizzat davacının kendisidir.

 

7- Müvekkilin davacı kadınla ilgilenmediği hususu da yalan bir beyandan ibarettir.

 

 Müvekkil, bir iş yerinde aşçılık mesleğini ifa etmektedir. Davacı kadın ise ev hanımı olmasından mütevellit çalışan insanın halinden anlamamaktadır. Davacı, müvekkilden sürekli işten keyfi olarak izin almasını istemiştir. Müvekkil izin alamayacağını söylediğinde ise tartışma çıkarmıştır. Buna rağmen müvekkil tüm bunları hoşgörü ile karşılamış ve kendi gidemese dahi davacının ailesinin yanına gitmesine her zaman müsaade etmiştir. Davalı eş, müvekkilimin işten izin alamamasını hiçbir zaman anlayışla karşılamamış ve müvekkilin mesai saatleri içerisinde müvekkile "Şimdi gel Veli" şeklinde mesaj atmıştır. Müvekkil iş yerinde telefonla rahat konuşamamasına rağmen müvekkile "Aç şu telefonu, şu telefonu aç, oraya gelirim seni dükkanda rezil ederim, Lan açsana şu telefonu bende senin meraklın değilim zaten" şeklinde mesaj atmıştır. İlgili mesaj kayıtları Sayın Mahkemenize sunulacaktır.

 

Ayrıca davalı eş müvekkilime "Kalk lan gavat, mal, salak, piç" şeklinde hakaret içerikli mesajlar da atmıştır. İlgili mesaj kayıtları da Sayın Mahkemenize delil olarak sunulacaktır.

 

8- Müvekkilim, davacı eşinin çalışmasına hiçbir zaman karşı çıkmamıştır. Davacı eş müsrif bir şekilde yaşamdan vazgeçemediği için çalışmayı kendisi tercih etmemiştir.

 

Davacı eş, müvekkilime sürekli sigara ve içki aldırıp, sürekli bunları tüketerek yaşayan bağımlı

 bir kadındır. Müsrif bir hayat yaşamaktadır. Çalışma konusunda müvekkilime hiçbir beyanda bulunmamıştır. Davacı eş kocasının banka kartıyla keyfine göre yaşamaktan çekinmemiştir. 

 

9- Dava dilekçesinde iddia edilen diğer hususlarda olduğu gibi müvekkilin 50 çeyrek altınla Ziraat Bankasından çektiği krediyi ödemiş olduğu hususu yalan beyandır.

 

Müvekkil, evlenmeden önce olan hiçbir borcunu davacıdan saklamamıştır. Takılan bütün altınlar, ziynetler evi terk etmeden önce davacı kadın tarafından götürülmüştür. Evi terk eden kadının, eşyaları yanında götürdüğü kabul edilmektedir. Aksini ispat yükümlülüğü davacı kadına aittir.

 

Müvekkilin babası, müvekkile ve gelinine her fırsatta yardım ettiği gibi müvekkilin Ziraat Bankasına ödediği kredi borcunu kapatmasına da yardım etmiştir. Kredi borcu, altınlar bozdurularak kapanmamış olup, bizzat müvekkilin babasının maddi yardımı ile ödenerek kapanmıştır. Dolayısıyla davacının zaten kendisinde olan ziynet eşyalarının bedelini talep etmekteki amacı haksız menfaat temin etmektedir. Sayın Mahkemenizden ziynet eşyaları ve paralar yönündeki talebin reddini talep etmekteyiz. 

 

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 

 

2020/1780 E. 

2020/2680 K.

 

"Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Dava, ziynet alacağı davası olup davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalı tarafından elinden alındığını ileri sürmüş, davalı koca ise kadın tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden yanında götürmesi gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Aksini ispat yükü davacı kadındadır."

 

10- İddia edildiğinin aksine müvekkil aşırı kıskanç kişilik yapısına sahip olmayıp, davacı aşırı kıskanç kişilik yapısına sahiptir.

 

Davacı sürekli içki tükettiği için sağlıklı bir şekilde düşünemeyip, kendi kafasında sürekli olarak kurgu kurmaktadır. Müvekkil ne zaman dışarı çıksa müvekkile ''Sen düğüne gittin, bir tane orospu buldun, sen beni aldatıyorsun, sen orospularla konuşuyorsun, sen benden utanıyorsun'' şeklinde ağza alınmayacak sözler sarf etmiştir.

 

Oysaki müvekkil eşine her daim sadık kalan, işten çıkıp eve gelen, gözü eşinden başka kimseyi görmeyen bir kişiliktir. Buna rağmen davacı gereksiz evhamlarıyla ve kaygılarıyla müvekkili bunaltmıştır ve müvekkile hayatı, yaşamayı zindan etmiştir.

 

11- Davacı kadına her türlü maddi imkan sunulmuş ve özel günler kutlanmıştır.

 

Kendisi ikinci el telefon kullanan müvekkilim, davacı kadına maddi imkanlarını zorlayarak sıfır telefon almıştır. 

 

Dolayısıyla müvekkilin hediye almak istemediğini beyan ettiği hususu asılsız ve mesnetsizdir.

 

12- Müvekkil, nişanlandığı günden itibaren alkol kullanmamıştır. Müvekkilin alkol kullanmadığını 300 haneli köy bile bilmektedir. Bu hususa ilişkin tanıklık edecek birçok kişi bulunmaktadır. Müvekkil sadece davacının isteği üzerine alkol almıştır. Sürekli olarak alkol kullanmak isteyen bizzat davacının kendisidir. Müvekkile işten gelmeden önce ''volim'' adı verilen meyveli alkol sipariş vermiştir. İlgili mesaj kayıtları bulunmaktadır.

 

Davacının bu iftirayı atmaktaki amacı yargılama içerisinde haksız menfaat sağlamaktır.

 

13- Davacı davalıya ve ailesine hayatı zindan etmiştir. Buna karşın müvekkilimden kendisine ve ailesine sevgi ve saygı beklemesi sadece haksız menfaat amacı gütmekte olduğundandır.

 

Davacı eş, müvekkilime, babasına ve yakınlarına karşı her zaman kötümser bir yaklaşımda olup, bunu müvekkilime ve ailesine karşı sinkaflı sözlerle belirtmekten hiçbir zaman çekinmemiştir. Müvekkilim, davacı eşe ve ailesine karşı her zaman nezaketli olup, kendi evinin eksiğini bile zar zor aldığı durumlarda da davacı eşin ailesinin ihtiyaçlarını gidermiştir. 

 

14- Davacı, kendi kız kardeşlerinin her türlü masrafını dahi müvekkile ödettirmiştir. Keza davacının kardeşi Birsen'in icra dosyası bulunmaktadır. Dosyanın kapanması için gerekli olan tüm ücreti yine müvekkil ödemiştir. İlgili dekontlar mevcuttur. Müvekkile adeta bir fabrikatör muamelesi yapılmıştır. Davacının abisi Rıfat için de müvekkilim defalarca 500'er TL para göndermiştir. İlgili dekontlar mevcuttur.

15- Müvekkilime işten gelmeden önce "volim" adlı meyveli alkol siparişi veren davası eşin, müvekkilimin sürekli içki içtiği hususu açıkça yalan bir ifadedir.

 

Yukarıda da bahsettiğimiz üzere müvekkilim alkol kullanmamaktadır. Davacı eş sürekli alkol kullanan, kendisi almadığı zamanlarda bunu müvekkilimden talep eden bağımlı bir kadındır. Müvekkilime de işten gelmeden önce "volim" adlı meyveli alkol siparişi vermesi ile ilgili mesaj kayıtları bulunmaktadır. Davacı eşin bu haksız beyanlarında da alkol etkisinde olup, olmadığı durumunu ehemmiyetle düşünmekteyiz.

 

16-Davacı, asli kusurlu olduğu davada haksız menfaat sağlamak amacıyla darp edildiği yönünde iftira atmaktadır.

 

Davacı, her tartışmada bardakları kırmaktadır. Müvekkil davacıya bir fiske dahi vurmamıştır. SABIKA KAYDI BULUNMAYAN müvekkilimin şiddete meyilli biri olması çirkin bir iftiradan ibarettir. Müvekkilim adına sorgulama yapıldığı zaman da sabıka kaydının olmadığı görülecektir. Müvekkil, bir erkek olarak trafikte kendisine haksız yere çıkış yapıldığında dahi sakin kalmayı başarabilen bir kişilik yapısına sahiptir.

 

17- DAVACININ AYAĞI, KENDİ KIRDIĞI BARDAKLAR YÜZÜNDEN KESİLMİŞTİR. ALMIŞ OLDUĞU DARP RAPORUNUN MÜVEKKİL İLE HİÇBİR İLGİSİ YOKTUR. 

 

Müvekkilin babası da yaşanan olaylar ile ilgili Sayın Mahkemeniz huzurunda tanıklık edecektir.

Davacı 1.60 boylarında ve 70 kilodur. Müvekkil ise davacıya oranla daha çelimsiz bir yapıya sahiptir. Müvekkil 1.72 boyunda olmasına karşın 60 kilodur. Davacı, müvekkile oranla kadın olmasına rağmen fiziksel güç olarak daha üstündür. Davacının, müvekkile uyguladığı fiziksel şiddet sonucu müvekkil günlerce yürüyememiştir. Müvekkilin fiziksel şiddet gördüğüne ilişkin birçok tanık bulunmaktadır.

 

18- Davacı eşin, müvekkilimin telefonuyla gizli gizli mesajlaştığını iddia etmesi, mevcut delillere ve tarafların beyanına aykırılık oluşturmaktadır. 

 

Mahkemenizle birçoğunu paylaşmış olduğumuz davacı eş tarafından müvekkilime gönderilen mesaj kayıtlarından anlaşılacağı üzere, davacı eş, müvekkilimizi sürekli rencide edici söylemlerde bulunmuş, onu eski sevgilileriyle kıyaslamış, kocasına sinkaflı konuşmaktan çekinmemiş ve bunu normal bir durummuş gibi sürekli hale getirmiştir. Keza davacı, müvekkilden sözde çocuk sahibi olmak istediğini beyan etmesine rağmen müvekkilden gizli olarak doğum kontrol hapları kullanmıştır.

 

 Müvekkile ''Sen erkek değilsin, bana çocuk bile veremiyorsun, eski sevgililerimden biriyle evlenseydim şimdiye kadar çocuk sahibi olmuştum'' demiştir. Hatta ve hatta müvekkile ''Erkek misin lan sen! Senin erkekliğine sıçarım'',

 

 Davacı, evlilik birliği boyunca müvekkile eski sevgilisinden bahsetmiş ve hala onu sevdiğini söylemiştir. Müvekkile ''Senin gibi birinden bir de çocuk mu yapacağım, senden bir ayrılayım, eski sevgilime geri döneceğim'', 

 

Davacı, müvekkile sürekli olarak ''Sen bana istediğim hayatı yaşatamıyorsun, başka biriyle evlenseydim bana her şeyi alırdı, senle evlendiğime çok pişmanım, senden nefret ediyorum, senden iğreniyorum'' şeklinde çirkin sözler sarf etmiştir.

 

Davacı, müvekkile sürekli olarak ''Sen bana istediğim hayatı yaşatamıyorsun, başka biriyle evlenseydim bana her şeyi alırdı, senle evlendiğime çok pişmanım, senden nefret ediyorum, senden iğreniyorum'' şeklinde çirkin sözler sarf etmiştir.

 

Eşine bu şekilde ithamlarda bulunan davacı karşılığında, tüm hayatı eşinin ve ailesinin lüks masraflarını karşılayabilmek adına sürekli çalışmak zorunda kalan müvekkilime böyle acımasızca ithamlarda bulunması, davacı eşin ne kadar gaddar ve kötüniyetli olduğunun ispatıdır.

 

Tüm bunların dışında davacı, dava dilekçesinde ziynet eşyalarının ve paraların müvekkil ve müvekkilin ailesinde olduğuna dair ses kaydı olduğunu beyan etmiştir. 

 

Sayın Mahkemenizce de bilindiği üzere;

 

Hukuka aykırı elde edilen gizli görüntü ve video kayıtları ceza ve özel hukuk yargılamalarında delil olarak kullanılamaz. Ancak bazı istisnai durumlarda delil olarak kullanılabilir.

 

Bu konuyla ilgili önemli bir Yargıtay kararına değinmek istiyorum. Kişinin işlenmekte olan bir suçla ilgili bir daha kanıt elde etme ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı durumlarda, karşı tarafla yaptığı konuşmaları kayda alması hukuka uygundur. Burada en önemli nokta şudur; kişinin başka surette delil elde etme imkanının kalmamış olmasıdır.

 

Uygulamada bu tarz gizli kayıtların delil olarak kullanılabilmesinin belli şartları bulunmaktadır. Bu şartlardan ilki kişinin kendisine ya da yakınına yönelik bir suç işlenmiş olmasıdır. Ancak bazen suç vasfına haiz olması dahi şart değildir. Haksız bir saldırı dahi yeterli olabilir.

 

Diğer şartımız ise kişinin o an kolluk güçlerine gitme imkanının kalmamış olmasıdır. Yani kişi suç ya da haksız saldırı karşısında öyle bir aşamaya gelmiş olmalı ki o an o kaydı alamaz ise yapılan haksız saldırıyı ya da işlenen suçu hiçbir şekilde ispat edememelidir.

 

Dikkat edilmesi gereken en önemli husus şayet kayıt alınmış ise bu kaydın kesinlikle üçüncü kişilerle paylaşılmamasıdır. Sadece devletin yetkili makamları ile paylaşılmalıdır. Aksi takdirde suç teşkil eder.

 

Zorunluluklar dışında alınan bu tarz kayıtlar suç teşkil eder. Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu ya da haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu oluşur. SUÇ DUYURUSUNDA BULUNMA HAKKIMIZ SAKLIDIR.

 

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2012/5-1270 E., 2013/248 K, 21.05.2013 tarihli kararına göre; kişinin kendisine karşı işlenmekte olan suça ilişkin delil elde etmek amacıyla yapılan kaydın hukuka uygunluğunu iki koşula bağlamıştır:

 

Bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmaması ve

Yetkili makamlara başvurma imkânının olmadığı ani gelişen durumların varlığı

 

Bu şartlar haiz olduğu takdirde yapılan kayıt hukuka uygun kabul edilir. Zira aksi takdirde işlenmiş suç hiçbir şekilde ispat edilemeyecek ve delil ortadan kalkmış olacaktır.

 

UYGULAMADA BOŞANMA DAVALARINDA SES KAYDI, DELİL OLARAK SADECE ÜÇ DURUMDA KULLANILMAKTADIR. BUNLAR;

 

*Sadakatsizlik ispatı(Aldatma)

*Alenileşmiş durumlar (Herkes tarafından bilinen durumlar)

*Rızaya tabi kayıtlar(Taraflardan birinin ses ve görüntü kaydı alınmasına rıza göstermesi)

 

Boşanma davalarında ses kaydının delil olarak kullanılabilmesinin birtakım şartları bulunmaktadır. Bunlar;

 

TESADÜFİ VE ANİ GELİŞEN BİR OLAY KARŞISINDA SES KAYDININ ALINMIŞ OLMASI GEREKMEKTEDİR. 

 

SUÇ TEŞKİL EDEN BİR DURUM OLMALIDIR.

 

AYNI ZAMANDA KİŞİNİN O SIRADA BAŞKA SURETLE DELİL ELDE ETME İMKANININ KALMAMIŞ OLMASI GEREKMEKTEDİR.

 

AKSİ TAKDİRDE İZİNSİZ ŞEKİLDE ALINAN SES VE GÖRÜNTÜ KAYDI KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI NİTELİĞİNDEDİR. ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİ VE HABERLEŞMENİN GİZLİLİĞİ İHLAL EDİLMİŞ OLUR. SES KAYDI VE GÖRÜNTÜ KAYDI İZİNSİZ ŞEKİLDE ALINDIĞI ZAMAN KİŞİLER SAVCILIĞA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNABİLİR.

 

Davacı ve davacının ailesi sistematik ve planlı bir şekilde müvekkil ve ailesinin ses kaydını almışlardır. Somut olayda ne sadakatsizlik ispatı ne alenileşmiş bir durum ne de rızaya tabi kayıt vardır. Bu yüzden bu ses kaydı hukuka aykırı delil niteliğindedir. Bu yüzden boşanma davalarında her ne kadar ses kaydı dosyaya delil olarak sunulsa da HÜKME ESAS ALINMAZ. Suç duyurusunda bulunma hakkımız SAKLIDIR.

 

24-Kusurlu eş yararına tazminat ve nafakaya hükmedilmez.

 

Davacı, yukarıda arz ve izah ettiğimiz nedenlerden ötürü kusurludur. Bu sebepten mütevellit tazminat ve nafaka taleplerinin reddini talep ederiz.

 

Evlilik birliğini temelinden sarsarak, müvekkile fiziksel ve psikolojik şiddet uygulayarak, müvekkilin ailesine hakaret ederek evlilik birliğini çekilmez hale getiren davacıdır. Tazminat ve nafaka taleplerinin Sayın Mahkemenizce reddini talep ederiz.

 

Evlilik birliğinde;

 

Diğer eşe fiziksel şiddet uygulayan

 

Hakaret eden

 

Yalan söyleyen

 

Güven sarsıcı davranışlarda bulunan

 

Cinsel ilişkiden kaçınan

 

Eşini istemeyen

 

Evlilik birliğinin giderlerine katılmayan, savurgan davranan 

 

Kişilerin yaptığı eylemler, kusurlu davranış olarak nitelendirilmektedir. Davacı yukarıda sayılan tüm eylemleri sergilemiştir.

 

Maddi ve manevi tazminat taleplerinin kabul edilebilmesi için tazminat talebinde bulunan eşin diğer eşe göre kusursuz ya da daha az kusurlu olması gerekmektedir. Oysaki somut olayda davacı kadının eylemleri kusurlu davranış olarak nitelendirilmektedir.

 

Yoksulluk nafakası isteyen eş, diğer eşe göre daha kusurlu olmamalıdır. Oysaki somut olayda davacı kadın kusurlu davranışlar sergilemiştir.

 

Dolayısıyla nafaka ve tazminat taleplerinin de reddi gerekmektedir.

 

25-Dava dilekçesinde iddia edilen diğer hususlarda olduğu gibi müvekkilin 50 çeyrek altınla Ziraat Bankasından çektiği krediyi ödemiş olduğu hususu yalan beyandır.

 

Müvekkil, evlenmeden önce olan hiçbir borcunu davacıdan saklamamıştır. Takılan bütün altınlar, ziynetler evi terk etmeden önce davacı kadın tarafından götürülmüştür. Evi terk eden kadının, eşyaları yanında götürdüğü kabul edilmektedir. Aksini ispat yükü davacı kadına aittir.

 

Müvekkilin babası, müvekkile ve gelinine her fırsatta yardım ettiği gibi müvekkilin Ziraat Bankasına ödediği kredi borcunu kapatmasına da yardım etmiştir. Kredi borcu, altınlar bozdurularak kapanmamış olup, bizzat müvekkilin babasının maddi yardımı ile ödenerek kapanmıştır. Dolayısıyla davacının zaten kendisinde olan ziynet eşyalarının bedelini talep etmekteki amacı haksız menfaat temin etmektedir. Sayın Mahkemenizden ziynet eşyaları ve paralar yönündeki talebin reddini talep etmekteyiz. 

 

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 

 

2020/1780 E. 

2020/2680 K.

 

"Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Dava, ziynet alacağı davası olup davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalı tarafından elinden alındığını ileri sürmüş, davalı koca ise kadın tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden yanında götürmesi gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Aksini ispat yükü davacı kadındadır."

 

HUKUKİ SEBEP : TMK, HMK ve sair ilgili mevzuat

 

HUKUKİ DELİL : 

Nüfus kaydı

Tanıklar (İsimleri, adresleri ve TC kimlik numaraları bildirilecektir.)

Davacıya ait arama ve mesaj kayıtları

Müvekkilin fiziksel şiddet gördüğüne ilişkin fotoğraflar

Darp raporu

Müvekkilin maaşının yattığı hesap kartının hesap hareketleri

HTS kayıtları

Faturalar

Dekontlar

Mali durum araştırması

Mesaj kayıtları

Ekran görüntüleri

Bilirkişi incelemesi

Keşif

Yemin

Karşı tarafın delillerine karşı delil sunma hakkımız saklı kalmak kaydıyla yasal sair deliller

 

SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda arz ve izah olunan nedenlerle;

 

Müvekkilimize karşı açılmış bulunan davanın reddi ile karşı davamızın kabulüne karar verilerek tarafların boşanmalarına,

 

Müvekkilimiz lehine 300.000 TL manevi, 300.000 TL maddi olmak üzere toplamda 600.000 TL’lik tazminatın dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte karşı taraftan tahsiline,

Yargılama gideri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim. 12.09.2022

 

 

DAVALI VEKİLİ

AVUKAT GİZEM GÜL UZUN

AVUKAT GİZEM GÜL UZUN