SOSYAL İNCELEME RAPORUNA KARŞI BEYAN DİLEKÇESİ
BAYBURT ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE
(AİLE MAHKEMESİ SIFATIYLA)
DOSYA NO : 2023/***E.
DAVALI : ************************************
VEKİLİ : Av. Gizem Gül UZUN
******************
DAVACI : ***********************
VEKİLİ : **************************
KONU : 06/02/2024 tarihli SİR raporuna karşı beyan dilekçemizden ibarettir.
AÇIKLAMALAR :
Taraflar arasında, Sayın Mahkemenizin yukarıda numarası belirtili olan dosyası kapsamında derdest boşanma davası bulunmaktadır. Sayın Mahkemenizde yapılan boşanma yargılaması neticesinde, müşterek çocuk Asel ******'in geçici velayetinin, işbu boşanma yargılaması sırasında müvekkile ait olacağı; davacı anneyle ise kişisel ilişki kurulacağına karar verilmiştir. Devam eden süreçte, Sayın Mahkemenizce müşterek çocuk olan Asel **********'in velayetinin hangi tarafa ait olacağına yönelik uzman görüşü alınmak üzere SİR raporu hazırlanmasına karar verilmiştir.
Bunun üzerine, uzman tarafından hazırlanan SİR raporunda, müşterek çocuk ile görüşme yapılmış olup; müşterek çocuktan alınan beyanlara itibar edilip edilmeyeceği; nihayetinde geçici velayetin kimde olacağına ilişkin takdir Sayın Mahkemenize bırakılmıştır.
Müşterek çocuğun bulunmuş olduğu beyanlara binaen, hazırlanan SİR raporuna karşı beyanlarımızı sunma zorunluluğumuz hasıl olmuştur. Şöyle ki;
Hazırlanan SİR raporunda;
"**** ile yapılan görüşmede 6 yaşında olduğunu, İstanbul ****** İlkokulunda 1. Sınıf öğrencisi olduğunu, ders saatlerinin 08:30- 14:00 arası olduğunu, kendisini okula halasının bıraktığını, okula beslenme çantası götürdüğünü, beslenme çantasını her gün Hatice ve Ayşe halasının hazırladığını, teneffüslerde arkadaşları ile birlikte oyun oynadıklarını, resim yaptıklarını, ileride doktor olma hayalinin olduğunu beyan etmiştir. Müşterek çocuk Asel'in okuldan eve geldiğinde babası ve Hatice halasının ödevlerini yapmasına yardımcı olduklarını, ödev yaparken Hatice halasının, "düzgün oku." şeklinde sesini yükselttiği, sinirlendiğini, bu sebeple Asel'in korkup kendi evine geri döndüğünü ifade etmiştir."
Müşterek çocuk, her ne kadar, Hatice halasının, kendisine ödev yaparken, "düzgün oku" şeklinde sesini yükselttiğini ve bunun üzerine korkarak kendi evine gittiğini beyan etmişse de; müşterek çocuğun işbu beyanları, davacı anne tarafından tembihlenme sonucu belirtilmiş bulunmaktadır.
Zira, Sayın Mahkemenizce de çocuğun beyanlarından sarih olarak görüleceği üzere müvekkil ve ailesi, müşterek çocuğa karşı, velayetten kaynaklanan yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmişlerdir. Öyle ki; müşterek çocuğun velayetinden kaynaklanan sorumlulukları yerine getirme yükümlülüğü müvekkile ait olmasına rağmen; müvekkilin kız kardeşleri de müvekkile kendi tercih ve istekleri doğrultusunda; herhangi bir kanuni yükümlülükleri olmamasına rağmen yardımcı olmuşlar; müşterek çocuğu okula götürüp getirmişler ve müşterek çocuk uyanmadan mutfağa geçerek onun okul saatlerinde yiyeceği beslenmeyi hazırlamışlardır.
Müşterek çocuk okuldan geldikten sonra, müvekkilim de kız kardeşlerine katılmış ve çocuğun maddi ihtiyaçlarını görmesinin yanında, onun ev ödevlerine de yardımcı olmuştur. Zira, yukarıda bir kesitinden örnek verdiğimiz SİR raporunda da müşterek çocuk;
Müşterek çocuk Asel'in okuldan eve geldiğinde babası ve Hatice halasının ödevlerini yapmasına yardımcı olduklarını,
Şeklindeki beyanıyla bu durumu doğrulamıştır. Sayın Mahkemenizin özellikle dikkatini çekmek istediğimiz husus şudur ki;
Müşterek çocuk, ödevlerini babası ve Hatice halası ile birlikte yaptığını beyan etmiş olup; Hatice halası, müşterek çocuğa ödevlerini yaptırırken, müvekkilim de yanlarında bulunmuştur. Geçici ve kalıcı velayetlerin genelde anneye verildiği uygulamanın aksine işbu davada geçici velayet, baba olan müvekkilim lehine tesis edilmiştir. Sayın Mahkemenizce de bilindiği üzere geçici veya kalıcı, her türlü velayetin, anneye verilmesine engel olan durumlar;
Annenin haysiyetsiz bir yaşam sürmesi
Annenin akıl hastası olması
Annenin, velayetten kaynaklanan yükümlülüklerini ağır derecede ihmal etmesi
Olarak özetlenebilir. İşbu davada, müşterek çocuğun geçici velayetinin davacı anneye değil de; müvekkilime bırakılmasının sebebi, yukarıda belirtmiş olduğumuz 3 şarttan sonuncusudur. Zira davacı anne, müşterek çocuğu banyo yaptırmayarak bitlenmesine sebep olduğundan, yıkadığında da sobada kaynayan ve 100 dereceyi bulan kaynar suyu ılıtmadan yıkadığından ve müşterek çocuğun anneannesi ve dayısından gördüğü şiddete varan davranışlara karşı tepkisiz kaldığından ötürü, müşterek çocuğun geçici velayetinden kaynaklanan yükümlülükleri ağır derecede ihmal ettiğinden ötürü, müşterek çocuğun geçici velayetini kaybetmiştir.
Bu şartlar altında müvekkil, uygulamanın aksine Sayın Mahkemenizde, bir nevi davacı anneye karşılık olumlu kanaat uyandırarak müşterek çocuğun geçici velayetini almaya hak kazanmıştır.
Müşterek çocuğun, davacının ve kök ailesinin evinde yaşamış olduğu durumlar karşısında derin bir üzüntüye kapılan ve geçici velayeti için mücadeleye girişmiş olan müvekkilin, kız kardeşi ile birlikte müşterek çocuğa ödev yaptırırken, kız kardeşi Hatice'nin çocuğa karşı sesini yükseltmesine tepkisiz kalacağını düşünmek hayatın olağan akışına aykırıdır.
Nitekim, müvekkilin müşterek çocuğa karşı ne kadar hassas olduğunu bilen kız kardeşleri de müşterek çocuğa karşı son derece kibar ve titiz davranmışlardır. Müşterek çocuğun bu haksız beyanları, ne yazık ki davacı anneye kişisel ilişki kurmak için gittiği zamanlarda, onun tembih ve söylemlerini uzman kişiye beyan etmesi sebebiyle meydana gelmiştir.
Sayın Mahkemenizce müşterek çocuğun belirtmiş olduğu diğer beyanlarına da bakılacak olursa sarih bir şekilde görülecektir ki müşterek çocuk;
teneffüslerde arkadaşları ile birlikte oyun oynadıklarını, resim yaptıklarını, ileride doktor olma hayalinin olduğunu beyan etmiştir.
Beyan etmiştir. Evde şiddet gören, azarlanan ve korkan bir çocuğun psikolojisinin bu durumdan etkileneceği ve teneffüslerde arkadaşları ile birlikte oyun oynayabilecek, resim yapabilecek ve geleceğime dair umutlu düşüncelerle dolu olarak doktor olma hayali kurabilecek bir psikolojide olmayacağının kabulü gerekmektedir.
Ancak müşterek çocuk, her ne kadar korktuğunu, halasının kendisine ilgisiz ve hatta sinirli bir şekilde davranmasına rağmen babasının kendisine ilgisiz davrandığını ve olaylara karşı tepkisiz kaldığını belirtmişse de, okulda normal bir çocuk gibi eğitimine başarılı bir şekilde devam edebilmiş, hayaller kurabilmiş ve okulun rehberlik servisiyle iletişime geçmesine gerek olacak şekilde, okuldaki davranışlarında fark edilecek ölçüde olumsuz bir değişiklik yaşamadan eğitimine ve yaşantısına devam edebilmiştir.
"İstanbul'da babası ile birlikte yaşadığı süreçte babası ile çay saati yaptıkları bir akşam babasının markete gittiğini, bir saat boyunca babasının gelmediğini, korkup ağladığını, üst katta kalan halasının sesini duymadığını, babası geldiğinde ona çok korktuğunu ifade ettiğini belirtmiştir."
Sayın Mahkemenize, müvekkilin marketten neden bir saat boyunca gelmediğini açıklamamız gerekirse;
Müşterek çocuk, müvekkil ve halalarıyla birlikte çay saati yaparken, çayın yanında bisküvi, çikolata, kraker gibi çeşitli abur cuburlar yemek istemiş; evde atıştırmalık bir şeylerin kalmaması üzerine müvekkil, markete giderek müşterek çocuğun sıralamış olduğu abur cuburları tek tek almak üzere markete doğru yola çıkmıştır. Müvekkil, marketten abur cubur alırken yakınlarda bulunan bir pastaneye de girmiş ve aynı zamanda buradan da müşterek çocuğun sevebileceğini düşündüğü ekler, mini pastalar ve çeşitli karışık kurabiyeler almıştır. Yine müvekkil, buradan da çıkarak, bir dükkana girmiş ve çerez almıştır. Girdiği üç dükkanda hem ısmarlamış olduğu ürünlerin hazırlanması, hem de ödeme yapmak üzere kasada sıra beklemesi ve eve gidiş geliş sebebiyle müvekkilin müşterek çocuk için yapmış olduğu alışverişin biterek eve dönmesi bir saati bulmuştur. Yoksa müvekkil, müşterek çocuğu evde yalnız bırakarak dışarıda oyalanmış değildir.
Müşterek çocuğun, müvekkilin alışveriş yapmak üzere evden gidişinden itibaren geçen bir saatlik süreçte korkmuş olması gibi bir durum da söz konusu değildir. Zira müşterek çocuk, kendi ifadeleriyle belirtmiş olduğu üzere, müvekkilin o saatlerde işe gitmek üzere evden çıkmış olması sebebiyle halasıyla baş başa okula gitmiş; okula gidiş sırasında da halasının, kendisine olumsuz herhangi bir davranışı olduğundan bahsetmemiştir. Yani, müşterek çocuğun müvekkil evde yokken ve halalarıyla baş başa iken korkmasını gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.
Müşterek çocuğun bu beyanlarda bulunmasının tek sebebi, açıkladığımız üzere davacı annenin dolduruşları ve tembihleridir. Müşterek çocuğun beyanları, davacı annenin baskısı ve tembihlemesi üzerine verilmiştir.
Müşterek çocuk, ilerleyen beyanlarında;
"Annesi ile birlikteyken oyun oynadıklarını, annesinin kuzenine gittiklerini, markete alışverişe çıktıklarını, annesi ile birlikte çay saati yaptıklarını, annesinin ona güzel yemekler yaptığını, sık sık ılık su ile duş aldırdığını, annesinin Asel'in canını hiç acıtmadığını, onu çok sevdiğini, anneannesi ile ilişkisinin iyi olduğunu, dayısının oyun oynarken kendisine şakasına vurduğunu, Asel'in de dayısını annesine şikayet ettiğini belirtmiştir."
Şeklinde beyanlarda bulunmuştur. Şimdi, müşterek çocuğun ilgili beyanlarının hakkaniyetli bir değerlendirmesini yapmak üzere Sayın Mahkemenize, müşterek çocuğun eski beyanlarını hatırlatmak isteriz;
"Baba, evimize gidelim. Burayı sevmedim. Beni altı günde bir kaynar suyla yıkıyorlar. Ev çok soğuk üşüyorum. Anneannem ve dayım bana vuruyor. Annem onlara hiç kızmıyor."
"Annem, beni ilk zamanlar çok dövüyordu. Şimdi az dövüyor."
Müşterek çocuğa ait beyanlardan ilki olan ve alt tarafta belirtmiş olduğumuz beyanlardan özetle müşterek çocuk öncelikle "kendi evi" olarak babasının evini işaret ermiş olup; annesinin kaldığı evi sevmediğini, annesinin, kendisini altı günde bir kaynar suyla yıkadığını, evin soğuk olduğunu ve üşüdüğünü, anneannesi ve dayısının, kendisine vurduklarını, fakat annesinin onlara hiç kızmadığını; bunun yanında annesinin de, kendisini dövdüğünü ancak şiddet davranışını azalttığını beyan etmiştir.
Ancak ne hikmettir ki; müşterek çocuk, yeni tarihli işbu SİR raporunda sanki kendi beyanlarını bir etki altında yalanlamak ve durumu düzeltmek istercesine, önceki beyanlarını çürütecek şekilde beyanda bulunmuş ve yeni beyanında sanki davacı tarafından ezber yapılmışcasına tam da önceden belirtmiş olduğu hususlara değinmiştir. Şöyle ki;
Müşterek çocuk, yeni beyanlarında;
Müvekkil ile yaptığı çay saatlerinden annesine bahsederek, annesi tarafından, annesiyle de çay saati yaptıkları hususunda beyanda bulunması bakımından ikna edilmiş; dayısı ve anneannesi ile önceden yaşamış olduğu olumsuz durumlar hakkında yapmış olduğu beyanları toparlayacak şekilde anneannesi ile iyi ilişkiler kurduğunu, dayısınınsa kendisine oyun oynarken şakasına vurduğunu ifade etmiş; annesinin bu duruma tepkisizliğine yönelik bulunmuş olduğu ifadesini toparlarcasına da annesine bu durumu şikayet ettiğini; yani annesinin, müşterek çocuğun dilek ve şikayetlerine kulak verdiğini anlatmak istemiştir. Yine müşterek çocuk, annesinin kendisini altı günde bir kaynar suyla yıkadığına ilişkin eski beyanlarını, davacının tembih ve baskıları doğrultusunda sık sık ve ılık suyla yıkadığını beyan ederek toparlamıştır. Yine müşterek çocuk, "burayı sevmedim." dediği köy yerini, davacının tembih ve baskısı altında, annesiyle markete ve kuzenine ziyarete gittiklerini, aslında buranın uzak bir köy yerinden ziyade alışveriş ve ziyaretlere imkan verecek ölçüde sosyal ve merkezi bir ortam olduğunu anlatmaya çalışmak suretiyle çelişkili bir biçimde güzel göstermiştir.
Müşterek çocuk, ilerleyen beyanlarında;
"İstanbul'da Sosyal Hizmet Uzmanı ile görüşmeden önce babasının Asel'e annesinin Asel'in parmak uçlarına vurduğunu, Asel'i kaynar suda yıkadığını, annesi yüzünden bitlendiğini, dayısının ve anneannesinin Asel'e şiddet uyguladığını söylemesi için tembihlediğini ifade etmiştir."
Müşterek çocuk, ikinci kez hazırlanılan SİR raporunda yukarıdaki çelişkili ifadelere değinmişse de; müşterek çocuk, dayısı, annesi ve anneannesi ile ilgili bu söylemleri sosyal hizmet uzmanından önce müvekkile beyan etmiştir. Müşterek çocuğun bizzat müvekkile ifade etmiş olduğu söylemlerini tekrarlamamız gerekirse;
"Baba, evimize gidelim. Burayı sevmedim. Beni altı günde bir kaynar suyla yıkıyorlar. Ev çok soğuk üşüyorum. Anneannem ve dayım bana vuruyor. Annem onlara hiç kızmıyor."
"Annem, beni ilk zamanlar çok dövüyordu. Şimdi az dövüyor."
Sayın Mahkemenizce de görüldüğü üzere müşterek çocuk, kaynar suyla yıkandığı, bitlendiği ve şiddet gördüğüne ilişkin hususları sosyal hizmet uzmanına anlatmadan önce söze; "BABA" diye girerek müvekkilime ifade etmiştir. Bunun üzerine müvekkilin ablası, müşterek çocukla yaptığı görüntülü telefon görüşmesi sırasında müşterek çocuğun vücudunda darp izleri ve morlukları fark ederek davacıya;
"Asel'i hiç iyi görmedim. Gerekli mercilere başvuracağım. Gidip baksınlar Asel'in durumuna."
Demiştir. Bunun üzerine de zaten Sayın Mahkemenizin de bilgisinde olduğu üzere, velayete karşı beyan dilekçesi hazırlanılıp, tarafınıza ibraz edilmiştir.
Tüm bu anlatılanlardan özetle; geçici velayet için müşterek çocuğu tembihleyen müvekkilim değil; bizzat davacının kendisidir. Müşterek çocuk, davacının baskı ve tembihlemesi sonucu, müvekkilimin, kendisini tembihlediğini beyan etmiştir. Zira;
Müşterek çocuk, müvekkilin yanında İstanbul'da kaldığı süre boyunca, ziyaret amaçlı davacının kaldığı eve gittiğinde davacı, müvekkilimin müşterek çocuğa aldığı spor ayakkabıyı öfkeyle yırtmış; müşterek çocuğu banyoda yıkadığı sırada;
"Baban, seni banyo yaptırırken özel bölgelerine dokunuyor mu?" demiştir. Müşterek çocuk, davacının yanından müvekkilin yanına İstanbul'a dönünce müvekkilin, kendisine;
"Nasıl geçti, neler yaptın?" demesi üzerine müşterek çocuk, davacı ile yaşadığı bu diyaloğu müvekkilime anlatmıştır.
Müşterek çocuk, ilerleyen beyanlarında;
"Müşterek çocuk Asel'in annesi ve babasını çok sevdiğini, annesi ile yaşamak istediğini, annesi ve annesinin geniş aile bireylerinin kendisine yönelik herhangi bir kötü muamelede bulunmadıklarını, istek ve beklentilerini karşıladıklarını, kendisine değer verdiklerini, sorunlarını çözmeye çalıştıklarını, onlara karşı kendisini rahat bir şekilde ifade edebildiğini, İstanbul'da gerçekleştirilen görüşmede de annesi ile birlikte Bayburt'ta yaşama isteğinin olduğunu ancak babasının kızmasından korktuğu için annesi ile yaşamak istediğini söyleyemediğini beyan etmiştir."
Müşterek çocuğun ifadelerine yer verilen SİR raporu, tarafımızca kesinlikle kabul edilmemektedir. Zira müşterek çocuğun ifadeleri, davacının baskı ve tembihleri altında, önceki SİR raporunu çürütecek şekilde tam aksi yönde verilmiş olup; ne yazık ki müşterek çocuğun kendi özgür ve serbest iradesi ile vermiş olduğu beyanlardan oluşmamaktadır.
SİR raporunda ilgili sosyal hizmet uzmanının görüşlerine yer veren değerlendirme ve sonuç kısmında şu ifadelere yer verilmiştir;
"Buna karşın müşterek çocuğun, içerisinde bulunduğu yaş grubu itibariyle çevresel faktörlere açık olabileceği, baskı ve yönlendirmeye boyun eğebileceği, olaylara duygusal ve tepkisel yaklaşabileceği, birlikte yaşadığı ebeveynin ve toplumun talepleri doğrultusunda kararlar verebileceği düşünülmektedir. Belirtilen sebepler dolayısıyla müşterek çocuğun beyanlarına itibar edilip edilmeyeceği hususundaki değerlendirmenin mahkemece yapılmasının daha uygun olacağı kanaatine varılmıştır."
Sayın Mahkemenizce de görüleceği üzere müşterek çocuk, her ne kadar müvekkilin, kendisini tembihlediğini ve daha önce baskı altında müvekkilimde kalmak istediğini beyan etmişse de; sosyal hizmet uzmanı, yukarıda belirtmiş olduğu sebeplerden ötürü müşterek çocuğun beyanlarına itibar edilip edilmeyeceğinin takdirini Yüce Mahkemenize bırakmıştır.
Yine, müşterek çocuk her ne kadar hali hazırda davacı ile yaşamak istediğini beyan etmişse de; müşterek çocuğun tek yaşantısı, ebeveynleriyle ev yaşantısı değildir. Müşterek çocuk, ilkokul çağındaki bir öğrencidir ve hem eğitim hem de sosyal ilişkiler bakımından gelişimini en iyi sağlayabileceği yer ailesinden ziyade okuludur. Müşterek çocuğun, müvekkilimle yaşamış olduğu ve birçok imkana sahip olduğu büyük ve gelişmiş bir şehirden Bayburt gibi küçük ve az gelişmiş; üstelik de merkezde değil, köy ortamında yaşaması, müşterek çocuğun eğitim, sosyal aktiviteler, arkadaş çevresi gibi gelişimine katkı sağlayacak birçok unsurdan yoksun olmasına sebep olacaktır.
İşbu sebeple, 06/02/2024 tarihli SİR raporuna karşı bayanlarımızı izah eder, müşterek çocuğun işbu yargılama sırasında geçici velayetinin, yargılama sonunda ise kalıcı velayetinin müvekkile ait olmasının daha uygun olduğunu düşünmekteyiz. Takdir Yüce Mahkemenindir.
SONUÇ VE İSTEM :
Yukarıda arz ve izah edilen ve Sayın Mahkemenizce re'sen göz önünde bulundurulacak nedenlerle,
06/02/2024 tarihli ve 2023/*** ADM dosya numaralı SİR raporuna karşı beyanlarımızın kabulüne,
Davacının açmış olduğu haksız davanın reddine,
Müşterek çocuk Asel ***********'in işbu yargılama sürecinde geçici velayetinin, yargılama sonunda ise kalıcı velayetinin müvekkilime verilmesine,
Yargılama giderleri ve karşı vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline,
Karar verilmesini saygılarımla vekaleten arz ve talep ederim. 12/02/2024
DAVALI VEKİLİ
Av. Gizem Gül UZUN