Boşanma Davasında Yemin Teklif Edilebilir mi?

Boşanma Davasında Yemin Teklif Edilebilir mi?

Boşanma Davasında Yemin Teklif Edilebilir mi?


Boşanma Davasında Yemin Teklif Edilebilir mi?

BOŞANMA DAVASINDA YEMİN

Sevgili okuyucular, bu makalemde boşanma davasında yemin konusuna değinmek istiyorum. Eğer boşanmada maddi ve manevi tazminat konusunda bilgilenmek isterseniz linki tıklayın.

Hepimizin bildiği üzere çekişmeli boşanma davası oldukça çetrefilli geçen davalardan biridir. Taraflar için oldukça yıpratıcı ve adı üzerinde gerçekten de çekişmeli olan bir davadır.

Bu yüzden de çekişmeli boşanma davaları genellikle gergin geçer. Çünkü iftiralar havada uçuşabilir, taraflar birbirlerine kinlerini kusabilir.

Boşanma davasını açan taraf iddia ettiği hususları ispatla mükelleftir. İddia ettiği hususları ispatlayamazsa karşı tarafın hiçbir kusuru olmaz ise davası reddedilir.

Boşanma davalarında genellikle taraflar birbirlerine ‘’Madem öyle söylüyorsun, hadi yemin et’’ bakalım şeklinde sözler sarf etmekteler. Peki boşanma davalarında bu mümkün müdür?

Boşanma davaları Hukuk Muhakemeleri Kanununa ve Türk Medeni Kanununa göre görülmektedir. Her ne kadar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda yemin düzenlenmiş ise de Türk Medeni Kanununda boşanma davaları için yemin delil kabul edilmemiştir.

Ancak şu ayrıma dikkat etmemiz gerekir. Boşanma davalarında yemin delili kullanılmaz ancak tanıklar dinlenmeden önce doğruyu söyleyeceklerine namusları ve vicdanları üzerine yemin ederler.

Tanıkların yemin etmesi ile yemin delili tamamen farklı hususlardır.

Ayrıca uygulamada bazı şahısların yalan yere yemin ettikleri de görülmektedir. Her insandan etik değerlere, namusa, vicdana yüzde yüz bağlı olmasını maalesef bekleyemiyoruz.

Duruşma salonlarında gerçeğe aykırı olarak beyanda bulunan birçok insanla karşılaşıyoruz. Sırf davaları kendi lehine sonuçlansın diye yalan yere yemin eden birçok insan görmekteyiz. Küçücük menfaatler için bile dini değerlere bağlı kalmadan yalan yere yemin eden insanlar görmekteyiz.

Kamu düzenini ilgilendiren durumlarda ise yemin deliline zaten başvurulmaz.

Yemin deliline yalnızca re’sen araştırma ilkesinin uygulanmadığı davalarda başvurulur. Yemin, taraflarca getirilme ilkesinin uygulandığı davalarda geçerli olur.

Sonuç olarak; boşanma davalarında yemin deliline başvurulamaz. Boşanma davalarında iddia ettiğiniz hususları ispat etmek istiyorsanız somut deliller getirmelisiniz.

Kulaktan duyma bilgilerle hak kaybı yaşamamak adına uzman bir boşanma avukatından yardım alınız.

Türk Medeni Kanununun boşanmada yargılama usulünü düzenleyen 184.maddesine göre ‘’Hakim bu olgular hakkında, gerek re’sen gerek istem üzerine taraflara yemin öneremez.’’ Hükmü yer almaktadır.

Yani BOŞANMA VE AYRILIK DAVALARINDA YEMİN DELİLİNE BAŞVURULAMAZ. DAVACI, DAVALI VEYA HAKİM TARAFLARDAN BİRİNE YEMİN TEKLİF EDEMEZ.

Peki bilirkişiler yemin etmek zorunda mıdır?

Evet, bilirkişiler yemin etmek zorundadır.

Tarafların birbirlerine ‘Şu konuda yemin etsin’ şeklinde teklifte bulunmaları mümkün değildir.

 

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2014/6-31

K. 2015/1528

T. 10.6.2015

• YEMİN TEKLİF ETME HAKKI HATIRLATILMADAN HÜKÜM KURULABİLECEĞİ ( Davacı Vekili Dilekçesinde Davalıya Yemin Teklifinde Bulunmayacaklarını Bildirdiği Oturumda da Yemin Teklif Etme Hakkını Kullanmayacaklarını Beyan Ettiği - Davacı Yemin Delilinden Vazgeçmiş Sayıldığı/Ziynet Eşyalarının İadesi İstemi )

• YEMİN DELİLİNDEN VAZGEÇMİŞ SAYILMA ( Ziynet Eşyalarının İadesi İstemi - Davacı Vekili Dilekçesinde Davalıya Yemin Teklifinde Bulunmayacaklarını Bildirdiği Oturumda da Yemin Teklif Etme Hakkını Kullanmayacaklarını Beyan Ettiği/Davacıya Yemin Teklif Etme Hakkı Hatırlatılarak Sonuca Gidileceğine İlişkin Bozmaya Direnme Kararı Onanacağı )

• ZİYNET EŞYALARININ AYNEN İADESİ MÜMKÜN OLMAZSA BEDELLERİNİN TAZMİNİ İSTEMİ ( Davacı Vekili Dilekçesinde Davalıya Yemin Teklifinde Bulunmayacaklarını Bildirdiği Oturumda da Yemin Teklif Etme Hakkını Kullanmayacaklarını Beyan Ettiği - Davacıya Yemin Teklif Etme Hakkının Hatırlatılmasına Gerek Bulunmadığı )

4721/m.6

6100/m.90

ÖZET : Dava; ziynet eşyalarının aynen iadesi, mümkün olmazsa bedellerinin tazmini istemine ilişkindir. Somut olayda, oturumda davacı vekili, davalıya yemin teklif edip etmeyecekleri konusunda müvekkili ile görüşüp beyanda bulunmak istediklerini belirtmiş, mahkemece davacı vekiline müvekkili ile görüşüp davalıya yemin teklifinde bulunup bulunmayacaklarına ilişkin beyanda bulunması için 10 günlük süre verilmiştir. Davacı vekili dilekçesinde davalıya yemin teklifinde bulunmayacaklarını bildirmiş, oturumda da yemin teklif etme hakkını kullanmayacaklarını ve mevcut delil durumuna göre karar verilmesini beyan etmiştir. Mahkemece aynı oturumda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hal böyle olunca; yerel mahkemenin davacı tarafın yemin delilinden vazgeçmiş olduğu, artık davacıya yemin teklif etme hakkının hatırlatılmasına gerek bulunmadığı gerekçeleriyle Özel Daire bozmasına karşı direnmesi yerindedir.

 

DAVA : Taraflar arasındaki “ziynet eşyalarının aynen, bulunamadığı takdirde bedellerinin tahsili” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Aydın Aile Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 03.03.2011 gün ve 2010/801 E.-2011/238 K. sayılı kararın incelenmesi davalı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6.Hukuk Dairesinin 28.12.2011 gün ve 2011/9984 E., 2011/16012 K. sayılı ilamı ile;

 

( ... Uyuşmazlık, ziynet eşyalarının iadesine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmesi üzerine hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

 

Davacı vekili, dava dilekçesinde, boşanma davası devam ettiğini, elinden altınların araba alınacağı bahanesi ile evliğin 3. ayında davalı tarafından tehdit ve hakaret edilerek zorla elinden alındığını evlilik birliğinin çekilmez hale geldiğinden evden ayrılmak zorunda kaldığını altınların davalıda kaldığını ve iade edilmediğini belirterek ziynetlerin aynen iadesini ya da bedeli olan 9360 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı davacının en son evden kendi rızası ile düğüne gitmek için babası ile birlikte ayrıldığını, ayrılırken de altınların üzerinde olduğunu, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. .

 

Türk Medeni Kanunu'nun 6.maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.

 

Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz.

 

Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir.

 

Davacı, temyize konu 5 adet bilezik ve bir adet set takmının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, ispat yükü altındadır.

 

Olayda, davacı kadın evi terk ettiği tarih itibariyle dava konusu ziynet eşyasının götürülmesine engel olunduğunu ve zorla elinden alındığını, daha önce de götürme fırsatı elde edemediğini dinlettiği tanıkların beyanı ile ispat edememiştir. Bununla birlikte davacı, dava dilekçesinde "sair yasal deliller" demek suretiyle yemin deliline de dayanmış olduğundan davacıya ziynetlerin elinden alındığı, götürülmesine engel olunduğu, davalı tarafta kaldığı konusunda davacıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir... ),

 

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

 

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

 

KARAR : Dava, ziynet eşyalarının aynen iadesi, mümkün olmazsa bedellerinin tazmini istemine ilişkindir.

 

Davacı vekili, tarafların 27.04.2008 tarihinde evlendiklerini, boşanma davalarının halen İncirliova Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/303 E. Sayılı dosyası ile devam ettiğini, nişanlılık aşamasında ve düğün sırasında müvekkiline takılan 16'şar gramdan 22 ayar 7 adet deniz yıldızı bilezik ve 60 gram ağırlığında 22 ayar 1 adet mantar tipi set takımından oluşan ziynet eşyalarının davalı ve davalının babası tarafından araba alacakları bahanesiyle "seni öldürürüm" diyerek tehditle zorla elinden alındığını belirterek toplam 9.630,00 TL değerindeki ziynet eşyalarının aynen istirdadına, aynen istirdadı mümkün olmadığı takdirde ödeme tarihindeki bedellerinin yasal faiziyle birlikte davalı taraftan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

 

Davalı, iddiaların doğru olmadığını, davacının müşterek haneyi 2. kez terk edip ailesinin yanına gitmesinden sonra kendisine boşanma davası açtığını, daha sonra birleştikleri için boşanma davasından vazgeçildiğini, bu süre içinde davacının günlük giderleri ve avukat parası için 2 adet bileziğini bozdurduğunu söylediğini, diğer bileziklerin ve setin ise davacı da olduğunu, kendisinden zorla alıp bozdurmadığını, davacının 3. kez evi terk etmesinden önce 06.06.2010 tarihinde köylerinde yapılacak olan bir düğüne gitmek istediğini söylediğini, kendisinin de buna rıza gösterdiğini, davacının gidişini bizzat görmediğini, altınların davacıda olması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

 

Mahkemece, nişan ve düğün sırasında davacıya dava konusu 7 adet 22 ayar deniz yıldızı modeli bilezik ile 1 adet 22 ayar set takımının takıldığı, tarafların birlikte yaşadığı dönemde 5 adet 22 ayar deniz yıldızı modeli bilezik ile 1 adet 22 ayar set takımının davalı tarafından davacının elinden alınıp nereden kaynaklandığı belirlenemeyen borç için bozdurulup harcandığı, geriye kalan 2 adet 22 ayar deniz yıldızı modeli bileziğin ise davacı tarafından bozdurulup harcandığı, davalı tarafından bozdurulup harcanan ziynet eşyalarının bedellerinin ödenmediği veya bedellerinin iade edilmediği, davalının kendisi tarafından bozdurulan ve harcanan ziynet eşyalarının bir daha geri istenmemek üzere kendisine bağışlandığı veya verildiği yönünde herhangi bir iddiası ve delilinin bulunmadığı ziynet eşyalarının davalı tarafından borçların ödenmesi için harcanmasının da sonuca etkili olmadığı gerekçeleri ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; kararın davalı tarafından temyizi üzerine Özel Daire'ce, metni yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçeler ile hüküm bozulmuş; mahkemece, önceki gerekçeler genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

 

Direnme kararını davalı taraf temyize getirmektedir.

 

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davanın ispatına ilişkin olup; davacı tanık beyanlarının, ziynet eşyalarının davalı tarafta kaldığını kabule elverişli olup olmadığı; burada varılacak sonuca göre, davacıya bozma ilamında değinilen hususta yemin teklif etme hakkının hatırlatılmasının gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.

 

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ( TMK )'nun “İspat Yükü” başlıklı 6.maddesinde; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” ifadesine yer verilmiştir.

 

Bu düzenlemeye paralel bir düzenleme de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ( HMK )'nun “İspat Yükü” başlıklı 190.maddesinde yer almakta olup, buna göre; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.

 

Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”

 

Somut olayda, davacı kadın kendisine ait ziynet eşyalarının davalı koca tarafından zorla elinden alındığını iddia etmiş, davalı koca ise, ziynet eşyalarını davacıdan zorla alıp bozdurmadığını, ziynet eşyalarının davacıda olduğunu savunmuştur. Yargılama sırasında mahkemece taraf delilleri toplanarak tanık beyanları alındıktan sonra, 18.01.2011 tarihli oturumda davacı vekili, davalıya yemin teklif edip etmeyecekleri konusunda müvekkili ile görüşüp beyanda bulunmak istediklerini belirtmiş, mahkemece davacı vekiline müvekkili ile görüşüp davalıya yemin teklifinde bulunup bulunmayacaklarına ilişkin beyanda bulunması için 10 günlük süre verilmiştir. Davacı vekili 27.01.2011 havale tarihli dilekçesinde davalıya yemin teklifinde bulunmayacaklarını bildirmiş, 03.03.2011 tarihli oturumda da yemin teklif etme hakkını kullanmayacaklarını ve mevcut delil durumuna göre karar verilmesini beyan etmiştir. Mahkemece aynı oturumda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

 

Hal böyle olunca; yerel mahkemenin davacı tarafın yemin delilinden vazgeçmiş olduğu, artık davacıya yemin teklif etme hakkının hatırlatılmasına gerek bulunmadığı gerekçeleriyle Özel Daire bozmasına karşı direnmesi yerindedir

https://www.gizemuzun.av.tr/bosanma-davasinda-islah-dilekcesi-ornegi

Ne var ki, Özel Dairece işin esasına yönelik diğer temyiz itirazları incelenmemiş olup, dosyanın temyiz itirazlarının incelenmesi için Özel Dairesine gönderilmesi gerekir.

 

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, yerel mahkemenin direnmesi yerinde olduğundan, işin esasına yönelik davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 6.HUKUK DAİRESİ'NE GÖNDERİLMESİNE, 10.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.

AVUKAT GİZEM GÜL UZUN