Tapuya Güven İlkesi Hakkında Faydalı Bilgiler

Tapuya Güven İlkesi Hakkında Faydalı Bilgiler

Tapuya Güven İlkesi Hakkında Faydalı Bilgiler


Tapuya Güven İlkesi

Çok önemli bir ilkedir. Ayrıntılarını ilerleyen konularda göreceğiz. Küçük bir örnek verelim. Tapudaki bir tescil yolsuz bile olsa o tescile iyiniyetle güvenerek ayni hak kazanan 3. kişilerin kazanımını kanun koruyor. Örneğe bakacak olursak tam ehliyetsiz S ile A arasında yapılan satış sözleşmesi A mülkiyeti kazanamadı. O zaman A malik olmadığı için A'nın bu taşınmaz üzerinde tasarruf etme yetkisi de yoktur. Malik olmasa bile şeklen malik olduğu için 3. kişilerin iyiniyetini kanun koyucu koruyor. A da gidip malı Ü'ye satmış ve Ü iyiniyetli Tescilin yolsuz olduğunu ve dolayısıyla A'nın tasarruf yetkisi olmadığını bilmeden satın almış. İyi niyetli Ü

MK m. 1023 gereği anında mülkiyeti kazanıyor. Ü'ye karşı sicili düzeltme davası açılamıyor. Tapudaki tescil yolsuz bile olsa buna güvenen 3. kişiler bakımından bu tescil sonuç doğuruyor.

MK m. 1023 : Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.

Ü geliyor tapuya bakıyor ve taşınmazın maliki olarak A 'yı görüyor. Çünkü S'nin adı silinmiş. Bu tescilin yolsuz olduğunu Ü bilmiyorsa yani iyiniyetliyse hakkı kazanmış oluyor.

Tescil yolsuz bile olsa bu iyiniyetli 3. kişiler bakımından sonuç doğuruyor. Buna tescilin müspet (olumlu) hükmü (etkisi) de diyoruz.

Normalde tasarruf yetkisi olmayan birinden ayni hak kazanamayız. Ancak yasa koyucu burada iyiniyeti korumuş. Hukukta iyiniyet her zaman korunmaz. İyiniyeti kanunun belirlediği şartlar ve çerçevede koruma altına alıyoruz. MK m. 1023 olmasaydı bu durumu koruyamazdık. Çünkü hiç kimse sahip olduğu maldan fazlasını başkasına devredemez (genel ilke). Tasarruf yetkisi olmayan birinden ayni hak kazanamazsınız. Kazanabilmeniz için yasada özel düzenleme olması gerekir.

Tapu Siciline Güven İlkesinin Şartları

Tapu siciline güven ilkesinin uygulanabilmesi için belirli şartların gerçekleşmesi gerekir. Türk Medeni Kanunu’nun 1023. maddesinin uygulanabilmesi için “kazananın üçüncü kişi olması”, “üçüncü kişinin sicildeki yolsuz bir tescile dayanmış olması”, “üçüncü kişinin bir aynî hak kazanmış olması”, “üçüncü kişinin aynî hakkı iyi niyetle kazanmış olması” ve “üçüncü kişinin kazanımında tasarruf yetkisi dışında diğer geçerlilik unsurlarının mevcut olması” şartlarının varlığı aranır (Sirmen. A.L., Eşya Hukuku, Ankara 2017, s.196-201).

Tapu siciline güven ilkesinin şartları şunlardır:

Tapu siciline dayanılarak bir kazanım gerekir.

Tescil ile gerçek durumun birbirinden farklı olması gerekir.

Mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanımı söz konusu olmalıdır.

İyi niyet gereklidir

Üçüncü kişinin kazanımında tasarruf yetkisi dışında diğer geçerlilik unsurlarının mevcut olması

kaynak .ERCİYES ÜNİVERSİTESİ DERS NOTLARI

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2004/705 K: 2004/2746

Hukuki dayanaktan yoksun ve geçersiz olan bir işlemle merayı kendi adına tescil ettiren kişiden vaki kazanımlar da geçersizdir; bu özelliği gereği taşınmaz kayda dayanarak iktisap eden kişinin ikinci yada üçüncü el olması sonuca etkili olmadığından iyiniyet savı dinlenmez. 

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 1993/2180 K: 1993/8634 T: 7.7.1993

Tapuda çifte kayıt bulunması halinde, geçerli olmayan tapu kaydına dayanarak iktisapta bulunan üçüncü kişi, iyi niyet iddiasında bulunamaz. Geçerli olmayan kayıttan hak iktisap eden kişinin zilyetliği, mülkiyet sonucunu doğurmaz.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 1999/1–222 K: 1999/226 T: 21.4.1999

Medeni Kanunun 917. maddesinden kaynaklanan davalarda uygulanacak Borçlar Kanunu’nun 60. maddesindeki zamanaşımı süresinin tapu kaydının düzeltilmesi davasının reddine ilişkin kararın kesinleşme tarihinden başlar. 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2003/4-491 K: 2003/487 T: 24.9.2003

Tapu sicilinin aleniyeti ve güven ilkesi gereği kayden iktisap edenin tapu sicilinin dayanağını oluşturan müsbit evrakı inceleme yükümlülüğü yoktur.

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/14914 K: 2016/2070 T: 23.02.2016

Kayıt malikinin mülkiyeti kötüniyetle kazandığı ileri sürülmüşse, üçüncü kişinin ayni hakkın yolsuz olarak tescil edildiğini bilen veya bilmesi gereken şahıs olup olmadığına bakılması gerekir. Çünkü, TMK’nın 1024. maddesi uyarınca bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmişse bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişilerin yolsuz olan bu tescile dayanma olanakları yoktur ve yasa ve uygulamadaki deyimiyle bağlayıcı olmayan bir hukuki işleme dayanan ve hukuki sebepten yoksun bulunan tesciller yolsuz tescil sayılacağından, hakkı zedelenen üçüncü kişinin iyiniyetli olmayan malike karşı doğrudan doğruya şahsi hakkına dayanması mümkündür. 

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2014/13259 K: 2016/397 T: 18.01.2016

Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2015/53 K: 2016/211 T: 02.03.2016

Bu nedenle, aile konutu üzerinde lehine tasarruf işlem yapılan kişi/kişilerin iyiniyeti her somut olaya göre değerlendirilmelidir. Hemen ifade edilmelidir ki; tapuda aile konut şerhi olmasa da bunu bilebilecek durumda olan veya bilen lehine hak oluşturan kişinin iyiniyetinin bulunduğunun kabul edilmesi de mümkün değildir. Nitekim benzer ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 15.04.2015 gün ve 2013/2-2056 ve 2015/1201, 19.06.2015 gün ve 2015/2-528, 2015/1713 sayılı kararlarında da kabul edilmiştir.

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2016/6409 K: 2016/5922 T: 11.05.2016

Yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. 

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2014/17745 K: 2016/6919 T: 06.06.2016

“kötü niyet iddiasının def’i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarihli l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtdihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir. 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2015/12 K: 2016/1005 T: 02.11.2016

Taşınmaz maliki tarafından terkini talep edilmediği için tapu sicilinde varolmaya devam eden şerh etkisini devam ettirecektir. Bu nedenle tapudaki satış vaadi şerhini görerek taşınmazı satın alan kişi TMK’nın 1023. maddesi anlamında iyiniyetli üçüncü kişi kabul edilmeyecek ve vaad alacaklısına karşı bu madde korumasından yararlanamayacaktır. Zira tapu sicilinin aleniliği dolayısıyla herkesin kütükte yer alan haklarla ilgili bilgisi olduğu varsayılır, bunun aksi iddia edilemez. 

AVUKAT GİZEM GÜL UZUN