İDARİ YARGI İPTAL DAVASI İSTİNAF DİLEKÇESİ

İDARİ YARGI İPTAL DAVASI İSTİNAF DİLEKÇESİ

İDARİ YARGI İPTAL DAVASI İSTİNAF DİLEKÇESİ


İDARİ YARGI İPTAL DAVASI İSTİNAF DİLEKÇESİ

 

ANKARA BÖLGE İDARE MAHKEMESİNE

Gönderilmek Üzere

KAYSERİ BÖLGE İDARE MAHKEMESİNE

 


DAVACI : 
DAVALI : Kilis 7 Aralık Üniversitesi Rektörlüğü

KONU : Ankara 21.İdare Mahkemesinin 2019/... E. 2022/... Karar sayılı ilamına ilişkin istinaf yoluna başvuru dilekçemizdir.

İDARİ YARGI İPTAL DAVASI İSTİNAF DİLEKÇESİ

AÇIKLAMALAR :


Davacı, Kilis 7 Aralık Üniversitesinde öğretim görevlisi kadrosunda görev yapmakta iken davacı hakkında 3 Ağustos 2016 tarihinde soruşturma başlatılmıştır. Davacı 02.09.2016 tarihinde açığa alınmıştır. Davacı 29.10.2016 tarih ve 29872(Mükerrer) sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 675 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Kamu Personeline İlişkin Alınan Tedbirlere Dair KHK ile meslekten ihraç edilmiştir. Davacının çalıştığı bölüm, Meslek Yüksek Okulu Bilgisayar Programı Bölümüdür.

Davacıya ilgili yargılama ile ilgili on iki adet soru yönetilmiştir. 
Davacıya ''17-25 aralık 2013'ten sonra Bank Asya hesabınız var mı'' şeklinde soru sorulmuştur. Davacı da 9 Ağustos 2016 tarihinde cevap olarak ''Biriktirmiş olduğum bir miktar parayı faizsiz olduğunu düşündüğüm Bank Asya'ya yatırdım'' şeklinde beyanda bulunmuştur. Davacı daha sonra yaptığı araştırmalar sonucunda vermiş olduğu ifadede ''24.03.2014 ile 23.06.2014 tarihleri arasında yani sadece 3 ay boyunca bankada param hiçbir işlem gerçekleştirilmeden kaldı'' şeklinde beyanda bulunmuştur.

Ayrıca bankadan alınan bilgiler ışığında da davacının bankada bulunan parasını hiçbir şekilde hiçbir yere aktarmadığı tespit edilmiştir. Davacı bankada bulunan parasını hiçbir şekilde hiçbir yere aktarmamıştır. FETÖ/PDY alçak terör örgütüne aktarmak şöyle dursun, himmet adı altında bir yere aktarmak şöyle dursun davacı bankada bulunan parasını hiçbir yere havale etmemiştir. 

Bank Asya'ya para yatırılmaması konusunda Resmi Gazetede hiçbir açıklama yapılmamıştır. Ayrıca kamu görevlilerine Bank Asya'ya para yatırılmaması hususunda da sözlü ya da yazılı olarak bir uyarı yapılmamıştır. 
Sayın Mahkemenizce de bilindiği üzere Bank Asya'ya para yatırma işleminin FETÖ terör örgütüne yardım veya üyelik olarak değerlendirilebilmesi için özellikle 4 Şubat 2015 ve 30 Mayıs 2015 tarihlerindeki para yatırma ve çekme işlemleri göz önüne alınmalıdır. Genellikle de bu tarihlerdeki para yatırma işlemleri Bank Asya'ya destek olarak değerlendirilmektedir. 

Ancak bu tarihlerde dahi Bank Asya'ya para yatırılmış ise yatırılan paraların Bank Asya'ya destek değil rutin bankacılık faaliyeti olarak değerlendirilebileceği yönünde verilmiş olan birçok Bölge Adliye Mahkemesi ve Yargıtay kararları da mevcuttur. 
İlgili kararlar;

Gaziantep BAM, 18. CD., E. 2018/568 K. 2019/406 T. 11.3.2019
.......
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 
1- Sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan ilk derece mahkemesince yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonucunda oluşan inanç ve taktirine, gösterilen gerekçe ve uygulamaya oluşa ve dosya içeriğine göre; mahkemenin beraate ilişkin kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı, delillerde ve işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığı, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğu, kararda bir isabetsizlik görülmediği anlaşıldığından, istinaf başvurusunda bulunan Cumhuriyet Savcısının istinaf itirazları yerinde görülmemiş olmakla, İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,

Gaziantep BAM, 18. CD., E. 2018/983 K. 2019/836 T. 10.6.2019

Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 13/11/2018 tarih ve 2018/1603 Esas 2018/4170 Karar sayılı ilamında "BDDK’nın 29.05.2015 tarihli kararı ile temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen ve 22 Temmuz 2016 tarihli kararı ile de 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 107. maddesinin son fıkrası gereğince faaliyet izni kaldırılıncaya kadar yasal bankacılık faaliyetlerine devam eden, FETÖ silahlı terör örgütü ile iltisaklı Bankasya Bankası AŞ'de gerçekleştirilen rutin hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet ya da örgüte yardım etmek kapsamında değerlendirilemeyeceği", 22/10/2018 tarih ve 2017/3801 Esas 2018/3506 Karar sayılı ilamında da "örgüte müzahir dernek ve sendikaya üye olma eylemlerinin silahlı terör örgütüne üye olma suçu yönünden örgütsel faaliyet olarak kabul edilemeyeceği" belirtilmiştir. ........
Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması için hakkında kamu davası açılan ve FETÖ silahlı terör örgütü üyelerinin kendi aralarında haberleşmeyi sağlamak amacı ile kullandıkları gizli haberleşme proğramını kullandığına dair bir tespit olmayan sanığın, evinde örgütsel yayın bulundurmak, örgüte müzahir sendikaya üye olmak, örgütsel yayına abone olmak ve örgütün finans kurumu olarak kullandığı bilinen Bankasya 'da mutad bankacılık işlemleri yapmak şeklindeki eylemlerinin örgüt hiyerarşisi içerisinde yer aldığına ve silahlı terör örgütüne üye olma suçuna delil teşkil etmemesi, dosyada mevcut Bankasya 'dan temin olunan hesap ekstresi içeriğince, silahlı terör örgütünün en önemli finans kaynaklarından olan Bankasya 'da 22/11/2013 tarihinde açtığı, hesabında 20/05/2014 tarihinden 2015 yılı Aralık ayına kadar farklı tarihlerde ve birden fazla kez para yatırma, katılım hesabı açma işlemleri yaptığı, bu işlemlerin örgüt yöneticilerinin Bankasya 'ya destek olunması yönündeki değişik tarihli çağrıları ile de sınırlı olmadığı ve devamlılık arz ettiği, 2015 Mayıs ayı içerisinde TMSF tarafından Bankasya yönetimine tamamıyla elkonulduktan sonra da bu hesaba para aktarma ve katılım hesabı açma işlemlerine devam ettiği anlaşılan sanığın, Bankasya 'ya örgüt yöneticilerinin talimatına uyarak bankanın kurtarılması ve maddi destek sağlamak amacıyla para yatırdığına ve suç kastı bulunduğuna dair, savunmasının aksini gösterir, cezalandırılmasına yeter derecede her türlü kuşkudan uzak, somut, kesin ve şüpheden arınmış inandırıcı delil bulunmaması sebebi ile ve şüpheden sanığın yararlanması gerektiğine ilişkin evrensel ceza hukuku prensibi de gözetilerek atılı suçtan beraati yerine yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırı ve sanık müdafinin istinaf itirazları bu yönüyle yerinde ise de;
 Belirtilen bu hukuka aykırılık, olayın daha fazla araştırılmasını veya aydınlatılmasını gerektirmeyen ve CMK'nın 303/1-a maddesi uyarınca düzeltilebilir nitelikte bir yanılgı olmakla;
 Sanığın mahkumiyetine dair ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırılarak, 
" 1- Her ne kadar sanığın silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan cezalandırılması için kamu davası açılmışsa da, yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması sebebiyle 5271 sayılı CMK'nın 223/2-e maddesi gereğince BERAATİNE,

Gaziantep BAM, 3. CD., E. 2018/318 K. 2018/1637 T. 02.10.2018
ÖZET: Sanığın, söz konusu bankada (Bank Asya) 21.07.2014 tarihinde .. TL ve … TL olmak üzere … TL. tutarında katılım hesabı açtığı, katılım hesabının vadesinin dolması ile birlikte ilgili tutarların çekildiği, en son 26/08/2014 tarihinde … TL. nin çekildiği, sanığın anılan bankada 19 farklı hesabının olduğu, kredi kartı hesabı ayrı, DİT kart hesabı ayrı, USD hesabı ayrı, birikim hesabı ayrı, katılım hesabı ayrı, vs şekilde birçok hesap açıldığı, sanığın 2008 yılından itibaren hesabı aktif olarak kullandığı, işlemlerinin 15/07/2016 tarihine kadar devam ettiği, bankanın TMSF ye devredildikten sonra bile bu müşteri ilişkisinin son bulmadığı, sanığın savunmasında belirttiği ve TAKBİS kayıtlarında da belirtildiği üzere 26/08/2014 tarihinde Z… Yapı şirketinden ev aldığı, sanığın bunun öncesinde ise uzun yıllardır biriktirdiği birikimlerini Bank Asya ya 1 aylığına yatırdığı, nitekim sanığın bankaya para yatırdığı ilk tarihinde 2014 yılı Temmuz ayı olduğu, sanığın ev almak amacıyla bankaya yatırdığı parasını 1 ay sonra çekerek ev aldığının sabit olduğu, örgüt tarafından para yatırma talimatının ilk olarak örgüt lideri tarafından 29.12.2013 tarihinde verildiği, 29.12.2013-30.06.2014 tarihleri arası birçok hesaba yüklü miktarda para yatırma işleminin gerçekleştiği, sanığın ise bu tarihler arasında herhangi bir para yatırma işlemi yapmadığı, 2014 yılı temmuz ayında yatırdığı parayı 21/08/2014- 26/08/2014 tarihinde de çektiği hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın FETÖ/PDY örgüt lideri Fetullah Gülen'in 25.12.2013 tarihli çağrısı üzerine Asya Katılım Bankası'nda bulunan hesabına para yatırarak FETÖ/PDY terör örgütüne yardım suçunu işlediği konusunda cezalandırılmasına yeter derecede her türlü kuşkudan uzak, somut, kesin ve inandırıcı delilin bulunmadığı, şüpheden sanığın yararlanacağına ilişkin evrensel ceza hukuku ilkesi de gözetilerek sanığın atılı suçtan beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırı ve sanık müdafi ile Cumhuriyet savcısının istinaf itirazları bu yönüyle yerinde görülmüş olduğundan açılan duruşma sonunda sanığın beraati yönünde hüküm kurulmuştur.

Gaziantep BAM, 3. CD., E. 2018/3201 K. 2020/44 T. 21.1.2020
İlk derece Kahramanmaraş 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 16/10/2018 tarih, 2018/128 esas, 2018/160 karar sayılı kararı ile; sanık K2 'nın FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne ait olan ve örgüte finans sağlayan Bank F1 isimli bankada hesap açarak FETÖ/PDY’nin sözde lideri K1 ’in zor durumda kalan Bank F1 'nın kurtarılması amacıyla bu bankaya para yatırılması yönünde kampanya başlatılması talimatını verdiği 25 Aralık 2013 tarihinden sonra örgüt liderinin talimatı doğrultusunda bu bankaya para yatırdığı gerekçesiyle örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüte bilerek yardım etme suçundan TCK'nın 314/3 ve 220/7 maddeleri yollamasıyla TCK'nın 314/2, 220/7, 3713 sayılı Yasanın 5/1, TCK'nın 62, 53/1-2-3. maddeleri uyarınca mahkumiyetine karar verilmiş ise de; sanığın 14/09/2001 yılında Bank F1 da hesap açılışında bulunduğu, bu hesabın yatırım hesabı olduğu, 17/25 Aralık 2013 tarihi öncesinde ve sonrasında belli periyotlarla benzer nitelikte katılım hesabı açtığı, havale, döviz alış döviz satış, hesaba kasadan para yatırma işlemlerinin olduğu, ayrıca bankaya kayyum atandıktan sonra da hesaplarında para bulunduğu, sanığın hesap bilgileri ve hesap hareketleri ile sanık anlatımları birlikte değerlendirildiğinde beyanlarının tutarlı olduğu, dolayısıyla kullanım alışkanlığına uygun parasal işlemlerde bulunduğunun kanaatine varıldığı, FETÖ/PDY örgüt lideri K1 'in çağrısı üzerine F1 Katılım Bankasında bulunan hesabına örgüte yardım kastıyla para yatırarak FETÖ/PDY terör örgütüne yardım suçunu işlediği konusunda cezalandırılmasına yeter derecede her türlü kuşkudan uzak, somut, kesin ve inandırıcı delilin bulunmadığı, şüpheden sanığın yararlanacağına ilişkin evrensel ceza hukuku ilkeside gözetilerek, sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerekirken mahkumiyet kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğu fakat bu hukuka aykırılığın olayın daha ziyade aydınlatılmasını gerektirmeyen ve CMK'nun 303/1 ve 280/1-a maddeleri uyarınca dosya üzerinden düzeltilebilebilir nitelikte olduğu anlaşılmakla; 
1- Sanık K2 hakkında Örgüt Üyesi Olmamakla Birlikte Örgüte Bilerek ve İsteyerek Yardım Etme suçundan mahkumiyetine ilişkin Kahramanmaraş 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2018/128 esas, 2018/160 karar sayılı hükmünün kaldırılarak, sanık K2 'nın üzerine atılı Örgüt Üyesi Olmamakla Birlikte Örgüte Bilerek ve İsteyerek Yardım Etme suçundan CMK 223/2-e maddesi uyarınca BERAATİNE,

Samsun BAM, 2. CD., E. 2018/2881 K. 2019/243 T. 29.01.2019
Sanığın Asya Katılım Bankasında açılmış hesabına ait hesap hareketleri incelendiğinde; sanığın 2011 yılında açılmış hesabının bulunduğu, 30/01/2014 tarihinde 25.000 TL bedelli katılım hesabı açıldığı anlaşılmış ise de,anılan Bankanın 04/02/2015 tarihinde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) tarafından yönetiminin devralınmasından ve BDDK'nın 29/05/2015 tarih, 6318 sayılı kararı ile tamamen Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF)'ye devredilmesine karar verdiği tarihten sonra da hesabını açık tuttuğu ve halen kullanmaya devam ettiği, yapılan işlemlerin rutin bankacılık işlemleri olduğu, sanığın Çorum Eğitim Sevenler Derneği ve Aktif Eğitimciler Sendikasına üye olmasının ve tanıklar ........ ve ........'in beyanlarına göre dinleyici olarak sohbete katılmasının ve ÇESDER isimli dernekte dernek müvetelli heyeti üyesi olmasının tek başına örgüt üyeliği için yeterli olmadığı anlaşılmış olup, her ne kadar karardan sonra istinaf aşamasında ........'in beyanları gelmiş ise de; ........'in beyanlarına göre, sanığın 2009-2010 yıllarında dinleyici olarak sohbete gitmesinin ve mütevelli heyetinde olmasının tek başına mahkumiyetine yeterli olmadığı, tüm dosya kapsamında sanığın örgütle organik bağ kurarak süreklilik, yoğunluk, çeşitlilik arz eden eylemlerinin bulunmadığı, sanığın üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, somut, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden "şüpheden sanık yararlanır" ilkesi gereğince sanık hakkındaki İlk Derece Mahkemesinin mahkumiyet kararı kaldırılarak beraat kararı verilmesinin gerektiği anlaşılmakla;


Samsun BAM, 2. CD., E. 2018/1024 K. 2018/1208 T. 17.05.2018
Sanığın Bank Asya'daki hesabını 04/10/2012 tarihinde açtığı 2.000,00 Euro para yatırılıp aynı tarihte 1.500,00 Euro tutarında yurt dışına EFT gerçekleştirildiği, 2012 yılı içerisinde başkaca hesap hareketi olmadığı, 2013 yılında sanığın 21/02/2013 tarihinde hesabından 500,00 Euro para çekme işlemi gerçekleştirdiği, 31/01/2014 tarihinde 6.000,00 ve 17.000,00 TL, para yatırdığı, daha sonra 03/02/2014 23.000,00 TL meblağlı vadeli katılım hesabı açtığı, bu hesabı 09/05/2014 tarihinde kapattığı ve mevcut vadesiz hesaplarını da biri hariç 2014 yılı içerisinde kapattığının tespiti karşısında, sanığın silahlı terör örgütü FETÖ elebaşısının çağrısı öncesinde de hesap hareketinin devam ettiği, kaldı ki çağrı üzerine para yatırmış olsa aynı yıl içerisinde üstelik yaklaşık 3 ay sonra bankadan parasını çekmesinin düşünülemeyeceği ayrıca başka bankalarda da parasının olduğunun anlaşılması ve bu paralarını aynı tarihlerde Bank Asya'ya yatırmaması hep birlikte değerlendirildiğin de, sanık hakkında örgüt hiyerarşisine dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme suçunun oluşmayacağı, bu sebeple ilk derece mahkemesince sanık hakkında tesis olunan mahkumiyet hükmünün kaldırılarak, sanık hakkında açılan kamu davasından atılı suçun sanık tarafından işlendiğine dair her türlü şüpheden uzak, somut, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden "şüpheden sanık yararlanır" ilkesi gereği beraatine karar verilmesinin gerekmesi karşısında, İlk Derece Mahkemesi'nin kararının kaldırılması gerektiği anlaşılmıştır.


Samsun BAM, 2. CD., E. 2018/2243 K. 2018/2289 T. 17.12.2018
Sanığın örgütün mali açıdan kalesi sayılan Bankasya'ya para yatırması eyleminin yardım olarak nitelindirilebilmesi için bu eylemini örgütün sözde liderinin çağrısı üzerine gerçekleştirdiğinin hiç bir şüpheye yer vermeyecek şekilde ispatlanmış olmasının gerektiği, 
Dosya arasında bulunan sanığın Bankasya'daki hesap hareketleri incelendiğinde; sanığın bank asya isimli bankada 18/05/2001 günü açılmış hesabının bulunduğu, hesabında çeşitli bankacılık işlemleri yanında, örgüt liderinin "Bankasyayı kurtarın" talimatından kısa bir süre sonra 20/01/2014 tarihinde anılan bankada katılım hesabı açtığı ve bu hesaba 58,500 TL tutarında para yatırdığı görülmektedir. 
Ancak sanığın Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) tarafından 04/02/2015 tarihinde yönetimini devraldığı Bank Asya'nın, 29/05/2015 tarih ve 6318 Sayılı Kararı ile tamamen Tasararruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF)'ye devredilmesine karar verdiği tarihten sonra da bu hesabı kapatmayarak kullanmaya devam ettiği ve 2016 yılına kadar hesabın açık olduğu anlaşılmaktadır. 
Sanığın anılan bankada katılım hesabı açılış tarihi ile bu hesaba altın/para yatırdığı tarihlerin örgütün sözde liderinin talimatlarına uygun olduğu ancak sanığın hukuki durumunu değerlendirirken sadece hesap açılış ve para yatırma tarihlerinin değil, hesabını kapattığı ya da sıfırladığı tarihlerin de suçun sübutu açısından önem arzettiği, somut olayda sadece hesabın açılış ve altın/para yatırılış tarihleri nazara alınarak sanığın örgütün sözde liderinin talimatları doğrultusunda hareket ettiğinin değerlendirilebileceği ancak sanığın diğer örgüt mensuplarının aksine anılan bankanın devlet yönetimine (BDDK ve TMSF) devredildiği tarihten sonra da hemen hesabını kapatmadığı ve sıfırlamadığı, 2016 yılına kadar fiilen kullanmaya devam ettiğinin anlaşılması karşısında; örgütün sözde liderinin talimatıyla hareket ettiğine dair mahkumiyetine yeterli, her türlü şüpheden uzak, somut, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden "şüpheden sanık yararlanır" ilkesi gereğince sanık hakkındaki İlk Derece Mahkemesi'nin mahkumiyet kararı kaldırılarak beraat kararı verilmesinin gerektiği; 

Konya BAM, 2. CD., E. 2018/235 K. 2019/188 T. 18.02.2019
yukarıda da belirtildiği üzere dosyaya ibraz ettiği diğer bankalara ait hesap özetlerine göre bir kısım örgüt üyelerinin Bank .....'yı kurtarmaya yönelik bu bankaya para yatırdıkları bir dönemde sanığın diğer bankalarda çok yüksek miktarlarda hesap hareketlerinin bulunması ve bu bankalardan kredi kullanması, ayrıca kendisinin Konya ilinde kuyumculuk işi ile uğraşması nedeniyle çok daha yüksek miktarlarda Bank .....'ya para yatırma imkanı olduğu halde başkaca bir para yatırma işleminin bulunmaması, 2013 yılı sonrasında örgütsel sohbet ve toplantılara katıldığına, örgüte yardım ve himmette bulunduğuna dair bir tespit ve anlatımın bulunmaması, çocuğunu örgüte müzahir okula gönderip 2015-2016 döneminde başka okula alması şeklindeki fiilinin yerleşmiş Yargıtay kararları da nazara alındığında örgütsel faaliyet olarak değerlendirilemeyecek olması, örgüte müzahir herhangi bir şirket, dernek, vakıf ve sendika kayıtlarının bulunmaması, bylock ve diğer gizli haberleşme programlarını kullandığına dair herhangi bir tespit bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın savunmasına itibar edilmesi gerektiği, bu durumda sanığın talimat üzerine hareket ederek söz konusu bankaya yardım amacıyla para yatırdığına dair savunmasının aksine delil bulunmadığı,


YARGITAY, 16. CD., E. 2019/4536 K. 2020/1712 T. 04.03.2020
Dosya kapsamına ve kabule göre; örgüt hiyerarşisinde üçüncü kat veya daha yukarı katmanlarda yer aldığı ortaya konulamayan, FETÖ/PDY’nin terör örgütü olduğu kamuoyu tarafından bilinir hale gelmesinden sonra örgütsel faaliyetlerin ortaya konulmasının gerekliliği dikkate alındığında, örgütün talimatı doğrultusunda 2014 yılı içinde BankAsya’ya hesap açarak para yatırmak suretiyle örgütsel faaliyetlerine devam ettiğine ilişkin kabule varılmış ise de, sanığın savunması ve tanık ...’in beyanları karşısında, sanığın örgütle iltisaklı bankaya örgüt liderinin talimatıyla para yatırıp yatırmadığının tespiti açısından, sanığın söz konusu banka ve varsa diğer bankalar nezdinde bulunan hesap hareketlerinin talimat öncesi ve sonrası tarihleri de kapsayacak şekilde dosyaya getirilip gerektiği takdirde hesap hareketlerine dair bilirkişiden rapor alındıktan sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirine;


YARGITAY, 16. CD., E. 2019/5450 K. 2020/3082 T. 25.06.2020
b-) Sanığın FETÖ ile irtibatlı ve iltisaklı BankAsya’nın TMSF’ye devrinden sonraki hesap hareketlerinin bir suç unsuru içermediğinin gözetilmemesi,
 2-)Sanık ... yönünden; 
a-)Sanık hakkında veri inceleme raporunun, veri inceleme raporuna dayanak delilin elde edilişine dair gizli tanık Garson’un daha önce hakim huzurunda alınan ifade tutanağı ve CMK’nın 134. maddesine göre alınan mahkeme kararı ve varsa ayrıntılı analiz raporunun soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından araştırılıp getirtilmesi, 
b-)Uyap’ta oluşturulan örgütlü suçlar bilgi bankasında sanık hakkında bilgi ve beyan olup olmadığının araştırılması, 
Yukarıda belirtilen belgelerin CMK’nın 217. maddesi uyarınca duruşmada sanık ve müdafiine okunup diyeceklerinin sorulması ile tüm dosya kapsamının bir bütün halinde değerlendirilmesi suretiyle sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken yetersiz belgelere dayanarak eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi, 
Kanuna aykırı, sanık müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan bu sebeplerden dolayı hükmün CMK'nın 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA,

Yargıtay 3. Ceza Dairesi Bank Asya'ya para yatırmada mutad hesap hareketlerinin müsnet suç yönünden delil ya da örgütsel faaliyet kapsamında değerlendirilemeyeceğine hükmetti.

Yargıtay, Bank Asya'nın faaliyet izni kaldırılıncaya kadar yasal bankacılık faaliyetlerine devam ettiğine değinerek "BDDK'nın 29.05.2015 tarihli kararı ile temüttü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen ve 22 Temmuz 2016 tarihli kararı ile de 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 107. maddesinin son fıkrası gereğince faaliyet izni kaldırılıncaya kadar yasal bankacılık faaliyetlerine devam eden, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı Asya Katılım Bankası A.Ş'de gerçekleştirilen mutad hesap hareketlerinin müsnet suç yönünden delil ya da örgütsel faaliyet kapsamında değerlendirilemeyeceğine" vurgu yaptı.


TALİMATLA PARA YATIRMA DELİLLENDİRİLMELİ
Yargıtay kararında örgüt liderinin talimatı üzerine örgütün amacına hizmet eden ve bankanın yararına yapılan ödeme ve sair işlemlerin, örgüte üye olmak suçu bakımından örgütsel faaliyet, tek başına ise örgüte yardım etmek olarak kabul edilebileceği gözetilerek;

ÖDEME VE İŞLEMLERİN KUŞKUYA YER BIRAKMAYACAK ŞEKİLDE ORTAYA KONMALI
Sanığın Bank Asya nezdindeki 2013 yılı öncesi dahil olmak üzere tüm hesap hareketlerine ilişkin belgeler yeniden temin edilip incelenmek ve gerekirse bu konuda bilirkişi raporu da alınmak suretiyle örgüt liderinin talimatı üzerine örgütün amacına hizmet eden, bankanın yararına yapılan ödeme ve sair işlemlerin bulunup bulunmadığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya konmasından sonra sonucuna göre hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulmasını hukuka aykırı bulmuştur.
Yargıtay somut olayda ceza tayininde ceza tayininde, gerekçeli karar başlıklarında, Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları yerinde görmüş ve hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 23.11.2021 tarihinde oybirliğiyle karar vermiştir.

İlgili Yargıtay Kararı;
T.C.YARGITAY 3. Ceza Dairesi 2021/1581 E. , 2021/10069 K.

"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN;

Mahkemesi :Ceza Dairesi,
....
Hükmolunan cezanın miktarına göre yasal koşulları oluşmadığından sanığın duruşmalı inceleme isteminin 5271 sayılı CMK'nın 299. maddesi uyarınca REDDİNE,
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1-BDDK'nın 29.05.2015 tarihli kararı ile temüttü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen ve 22 Temmuz 2016 tarihli kararı ile de 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 107. maddesinin son fıkrası gereğince faaliyet izni kaldırılıncaya kadar yasal bankacılık faaliyetlerine devam eden, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı Asya Katılım Bankası A.Ş'de gerçekleştirilen mutad hesap hareketlerinin müsnet suç yönünden delil ya da örgütsel faaliyet kapsamında değerlendirilemeyeceği, örgüt liderinin talimatı üzerine örgütün amacına hizmet eden ve bankanın yararına yapılan ödeme ve sair işlemlerin, örgüte üye olmak suçu bakımından örgütsel faaliyet, tek başına ise örgüte yardım etmek olarak kabul edilebileceği gözetilerek; sanığın Bank Asya nezdindeki 2013 yılı öncesi dahil olmak üzere tüm hesap hareketlerine ilişkin belgeler yeniden temin edilip incelenmek ve gerekirse bu konuda bilirkişi raporu da alınmak suretiyle örgüt liderinin talimatı üzerine örgütün amacına hizmet eden, bankanın yararına yapılan ödeme ve sair işlemlerin bulunup bulunmadığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya konmasından sonra sonucuna göre hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Kabul ve uygulamaya göre de;
a-İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi gerekçeli karar başlıklarında suç adının "silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme" yerine "Silahlı terör örgütüne üye olma" olarak yazılması,
b-Sanık hakkında hüküm kurulurken delalet ve uygulama maddelerinin, "TCK'nın 314/3 ve 220/7 maddesi yollamasıyla 314/2. maddesi" olarak yazılması gerektiğinin gözetilmemesi,
c-Sanık hakkında belirlenen temel cezanın, suçun niteliği gereği artırılırken artırım oranı doğru yapıldığı halde uygulama maddesinin 3713 sayılı Kanunun 5/1 maddesi yerine 3713 sayılı Kanunun 5. maddesi olarak gösterilmesi,
d-Belirlenen temel cezanın önce TCK'nın 220/7. maddesinin 2. cümlesi gereğince indirilmesi akabinde 3713 sayılı Kanunun 5/1. maddesi gereğince arttırıma tabi tutulması gerekirken, yazılı şekilde hatalı uygulama yapılarak fazla ceza tayini,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın ... 2. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin ...Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.11.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Yargıtay kararları ışığında değerlendirildiği zaman da görüleceği üzere davanın SADECE BANK ASYA HESABININ BULUNMASI MESLEKTEN İHRAÇ EDİLMESİNİ GEREKTİRECEK BİR NEDEN DEĞİLDİR! İnsanların yıllarca emek vererek elde ettiği mesleklerinin bu kadar kolay bir şekilde ellerinden alınması hakkaniyet ilkesi ile bağdaşmamaktadır. 

Davacı parasını evde güvenle saklamayacağını düşünmüştür. Bank Asya'ya o dönem devlet izin vermiştir. Davacı, Bank Asya'nın alçak FETÖ/PDY yapısı ile ilgili olduğunu hiçbiri şekilde bilmemektedir. Bank Asya'yı tercih etmesinin tek sebebi Bank Asya'nın faizsiz bankacılık uygulamasını geliştirmesidir. Kaldı ki davacının hesap hareketleri celp edildiğinde parasını hiçbir yere aktarmadığı açıkça görülecektir. Davacı parasını Bank Asya'ya daha sonra çekmek üzere yatırmıştır. 

Davacının hiçbir eylemi, sözü, davranışı FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile irtibat veya iltisaklı olduğu yönünde bir kanı uyandıramaz. Şöyle ki; davacının milli güvenliği tehdit eden hiçbir eylemi olmamıştır. Bu adi yapıya ve oluşuma ait üyeliği ya da mensubiyeti yoktur.

Davacının milletin ve devletin varlığına kasteden, birtakım küresel güçlerin güdümünde olan hain FETÖ/PDY terör örgütüne üyeliği, mensubiyeti ya da iltisakı olsaydı davacının ceza dosyasında davacı hakkında beraat kararı verilmezdi. Davacı adına toplanan tüm deliller davacının lehinedir.

Ayrıca somut olayda baz alınması gereken tarih 17/25 Aralıktır. 17/25 Aralıktan bu kadar uzun bir zaman dilimi öncesinin kıstas alınması hakkaniyet ilkesi ile bağdaşmamaktadır.

Davacı toplumda saygın bir kişiliktir. Öğrencileri tarafından sevilen ve sayılan biridir. Ayrıca iki çocuk sahibidir. Davacının haksız ve hukuka aykırı bir şekilde meslekten atılması davacının şerefini, haysiyetini, onurunu zedelemiştir. Ayrıca maddi olarak da evi geçindirmekte zorlanmış ve davacının çocukları gerek maddi gerek manevi anlamda mağdur olmuştur. Davacının yaşadığı tüm bu olaylardan ötürü tazminat davası açma hakkı saklıdır.

Vatanına ve milletine bu denli sadık kalmış birinin meslekten ihraç edilmesi ÖLÇÜLÜ bir yaptırım değildir.

Davalı idare ret sebebi olarak davacının Kayseri'de bulunan Serhat Dershanesinde çalışmasını gerekçe göstermiştir. Davacının Serhat Dershanesinde çalıştığı dönemde DEVLETİN BÜTÜN KADEMELERİNDE bulunan kişiler çocuklarını bu dershanelere göndermişlerdir. Hatta ve hatta bazı milletvekilleri dahi çocuklarını bu dershanelere göndermişlerdir. Serhat Dershaneleri o dönem başarılı olduğundan insanlar tarafından tercih edilmiştir. 

O dönem çocuklarını bu dershanelere gönderen milletvekilleri, bakanlar ve üst düzey yöneticiler meslekten ihraç edilmezsen davacı neden ihraç edilmiştir!

KALDI Kİ MADEM KAMU GÖREVİNDEN İHRAÇ EDİLME KONUSUNDA BAZ ALINAN 17/25 ARALIKTIR. BU TARİHTEN 4,5 YIL SONRA SERHAT DERSHANESİ İLE İLİŞİĞİNİ TAMAMEN KESMİŞ BİRİNİN KAMU GÖREVİNDEN İHRAÇ EDİLMESİ HUKUKA AYKIRIDIR!

Uygulamada birçok kamu görevlisinin iptal davası açtıktan sonra mesleğe tekrar başladığı görülmektedir. Mesleğe tekrar başlayan kişilerin de 17/25 Aralıktan sonra ilişiği tamamen kesen kişiler olduğu görülmektedir.

Davalı idarenin davacı hakkındaki diğer iddiası ise Twitter üzerinden ''Dershaneler kapatılmasın'' yaptığıdır. ANCAK BÖYLE BİR DURUM ASLA SÖZ KONUSU OLMAMIŞTIR. DAVACI HİÇBİR ZAMAN TWİTTER KULLANMAMIŞTIR. HİÇBİR ZAMAN TWİTTER HESABI DAHİ OLMAYAN DAVACININ BÖYLE BİR PAYLAŞIM YAPMIŞ OLDUĞU İDDİASI GERÇEĞE AYKIRIDIR.

Davacı yalnızca Facebook hesabından bir kereye mahsus olmak üzere 17/25 Aralıktan önce 16 Kasım 2013 tarihinde ''Okulların 12 senede öğretemediğini dershaneler 1 senede öğretiyorsa bence okullar kapatılsın'' şeklinde HAZIR bir karikatür paylaşmıştır. Davacı bahse konu karikatürde BİR GRUBU YA DA BİR ZÜMREYİ KASTETMEMİŞTİR, ŞU DERSHANE KAPATILMASIN ŞEKLİNDE BİR BEYANDA BULUNMAMIŞTIR. Davacı sadece ve sadece Milli Eğitim Bakanlığına özel eğitim veren kurumların genel adı olan dershane kelimesini kullanmıştır. Herhangi bir zümre ya da herhangi bir gruba ait bir kasıt yoktur. 


Geçmişte dershane olarak varlığını sürdüren kurumlar bugün Özel Eğitim Kurumu adı altında varlığını sürdürmektedir. Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kamuyu ilgilendiren bir konuda kişinin fikrini ÖZGÜRCE beyan etmesi kişinin herhangi bir gruba ya da zümreye sempati duyduğu anlamına gelmez. Özgür bir şekilde eleştiri yapmak irtibat ya da iltisak olduğu anlamına gelmemektedir.

Davacı ile aynı şartları taşıyan diğer kişiler kamu görevinden ihraç edilmemişken davacı neden ihraç edilmiştir!

Davacının diğer meslektaşları da davacının yaptığı benzer paylaşımları sosyal medyada paylaştığı halde yalnızca davacı kamu görevinden çıkarılmıştır.

Davacı Kilis 7 Aralık Üniversitesinde 7 yıl boyunca çalışmıştır. Davacı hakkında daha önce bir kez olsun herhangi bir adli ya da idari soruşturma açılmamıştır.

Davacının FETÖ/PYD terör örgütü ile irtibat veya iltisaklı olduğuna ilişkin hiçbir somut delil bulunmamaktadır. Kamu görevinden çıkarılmak, memuriyet hayatında kişinin karşılaşabileceği en ağır yaptırımdır. Davacının eşi ve davacının iki çocuğu maddi ve manevi açıdan oldukça yıpranmıştır. Tazminat davası açma hakkı saklıdır.

Yargıtay 16.Ceza Dairesi FETÖ/PDY üyeliği için birtakım kriterler belirlemiştir.

Örgütü hizmet hareketi zannedenlerin cezai yönden sorumlu tutulmasında kriter nedir?

Örgütün birinci ve ikinci katmanında yer alanlar ile yardım edenlerin sorumlulukları kusurluluk ilkesi doğrultusunda belirlenmelidir. Yani bu yapıyı cemaat zannederek yer alanlar, ancak örgüt olduğunu ortaya koyan olaylar ortaya çıkmasından sonraki tarihlerde örgüte bağlılıkları devam ediyorsa cezai yönden sorumlu olacaklardır.

Alçak FETÖ/PDY terör örgütü kendini yıllarca legal bir zeminde göstermiştir. Nihai amaçlarını gizlemişler ve insanların özel saiklerini kullanarak bilinmeyen yapılara alet etmeye çalışmışlardır.

Ne zaman ki 17/25 aralık tarihinde bu yapının illegal olduğu AÇIKÇA ortaya çıkmıştır. Cezalandırma yapılırken bu durum kıstas olarak alınmalıdır. Örgütün amaç ve yöntemlerini bilen kişiler ile bilmeyen kişiler ayırt edilmelidir. Bu ayrımda ise örgüt mensuplarının örgütteki konumları oldukça önem arz etmektedir.

Cezai yaptırım ve idari yaptırım uygulanması için darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuzun baz alınmasına gerek yoktur. Zira 17/25 aralık tarihinde örgütün ustaca gizlenen amacı zaten açığa çıkmıştır. 

Genel kabul görmüş olan, temel ve evrensel bir hukuk ilkesi olarak Anayasamızın 38. maddesinde de yer alan masumiyet karinesi gereğince hakkında adil yargılama sonucu kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü olmadıkça kimse suçlu sayılamaz.


Haklarında hiçbir soruşturma ya da kovuşturmaya olmayan, iddianame düzenlenmeyen, dava açılmayan, takipsizlik kararı verilen veya beraat eden kamu görevlisinin idari işlem ya da kararla görevinden ihraç edilmesi ne kadar adil olur?

Davacının sosyal medya paylaşımları ve bu paylaşımlardaki yorum ve değerlendirilmelere ve takip ettiği kişilere bakıldığı zaman görülecektir ki alçak FETÖ/PDY terör örgütü ile hiçbir zaman uzaktan yakından ilgisi olmamıştır. Davacı vatanına ve milletine bağlı, saygın bir kişiliktir.

Davacının yardım ettiği kişi, desteklediği kurum veya kuruluş yoktur. Davacının takip ettiği yazılı, görsel ve sosyal medya yayınları, siteler, gazete, kitap ve dergilerden hiçbiri alçak fetö terör örgütüne ait değildir.

Uygulamada birçok kişinin ihraç sonrası mesleğe geri döndüğü görülmektedir. Komisyon, FETÖ terör örgütüyle bağlantısı ya da irtibatı bulunmayan kişileri görevlerine iade etmektedir.
OHAL süresinde ve sonrasında yukarıdaki kriterlere göre yapılan ihraçlar savunma hakkı tanınmadan, masumiyet karinesi ve cezaların şahsiliği ilkelerine aykırı bir şekilde tesis edilmeleri başta olmak üzere tüm yönleriyle hukuka aykırı bulunmaktadır. Bununla birlikte, günümüzün olağanüstü şartlarında bu kriterlerin terör örgütü üyeliği için yeterli olduğu algısının yerleşmiş olduğu dikkate alınarak ihraçlara karşı yapılacak idari ve adli başvurularda konunun çok dikkatli bir şekilde ele alınması ve açıklanması gerekmektedir. Yeni ihraç kriterleri 2019 yılında oluşmaya başlamıştır. Yaşanılan hak kayıplarını önlemek amacıyla kriterler daraltılmaya başlamıştır.

Söz gelimi bir kamu personeli çocuğunu OHAL KHK’sı ile kapatılan bir okula gönderdiği gerekçesiyle ihraç edilmiştir. Oysa ki, bu okul o dönemde Devletin ilgili kurum ve kuruluşlarından aldığı izin ve ruhsatlar çerçevesinde, Devletin izni ve bilgisi dahilinde, gözetim ve denetiminde faaliyet göstermekteydi. Dolayısıyla da resmi usul ve prosedüre uygun bir şekilde faaliyet gösteren bir okula gittiği gerekçesiyle kimsenin haklarından mahrum bırakılarak cezalandırılması mümkün değildir.

Bununla birlikte bu konuda açıklama yapılırken bu okulun tercih edilmesindeki çevresel ve diğer etkenlere de yer verilmelidir. Gerçekten de, kişiler çocuklarını gönderecekleri okulları seçerken evine olan yakınlığına, eğitim saatlerinin mesai saatlerine olan uyumuna, eğitim kalitesine, ücretine, servis ve sosyal imkanlarına bakmaktadır. Aynı şekilde işsizlik oranının çok yüksek olduğu ve iş bulmanın bir hayli zor olduğu günümüz koşullarında kimse çalışacağı işyerinin ve patronlarının yasadışı bağlantılarını araştırmaz ve bilemez. Bilmesi de mümkün değildir. Yasa dışı faaliyet gösteren kişi, kurum ve kuruluşları tespit ederek gereken önlemleri almak devletin görevi ve sorumluluğudur. Bu itibarla yasa dışı bir işyerinde SGK kaydı olduğu gerekçesiyle vatandaşın cezalandırılması hukuka uygun değildir.

Savunma hakkı, usulüne uygun bir disiplin soruşturması, itiraz ve dava hakları tanınmadan disiplin cezası verilemez. Adil yargılama sonucu verilen ve kesinleşen bir mahkumiyet hükmü olmadıkça kişilerin terör ile bağlantılı ilan edilmeleri mümkün değildir. Terörist ilan edilmek bu kadar kolay olmamalıdır!

Yargıtay 16.Ceza Dairesi FETÖ terör örgütü üyeliğinde dikey bir sistemin olduğu, bunun da 7 pramit şeklinde gerçekleştiği ile ilgili ayrıntılara yer verilmiştir. Birinci kat yani halk tabakasından şöyle bahsedilmektedir: ''Örgüte iman ve gönül bağı ile bağlı olanlar, fiili ve maddi destek sağlayanlardan oluşur. Bunların birçoğu örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmayan bilinçli veya bilinçsiz hizmet ettirilen kesimdir. Genellikle faaliyetlerden habersizdirler. Bu katmandakileri örgüte bağlayan ana unsur, istismar edilen İslami duyarlılık ve din duygularıdır.'' denilmektedir. 


Alt tabaka ise: Bu tabakalar dışında örgüte sempati besleyenlerden oluşan kişilerdir. Örgüt hiyerarşisinde yer almazlar. Örgüte yönelik herhangi bir olumsuz düşünceleri yoktur. Örgütün bütün faaliyetlerini illegal bile olsa desteklerler. Talimat almaz ve rapor vermezler. Siyasetçi, sanatçı, yazar, gazeteci, akademisyen gibi çok geniş bir alana yayılmış olan bu sempatizan kitleyi örgüt zaman zaman lehine kamuoyu oluşturmak için kullanmaktadır. 

Davacı illegal olan neyi gerçekleştirmiştir?

Sorunun cevabı yanıtsız kalmaktadır.

Örgüt, Eğitim Ve Ahlak Hareketi Olarak Algılanmış Olabilir mi?
Önce dini bir kült, ardından bir terör örgütü haline dönüşen, eğitim-öğretim faaliyetleri, sivil toplum ve meslek kuruluşları, yerel ve uluslararası ticari işletmeler, basın-yayın medya organları gibi legal yapılar, Abant toplantıları, Türkçe olimpiyatları benzeri organizasyonlar üzerinden oluşturulan sempatizan halkasından insan ve maddi kaynak devşiren FETÖ’nün başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanının büyük bir kesimince böyle algılanması da toplumsal bir gerçekliktir.


Örgütü Hizmet Hareketi Zannedenlerin, Cezai Yönden Sorumlu Tutulması Kriteri Nedir?
Örgütün birinci ve ikinci katmanında yer alanlar ile yardım edenlerin sorumlulukları kusurluluk ilkesi doğrultusunda belirlenmelidir. Yani bu yapıyı cemaat zannederek yer alanlar, ancak örgüt olduğunu ortaya koyan olaylar ortaya çıkmasından sonraki tarihlerde örgüte bağlılıkları devam ediyorsa cezai yönden sorumlu olacaklardır.


SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda arz ve izah edilen nedenlerden dolayı ve mahkemenizce resen tespit edilen diğer nedenlerden dolayı,

Davalı idarece tesis olunan kamu görevinden çıkarma işleminin iptaline,
Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına, Karar verilmesini Saygılarımızla arz ve talep ederiz.

DAVACI

 ..............................

 

İDARİ YARGI İPTAL DAVASI İSTİNAF DİLEKÇESİ, Avukat Gizem Gül Uzun tarafından hazırlanmıştır. 

 

 

 

AVUKAT GİZEM GÜL UZUN