İDARE MAHKEMESİ YÜRÜTMENİN DURDURULMASI TALEBİ

İDARE MAHKEMESİ YÜRÜTMENİN DURDURULMASI TALEBİ

İDARE MAHKEMESİ YÜRÜTMENİN DURDURULMASI TALEBİ


İDARE MAHKEMESİ YÜRÜTMENİN DURDURULMASI TALEBİ

 

T.C.KASTAMONU İDARE MAHKEMESİ


YÜRÜTMENİN DURDURULMASINI İSTEYEN (DAVACI): 

VEKİLİ : Av. Gizem Gül UZUN KUTLAY -................................


KARŞI TARAF (DAVALI) : Jandarma Genel Komutanlığı 

VEKİLİ : .................................


İSTEMİN ÖZETİ : Kastamonu ili, Tosya İlçe Jandarma Komutanlığı emrinde jandarma astsubay çavuş olarak görev yapan davacı tarafından, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin Geçici 35/B maddesi uyarınca kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin 02/12/2021 tarih ve 6842984 sayılı işlemin; lise son sınıfta örgütle hiçbir bağı olmayan dershaneye gittiği, yüksekokul öğrenimi döneminde 2011 yılının Ekim ve Kasım aylarında kısa bir süre maddi imkansızlıklardan dolayı örgüte ait evde kaldığı, babasının çiftçi olduğu ve 7 kardeş oldukları, yurt ve kiralık evde kalacak olanaklarının olmadığı, sonrasında niyetlerini anladığı ve 3 kişiden oluşan arkadaşlarıyla birlikte eve çıktığı, okula başladığında arkadaş çevresinin de olmadığı, akşamları yevmiye usulü ile bir işyerinde çalışarak harçlığını çıkardığı, okuldan mezun olduktan sonra farklı işyerlerinde kısa süreliğine işçi olarak çalıştığı, askere gidip geldikten sonra da işçi olarak ve güvenlik görevlisi olarak çalıştığı, hayatının hiçbir döneminde FETÖ ile bağlantılı işte çalışmadığı ve okula, dershaneye gitmediği, kötü şartlarda da olsa kalabalık arkadaş grubuyla eve çıkarak öğrenimini sürdürmeye çalıştığı, okuduğu okulun önünde stant açıldığı, bu stantlara güvendiği, bağlılığı ve sempatisi olmadığı için ayrıldığı, 2018 yılının Eylül ayında tüm güvenlik soruşturmalarından geçerek astsubaylık eğitimine başladığı, eşiyle üniversite öğrencisiyken tanıştığı, yakın ve uzak akrabalarında FETÖ/PDY soruşturması geçiren kimsenin olmadığı, eşinin, kendisinin ve ailelerinin milliyetçi - muhafazakar dünya görüşüne sahip oldukları, sıradan bir Türk insanı olduğu, terör örgütleriyle özdeşleştirilen bir telefon uygulaması kullanmadığı, gece nöbetinden çıktıktan sonra Tosya Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde ifade verdiği, uykulu ve yorgun olduğu için anlamını bilmediği kelimeleri kullandığı, ev abiliği yapmasının mümkün olmadığı, Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kendisi hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, karar içeriğinde kamu davası açmaya yeterli nitelikte somut delil elde edilemediğinin belirtildiği, hakkında kesin, somut ve inandırıcı delil bulunmadığı, kamu yararı bulunmadığı, irtibatının ve iltisakının ispat edilmesi gerektiği, hukuki belirlilik ilkesine aykırı olduğu, terör örgütlerine hayatı boyunca karşı olduğu, Devletinin ve milletinin yanında yer aldığı ileri sürülerek yürütmesinin durdurulması ve iptali istenilmektedir.
SAVUNMANIN ÖZETİ: Usule ilişkin olarak; davanın süresi içerisinde açılıp açılmadığının re’sen tetkiki ile süresi içerisinde açılmadığının tespiti halinde davanın süre yönünden reddi gerektiği, esasa ilişkin olarak ise; davacı hakkında "Silahlı Terör Örgütüne Üye Olmak" suçundan Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 02/06/2021 tarih ve .....................Soruşturma, ......................Karar sayılı kararıyla kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, anılan kararda, Tosya Cumhuriyet Başsavcılığı'nca düzenlenen ....................... tarihli ve ...................sayılı sorgulama tutanağında ve idari tahkikat heyetince düzenlenen ............. tarihli bilgi alma tutanağında FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı ya da irtibatı olduğu yönünde bilgi ve beyanının bulunduğu, 2011 - 2013 yılları arasında üniversitede okuduğu yıllarda örgüte ait evlerde kaldığını, kaldığı süre içerisinde kendisinden ev abiliği yapmasını istediklerini, kendisinin de bunu kabul ederek 2 - 3 ay süre ile ev abiliğini yaptığını belirttiği, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kamu görevinden çıkarılma işleminde davacının durumuna etki edecek nitelikte olmadığı, karar alınırken mahkumiyet aranmadığı, takdir yetkisinin kullanımına engel olmadığı, savunma hakkının kullandırıldığı, yürütülen hizmetin niteliği dikkate alınarak kamu yararı gereği işlem tesis edildiği, iltisak, irtibat ve mensupluk kavramlarının, idari sorumluluk açısından getirildiği, cezai sorumluluğa ilişkin yeni bir unsur ihtiva etmediği, yapılacak değerlendirme için kanaatin yeterli olduğu, tesis edilen işlemin hukuka uygun olduğu belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Kastamonu İdare Mahkemesince, davalı idarenin usule yönelik itirazı yerinde görülmeyerek dava dosyası incelenmek suretiyle davacının yürütmenin durdurulması talebi hakkında işin gereği görüşüldü: Dava; Kastamonu ili, Tosya İlçe Jandarma Komutanlığı emrinde jandarma astsubay çavuş olarak görev yapan davacı tarafından, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin Geçici 35/B maddesi uyarınca kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin 02/12/2021 tarih ve 6842984 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 27. maddesinin 2. fıkrasında; "Danıştay veya idari mahkemeler, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda, davalı idarenin savunması alındıktan veya savunma süresi geçtikten sonra gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilirler. Uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerin yürütülmesi, savunma alındıktan sonra yeniden karar verilmek üzere, idarenin savunması alınmaksızın da durdurulabilir. Yürütmenin durdurulması kararlarında idari işlemin hangi gerekçelerle hukuka açıkça aykırı olduğu ve işlemin uygulanması halinde doğacak telafisi güç veya imkânsız zararların neler olduğunun belirtilmesi zorunludur..." hükmü yer almaktadır.657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun "Sadakat" başlıklı 6. maddesinin 1. fıkrasında; "Devlet memurları, Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sına ve kanunlarına sadakatla bağlı kalmak ve milletin hizmetinde Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını sadakatla uygulamak zorundadırlar" hükmüne; "Tarafsızlık ve devlete bağlılık" başlıklı 7. maddesinin 2. fıkrasında; "Devlet memurları, her durumda devletin menfaatlerini korumak mecburiyetindedirler. Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sına ve kanunlarına aykırı olan, memleketin bağımsızlığını ve bütünlüğünü bozan, Türkiye Cumhuriyetinin güvenliğini tehlikeye düşüren herhangi bir faaliyette bulunamazlar. Aynı nitelikte faaliyet gösteren herhangi bir harekete, gruplaşmaya, teşekküle veya derneğe katılamazlar, bunlara yardım edemezler." hükmüne yer verilmiştir.375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye 31/07/2018 tarih ve 30495 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 25/07/2018 tarih ve 7145 sayılı Kanun'un 26. maddesi ile eklenen Geçici 35. maddede; "B) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört yıl süreyle; terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen; ... 6) Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü personeli İçişleri Bakanının onayı ile kamu görevinden çıkarılır... Bu fıkranın birinci paragrafı uyarınca görevine son verilenler bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemez, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemez; görevinden çıkarılanların uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır. Birinci paragraf uyarınca Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünden çıkarılanların, mahkeme kararı aranmaksızın, karar tarihinden geçerli olmak üzere rütbe ve memuriyetleri geri alınır, bu kişiler yeniden kamu görevlerine kabul edilmez ve on beş gün içinde Devlet Personel Başkanlığına bildirilir... Bu maddenin (A) ve (B) fıkraları uyarınca haklarında işlem tesis edilecek olanlara yedi günden az olmamak üzere ilgili kurum tarafından uygun vasıtalarla savunma hakkı verilir. Verilen süre içinde savunmasını yapmayanlar, savunma hakkından vazgeçmiş sayılır." hükmü yer almaktadır. Yukarıda yer verilen yasal düzenlemenin amacı ile madde metninde düzenlenen tedbirlerin kapsamı ve mahiyeti birlikte dikkate alındığında, anılan tedbirler vasıtasıyla başta FETÖ/PDY olmak üzere terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulu'nca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen kişilerin kamu kurum ve kuruluşlarından çıkarılarak Anayasa ile kurulan demokrasi düzeninin korunmak istendiği anlaşılmaktadır. Anılan madde uyarınca kamu görevinden çıkarma tedbirinin uygulanabilmesi için davacının, terör örgütlerine veya MGK’ca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara “üyeliği”, “mensubiyeti” veya “iltisakı” yahut bunlarla “irtibatı” olduğunun değerlendirilmiş olması gerekmektedir. Bununla birlikte kamu görevinden çıkarma tedbirinin uygulanabilmesi için mutlaka terör örgütüyle, terör faaliyetleriyle bağ kurulması şartı aranmamış, söz konusu bağın yapıya, oluşuma veya gruba “üyelik” veya “mensubiyet” şeklinde olmasa bile “iltisak” ya da “irtibat” şeklinde olması da yeterli görülmüştür. Son olarak maddede, terör örgütleri veya MGK’ca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplar ile davacı arasındaki bağın “sübut” derecesinde ortaya konulması şartı da aranmamıştır. Böyle bir bağın, “değerlendirilmesi” yeterli görülmüştür. Kuşkusuz bu kanaat cezai sorumluluğu bulunup bulunmadığından bağımsız olarak sadece kamu görevinde kalmanın uygun olup olmadığı yönünde bir değerlendirmeden ibarettir.  Bu kapsamında yapılacak değerlendirme, adli suç niteliğindeki somut bir eylemin soruşturulması mahiyetinde olmayıp davacının belli bir yapıyla herhangi bir bağının olup olmadığına ilişkin "kanaatin oluşturulacağı bir süreci" ifade etmektedir. FETÖ/PDY’nin iddianamelere de yansıyan “gizlilik” esasına dayalı yapısı, yapıyla bağlantılı olan kişilerin bu esasa uygun olarak kendileri ile yapı arasındaki bağı açıkça ifade etmemeleri, bunun ötesinde bu yapı ile bağlarını ortaya koyacak hal ve davranışlardan özellikle kaçınmaları gibi hususlar dikkate alındığında, yapı ile bir şekilde bağlantılı olan kişilerle yapı arasındaki bağın somut bilgi ve belgelerle ortaya konulmasının oldukça güç olması bir arada değerlendirildiğinde; madde metninde, somut olarak tespit şartı konulmamış olması anlamlı hale gelmektedir. Dava dosyasının incelenmesinden; Kastamonu ili, Tosya İlçe Jandarma Komutanlığı emrinde jandarma astsubay çavuş olarak görev yapan davacı hakkında edinilen bilgiler ışığında FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisakı veya irtibatı olduğu değerlendirilerek; silahlı terör örgütüne üye olma suçundan Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen..................... tarih ve 2020/................... Soruşturma, ............ Karar sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda Tosya Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 03/05/2021 tarih ve .........................sayılı sorgulama tutanağında ve idari tahkikat heyetince düzenlenen ................ tarihli bilgi alma tutanağında FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı ya da irtibatı olduğu yönünde bilgi ve beyanının bulunduğu belirtilerek savunmasının istenmesi üzerine sunduğu savunması da dikkate alınmak suretiyle İçişleri Bakanlığı'nın ................ tarih ve 6842984 sayılı onayıyla 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin Geçici 35/B maddesi uyarınca kamu görevinden çıkarılması üzerine anılan işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Olayda, dava dosyasında yer olan bilgi ve belgelerden, davacı hakkında yapılan idari tahkikat neticesinde hazırlanan raporda, davacının Bank asya hesabının bulunduğu, Tosya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 03/05/2021 tarihinde alınan ilk ifadesinde 2011 - 2013 yılları arasında üniversite okuduğu yıllarda FETÖ/PDY yapılanmasına ait evlerde kaldığını, kendisinden ev abiliği yapmasının istendiği, kendisinin de ev abiliği yapmayı kabul ederek bu evlerde iki ay süreyle ev abiliği yaptığı, aynı soruşturma kapsamında A.B. isimli şahıs tarafından davacının Osmaniye'de FETÖ/PDY yapılanmasına ait evlerde kalan öğrencilerden olduğunun fotoğrafından, hiçbir yanılgıya mahal vermeksizin kesin ve net olarak teşhis edildiğinden bahisle FETÖ/PDY ile iltisakı olduğu kanaatine varıldığının belirtildiği, davacı hakkında yapılan araştırma neticesinde polis memuru tarafından düzenlenen 08/05/2019 tarihli raporda, davacının Bylock kaydının bulunmadığı, FETÖ/PDY terör örgütü kapsamında soruşturma kaydının bulunmadığı, Bank asya'da hesabının bulunduğu, kendisinin ve çocuklarının okul kaydına rastlanmadığı, dernek/sendika üyeliğinin olmadığı, otel konaklama kaydının bulunmadığı, yurt dışı çıkış - giriş kaydının olmadığı, FETÖ/PDY ile alakalı şirketlerde sosyal güvenlik kaydının bulunmadığı bilgilerine yer verildiği görülmektedir. Davacının yapacağı görevin niteliği de dikkate alındığında, kendisi ile ilgili somut tespitlere dayanılarak olumsuz değerlendirme yapılabileceği açık ise de; davacının, adli makamlarca yürütülen soruşturma kapsamında verdiği ifadesinde FETÖ/PDY yapılanmasına ait evlerde iki - üç ay süreyle ev abiliği yaptığını beyan ettiği, A.B. isimli şahıs tarafından davacının Osmaniye'de FETÖ/PDY yapılanmasına ait evlerde kalan öğrencilerden olduğunun fotoğrafından teşhis edildiği ve Bank Asya hesabının bulunduğundan hareketle dava konusu işlemin tesis edildiği, davacının 02/06/2021 tarihinde Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığı'na verdiği dilekçesinde önceki ifadesinin yanlış anlaşıldığını, öğrencilere Kur'an dersi verdiğini, evde sorumluluk sıfatı taşımadığını, sonrasında baskılardan kurtulmak amacıyla kız arkadaşıyla eve çıktığını, A.B. isimli şahsın beyanlarında çelişkiler bulunduğunu, banka hesabını da üniversite harç ücretini yatırmak için açtırdığını, hesapta herhangi bir aktivitesinin olmadığını belirttiği ve anılan soruşturma neticesinde Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 02/06/2021 tarih ve 2020/14618 Soruşturma, 2021/5170 Karar sayılı kararıyla, davacı hakkında kamu davası açmaya yeterli nitelikte somut delil elde edilemediği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği dikkate alındığında, bu haliyle davacının FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile irtibat veya iltisaklı olduğu hususunun ortaya konulamadığı anlaşıldığından, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin Geçici 35/B maddesi uyarınca kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin tesis olunan davaya konu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Öte yandan, davacı hakkında yeni bilgi ve belgelerin elde edilmesi halinde terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulu'nca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı yönünden yeniden durumunun değerlendirilerek, işlem tesis edilebileceği de açıktır. Diğer taraftan, dava konusu işlemin, davacının çalışma hakkına ilişkin olması nedeniyle uygulanması halinde telafisi güç ve imkansız zararların oluşacağı açıktır. Açıklanan nedenlerle; hukuka aykırılığı açık olan dava konusu işlemin; uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğabileceğinden 2577 sayılı Kanun'un 27. maddesi uyarınca teminat alınmaksızın yürütülmesinin durdurulmasına, kararın tebliğini izleyen günden itibaren (7) gün içerisinde Ankara Bölge İdare Mahkemesi'ne itiraz yolu açık olmak üzere, 24/02/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
Başkan...................................(X) Üye....................................... Üye............................ 


(X) AZLIK OYU : 
Uyuşmazlık; Kastamonu ili, Tosya İlçe Jandarma Komutanlığı emrinde jandarma astsubay çavuş olarak görev yapan davacının, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin Geçici 35/B maddesi uyarınca kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin işlemden kaynaklanmaktadır. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 27. maddesinin 2. fıkrasında; idari mahkemelerin, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda, gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilecekleri hükme bağlanmıştır. Dava dosyasının incelenmesinden; yukarıda anılan Kanun hükmünde öngörülen şartların dava konusu uyuşmazlıkta birlikte gerçekleşmediği anlaşıldığından, yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerektiği görüşüyle, aksi yönde verilen çoğunluk kararına katılmıyorum. Başkan ........... 19.....

 

İDARE MAHKEMESİ YÜRÜTMENİN DURDURULMASI TALEBİ, Avukat Gizem Gül Uzun tarafından hazırlanmıştır.

 

AVUKAT GİZEM GÜL UZUN