KASTEN YARALAMA SUÇU VE CEZASI YARGITAY KARARLARI
Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) kasten yaralama suçu, bir kişinin başkasını yaralama kastıyla hareket etmesini ifade eder ve çeşitli nitelikli halleri barındırır. Yargıtay, kasten yaralama suçuna ilişkin birçok kararında, suçun niteliği, failin kastı, mağdurun durumu ve olayın koşullarını dikkate alarak hüküm tesis etmektedir. Aşağıda, kasten yaralama suçuyla ilgili bazı önemli Yargıtay kararları özetlenmiştir:
Yargıtay Kararları
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 25.11.2019, 2019/12299 E., 2019/21423 K.: Olay gecesi alkollü olan sanığın, karşılaştığı ve hakaret ettiği katılana bıçakla saldırması sonucu katılanın çeşitli yerlerinden yaralanması üzerine verilen mahkumiyet kararı incelenmiştir. Sanığın kastının yaralamaya yönelik olduğu ve cezanın alt sınırdan uzaklaşarak belirlenmesinin yerinde olduğu vurgulanmıştır.
Yargıtay Kararları
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 17.12.2020, 2020/13374 E., 2020/19436 K.: Sanığın, basit kasten yaralama suçundan yargılandığı ve cezasının 4 ay ile 1 yıl arasında değiştiği belirtilmiştir. Basit yargılama usulünün uygulanması ve cezanın dörtte bir oranında indirim yapılması gerektiği ifade edilmiştir.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 02.12.2019, 2019/15387 E., 2019/21964 K.: Sanığın beraat kararının, mağdurun yaralanmasının yüzde sabit ize neden olup olmadığına dair yeterli inceleme yapılmaması ve tanık beyanlarının yeterince değerlendirilmemesi nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 09.06.2020, 2020/4874 E., 2020/6171 K.: Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının denetim süresi içinde sanığın yeni bir suç işlemesi nedeniyle değiştirilmesi ve mağdurun yaralanmasına ilişkin raporun yetersiz bulunarak ek rapor alınması gerektiği belirtilmiştir.
Bu kararlar, kasten yaralama suçunun çeşitli boyutlarını ve yargı süreçlerindeki uygulamaları göstermektedir. Her bir karar, olayın özel koşulları, delil durumu ve hukuki değerlendirmeler ışığında farklı sonuçlar doğurmuştur.
Kasten Yaralama Suçu Yargıtay Kararları
Olası Kastla Kasten Yaralama Suçu
Sanığın, yerleşim yeri içerisinde, azami hız sınırının saatte 50 km olduğu bölgede, Yasa’nın öngördüğü azami hızın çok üzerinde saatte yaklaşık 110 km süratle seyir hâlinde bulunması, yaya geçidinde karşıdan karşıya geçebilecek yayaların önüne çıkabileceğini öngördüğü hâlde, o sırada yeşil ışıkta yaya geçidini kullanarak yolun karşısına geçmekte olan mağdur çocuğa kendi yönündeki araçlara kırmızı ışık yanmasına karşın, kırmızı ışıkta geçmek suretiyle büyük bir hızla çarpmış olması, bilinçli taksirin özünü oluşturan ve bilinçli taksiri, olası kasttan ayıran en önemli ilke olan, öngörülen ve gerçekleşen neticenin istenmemesi ve sonucu engellemeye yönelik frene basma, hızını azaltma yönünde hiçbir çaba göstermemesi, bu şekilde öngördüğü muhtemel neticeyi engelleme çabasının ya da neticeyi göze almadığına dair bir davranışının bulunmaması, başka bir ifadeyle gerçekleşen muhtemel neticeye kayıtsız kalarak kabullenmesi, ayrıca somut olayın kanun koyucu tarafından olası kastın düzenlendiği madde gerekçesinde belirtilen örnek olaydaki gibi gerçekleştiğinin de anlaşılması karşısında sanığın eyleminin olası kastla yaralama suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu-K.2020/225).
Birden Fazla Nitelikli Halin Birleşmesinde Kasten Yaralanma Cezası
Mağdur hakkında düzenlenen raporlara göre, mağdurun yaralanmasının hem yaşamını tehlikeye sokan bir duruma, hem de vücudunda kemik kırılmasına neden olduğunun anlaşılması karşısında, 5237 Sayılı TCK’nin 61. maddesindeki ölçütler dikkate alınarak, aynı olayda yaralama suçunun birden fazla nitelikli halinin gerçekleşmesi sebebiyle 5237 Sayılı TCK’nin 86/1. maddesi uyarınca tayin olunacak temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 3. Ceza Dairesi - Karar: 2016/14907).
Sarp gümrük kapısında gümrük muhafaza memuru olan sanığın, gümrük sırası nedeniyle meydana gelen tartışma sırasında mağdurları silahla kemik kırığı meydana gelecek şekilde yaralamasına ilişkin iddia ve kabul karşısında; TCK’nin 86/3 maddesinde yer alan nitelikli hallerin birden fazlasının (TCK’nin 86/3-d-e) aynı olayda birleşmesi durumunda; TCK’nin 3. maddesindeki cezada orantılılık ilkesi gözetilerek TCK’nin 61. maddesindeki ölçütler gereğince TCK’nin 86/1. maddesindeki temel cezanın tayininde alt sınırdan uzaklaşılması gerektiğinin gözetilmemesi, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır. (Yargıtay 3. Ceza Dairesi - Karar : 2020/3952).
Ağır Kemik Kırığı Yaratacak Şekilde Kasten Yaralamanın Cezası
Sanık hakkında mağdur … oğlu’ye yönelik kasten öldürmeye teşebbüs suçu hakkında kurulan hükmün incelenmesinde ise;
Oluşa ve tüm dosya içeriğine göre, sanığın mağduru sopayla sol tempooksipital bölgede ödem, parçalı kırık ile yaşamsal tehlike oluşturacak, basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek ve ağır (4) kemik kırığı oluşacak şekilde yaraladığı anlaşılan olayda, tarafların önceden birbirlerini tanımaması, öldürmeyi gerektirir bir husumetin bulunmaması, sanığın engel bir durum olmamasına rağmen kendiliğinden eylemine son vermesi dikkate alındığında, ortaya çıkan kastının kasten yaralamaya yönelik olduğu anlaşılmakla, yaranın niteliğiyle meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, 61. maddesindeki ölçütler gözetilerek üst sınıra yakın şekilde ceza tayiniyle hüküm kurulması yerine, yanılgılı değerlendirme ile öldürmeye teşebbüs suçundan mahkumiyet kararı verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar: 2016/4449).
Kasten Yaralama Suçunda Temel Cezanın Üst Sınıra Yakın Tayin Edilmesi
Olay günü arkadaşı olan tanık S.’la tanımadığı bir kaç şahsın kavga ettiğini gören mağdur G.’in araya girerek tarafları ayırıp, olay yerinden yürüyerek uzaklaştığı, bu sırada peşinden gelen sanık M.’in döner bıçağını mağdur G.’e doğru salladığı, mağdur G.’in kendisini korumak için elini kaldırması üzerine döner bıçağının mağdurun sol el bileğine isabet ederek, ulnar arter, median ve ulnar sinir yaralanması, hemiamputasyon, ulna ve radius kemiklerde kırık meydana getirdiği, mağdurun yaşamsal tehlike geçirecek, kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarını 4. derecede etkileyecek, sol üst ekstremitedeki fonksiyonel kısıtlılığın organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflamasına neden olacak şekilde yaraladığı olayda;
Darbe sayısı, engel olmadığı halde eylemin sürdürülmemesi hususları dikkate alındığında, sanığın eyleme bağlı ortaya çıkan kastının yaralamaya yönelik olduğu anlaşılmakla, sanık hakkında kasten yaralama suçundan hüküm kurulması ve temel cezayı düzenleyen 5237 Sayılı T.C.K.nun 86/1 maddesi uyarınca aynı Kanunun 61. maddesi gözetilerek üst sınıra yakın ceza tayin edilmesi gerekirken, yazılı şekilde suçun niteliğinde hataya düşülerek kasten öldürmeye teşebbüs suçundan hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar: 2015/1810).
Kasten Yaralamada Temel Cezanın Alt Sınırdan Uzaklaşılarak Belirlenmesi
Sanığın, mağduru batına nafiz kalın bağırsakta hasar ve retroperitonel hematoma neden olacak hayati tehlike oluşturacak tek bıçak darbesiyle yaraladığı, sanığın engel bir durum olmamasına rağmen kendiliğinden eylemine son vermesi hususları dikkate alındığında, ortaya çıkan kastının yaralamaya yönelik olduğu ve 3 ve 61. maddeleri uyarınca nitelikli kasten yaralama suçundan neticeye etkili olacak şekilde alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle hüküm kurulması yerine, suç vasfında hataya düşülerek, öldürmeye teşebbüs suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar: 2015/1665).
Sanıkların yaralama eyleminin, müştekinin organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına ve yaşamını tehlikeye sokan bir duruma neden olması karşısında; TCK’nin 86/1. maddesine göre temel hapis cezasının, aynı olayda iki nitelikli halin (TCK 87/1-a ve 87/1-d maddelerinin) birleşmesi nedeniyle sonuç cezaya etkili olacak şekilde alt sınırdan uzaklaşılarak tayin edilmesi gerekirken yazılı şekilde cezanın belirlenmesi suretiyle eksik cezaya hükmedilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi-K.2021/9738).
Silahla Kasten Yaralama Suçunda Meşru Müdafaa (Savunma)
Sanığın aşamalardaki savunmasında olay günü katılanın (şikayetçinin) bıçakla babası M. Y.’a saldırması sebebiyle silahını çekerek katılanı uyardığını, katılanın üzerine hamle yapması sonucunda silahın ateş aldığını söylemesi; 21.7.2006 tarihli adli doktor raporuyla olay sebebiyle basit şekilde yaralandığı anlaşılan katılan M. Y., tanık E. A. ve S. Y.’ın da sanığın savunmasını doğrular mahiyette anlatımda bulunmaları ve mahkemece de sanığın üzerine atılı silahla kasten yaralama suçunu katılanın, sanığın babasına yönelik yaralamaya teşebbüs eylemi neticesinde gerçekleştirdiğinin kabulü karşısında, yargılama konusu olayda 5237 Sayılı T.C.K.nın 25. maddesinde düzenlenen meşru savunma şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin gerekçeli kararda tartışılması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması bozma nedenidir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi - Karar: 2015/8943).
Kasten Yaralama Suçunda Akıl Hastalığı ve Ceza Ehliyeti Raporu
Sanığın suç tarihi itibariyle ve halen 5237 Sayılı T.C.K.nın 32. maddesi kapsamında akıl hastalığı bulunup bulunmadığının Adli Tıp Kurumu ilgili İhtisas Dairesinden veya tam teşekküllü Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinden ya da Tıp Fakültelerinin Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanlıklarından alınacak sağlık kurulu raporuyla tespiti gerekirken; sanığın cezai ehliyeti olmadığına dair tek hekim tarafından düzenlenen rapor esas alınmak suretiyle eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi hukuka aykırıdır (Yargıtay 3. Ceza Dairesi - Karar: 2015/8809).
Silah Vasfındaki Sopayla Nitelikli Yaralama Suçunda Şikayetten Vazgeçme
Sanığın mağduru sopa ile kasten yaraladığı, suçta kullanılan sopanın fiilen saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile doğurduğu sonuç itibariyle fiilen saldırıda kullanılmaya elverişli olması sebebiyle 5237 Sayılı TCK’nin 6. maddesinin 1/f-4 bendi 1/f-4 bendi kapsamına giren silah niteliğinde olduğu ve eylemin şikayete tabi olmadığı gözetilmeden “… darp eyleminde sopa kullanıldığına dair iddia ve şikayetçi beyanı dışında bir delil elde edilemediğinden ve faraza böyle bir sopa olayda kullanılmış ise söz konusu sopanın madde 6 anlamında silahtan sayılıp sayılmayacağı hususunda tereddüt hasıl olduğundan 86/3-e ağırlatıcı maddesinin uygulanmasına yer olmadığına …” şeklindeki yasal olmayan ve yetersiz gerekçeyle eylemin basit yaralama olarak kabulüyle şikayetten vazgeçme ile kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 3. Ceza Dairesi - Karar: 2014/29976).
Kamu Görevlisini Basit Yaralama Suçu Şikayete Tabi Değildir
Alkollü olan sanığın, hastane acil servisinde görevli doktordan istediği uzun süreli rapor talebinin kabul edilmemesi üzerine, mağdur doktora karşı gerçekleştirdiği hakaret ve yaralama eylemlerinin, 5237 Sayılı T.C.K.nın 125/3-a, 86/3-c maddelerine uyduğu ve aynı Kanunun 86/3. maddesinin son cümlesi ile 131/1. maddesine göre de bu suçların kovuşturulmasının şikayete bağlı olmadığı gözetilmeden, şikayetten vazgeçme sebebiyle düşme kararları verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar: 2015/2275).
Öğretmenin Öğrencisini Yaralaması Şikayete Tabi Değildir
Öğretmen olan sanığın, öğrencisi durumundaki müşteki Adem’i yaralaması şeklindeki eyleminin 5237 sayılı TCK’nin 86/3-d maddesi kapsamındaki kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle basit kasten yaralama suçunu oluşturduğu ve şikayete tabi olmadığı gözetilmeden, yazılı şekilde şikayetten vazgeçme nedeniyle sanık hakkındaki kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 3. Ceza Dairesi - Karar: 2013/30815).
Kardeşine Karşı Basit Kasten Yaralama Suçu
Sanığın kardeşi olan mağdura aynı zaman dilimi içerisinde önce tokatla vurup, devamında eline aldığı cam parçası ile üzerine doğru yürüdüğü olayda; eyleminin ayrıca kasten yaralamaya teşebbüs suçunu oluşturmayacağı sadece tamamlanan basit yaralama suçunu oluşturacağı nazara alınarak buna göre ceza tayini gerektiğinin gözetilmemesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 3. Ceza Dairesi - Karar: 2013/27967).
Eşe Karşı Kasten Yaralama Suçu
Sanık hakkında, eşini kasten yaralama suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; adli sicil kaydına göre tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında hükmolunan hapis cezasının, 5237 sayılı TCK. 50/1-f maddesine istinaden kamuya yararlı işte çalışma seçenek yaptırımına çevrilmesi suretiyle TCK. 58/1. maddesinde belirtilen tekerrür hükümlerinin uygulanma imkanının ortadan kaldırılması ve yine sanığın eşi olan mağdura karşı kasten yaralama eylemini silahtan sayılan kemer ile gerçekleştirdiği anlaşılmakla, 5237 sayılı TCK. 86/2. maddesine göre belirlenen temel cezanın, aynı olayda iki nitelikli halin TCK. 86/3-a ve 86/3-e maddelerinin birleşmesi nedeniyle alt sınırdan uzaklaşılarak tayin edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır (Yargıtay 3.Ceza Dairesi-Karar : 2019/13946).
5237 sayılı TCK.nın 232/2. maddesinde düzenlenen kötü muamele suçunun, yaralama, tehdit, sövme gibi kanunun başka maddelerinde açıkça düzenlenmiş suçlar dışında kalan, çıplak gezdirme, aç bırakma, sürekli alay etme, korkutma gibi merhamet ve şefkatle bağdaşmayan eylemleri kapsadığı, sanığın resmî nikahlı eşi olan mağdureyi basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte yaralaması eyleminin, 5237 sayılı TCK.nın 86/2, 3-a maddesine uygun eşe karşı kasten yaralama suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfında hataya düşülerek kötü muamele suçundan aynı Kanunun 232/1. maddesi uyarınca mahkûmiyet hükmü kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar : 2013/3681).
Eşe Karşı Kasten Yaralama Suçunda Şikayetten Vazgeçme
Müştekinin soruşturma aşamasında alınan ilk beyanı, bu beyanı ile uyumlu doktor raporu karşısında, sanığın üzerine atılı eşe karşı kasten yaralama suçunu işlediği sabit olduğu halde, müştekinin eşi olan sanığı, suçtan kurtarmaya yönelik ve hayatın olağan akışına ters düşen beyanlarına itibar edilerek yazılı şekilde sanık hakkında mahkumiyet yerine, dosya kapsamına uygun olmayan gerekçe ile beraatine karar verilmesi, bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi - Karar : 2019/1661).
Kasten Yaralamaya Teşebbüs
Sanığın mağdura taş ve odun fırlattığı ancak isabet ettiremediği nedenle eyleminin teşebbüs aşamasında kaldığının tüm dosya kapsamından sabit olup, iddia ve kabul edilmesine rağmen, gerekçe ile hükümde çelişkiye neden olmak suretiyle tamamlanmış silahla basit kasten yaralama suçundan mahkumiyetine karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi-K.2021/9771).
Kasten Yaralama Neticesinde Ölüm Meydana Gelmesi
Sanığın, olay günü tartıştığı ağabeyini itmesi, yere düşürüp boğuşması ile meydana gelen ölüm arasında nedensellik bağının bulunduğunda ve sanığın öleni eliyle iteklemesi eyleminin 86/2. maddesi kapsamında kalan kasten yaralama olduğunda kuşku bulunmadığından sanığın eylemini 87/4. maddesi kapsamında değerlendirme imkanı yoktur.
Olayda sanık, kalp hastası olduğunu bildiği kardeşi maktul ile dikkat ve özen yükümlülüğüne uymayarak, kavgaya tutuşmuş, bu kavganın yaratacağı efor ve stresin maktulün kalp krizi geçirmesine, hatta ölümüne neden olabileceğini öngörmüş, ancak neticeyi yani maktulün ölümünü arzulamamıştır; kastı da, kasten yaralamaya dair olup meydana gelen ağır sonuç olan “ölüme” yönelik değildir. O halde sanığın meydana gelen ağır netice olan ölümden bilinçli taksirle sorumlu tutulmasında bir isabetsizlik bulunmamakta, bu nedenle, yerel mahkeme hükmünün, Özel Dairece sanığın eyleminin kasten basit yaralama suçunu oluşturduğundan bahisle bozulmasına karar verilmesi isabetli değildir (Yargıtay CGK - Karar: 2016/39).
Kasten Yaralama Sonucu Ölüm ile Kasten Öldürme Arasındaki Fark
Sanığın bekar olduğu ve uzun süreden beri 96 yaşında yatalak durumda bakıma muhtaç annesi maktule ile birlikte yaşadıkları, maktulenin bakımını sanığın üstlenmiş olduğu, annesini öldürmesini gerektirecek herhangi bir sebebin bulunmadığı, savunmasına göre olay günü kıskançlık sebebiyle ve alkollü olmasının verdiği etki ile maktulenin kafa bölgesine tokat ve yumrukla vurması sonucunda künt kafa travmasına bağlı beyin kanaması ve gelişen komplikasyonlar sonucu maktulenin öldüğü ve meydana gelen yaralanma ile ölüm sonucu arasında illiyet bağının bulunduğu anlaşılan olayda;
Sanığın öldürme kastının şüpheli kaldığı ve kastının yaralamaya yönelik olduğu anlaşıldığından, kasten yaralama sonucu ölüme neden olmak suçundan 5237 Sayılı TCK.nun 87/4. maddesi 2. cümlesi uyarınca hüküm kurulması gerektiği gözetilmeksizin, suç niteliğinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde beden bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan annesini kasten öldürme suçundan hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar: 2017/3381).
Kemik Kırığı ve Yüzde Sabit İz Halinde Temel Cezanın Belirlenmesi
Sanığın eylemi ile mağdurun hem kemik kırığına hem de yüzde sabit ize neden olacak şekilde yaralanması karşısında, sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nin 86/1. maddesi uyarınca belirlenecek temel cezanın TCK’nin 61. maddesi uyarınca alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde TCK’nin 86/1, 86/3-e, 87/1-c-son maddeleri uyarınca belirlenen ceza miktarı temel ceza kabul edilip, bu ceza miktarından uzaklaşılarak hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 3.Ceza Dairesi - Karar : 2017/1899).
Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralamada (TCK 87/1) Ceza Nasıl Hesaplanır?
Mağduru silahtan sayılan bıçakla yaşamı tehlikeye girecek şekilde yaralayan sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nin 86/1 maddesi uyarınca temel ceza belirlenip 86/3-e, maddesi gereğince artırılması, ardından TCK’nin 87/1-d maddesi uyarınca bir kat artırıma tabi tutulması, artırım sonucu bulunacak cezanın 5 yılın altında kalması halinde TCK’nin 87/1-son maddesi uyarınca 5 yıla çıkarılması ve bu miktar üzerinden indirimlerin yapılması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde uygulama yapılması hukuka aykırıdır (Yargıtay 3.Ceza Dairesi - Karar : 2017/2064)
Silahla Kasten Yaralama Suçunda Cezanın Belirlenmesi
Sanığın mağdurlar ve Fatih’e yönelik kasten öldürmeye teşebbüs suçlarının incelenmesinde,
Oluşa ve dosya kapsamına göre, sanığın, kayınvalidesi olan mağduru 5 bıçak darbesiyle ve bacanağı olan mağduru 4 bıçak darbesiyle hayati tehlikeye neden olmayacak, basit tibbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde yaraladığı, aralarında köklü bir husumet bulunmaması, yaralanmaların niteliği, oluşan zarar ve tehlikenin boyutu gözetildiğinde, sanığın kastının öldürmeye yönelik olduğu hususunun şüpheli kaldığının anlaşılması karşısında, sanığın mağdurlara yönelik eyleminin “Kasten Silahla Yaralama” suçu kapsamında bulunduğu ve 5237 Sayılı TCK’nun 61. maddesindeki kıstaslara göre teşdiden ceza tayini gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde kasten öldürmeye teşebbüsten hükümler kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar: 2017/3288).
Nitelikli Yaralama Suçuna İştirak
Sanık …’ın kollukta alınan savunmasında, babası …’in kardeşi …’e tacizde bulunduğundan bahisle katılan …’i çağırdıkları yere, babası, kardeşi … ve kendisinin gittiklerini, kendisi ile kardeşinin katılanı dövmeye başladıklarını, elinde keser sapı olmasına rağmen kendisinin eliyle katılan …’e vurduğunu, ancak kardeşinin keser sapı ile katılana vurduğunu beyan etmesi karşısında, sanığın 5237 sayılı TCK’nin 37. maddesi kapsamında iştirak iradesi ile katılanı darp ettiğinin anlaşılması karşısında, sanığın TCK’nin 86/1. maddesi uyarınca verilen temel cezasında TCK’nin 86/3-e maddesi uyarınca artırım yapılmaması, aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır (Yargıtay 3. Ceza Dairesi - Karar : 2018/708).
Adli Tıp Şube Raporları Arasındaki Çelişki Giderilmeden Hüküm Kurulamaz
Mağdur hakkında düzenlenen Kars Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 10.04.2015 tarihli raporunda ‘‘Şahsın yaşamını tehlikeye soktuğu, vücuttaki kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarına etkisi hafif, orta ve ağır olarak sınıflandırıldığında; şahısta saptanan kırığın, hayat fonksiyonlarını AĞIR (4) derecede etkileyecek nitelikte olduğu’’, Kars Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 03.03.2016 tarihli raporunda ise ‘‘Şahsın yaşamını tehlikeye sokmadığı, yüzünde sabit iz niteliğinde olduğu, vücuttaki kemik kırığının hayat fonksiyonlarına etkisi hafif, orta ve ağır olarak sınıflandırıldığında; şahısta saptanan kırığın, hayat fonksiyonlarını ORTA (2) derecede etkileyecek nitelikte olduğu, duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflaması veya yitirilmesi niteliğinde olmadığı’’ ibareleri bulunması karşısında, söz konusu raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için mağdurun tüm tedavi evrakları ve grafileri ile birlikte dosyanın Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas kuruluna gönderilerek rapor aldırılmadan, rapor sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden, eksik soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozma nedenidir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar: 2018/217).
Diş Kırığı, Kemik Kırığı Değildir
Müşteki …‘da oluşan diş kırıklarının, kemik kırığı sayılamayacağı gözetilmeden, sanıklara 86/1. maddesi gereğince tayin olunan temel cezaların, kemik kırıldığından bahisle 87/3. maddesi uyarınca (1/4) oranında artırılması suretiyle sanıklar hakkında fazla ceza tayin edilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 3. Ceza Dairesi - Karar: 2016/14136).
Sanığın yaralama eylemi ile katılan …‘in ayrıca dişlerinde kırığa neden olması karşısında, 5237 sayılı TCK’nin 61. maddesi uyarınca netice cezayı etkileyecek şekilde temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi bozma nedenidir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi - Karar : 2017/429).
Adli Tıp Kurumu uygulamalarında diş kırığına neden olan yaralanmanın basit tıbbi tedavi ile giderilemeyeceğinin kabul edilmesine göre Samsun İl Sağlık Müdürlüğü Adli Tabibliği tarafından mağdur K.. Ç..’un yaralanması hususunda düzenlenen 20/10/2006 tarihli raporda “ön solda üst dişte hafif kırık ve diğer ön dişlerde sallanma mevcut olduğu ve yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilebileceğinin” belirtilmesi karşısında mağdurun olay nedeniyle yaralanması ve tedavisine ilişkin tüm tıbbi evrakın gönderilerek Adli Tıp Kurumundan, yaralanmasının niteliğine dair rapor aldırılmadan eksik kovuşturmayla yazılı şekilde hüküm kurulması, Kabule göre de; Adli Tıp uygulamalarına göre diş kırılmasının, kemik kırığı niteliğinde kabul edilmediği gözetilmeden sanıklar hakkında mağdur K.. Ç..’a yönelik kasten yaralama suçundan kurulan hükümde TCK’nin 87/3. maddesinin uygulanamayacağının gözetilmemesi bozma nedenidir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi - Karar : 2015/4787).
Hafif Kemik Kırığında Ceza Arttırım Oranı
Adli tıp kriterleri açısından kemik kırıklarının (çıkıkların) hayat fonksiyonlarına etkisinin hafif (1) ila ağır (6) derece şeklinde sınıflandırılması ve 5237 sayılı TCK’nin 87/3. maddesinde kemik kırığının hayat fonksiyonlarına etkisine göre cezanın en fazla 1/2 oranında artırılması öngörülmüş olması karşısında, mağdurun adli raporunda vücudundaki kemik kırığının hayat fonksiyonlarına etkisinin hafif (1.) derece olduğunun belirtildiği ve 3. maddesine göre orantılılık ilkesine uygun bir şekilde (1/9) oranında arttırım yapılması usul ve yasaya uygun olduğundan, tebliğnamenin bu yöndeki bozma görüşüne iştirak edilmemiştir (Yargıtay 3.Ceza Dairesi - Karar: 2018/197).
Adli tıp kriterleri açısından kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarına etkisinin hafif (1) ile ağır (6) derece şeklinde sınıflandırılması ve 5237 sayılı TCK’nin 87/3. maddesinde kemik kırığının hayat fonksiyonlarına etkisine göre cezanın en fazla (1/2) oranında artırılması öngörülmüş olması karşısında, mağdurun vücudundaki kemik kırığının hayat fonksiyonlarına etkisinin orta (2.) derece olduğunun belirtilmesine rağmen, TCK’nin 3. maddesine göre orantılılık ilkesine aykırı olarak (1/3) oranında artırım yapılması suretiyle sanıklara fazla ceza verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi - Karar No: 2019/6874).
5237 sayılı TCK’nin 87/3. maddesindeki, kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, TCK’nin 86/1. maddesine göre belirlenen cezanın, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre yarısına kadar artırılacağına dair düzenleme karşısında, mağdurdaki kırığın hayat fonksiyonlarına etkisi hafif (1) derece olarak belirlendiği halde, TCK’nin 3. maddesine göre orantılılık ilkesine aykırı olarak sanık hakkında TCK’nin 86/1, 86/3-e maddelerine göre belirlenen cezada (1/4) oranında artırım yapılmak suretiyle sanığa fazla ceza verilmesi bozma nedenidir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi - Karar No: 2019/7394).
Müştekinin kemik kırığının hayat fonksiyonlarını orta (2.) derecede etkileyecek nitelikte olduğunun kabul edilmesine göre, 5237 sayılı TCK’nin 87/3. maddesinde kemik kırığının hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre cezanın yarısına kadar artırılabileceğinin öngörülmesi, adli tıp kriterlerinde de kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarını etkileme derecelerinin hafif (1. derece), orta (2. ve 3. derece) ve ağır (4., 5. ve 6. derece) olarak sınıflandırılması karşısında, 5237 sayılı TCK’nin 87/3. maddesi uyarınca kırığın hayat fonksiyonlarına etkisi dikkate alınarak makul oranda bir artırım yapılması gerekirken, 5237 sayılı TCK’nin 3. maddesindeki orantılılık ilkesini ihlal edecek şekilde (1/3) oranında artırım yapılmak suretiyle suça sürüklenen çocuk hakkında fazla ceza tayini bozma nedenidir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi - Karar No:2019/7364).
Kemik kırığına neden olan yaralama eyleminde 5237 sayılı TCK’nin 86/1. maddesine göre belirlenen temel cezanın, TCK’nin 87/3. maddesine göre kemik kırığının hayati fonksiyonlara etkisi nazara alınarak temel cezanın yarısına kadar artırılabileceğine dair düzenleme karşısında, meydana gelen kırığın hayat fonksiyonlarına etkisinin orta (3) derece olduğu anlaşılmakla, temel cezanın TCK’nin 87/3. maddesine göre (¼) oranında artırılması orantılı kabul edildiğinden tebliğnamede yer verilen eleştiri görüşüne iştirak edilmemiştir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi - Karar No: 2019/7173).
Orta Dereceli Kemik Kırığında Fazla Ceza Tayini
TCK’nın 87. maddesinde ise neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama fiilleri yaptırıma bağlanmış olup kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması hâlinde maddenin 3. fıkrası uyarınca uygulama yapılacaktır. Maddenin üçüncü fıkrası uyarınca artırım oranı tespit edilirken öncelikle vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olan yaralanmadan dolayı kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarına etkisi tıbbi bir raporla belirlenmelidir. Örneğin burunda meydana gelen lineer kırık ile femur kemiğinde meydana gelen açık parçalı kırığın hayat fonksiyonlarına etkisinin aynı olamayacağının açık olmasına karşın, özel ve teknik bilgiyi gerektiren bir konu olan bu hususun hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi de mümkün olmadığından, bu kırıkların hayat fonksiyonlarına etkisinin bilimsel verilere dayanan ve kemik kırıklarını hafif (1), orta (2-3) ve ağır (4-5-6) olarak sınıflandıran istikrar kazanmış adli tıp uygulamaları doğrultusunda düzenlenecek tıbbi bir raporla tespit edilmesi gerekmektedir. Yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması hâlinde TCK’nın 87. maddesinin 3. fıkrası uyarınca artırım oranı belirlenirken aldırılan tıbbi rapor doğrultusunda kırık veya çıkığın mağdurun hayat fonksiyonlarına etkisi dikkate alınarak artırım oranı tespit edilecek, ancak bu artırım oranı Kanun’daki düzenlemeye göre en fazla yarı oranında belirlenebilecektir.
Öte yandan; 5237 sayılı TCK’nın “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasında; “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” hükmü getirilmiş bu düzenleme ile işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında “orantı” bulunması, böylelikle suç işlenmesiyle bozulan toplum düzeninde adaletin sağlanması için suç işleyen kimseye uygulanacak yaptırımın haklı ve ölçülü olması gerektiği de göz önünde bulundurulacağı hüküm altına alınmıştır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık …‘ın İstanbul ili, Kadıköy ilçesi, Osmanağa Mahallesinde bulunan…..isimli iş yerinin sahibi olduğu, olay gecesi katılan … ile arkadaşları….., ……ve katılanın kardeşi…..’nın sanığın işlettiği bara eğlenmeye gittikleri, katılan ve yanındakilerin aldıkları alkolün tesiri ile istek şarkı çaldırma nedeniyle bar çalışanlarıyla tartışmaya başladıkları, tartışmanın kavgaya dönüşmesi ile kavgaya dâhil olan sanığın sopa ile katılanın sol koluna vurarak hayat fonksiyonlarını orta (2) derecede etkileyecek ve sol olecranon parçalı kırığına neden olacak şekilde katılanı yaraladığı anlaşılan olayda; bilimsel verilere dayanan ve kemik kırıklarını hafif (1), orta (2-3) ve ağır (4-5-6) olarak sınıflandıran istikrar kazanmış adli tıp uygulamaları doğrultusunda Adli Tıp Kurumu Kadıköy Şube Müdürlüğünce düzenlenen 11.01.2012 tarihli raporda katılanın kolundaki sol olecranon parçalı kırığının hayat fonksiyonlarını orta (2) derecede etkileyecek nitelikte olduğu yönündeki rapor içeriğine karşın, kemik kırığı doğuran yaralanmalarda kırığın derecesine göre sanığın cezasında yarı oranına kadar artırım öngören TCK’nın 87/3. maddesi gereğince uygulama yapılırken kırığın yaşamsal fonksiyonlara etkisi ile orantılı olarak makul bir oranda artırım yapılması yerine Yerel Mahkemece 5237 sayılı TCK’nın 3. maddesinde düzenlenen orantılılık ilkesini de ihlal edecek şekilde artırım oranının 1/3 olarak fazla tespitinde isabet bulunmamaktadır. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu - Karar No: 2019/61).
Adli tıp kriterleri açısından kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarına etkisinin hafif (1) ila ağır (6) derece şeklinde sınıflandırılması ve 5237 sayılı TCK’nin 87/3. maddesinde kemik kırığının hayat fonksiyonlarına etkisine göre cezanın en fazla (1/2) oranında artırılmasının öngörülmüş olması karşısında, katılanın adli raporunda vücudundaki kemik kırığının hayat fonksiyonlarına etkisinin orta (2.) derece olduğunun belirtilmesine rağmen, TCK’nin 3. maddesine göre orantılılık ilkesine aykırı olarak sanığın cezasında (1/3) oranında artırım yapılması suretiyle fazla ceza tayini, bozma nedenidir (Yargıtay (Kapatılan) 3. Ceza Dairesi - Karar:2020/20173).
Orta Dereceli Kemik Kırığıyla Kasten Yaralamanın Cezası
TCK’nın 86. maddesinin birinci fıkrasında kasten yaralamanın temel şekli düzenlenmiş olup anılan fıkra uyarınca, kasten başkasını yaralayan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır. Kasten yaralamanın, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde ise fail maddenin ikinci fıkrası ile cezalandırılacaktır. Maddenin üçüncü fıkrasında ise beş bent hâlinde kasten yaralama suçunun daha çok cezayı gerektiren nitelikli hâllerine yer verilmiş olup fıkradaki bu bentlerden biri veya birkaçının gerçekleşmesi hâlinde yaralanmanın niteliğine göre fail hakkında birinci veya ikinci fıkralar uyarınca hükmedilen ceza yarı oranında artırılacaktır.
TCK’nın 87. maddesinde ise neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama fiilleri yaptırıma bağlanmıştır. Maddenin üçüncü fıkrasında kemik kırılması hâlinde yapılacak artırım oranı tespit edilirken öncelikle yaralanmanın vücutta kırık veya çıkık meydana getirip getirmediği, getirmiş ise bu kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarına etkisi belirlenmelidir. Burunda meydana gelen lineer kırık ile femur kemiğinde meydana gelen açık parçalı kırığın hayat fonksiyonlarına etkisinin aynı olamayacağının açık olmasına karşın, özel ve teknik bilgiyi gerektiren bir konu olan bu hususun hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi de mümkün olmadığından, böyle bir değerlendirme ancak bilimsel verilere dayanan ve kemik kırıklarını hafif (1), orta (2-3) ve ağır (4-5-6) olarak sınıflandıran istikrar kazanmış adli tıp uygulamaları doğrultusunda düzenlenebilecek tıbbi bir raporla yapılabilecektir. Yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması hâlinde TCK’nın 87. maddesinin 3. fıkrası uyarınca artırım oranı belirlenirken aldırılan tıbbi rapor doğrultusunda kırık veya çıkığın mağdurun hayat fonksiyonlarına etkisine göre artırım oranı tespit edilecek, ancak bu artırım oranı Kanun’daki düzenlemeye göre en fazla ½ oranında belirlenebilecektir.
Öte yandan; 5237 sayılı TCK’nın “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasında; “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” hükmü getirilmiş, bu düzenleme ile işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında “orantı” bulunması, böylelikle suç işlenmesiyle bozulan toplum düzeninde adaletin sağlanması için suç işleyen kimseye uygulanacak yaptırımın haklı ve ölçülü olması gerektiği de göz önünde bulundurulacağı hüküm altına alınmıştır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
…kavga neticesinde mağdurlar … ile …’ın el parmaklarında hayat fonksiyonlarına etkisi orta (2) derece olan kemik kırıkları meydana geldiği olayda; TCK’nın 87. maddesinin 3. fıkrası uyarınca kemik kırığının hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre cezanın yarısına kadar artırılabilmesi, adli tıp kriterlerine göre de kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarını etkileme derecelerinin hafif (1), orta (2- 3) ve ağır (4-5-6. derece) olarak sınıflandırılması ve mağdurlardaki kemik kırığının hayat fonksiyonlarını orta (2) derecede etkileyecek ölçüde olması karşısında; en ağır derecedeki kemik kırığı nedeniyle cezanın yarısına (6/12’sine) kadar artırılabileceği göz önüne alındığında, orta (2) derecedeki kemik kırığı nedeniyle yapılan 1/4 (3/12) oranındaki artırımın makul olduğu ve TCK’nın 3. maddesinde düzenlenen orantılılık ilkesinin ihlal edilmediği kabul edilmelidir. (YCGK - Karar : 2020/146).
Yaralamada Ölüm Neticesine Failin Engel Olması
Oluşa ve dosya kapsamına göre, olay gecesi mağdurun birlikte alkol aldığı sanığa cinsel saldırıya kalkışması üzerine, sanığın eline geçirdiği taşla mağdura müteaddit kez vurmak suretiyle kafa ve yüz kemiklerinde çok sayıda kırığa, epidural kanamaya, pnömosefaliye ve sol göz kaybına neden olacak şekilde yaraladıktan sonra olay yerinden ayrıldığı, sabah işe gittiğinde olayı yanında çalıştığı tanığa anlatması üzerine, birlikte kolluğa müracaat ettikleri, kolluk ile birlikte mağdurun yanına gelip hastaneye kaldırılmasını sağladıkları olayda, sanığın kendi çabası ile ölüm neticesinin gerçekleşmesini ve suçun tamamlanmasını önlediği gözetilerek hakkında TCK’nun 36. maddesi uyarınca etkin pişmanlık hükümleri uygulanıp, meydana gelen neticeye göre kasten yaralama suçundan, üst sınıra yakın bir ceza verilmek suretiyle cezalandırılması yerine, yazılı şekilde kasten öldürmeye teşebbüs suçundan hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 1.Ceza Dairesi - Karar: 2014/5757).
Kasten Yaralama Suçunda Yetersiz Adli Tıp Raporuna İtiraz
Mağdur … …’in yaralanmasına ilişkin, Şanlıurfa Balıklıgöl Devlet Hastanesi tarafından düzenlenen 06.09.2014 tarihli raporda “sağ ayak bileğinde hassasiyet, hastanın ayağı kısa bacak atele alınarak ortopedi poliklinik önerilip taburcu edildi, basit tıbbi müdahale ile iyileşebilir, durumu bildirir geçici rapordur” ibaresinin bulunduğu, anılan raporun emsallerine göre yeterli açıklama ve detay içermediği, Adli Tıp kriterlerine uygun olmayıp hüküm kurmak için yetersiz olduğu gözetilmeden, mağdurun yaralanmasına ilişkin tüm tıbbi evrakların en yakın Adli Tıp Kurumuna gönderilmek suretiyle özellikle mağdurun yaralanmasının kemik kırığına neden olup olmadığı, basit tıbbi müdahale ile giderilip giderilemeyeceği hususlarını da içeren, 5237 sayılı TCK’nin 86. ve 87. maddelerinde belirlenen ölçütlere göre rapor alınması gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi, bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi - Karar : 2020/3953).
Basit Kasten Yaralama Suçu Neticesinde Ölüm Meydana Gelmesi
Kavga sırasında sanık … ile Rüstem’in olay tarihinde 39 yaşında bulunan ve İbni Sina Hastanesi Endokrinoloji Bölümü Başkanı olan katılanı alüminyum paspas sopası ile vurarak darbettikleri, katılanın kendisini savunmak için karşılık verdiği, Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunun 30.11.2005 tarihli raporuna göre, katılanın vücudunda herhangi bir travmatik lezyon bulunmadığı, ancak meydana gelen kavgadan kaynaklı efor ve stresin katılanın kendisinde bulunan kalp-damar hastalığını aktive ederek katılanın kalp krizi geçirmesine neden olduğu, meydana gelen olay ile katılanda saptanan kalp krizi arasında illiyet bağı bulunduğu ve katılanın yaşamını tehlikeye sokan bir duruma neden olacak şekilde yaralandığı olayda;
Sanığın katılanı vücudunda lezyon oluşturmayacak şekilde paspas sopasıyla darbetmesi sonucu meydana gelen yaralanmanın TCK’nın 86. maddesinin birinci fıkrası veya birinci fıkra ile birlikte üçüncü fıkra kapsamına giren bir yaralanma niteliğinde olmayıp, TCK’nın 86. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları kapsamında kalan bir yaralanma olması nedeniyle sanığın eyleminin TCK’nın 87. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde düzenlenen yaşamsal tehlikeye neden olacak şekilde kasten yaralama suçu kapsamında değerlendirilemeyeceği, yine sanığın kastettiğinden daha ağır ve başka bir netice olan katılanın kalp krizi geçirerek yaşamını tehlikeye sokacak şekilde yaralanması suçunun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşeceğini öngörmesine rağmen fiili işlediği, diğer bir deyişle nitelikli yaralama suçunun unsurlarının meydana gelmesini kabullenerek eylemine devam ettiğine ilişkin herhangi bir tespitin de yapılamaması karşısında sanığın katılanı olası kastla TCK’nun 87. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde düzenlenen nitelikli şekilde yaraladığından da söz edilemeyeceği, diğer tarafta ceza muhakemesinin amacının meydana gelen somut olayla ilgili maddi gerçeğe ulaşmak ve hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde olayın delillerle ispat edilmesini sağlamak olduğu, bu ispatın da hiçbir kuşku ve başka türlü oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olması gerekliliği göz önüne alındığında, katılanı olaydan önce tanımayan ve olay tarihinde 39 yaşında bulunan katılanın kalp-damar rahatsızlığı olduğuna ilişkin bilgi sahibi olduğu yönünde dosyaya yansıyan herhangi bir beyanı bulunmayan sanığın bilinçli taksirle hareket ettiğinden de bahsedilemeyeceği,
Bu cihetle, sanığın paspas sopası ile katılana vurma şeklinde tek fiil ile işlediği eyleminin;
a) TCK’nın 86. maddesinin ikinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının (c) ve (e) bentleri kapsamındaki kasten yaralama suçunu,
b) Paspas sopasıyla darbetme şeklindeki bir fiilin kalp krizi doğurmaya elverişli bir hareket olması, yaralama fiilinin taksirle de işlenebilen bir suç olması, sanığın olay tarihinde tartıştığı katılanı darbetmesi şeklindeki hareketinin iradi bir hareket olması, kalp krizi sonucu yaşamsal tehlikeye neden olacak nitelikteki yaralama neticesini istediğine dair bir tespitin yapılamaması ve hareketiyle katılanın kalp krizi geçirmesi sonucu arasında nedensellik bağının bulunması hususları ile Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü öğrencisi olan ve olay tarihi itibarıyla 23 yaşındaki sanığın yaşam tecrübesi ve eğitim düzeyi gözetilip ortak tecrübeler de dikkate alındığında, 39 yaşındaki bir kişinin paspas sopası ile darbedilmesi neticesinde kalp krizi sonucunun meydana gelebileceğinin öngörülebilir olduğu, sanığın ise öngörülebilir neticeyi öngörememesi nedeniyle eyleminin TCK’nın 89. maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi kapsamındaki taksirle bir kişinin yaşamsal tehlike geçirecek şekilde yaralanmasına neden olma suçunu oluşturduğu,
Bu durumda, sanığın paspas sopası ile katılanı yaralama şeklindeki tek olan fiilinin hem TCK’nın 86/2, 86/3-c-e maddelerinde düzenlenen ve 6 aydan 1 yıl 6 aya kadar hapis veya adli para cezası gerektiren kamu görevlisini silahla basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte yaralama suçunu hem de aynı Kanun’un 89. maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendinde düzenlenen ve 4 ay 15 günden 1 yıl 6 aya kadar hapis veya adli para cezası gerektiren taksirle nitelikli yaralama suçlarını oluşturması ve kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle silahla basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde kasten yaralama suçu için öngörülen cezanın, sonucu bakımından ağır olan taksirle nitelikli yaralama suçu için öngörülen cezadan daha fazla olması karşısında; TCK’nın 44. maddesindeki farklı neviden fikri içtima hükmü de gözetilerek en ağır cezayı gerektiren TCK’nın 86/2, 86/3-c-e maddeleri kapsamındaki kasten yaralama suçundan TCK’nın 86/2 maddesi uyarınca belirlenecek olan temel cezanın, aynı Kanunun 86. maddesinin üçüncü fıkrasının (c) ve (e) bentleri uyarınca yarı oranında artırılarak sanık hakkında mahkumiyet hükmü kurulması gerektiği kabul edilmelidir (Yargıtay CGK - Karar : 2019/207).
Kasten Yaralama ile Kasten Öldürmeye Teşebbüs Arasındaki Farklar
Aralarında önceye dayalı öldürmeyi gerektirecek husumetleri olmayan ve çıkan tartışma sebebiyle gece geç saatlerde aniden gelişen ve hedef seçme olanağı bulunmayan kavganın hareketli ortamında, ele geçmeyen kesici aletlerle mağdurları yaralayan sanıkların eyleminde, Yargıtay Ceza Genel Kurulu ile 1. Ceza Dairesinin süreklilik kazanmış uygulamalarıyla hayati tehlike yaratan isabetlerin bir adetle sınırlı kalması gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde, sanıkların öldürme kastıyla hareket ettikleri kuşkulu kalmaktadır. Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan ‘in dubio pro reo’ yani ‘kuşkudan sanık yararlanır’ kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan olası kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkumiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, sanıklar N. ve S.’nin, mağdurlar D. ve T.’yi öldürme kastlarıyla hareket ettiklerini gösteren kesin ve inandırıcı kanıtlar bulunmadığından, eylemlerinin kasten yaralama olarak kabulünde zorunluluk bulunmaktadır. Bu itibarla, Yerel Mahkemece kanıtların hatalı değerlendirilmesi ve dosya kapsamına uymayan gerekçeler ve kabulle, sanıkların eylemlerinin öldürmeye kalkışma olarak nitelendirilmesi suretiyle direnme kararı verilmesi ve hüküm kurulması isabetsiz olup, direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir. (YCGK-2011/150 Karar).
Oluşa ve dosya kapsamına göre; olay günü sinemadan çıkan sanığın, mağdurlar ile ters bakışma nedeniyle tartıştığı, tartışma sırasında sanığın, kavga ortamında rastgele savurduğu bıçakla mağdur G’yi biri toraksa nafiz olup, sağ meme başında, sol ön kolda, omuzda, sağ koltuk altında, sağ glutea bölgelerine toplam yedi kez vurarak pnömotoraksa ve yaşamsal tehlike geçirmesine sebebiyet verdiği, sanığın, eylemine devam etmeden olay yerinden kaçtığı olayda; sanığın engel hal bulunmaksızın eylemine kendiliğinden son vermesi, yaşamsal tehlikeye yol açan yaranın tek oluşu, diğer yaraların basit tıbbi müdahaleyle giderilebilir oluşu, sanık ve mağdur arasında öldürmeyi gerektirir bir husumetin bulunmaması, öldürme kastını gösterir hetürlü kuşkudan uzak, kesin ve yeterli kanıt bulunmamış olması karşısında; sanığın yaralama kastı ile hareket ettiğinin kabulü ile TCK m.86/1, 86/3-e, 87/1-d, 29, 62, 53 uyarınca hüküm kurulması gerektiği gözetilmeksizin, öldürmeye teşebbüs suçundan hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. (Yargıtay 1.CD-2012/8682).
…’nin, sanığın üzerinde bulunan mağduru tutup kaldırma biçiminde gerçekleşen müdahalesinin “engel neden” sayılamayacağı, mağdurla arasında ciddi bir husumet tespit edilemeyen sanığın tek bıçak darbesini vurduktan sonra, eylemini sürdürmek istediğini gösteren herhangi bir delilin bulunmadığı ve olayda o sırada edinilen kesici kısmı 10 cm uzunluğundaki bıçağın kullanılmış olması hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; itiş-kakış ortamında mağdurun sol göğüs bölgesine vurularak hayati tehlike geçirecek düzeyde yaralanmasına yol açan bir bıçak darbesi tek başına öldürme kastının bulunduğunu göstermeyeceğinden, yaralama kastıyla hareket edildiğinin kabulünde zorunluluk vardır. (C.G.K. 2009/82 Karar).
Katılanın sanığın kardeşinin eşi olduğu, olay tarihinde ahıra eşya koyma meselesi yüzünden tartıştıkları, katılanın hakaret ederek üzerine yürümesi nedeniyle yaşanan boğuşma esnasında sanığın, hareketli ortamda bıçakla katılanın sol batın, baş, sol omuz, sol kol ve boyun bölgesine toplam 5 darbe vurduğu, batına nafiz bir adet yaralanmanın herhangi bir iç organ veya damar yaralanması meydana getirmeksizin hayati tehlikeye neden olduğu, diğer yaraların ise yumuşuk doku seyirli olup basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olduğu, katılanın 100-150 metre kaçtıktan sonra düşüp bayıldığı, katılanın peşinden koşmayan sanığın olay yerinden kaçtığı şeklinde gerçekleşen olayda, sanıkla katılan arasında öldürmeyi gerektirir herhangi bir husumetin bulunmaması, suçta kullanılan bıçak öldürme eylemini gerçekleştirmeye elverişli olduğu halde, sanığın beş darbesinden yalnızca bir tanesinin iç organ ve damar harabiyeti meydana getirmeksizin hayati tehlikeye yol açıp, diğerlerinin ise basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olması, sanığın yaralı halde kaçan katılanı yakalayıp eylemine devam etme imkanı varken devam etmemiş bulunması hususları birlikte göz önüne alındığında, sanığın eyleminin kasten yaralama olarak kabulü gerekmektedir. (C.G.K. 2013/627 Karar).
Kasten Yaralama ve Silahla Tehdit Suçu
Sanığın aralarında çıkan tartışma esnasında müştekiyi eliyle göğsüne vurup ittirerek yaraladığı ve kavganın devamında eline aldığı av tüfeği ile müştekinin bulunduğu tarafa doğru 4 el ateş ettiği olayda, sanığın eylemlerinin tamamlanmış tek bir basit yaralama suçunun yanı sıra silahla tehdit suçunu da oluşturacağı ve sanık hakkında ayrıca silahla tehdit suçundan usulüne uygun şekilde kamu davası açılması sağlanarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi, bozma nedenidir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi - Karar: 2018/989).
Araba Kullanarak Olası Kastla Yaralama Suçu
Sanık ve mağdurun ayrı araçlarda şoför olarak trafikte seyir halinde bulundukları, araçlar durduğunda mağdurun sanığa hitaben “sen ne biçim araba kullanıyorsun” demesi üzerine, sanığın mağdura yumruk attığı, daha sonra tarafların yollarına devam etmek üzere araçlarına bindikleri, sanık …’ın aracında bulunan tanık İlkay’ın anlatımlarına göre; sanığın, “şunu yakalayalım.” diyerek şahsı takip etmeye başladığı, yetişince de arabanın arka kısmına çarptığı, sonra yine arabanın yan kısmından çarpa çarpa gitmeye başladığı, bu şekilde mağduru sıkıştırdığı, mağdurun da sanığa yol vermemek için aracı yolda sağa ve sola hareket ettirerek ilerlediği ve nihayetinde sanığın kullanımındaki aracın mağdurun bulunduğu araca çarpması neticesinde mağdurun direksiyon hakimiyetini kaybettiği ve takla atarak yoldan çıkıp, mağdurun hayati tehlike geçirecek biçimde yaralandığı olayda;
Sanığın idaresindeki aracı, bir nevi silah olarak kullanmak suretiyle katılanın aracına çarparak onun yaralanmasına sebebiyet verdiği olayda, ölüm neticesinde meydana gelme olasılığına rağmen hareketine devam etmiş olduğundan, sanığın davranışları ve mağdurda meydana gelen yaralanmaların niteliği dikkate alındığında, sanığın olası kastla yaralama suçundan üst sınıra yakın biçimde teşdiden cezalandırılması gerekir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi-Karar : 2020/2184).
Kasten Yaralama Sonucu Ölüme Neden Olma (Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama)
Oluşa ve dosya içeriğine göre; maktûl ile resmi nikahlı eşi sanığın 30/08/2006 günü tartışmaları sırasında, aksi sabit olmayan sanık savunmasına göre, maktûlün sanığa küfretmesi ve sanığın da karşılık vermesi üzerine, maktûlün mutfağa giden sanığın peşinden giderek ona yumrukla vurduğu, sanığın ise mutfaktan ele geçirdiği bıçakla maktûlün sağ uyluk ön iç bölümüne bir kez vurarak yaraladığı ve engel bir neden bulunmadığı halde eylemini sürdürmediği, maktûlün olayın başkalarına haber verilmesini istemediği halde, sanığın başlangıçta kanamayı durdurmaya çalıştığı ve daha sonra komşularından yardım istediği, olay yerine güvenlik güçlerinin gelmesi üzerine maktûlün hastaneye kaldırıldığı, ancak kesici ve delici alet yaralanmasına bağlı büyük damar (arteria ve vena femoralis) kesilmesine bağlı dış kanama sonucu hemorojik şok ve buna bağlı gelişen komplikasyonlar (bronkopnömoni) sonucu 06/09/2006 tarihinde hayatını kaybettiği olayda; yaralama bölgesi, yara sayısı, olay öncesine dayalı aralarında öldürmeyi gerektirir bir husumetin bulunmaması, engel bir neden bulunmadığı halde sanığın fiiline kendiliğinden son vermesi ve olaydan sonraki davranışları dikkate alındığında, sanığın ortaya çıkan kastının yaralamaya yönelik olduğu ve eyleminin kasten yaralama sonucunda ölüme neden olma suçunu oluşturduğu anlaşıldığı halde, bu suçtan cezalandırılması yerine yazılı şekilde kasten eşini öldürme suçundan hüküm kurulması bozma nedenidir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu-K.2010/29).
Sanık ile maktul arasında geçmişe dayalı husumet bulunmaması, engel hal bulunmamasına karşın darbe sayısının tek oluşu ve ölümü meydana getiren yaranın yeri dikkate alındığında sanık …‘in, öldürme kastını açığa çıkaran kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından sanığın kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan TCK’nin 87/4. maddesinin ikinci cümlesi uyarınca ve aynı Kanunun 61. maddesi gereğince üst sınıra yakın bir temel ceza ile cezalandırılması yerine, yazılı şekilde kasten öldürme suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi-K.2021/3061).
Karşılıklı Kavga Halinde Haksız Tahrik Ceza İndirimi
Tarafların ilk haksız hareketin hangi taraftan geldiği hususunda farklı beyanlarda bulunduğu ve oluş, tüm dosya içeriği ile kabule göre, karşılıklı kavga şeklinde gerçekleştiği anlaşılan olayda; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 22.10.2002 tarih ve 2002/4 - 238 Esas - 367 Karar sayılı Kararı uyarınca ve bu kararla uyumlu ceza dairelerinin yerleşmiş ve süreklilik gösteren kararlarında kabul edildiği üzere, karşılıklı kavgada ilk haksız hareketin kimden kaynaklandığının şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenemediği durumlarda, suça sürüklenen çocuk lehine 5237 sayılı TCK’nin 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükümlerinin asgari oranda uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi bozma nedenidir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2021/5678 E. , 2021/6378 K.).
Silahlı Kasten Yaralamaya Teşebbüs Suçunda Şikayetten Vazgeçme Davayı Düşürmez
Mağdur sanıklar hakkında kasten yaralama ve mala zarar verme suçlarından cezalandırılmaları için kamu davası açıldığı, iddianamede; mağdur sanıkların sopa ile birbirlerini yaralamaya teşebbüs ettikleri gerekçesiyle kasten yaralamaya teşebbüs suçundan 5237 sayılı TCK’nin 86/2, 86/3-e, 35. maddeleri gereğince cezalandırılmalarının istendiği ancak olayın görgü tanığı olan ve soruşturma aşamasında dinlenen A.D.’in beyanında sadece mağdur sanık M.. D..’in sopa ile vurmaya teşebbüs ettiği ve mağdur sanık Dursun’un sopayı eli ile tuttuğunu belirttiği, soruşturma aşamasında dinlenen diğer tanık V.C.’ın beyanında ise mağdur sanıklar Mevlüt ve Dursun’un sopa ile arabaya vurduklarını belirttiği, mala zarar verme suçundan şikayetten vazgeçme nedeniyle düşme kararı verildiği ancak silahla kasten yaralamaya teşebbüs suçundan tüm mağdur sanıklar hakkında tanıkların duruşmaya çağrılıp, dinlendikten sonra karar verilmesi gerektiği, ayrıca mağdur sanıkların ve tanık Ayşe’nin beyanı karşısında sopanın TCK’nin 6/1-f-4 maddesinde belirtilen saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli eşya olup, silahtan sayılması gerektiği, şikayetten vazgeçme ile de davanın düşmeyeceği gözetilmeden eksik inceleme ve yanlış değerlendirmeyle sanıklar hakkında silahla kasten yaralamaya teşebbüs suçundan düşme kararı verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2014/9546 E. , 2014/31288 K.).
Mağdurun Vücudunda Anlatımına Uygun Hassasiyet Bulunması Kasten Yaralama Suçu Oluşturur
Sanık hakkında mağduru basit tıbbi müdahale ile giderilebilir şekilde yaralama suçundan TCK’nin 86/2,3-a maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasında, mağdur hakkında alınan adli raporda servikal ve torakal vertabra hizasında hassasiyet bulunduğunun belirtilmiş olması, mağdurun anlatımı ile rapordaki bulguların uyumlu olması karşısında, sanığın eşi olan mağdura karşı kasten yaralama eylemi sabit olduğu halde, mahkumiyetine yeterli delil olmadığı gerekçesi ile beraatine karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2019/14277 E. , 2019/21262 K.).
Mağdurun aşamalarda, sanığın eliyle kendisini iterek yere düşmesine sebep olduğunu beyan ettiği, tanık …‘in de aşamalarda, sanık ve mağdurun birbirlerini iteklediklerini ifade ettiği, mağdur hakkında düzenlenen 29.07.2014 tarihli adli raporda da, sağ omuzda hassasiyet, lumbal bölgede hassasiyet olduğunun bildirilmesi karşısında, sanığın mağduru iteklemek suretiyle vücut dokunulmazlığını ihlal ettiği ve eylemin basit yaralama suçunu oluşturduğu anlaşılmakla, yüklenen suçun sanık tarafından işlendiği sabit olduğu halde, yazılı şekilde beraat kararı verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2019/6088 E. , 2019/14523 K.).
Mağdur hakkında düzenlenen Çorum Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 09.01.2015 tarihli raporunda “sol parietoksipitalde saç diplerinde hassasiyet, boyunda solda hassasiyet “ saptandığının belirtildiği ve yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olmadığının bildirildiği, ancak basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek nitelikteki bulgunun denetime olanak verecek açıklıkta raporda belirtilmediği, bu haliyle raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığı anlaşılmakla; mağdurun tüm tedavi evrakları, geçici ve kati raporları temin edilip, en yakın Adli Tıp Şube Müdürlüğüne gönderilerek, mağdurun yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte olup olmadığı hususunda rapor aldırılıp, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2019/10422 E. , 2019/19424 K.).
Mağdurun hazırlık aşamasında sanığın sağ koluna sandalye ile vurduğunu ayrıca cep telefonu attığını, yargılama aşamasında ise sadece sandalye ile vurduğunu belirtmek sureti ile kısmen çelişkili beyanlarının olduğu, sanık gibi tanık …‘ün aşamalardaki istikrarlı beyanları ile hazırlık aşamasında dinlenen tanık Tuncay’ın anlatımlarında da darp eyleminin olmadığını belirtmeleri ve Manavgat Devlet Hastanesince düzenlenen adli muayene raporunda sadece mağdurun sağ dirsek letarelde hassasiyet ve hareket kısıtlılığı bulunduğunun, başka bir bulgunun olmadığının belirtilmesi karşısında üzerine atılı suçun sanık tarafından işlendiği hususunda kesin, inandırıcı, şüpheden uzak delillerin mevcut olmadığı anlaşılmakla, sanık hakkında atılı suçtan beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2019/18580 E. , 2020/1918 K.)
Kemik Kırığı ve Hayati Tehlike Nitelikli Hallerinde Cezanın Belirlenmesi
Sanığın eylemi sonucunda, katılanın vücudunda kemik kırığı oluşacak ve hayati tehlike geçirecek şekilde yaralanması karşısında, sanık hakkında fikri içtima gereğince sadece en ağır cezayı gerektiren hayati tehlike geçirecek şekilde yaralama suçundan TCK’nın 86/1 ve 87/1-d-son maddeleri nedeniyle ceza tayini gerekirken, ayrıca sanık hakkında kemik kırığından dolayı TCK’nın 87/3. maddesinin de uygulanması suretiyle fazla ceza tayini, bozma nedenidir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2016/96 E. , 2016/15588 K.)
Sanıkların eylemi sonucunda mağdurun hem hayati tehlike geçirecek hem de orta (3.) derecede kemik kırığına neden olacak şekilde yaralanmış olması karşısında, fikri içtima gereğince sadece hayati tehlike geçirecek şekilde yaralamadan ceza verilebileceği ancak ayrıca kemik kırığı varsa bu durumun temel cezanın belirlenmesinde 5237 sayılı TCK’nin 61. ve TCK’nin 3. maddesindeki orantılılık ilkesi dikkate alınarak alt sınırdan uzaklaşma nedeni yapılabileceğinden, tebliğnamenin ayrıca TCK’nin 87/3. maddesinde düzenlenen kemik kırığından artırım yapılması gerektiğini belirten görüşüne iştirak edilmemiştir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2017/4269 E. , 2017/16689 K.).
Mahkemece hüküm kurulurken, aynı eylem nedeniyle oluşan birden fazla neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralamada hükümlünün, en ağır netice doğuran artırım nedeninden sorumlu tutulması gerektiğinden, kemik kırığı meydana gelecek ve hayati tehlike geçirecek şekilde yaralama eylemleri nedeniyle hükümlü hakkında, 5237 sayılı Kanun’un 87 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ve aynı maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinin uygulanması ile yetinilmesi yerine 5237 sayılı Kanun’un 87 nci maddesinin üçüncü fıkrasının da uygulanması Kanun’a aykırı olup kanun yararına bozma talebi yerinde görülmüştür (Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2023/466 E. , 2023/295 K.).
1) Suça sürüklenen çocuğun eylemi sonucunda müştekinin (4.) derece kemik kırığı ve hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığı olayda, suça sürüklenen çocuk hakkında daha ağır cezayı gerektiren suç olan hayati tehlike geçirecek şekilde yaralama nedeniyle TCK’nin 86/1, 86/3-e, 87/1-d-son maddeleri gereğince ceza tayini gerektiren TCK’nin 87/1-d-son maddesinin tatbikinden sonra müştekinin vücudunda oluşan kırık nedeniyle ayrıca 5237 sayılı TCK’nin 87/3. maddesi gereğince arttırım yapılması suretiyle fazla ceza tayini, 2) Müştekinin hayati tehlike geçirecek ve vücudunda kırık oluşacak şekilde yaralandığı, birden fazla nitelikli halin bulunması sebebiyle TCK’nin 3. maddesindeki orantılık ilkesi ve 5237 sayılı TCK’nin 61. maddesi uyarınca temel ceza tayininde dikkate alınarak sonuca etkili olacak şekilde alt sınırdan uzaklaşmak gerektiği halde alt sınırdan ceza verilerek eksik ceza tayini, bozma nedenidir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2021/9343 E. , 2021/11396 K.)
Kasten Yaralama Suçunda Üst Sınırdan Ceza Tayini
1)Sanığın, katılanın baş ve yüz bölgesine balta ile vurarak, sol temporal kemikte hayat fonksiyonlarını ağır (4.) derecede etkileyecek şekilde kemik kırığına, yüzünde sabit ize, beyinde intraparankimal-subdural kanamaya ve pnömosefaliye neden olması sebebiyle hayati tehlike geçirmesine yol açacak şekilde yaralandığı olayda, sanığın kastının yoğunluğu, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı ve birden fazla nitelikli halin bir arada gerçekleşmesi ve TCK’nin 61. maddesindeki diğer ilkeler de gözetilerek sonuç cezaya etkili olacak şekilde temel cezanın üst sınırdan ve ya üst sınıra yakın olarak belirlenmesi yerine yazılı şekilde 2 yıl hapis cezası verilerek sanığa eksik ceza tayini,
2)Sanığın, katılanı, ağır (4.) derecede kemik kırığına, hayati tehlikeye ve yüzde sabit ize neden olacak şekilde yaraladığı olayda; birden fazla nitelikli halin birleşmesi halinde sanığa verilecek cezanın TCK’nin 87. maddesinden ancak bir kez arttırılabileceği, sanık hakkında, yalnızca daha ağır neticesi olan, sabit iz ve hayati tehlikelik yaralama nedeniyle, 5237 sayılı TCK’nin 86/1, 86/3-e, 87/1-c-d, 87/1-son maddeleri uyarınca uygulama yapılması gerekli ve yeterli iken, kemik kırığının da meydana geldiğinden bahisle ayrıca TCK’nin 87/3. maddesi uyarınca arttırım yapılması suretiyle sanığa fazla ceza tayini, bozma nedenidir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2021/1693 E. , 2021/1562 K.).