Velayette Çocuğun Üstün Yararı

Velayette Çocuğun Üstün Yararı

Velayette Çocuğun Üstün Yararı


velayette çocuğun üstün yararıVelayette Çocuğun Üstün Yararı

Velayette Çocuğun Üstün Yararı

2. Hukuk Dairesi 2010/462 E. , 2011/1531 K.
"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Silifke 2. Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
TARİHİ :09.06.2009
NUMARASI :Esas no: 2007/417 Karar no:2009/230

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm reddedilen boşanma davası, kusur, velayet ve nafaka yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı-karşılık davacı kadının aşağıdaki bentlerin dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Yapılan soruşturma, toplanan delillerle; davalı-davacı kadının sık sık evi terk etmesine müşterek çocuğa fiziki müdahalede bulunmasına karşılık davacı-davalı kocanın da en son olayda kadına fiziksel şiddet uyguladığı, evden kovduğu, evin geçimi ile yeterince ilgilenmediği anlaşılmaktadır. Bu halde davalı-davacı kadının boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
3-Müşterek çocuk U. 2001 doğumludur. Velayet düzenlenirken analık-babalık duygularından önce çocuğun ahlaki, bedeni ve fikri gelişimi gözetilmelidir. Bu bakımdan, alıştığı ortamın değerlendirilmesi açısından, çocuğun davadan önce ve dava sırasında taraflardan hangisinin yanında kaldığı, eğitiminde aksama olup olmayacağı belirlenerek; velayetin ana veya babadan hangisine verilmesinin çocuğun yararına olacağı konusunda uzman görüşü de alınarak tüm deliller birlikte değerlendirilerek velayet düzenlemesi yapılması gerekirken; bu araştırma ve incelemeler yapılmadan yazılı şekilde düzenleme yapılması da doğru olmamıştır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. ve 3.bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu tedbir ve yoksulluk nafakasına ilişkin bölümünün yukarıda 1.bentte gösterilen nedenlerle ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.27.01.2011 (Prş.)

Velayet düzenlemesi yapılırken göz önünde tutulması gereken temel ilke, “çocuğun üstün yararı”dır.

 

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi

 

Esas Numarası: 2016/8726, Karar Numarası: 2018/610, Karar Tarihi: 16.01.2018

 

 

 

Boşanma ile ortaya çıkan en büyük sorun ortak çocuğun velayeti meselesidir. Tarafların boşanmadaki kusurları velayet kararını doğrudan etkilemez. Hakim tarafından velayet kararı verilirken çocuğun üstün yararı gözetilmektedir. Bu husus Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, Çocuk Haklarının Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi, Çocuk Koruma Kanunu ile düzenlenmiştir.

 

Velayeti yapılan inceleme neticesinde çocuğun bakım ve gözetimini en iyi şekilde yerine getirecek olan taraf verilir. Eşlerin boşanma davasındaki kusurlu hareketleri velayet kararında doğrudan etkili değildir. Ancak eşlerden birinin boşanmadaki kusurlu davranışları çocuğun olumsuz etkilenmesine sebep olacak nitelikte ise o eşe velayet verilmez.

 

Yargıtay 2.Hukuk Dairesi de 2016/8726 E. 2018/610 K. sayılı ve 16.01.2018 tarihlli kararında “Çocuğun üstün yararını belirlerken onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve babanın yararları, boşanmadaki kusurları, ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları, çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur.” demektedir.

 

 

 

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ

 

Esas Numarası: 2016/8726

 

Karar Numarası: 2018/610

 

Karar Tarihi: 16.01.2018

 

….

 

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı erkek tarafından velayet yönünden; davalı-karşı davacı kadın tarafından ise kusur belirlemesi, velayet, reddedilen nafakalar ve tazminatlar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

 

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-karşı davalı erkeğin temyiz itirazları yersizdir.

 

2-Davalı-karşı davacı kadının temyiz itirazlarına hasren yapılan incelemede;

 

a) Mahkemece, taraflar eşit kusurlu bulunarak, her iki boşanma davasının kabulü ile boşanmalarına karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden, mahkemece belirlenen ve gerçekleşen kusurlu davranışlara göre, erkeğin boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda kadına göre daha ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden tarafların eşit kusurlu kabulü doğru olmamıştır.

b) Boşanmaya sebep olan olaylarda yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere davacı-karşı davalı erkek daha ağır kusurlu olduğundan, boşanma yüzünden mevcut ve beklenen menfaatleri zedelenen ve kişilik hakları saldırıya uğrayan kadın yararına Türk Medeni Kanununun 174/1-2. maddesi gereğince uygun miktarda maddî ve manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken, kadının bu isteklerinin hatalı kusur belirlemesi sonucunda reddi doğru görülmemiştir.

c)Velayet düzenlemesi yapılırken; göz önünde tutulması gereken temel ilke, “çocuğun üstün yararı” (Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme m.3; Çocuk Haklarının Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi m. 1; TMK m.339/1, 343/1, 346/1; Çocuk Koruma Kanunu m. 4/b) dır. Çocuğun üstün yararını belirlerken onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve babanın yararları, boşanmadaki kusurları, ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları, çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur. Ortak çocuk İrem 04.09.2006 doğumludur. Çocuğun yaşı gözetildiğinde anne sevgi, şefkat ve ilgisine muhtaç çağda olduğu anlaşılmaktadır. Davadan önce ve dava esnasında sürekli anne yanında kalmış olup, annesi, anneannesi, dedesiyle aynı evde kalmaya devam etmekte ve bu süreçte annenin velayet görevini ihmal ettiği veya kötüye kullandığına ilişkin bir tespit bulunmamaktadır. Dosya içerisinde bulunan uzman raporuna göre ortak çocuğun anneye çok düşkün olduğu, “ayrılık anksiyetesi” yaşıyor olabileceği, bu süreçte anneden ayrı kalmasının onu ruhsal olarak örseleyerek olumsuz etkileyeceği gözlendiğinden velayetinin anneye verilmesinin uygun olacağı belirtilmiştir. Bütün bu açıklamalar karşısında; ortak çocuğun velayet düzenlemesi konusundaki üstün yararının, velayetinin anneye bırakılması olduğu anlaşılmakladır. Durum böyle iken; mahkemece çocuğun geçerli üstün yararı olmadığı halde, yazılı şekilde anne ve babanın ortak çocuk üzerindeki velayet hakkının kaldırılmasına karar verilmesi isabetsiz olmuş ve bozmayı gerektirmiştir.

 

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2/a, 2/b ve 2/c bentlerinde gösterilen sebeplerle davacı kadın yararına BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda l. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın ….. yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna ve 143.50 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcını yatıran ….. geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 16.01.2018 (Salı)

 KARARA İLİŞKİN GÖRÜŞÜMÜZ:

Boşanma davalarında önemli bir sorun olan velayet hususunda tarafların her biri çocuğun velayetinin kendisinde kalmasını istemektedirler. Eşler kendi aralarında uzlaşmış olsun veya olmasın fark etmeksizin bu konuda nihai kararı verecek olan hakimdir. Hakim, çocuğun üstün yararını gözeterek velayetin hangi tarafa verileceğine karar verecektir.

 Uygulamada yaşı küçük çocukların bakıma muhtaç olduğu gözetilmekte ve engel bir durum yoksa velayet genellikle anneye verilmektedir. Ancak anne çocuğa iyi bakacak durumda değil ve velayetin anneye verilmesi durumunda çocuğun fiziksel ve psikolojik gelişimi olumsuzluk yaratacaksa babaya da verilebilir. 6-12 yaş arasındaki çocuklarda ise çocuğun eğitimi açısından hangi taraf daha iyi şartlar sağlayacaksa velayet ona verilir. 12 yaş üzerinde ise artık çocuk belli bir olgunluğa eriştiğinden çocuğun beyanı da dikkate alınır. Ama ne olursa olsun her daim ilk gözetilecek husus çocuğun üstün menfaatinin gözetilmesidir. Çocuğun bedeni, fikri ve ahlaki gelişimi hangi tarafta daha iyi gelişecekse velayet o tarafa verilmelidir.

AVUKAT GİZEM GÜL UZUN