Boşanma Davası Cevaba Cevap Dilekçesi Örneği

Boşanma Davası Cevaba Cevap Dilekçesi Örneği

Boşanma Davası Cevaba Cevap Dilekçesi Örneği


BOŞANMA DAVASI CEVABA CEVAP DİLEKÇESİ ÖRNEĞİBoşanma Davası Cevaba Cevap Dilekçesi Örneği

Boşanma Davası Cevaba Cevap Dilekçesi

KAYSERİ 2.AİLE MAHKEMESİNE

DOSYA NO: 2022/... E.

DAVALI: 

VEKİLİ: AVUKAT GİZEM GÜL UZUN

DAVACI: 

KONU: Davacının cevaba cevaplarına cevabımızdır.

AÇIKLAMALAR:

Dilekçeye başlamadan önce değinmek istediğim birkaç husus bulunmaktadır.

Karşı taraf vekilini üslup düzeyini ayarlamaya ve inceliği korumaya davet ediyorum! Şöyle ki;

Avukatlar davada taraf değildir YALNIZCA VEKİLDİR. Karşı taraf vekilinin dilekçeye başlamadan önce yazmış olduğu hususlar DAVADAN BAĞIMSIZ, BOŞANMA DAVASIYLA ALAKASIZ OLAN HUSUSLARDIR. Dilekçede bir meslektaşını küçük düşürücü beyanlarda bulunmak meslek icaplarına ne kadar yakışmaktadır?!

AVUKAT, ŞAHSİ HAREKETLERDEN, KARALAMALARDAN, SATAŞMALARDAN VE DİĞER ONUR KIRICI İFADELERDEN KAÇINMAK ZORUNDADIR.

AVUKATLIK MESLEK KURALLARI DER Kİ; HİÇBİR AVUKAT, HERHANGİ BİR MESLEKTAŞI ÖZELLİKLE HASIM VEKİLİ MESLEKTAŞI HAKKINDA KÜÇÜK DÜŞÜRÜCÜ NİTELİKTEKİ KİŞİSEL GÖRÜŞLERİNİ VE DÜŞÜNCELERİNİ AÇIKÇA BELİRTEMEZ.

AVUKATIN YAPMIŞ OLDUĞU BU SALDIRILAR GEREK HUKUKİ GEREK CEZAİ SORUMLULUĞA NEDEN OLMAKTADIR. BU EYLEMLERDE BULUNAN AVUKATLAR HAKKINDA DİSİPLİN YAPTIRIMLARI UYGULANMAKTADIR. 

TARAFIMIZCA HARÇ VE MASRAFLAR ZATEN SÜRESİNDE YATIRILMIŞTIR. KARŞI TARAF VEKİLİNİN YAZMIŞ OLDUĞUM DİLEKÇEYİ ELEŞTİRMEK SAYIN MAHKEMENİZİ GEREKSİZ YERE MEŞGUL ETMEKLE BİRLİKTE ÜZERİNE VAZİFE DEĞİLDİR!

Karşı taraf vekili dilekçesinde ''iddia ve savunmaların iç içe geçtiği yine iddia ve savunmaların yer yer tekrar ettiği gibi birbiriyle çelişen OLDUKÇA DAĞINIK BİR DİLEKÇE OLDUĞU görülmüştür'' ifadesine yer vermiştir. 

Avukatların savunma hakkının dokunulmazlığı bulunmaktadır. Her avukat (meslek etiğini bilen ve buna uygun davranan) yargılamada hasım vekilinin yazmış olduğu dilekçeyi DAĞINIK diyerek eleştiremeyeceğini bilmelidir!

TARAFIMIN YAZMIŞ OLDUĞU DİLEKÇEYİ İNCİTİCİ, AŞAĞILAYICI BİR ÜSLUPLA MAHKEMENİZ ÖNÜNDE BOŞANMA DAVASIYLA ALAKASIZ BİR ŞEKİLDE ELEŞTİREN AVUKAT HAKKINDA DİSİPLİN KURULUNA ŞİKAYET EDECEĞİMİ BİLAHARE BİLDİRİRİM.

BİZ AVUKATLAR, DOSYALARIMIZDA YALNIZCA MÜVEKKİLLERİMİZİN HAKLARINI SAVUNURUZ. HASIM VEKİLİYLE SATAŞMAYA GİRMEYİZ. MESLEK ETİĞİ BUNU GEREKTİRİR. 

MESLEK ŞOVENİZMİ YAPMAYA GEREK YOKTUR. HASIM VEKİLİNİN BEYANLARI, OBJEKTİF TARTIŞMA SINIRLARINI AŞAN, YERSİZ VE İCAPSIZ SÖZLERDİR!

Savunma sınırlarının aşıldığı hususunda ise;

Karşı taraf vekili ''YALAN'' ve ''İFTİRA'' kelimelerinin savunma sınırları içerisinde kalmadığını iddia etmiş ve HAKARET SUÇUNUN oluştuğunu beyan etmiştir.

Hasım vekili Türk Ceza Kanununu okumaya davet ediyorum! Hakaret suçunun oluştuğunun iddia edilmesi tarafımızı bir hayli güldürmüştür.

Boşanma davasında karşı tarafın iddialarından bahsederken ''YALAN beyandan ibarettir.'' ifadesini kullanmaktan daha doğal bir şey yoktur! 

Anayasa Mahkemesi’ne göre; meslek kuralları gereğince avukattan iddia ve savunma araçlarını kullanırken ölçülü olması ve mesleğe yaraşır biçimde hareket etmesinin beklendiğini ama böyle bir beklentinin; avukatı kullanacağı her sözcüğü ölçüp tartmaya, fikir beyanında bulunmaktan kaçınmaya sevk edecek boyuta ulaşmamalıdır.

Velayet davasında başvurucu avukat tarafından sunulan dilekçede; karşı taraf “dürüst olmamakla, çocuklarını kandırmakla, yalancı ve dolandırıcı bir mizaçta olmakla, çalışmayı sevmemekle ve gayri meşru işlerle uğraşmakla” itham edilmiş ve “çocuklarla birlikte yaşamaya uygun biri olmadığı” hakkındaki söz konusu ifadeleri “karşı tarafın hâl ve hareketlerini anlatmak” için kullandığını ileri sürmüştür.

Anayasa Mahkemesi’ne göre; meslek kuralları gereğince avukattan iddia ve savunma araçlarını kullanırken ölçülü olması ve mesleğe yaraşır biçimde hareket etmesinin beklendiğini ama böyle bir beklentinin; avukatı kullanacağı her sözcüğü ölçüp tartmaya, fikir beyanında bulunmaktan kaçınmaya sevk edecek boyuta ulaşmamalıdır.

AYM kararında; “Başvurucunun kullandığı ifadelerin vekilinin menfaatlerini korumak için ileri sürdüğü tezlerin bir parçası olduğu ve olayın bütünü ışığında objektif bakımdan savunulabilir bir amaca hizmet ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Anılan ifadelerin iddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamında değerlendirilmemesi hâlinde savunma hak ve görevinin yerine getirilmesinin engelleneceği değerlendirilmiştir.”

İddia ve savunma dokunulmazlığı aynı zamanda kişilerle ilgili olumsuz beyanların belli sınırlar içinde kalmak koşuluyla “hukuka uygunluk nedeni” olarak kabul edilmektedir.

Çünkü; iddia ve savunma hakkı her türlü etkiden uzak olarak kullanılmalıdır. Anayasa Mahkemesi bir davada tarafların yargı mercileri önünde iddia ve savunmalarını “kaygıya kapılmadan, serbestçe yapmaları gerektiğini” kabul etmiştir.

“İddia ve savunma sınırı içinde kalan hakaretin suç teşkil etmemesinin olayda hakaret kastının bulunmamasına değil adaletin tam olarak yerine getirilmesi sebebine dayandığını” belirtmiştir. Anayasa Mahkemesi’ne göre bu serbestlik, davanın aydınlığa kavuşmasına, bir diğer deyişle hakkın meydana çıkmasına yol açma amacına hizmet etmelidir (AYM, E. 1963/163, K. 1965/36, 8.6.1965; E.1979/38, 1980/11, 29.01.1980).

Kaba ve nezaketsiz söz ve davranışlar hakaret suçunu oluşturmaz. “Terbiyesiz, saygısız, riyakar, yalancı, lan, ulan” vb. kaba ve nezaketsiz sözler hakaret suçu oluşturmaz.

Dilekçe hakkı ve eleştiri, basının haber yayımlama hakkı, iddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamında söylenen söz ve yapılan davranışlar hakaret suçunu oluşturmaz.

HAKARET SUÇUNUN MADDİ VE MANEVİ UNSURLARI OLUŞMAMIŞTIR. KALDI Kİ BOŞANMA DAVALARINDA VEKİL OLAN KİŞİNİN BU SÖZLERİ BEYAN ETMESİNDEN DAHA DOĞAL BİR ŞEY YOKTUR.

HALK ARASINDA BİR VATANDAŞ BAŞKA BİR VATANDAŞA YALANCI DEDİĞİNDE DAHİ ''YALANCI'' KELİMESİ KABA VE NEZAKET DIŞI SÖYLEM KABUL EDİLMEKLE BİRLİKTE HAKARET SUÇU OLUŞMAMAKTADIR.

1-AYRI EV SAĞLANMADIĞI HUSUSU ASILSIZ VE MESNETSİZDİR.

Davacı, nişanlılık döneminde dahi GEÇİCİ bir süre müvekkilin babasıyla birlikte yaşamaya kendisi rıza göstermiştir.

Günümüz enflasyon durumu değerlendirildiğinde ve ekonomik kriz düşünüldüğü zaman asgari ücretle çalışan ve eşinin ve ailesinin lüks ihtiyaçları bulunan birinin ayrı ev tahsis edebilmesi ne kadar mümkündür?

Müvekkil, davacıya bu hususu nişanlılık döneminde dahi beyan etmiş ve davacı da bu hususu kabul etmişken, bizzat rıza gösterdiği bir husustan ötürü sürekli olarak tartışma ortamı yaratması evlilik birliğinin sarsılmasına sebebiyet vermiştir.

Müvekkilin sosyal ve ekonomik durum araştırması yapıldığı zaman da Sayın Mahkemenizce müvekkilin mevcut şartlarında ayrı bir konut tahsis edemeyeceği görülecektir. UYAP üzerinden sorgulama yapıldığı zaman da müvekkilin üzerine kayıtlı taşınmaz ve taşınır olmadığı AÇIKÇA görülecektir.

Ayrıca davacı ayrı bir konut ihtiyacının bu kadar elzem olduğunu düşünseydi ailesinin her türlü giderini müvekkile karşılattırmazdı. Keza kendisi de alkol, sigara, giyim kuşam gibi zaruri olmayan ihtiyaçlarda sürekli olarak bulunmazdı.

İddia eden iddiasını ispatla mükelleftir, davacının kayınpederiyle birlikte yaşamaya rıza gösterdiği hususu TANIK BEYANLARIYLA ispat edilecektir.

2-DAVACI, ÇALIŞAN BİR İNSANIN HALİNDEN ANLAMAMAKTADIR.

Somut olayda asıl belirtmek istediğimiz husus DAVACININ, MÜVEKKİLİ İŞYERİNDE İKEN TELEFONU AÇANA KADAR ARAMASI VE WHATSAPPTAN MÜVEKKİLE SÜREKLİ OLARAK MESAJ ATMASIDIR.

Davacı, müvekkilin işten izin alamamasını hiçbir zaman anlayışla karşılamamıştır ve müvekkile mesai saatleri içerisinde ''Şimdi gel Veli!'' şeklinde mesaj atmıştır.

Çalışma hayatının koşullarını bilen birinin İŞTEN KEYFİ OLARAK izin alınamayacağını da bilmesi gerekmektedir.

Müvekkil davacıya defalarca ''Ben iş yerinde telefonla konuşursam affım olmaz'' şeklinde beyanda bulunmasına rağmen davacı müvekkile ''Aç şu telefonu, şu telefonu aç, oraya gelirim seni dükkanda rezil ederim, LAN açsana şu telefonu, ben de senin meraklın değilim'' şeklinde çirkin söylemlerde bulunan mesajlar atmıştır. İLGİLİ MESAJ KAYITLARI SAYIN MAHKEMENİZE SUNULACAKTIR.

Davacı, evin ekonomisine hiçbir katkıda bulunmamıştır. Ayrıca davacı iş aramaya birkaç kez tenezzül etmiş olup, iş bulamayınca ise bu durumu hiç umursamamış ve tamamen göz ardı etmiştir. 

Yine iş aramayan ve iş arasa da bulamayan davacı tüm bunlara rağmen müvekkili sürekli küçümsemiştir ve müvekkilin geliriyle alay etmiştir. Davacı, müvekkilin ailesine sürekli olarak ''O da erkek mi! Onun aldığı maaş ne ki!'' şeklinde gurur ve onur incitici sözler sarf etmiştir.

Yine davacı müvekkile ''Seninle evleneceğime başkasıyla evlenseydim bana daha çok altın takardı'' şeklinde küçümseyici sözler sarf etmiştir. Müvekkile zengin olmadığı için kendisini eksik hissettirmiş ve müvekkilin psikolojisini bozmuştur. Oysaki müvekkil davacıya en baştan itibaren gerek geliri gerek diğer konular hakkında her zaman dürüst ve doğru yaklaşmış ve hiçbir hususu saklamamıştır. Kaldı ki ekmeğini taştan çıkaran müvekkilin saklamasını gerektirecek bir çekincesi de yoktur.

Davacı müvekkile sürekli olarak ''Sen bana istediğim hayatı yaşatamıyorsun, başka biriyle evlenseydim bana her şeyi alırdı, senle evlendiğime çok pişmanım, senden nefret ediyorum, senden iğreniyorum'' şeklinde çirkin sözler sarf etmiştir. Kendisi ikinci el telefon kullanırken eşine sıfır telefon alan müvekkilim bu sözleri hak etmemiştir. Müvekkilim varını yoğunu davacının ayakları altına sermiş ama yine de davacının gözünde bir değeri olmamıştır.

Ayrıca davacının süt sağıp yağ yaparak evin gelirine katkıda bulunduğu iddiası da asılsızdır. Davacı ayda yılda bir süt sağıp yağ yapmıştır, oradan aldığı parayı da her zamanki gibi kendi ailesine göndermiştir.

Evlilik yemini nedir? Sadece iyi gün yemini midir?

Davacı, müvekkile sadece maaşı yattığı zaman iyi davranmıştır. Ne zaman müvekkil maddi olarak sıkıntı çekse davacı, müvekkile sırtını dönmüş, tartışma çıkmasına sebebiyet vermiş, müvekkili küçümsemiş; adeta müvekkilin psikolojisini bozmuştur.

3-DAVACININ OLAĞAN DIŞI LÜKS İHTİYAÇLARI OLMUŞTUR.

Davacı, evlenme tekliflerinin zaten yüksek oranlarda yapıldığını ve YAT KİRALAMANIN ÇOK OLAĞAN bir durum olduğunu iddia etmiştir.

Altını çizerek belirtmek isteriz ki; bir günlük yat kiralama bedeli ortalama 27.669,67 DOLARDIR. 

Derin dondurucu hususunda ise kastettiğimiz husus; davacının incir çekirdeğini dahi doldurmayan sebeplerden ötürü tartışma çıkardığıdır. Davacı, evin ekonomisini düşünen bir kişi olsaydı kendi ailesinin geçimini dahi müvekkile yüklemezdi.

4-DAVACI, KENDİ AİLESİNİN İHTİYAÇLARINI MÜVEKKİLE YÜKLEMİŞTİR.

Tarafların evlendikten sonra davacının babasının maaş kartını aldığı iddiası asılsız ve mesnetsizdir. İddia eden iddiasını ispatla mükelleftir. Madem davacı babasının maaş kartını aldığını ve köye gelirken köyden giderilemeyen ihtiyaçlarını kızları köye gelirken aldığını iddia etmiştir, bu hususu ispat etmek zorundadır. Bu yüzden davacının babasına ait hesap ve kredi kartı hareketlerinin celbini talep ederiz. Hesap hareketleri ve kredi kartı ekstresi incelendiği zaman da davacının ailesinin ihtiyaçlarının davacının babasının kartından değil de bizzat müvekkilin maaş kartından alındığı görülecektir.

Keza yine müvekkilin maaş kartının hesap hareketlerinin de incelenmesini talep ederiz. Hesap ekstresi incelendiği zaman davacının ailesinin tüm ihtiyaçlarını müvekkile karşılattırdığı görülecektir.

Eli ayağı tutan, sağlığı yerinde olan insanların ihtiyaçlarını neden müvekkil ödemek zorundadır? Müvekkile bir kişiyle değil de bir orduyla evlenmiş gibi muamele edilmiştir. Hem davacı hem davacının ailesi müvekkili adeta sömürmüştür.

Tüm bunların dışında varsayımsal olarak farz edelim ki davacının babası maaş kartını müvekkile verdi. Neden bir köle gibi evin alışverişi müvekkil yapmak zorundadır? Sağlığı yerinde olan insanlar neden alışverişe kendileri gitmemektedir? Bir evin ihtiyacı bitmemektedir. Bir evin alışverişi için haftada en az bir gün markete gidilmesi gerekmektedir. Yeni evli çiftler baş başa vakit geçirmesi gerekirken davacının anne ve babası neden davacıyı ve müvekkili böyle bir yükümlülük altına sokmuştur?

Kısaca; müvekkilin hesap hareketleri incelendiği zaman tüm giderlerin müvekkile yükletildiği görülecektir. 

Sayın Mahkemenize müvekkilin ailesi yapılan harcamalar ile ilgili bütün dekontlar sunulacaktır. Davacı, yargılama içerisinde haksız menfaat sağlamak amacıyla erkek kardeşine para gönderilmediğini ve icra dosyasının kapatılması masrafının müvekkil tarafından karşılanmadığı iddia etmiştir.

Davacı, müvekkili ailesine maddi ve manevi anlamda hizmet etmek zorunda olan bir köle gibi görmüştür. Müvekkil ne yazık ki davacının elinde bir kukla bir piyon olmuştur.

Yine müvekkilin, kendi babasının sırf evlilik birliği devam etsin diye oğlunun ağzının tadı bozulmasın diye gelininin gönlü olsun diye yaptığı tüm yardımlara rağmen geçim sıkıntısı içerisinde olmasının tek sebebi de bir değil iki hatta üç aileyi geçindirmek zorunda kalmış olmasıdır.

5-MÜVEKKİLİN MAAŞ KARTI, DAVACI TARAFINDAN ALINMIŞTIR.

Davacı, köy yerinde bir tane market ya da bakkal olduğunu iddia etmiştir. Davacı tarafın 2022 yılından bihaber olduğunu düşünmekteyiz. Teknolojinin bu denli geliştiği bir dönemde internetten alışverişin yapılabildiği bir dönemde tek harcama marketten mi yapılabilmektedir?

Ayrıca davacının beyanları kendi içerisinde çelişmektedir. Davacı HEM AİLESİNİN YANINA GİDERKEN AİLESİNİN KÖYDEN GİDEREMEDİKLERİ İHTİYAÇLARINI ALDIĞINI BEYAN ETMİŞ HEM DE KÖY YERİNDE NEYİ NEREDEN NASIL ALAYIM DEMİŞTİR! MADEM ALIŞVERİŞ YAPAMAYAN SÖZDE MAĞDUR BİR KADIN VAR, AİLESİNİN İHTİYAÇLARINI ALIRKEN ALIŞVERİŞ NASIL YAPILABİLİYOR? BU HUSUSU SAYIN MAHKEMENİZİN TAKDİRİNE BIRAKIYORUM.

Müvekkilin, maaş kartı elinden alınmış ve evin reisi sanki kadınmış gibi müvekkile hesap sorulmuştur. Kısaca davacı, ilişkideki rolleri değiştirmiştir. Müvekkilin kendi alın teriyle kazandığı paranın hesabını bile müvekkile sormuştur. 

Ayrıca davacı, telefonuna mobil bankacılık yüklemiş ve yapılan tüm harcamaları harfi harfine, kuruşu kuruşuna internet bankacılığından takip etmiştir. Davacı, müvekkilin eline tıpkı bir çocuğa harçlık verir gibi harçlık vermiştir ve bunun bile hesabını sormuştur.

Açıklanan nedenlerden ötürü, müvekkil sadece sömürülmeye maruz kalmamış üstelik ekonomik şiddete de maruz bırakılmıştır.

6-EV EŞYALARININ TAMAMI MÜVEKKİL VE MÜVEKKİLİN AİLESİ, AKRABALARI TARAFINDAN ALINMIŞTIR.

Davacının kayınbabasının evinde yaşamış olması, yeni eşya alınmadığı anlamına gelmemektedir. Zira hiçbir şeyden memnun olmayan davacı evlenirken de tabi ki evi baştan dizdirmiş ve yeni eşyalar aldırmıştır.

Bu durum şüpheye yer bırakmayacak şekilde açıktır. Zira müvekkilin yaptığı harcamaların, müvekkilin ailesinin ve akrabalarının yaptığı harcamaların dekontları Sayın Mahkemenize delil olarak sunulacaktır.

Yine davacının ailesi, kızları evlenirken ellerini cebine atmamışlardır. Küçük de olsa bir hediye dahi almadıkları gibi hiçbir şeyden de memnun olmamışlardır. Davacının ailesi, eski taşra kültürü zihniyetinde sırf kız verdikleri için başlık parası isteyebilmeyi bile kendilerinde hak görmüşlerdir.

Davacı, gelin olarak giderken çeyiz eşyası almamıştır. Çeyiz eşyaları tıpkı diğer eşyalarda olduğu gibi yine müvekkilin ailesi ve akrabaları tarafından alınmıştır. Ortada davacıya ait bir çeyiz eşyası olmadığı için çeyiz eşyalarının iadesi için dava açma hakkını saklı tutmak da tarafımızı güldürmüştür.

Ayrıca ikinci el çeyiz eşyalarının dahi hesabını yapan davacının maddiyata ne kadar düşkün bir kişilik olduğu, müvekkilin bu evlilik birliği içerisinde yaşadığı sıkıntıları göstermektedir. İkinci el çeyiz eşyalarının bedelinin ne kadar olacağı hususunu Sayın Mahkemenizin takdirine bırakıyoruz.

Yine davacı neden sadece çeyiz eşyalarının iadesi için dava açma hakkını saklı tutmuştur? Zımni şekilde de olsa zaten evden alabileceği hiçbir şey olmadığı kendisi de bilmektedir. Çünkü zaten her şeyi müvekkilin ailesi almıştır. Davacı da bu yüzden SADECE VE SADECE ÇEYİZ EŞYALARININ İADESİ için dava açma hakkını saklı tutmuştur.

7-MÜVEKKİL TARAFINDAN DAVACIYA BÜTÜN ÖZEL GÜNLERDE HEDİYE ALINMIŞTIR.

Müvekkilin erkeklik gururunu inciten davacıdır. Kocasını, eski erkek arkadaşlarıyla kıyaslayan davacıdır. Aile tarafından kocasıyla dalga geçilmesine müsaade eden kişi davacıdır. Kocasına ağza alınmayacak her türlü hakareti eden davacıdır. Kocasına ekonomik, cinsel, fiziksel, psikolojik şiddet uygulayan davacıdır. Kocasını maddi olarak sömüren davacıdır. Her tartışmada boşanmayı ve ayrılığı dile getiren davacıdır. Eşinin epilepsi hastalığıyla sanki bu hastalığı kendisi istemiş gibi dalga geçilmesine sebep olan davacıdır. Müvekkili, her türlü sosyal ortamdan soyutlayan davacıdır. Müvekkilin geliriyle alay edip de gururunu inciten yine ve yine davacıdır!

Müvekkilin bu hazin evlilikte başına gelenler pişmiş tavuğun bile başına gelmemiştir...

Yine de müvekkil yıllardır büyük bir olgunluk göstermiş ve en kırgın, en üzgün anında bile davacıya bütün yaptıklarına rağmen hediyeler almıştır.

Ancak davacı kadın, ben ona istediğimi yaparım ama o beni yine de şımartır zihniyet yapısında hareket ederek davacının adeta tepesine çıkmıştır.

8-DAVACI, EVLİ BİR BİREY OLDUĞUNUN BİLİNCİNE VARAMAMIŞ VE HER ZAMAN KENDİ AİLESİNİ ÖN PLANDA TUTMUŞTUR.

Davacı, kendi ailesinin arabasının olmamasından mütevellit evlerine gelemediğini iddia etmiştir. Ancak tarafımızca zaten MÜVEKKİLE BİR ŞOFÖR MUAMELESİ yapıldığı ve müvekkilin sürekli olarak davacının ailesini getirip götürdüğü söylenmiştir. Müvekkil, evlilik birliği içerisinde ya davacıyı ailesinin yanına götürmüş ya da davacının ailesini kendi evlerine getirmiştir. Sanki müvekkil bağlı çalışmayan, her istediğinde işten izin alabilen bir kişidir(!)

Davacı, kendi ailesinin yanına gitmesinin insiyatifinde olduğunu beyan etmiştir. Ancak evlilik hecelediğimiz zaman da göreceğimiz üzere (EV-Lİ-LİK) ayrı bir evden ve ayrı bir yuvadan bahsetmekteyiz. Müvekkil, hiçbir zaman sırf evlendi diye davacının kendi ailesinden kopmasını istememiştir. Ancak evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri ihlal edecek düzeyde ve müvekkile ilgi ve alaka göstermeyecek düzeyde davacının kendi ailesinin yanına bu denli sık sık gidip gelmesinin ne kadar doğru olduğu hususunu Sayın Mahkemenizin takdirine bırakıyorum.

Davacı, müvekkilin ailesinin müşterek konuta gelmesine izin vermezken kendi ailesinin sürekli olarak gidip gelmesini arzu etmiş ve onları her daim en iyi şekilde ağırlamıştır. Buna rağmen müvekkilin akrabalarını evine misafir olarak kabul etmediği gibi müvekkilin kendi akrabalarıyla, kendi arkadaşlarıyla görüşmesine müsaade etmemiştir.

Davacının sosyal medyada müvekkilin annesinin fotoğrafıyla kendi annesinin fotoğrafını kolaj yapıp paylaşmış olması, davacının müvekkilin annesine saygı duyduğunu tek başına göstermek için yeterli bir delil değildir. Zira davacı, sosyal medyada şov içerikli paylaşımlar yapan biridir. Bu fotoğrafı da paylaşmış olması yine basit bir şovdan ibarettir. Kaldı ki sosyal medyada fotoğraf paylaşma eylemi sadece ve sadece beş dakika sürmektedir. Müvekkilin rahmetli annesi için davacı beş dakikasını ayırdı diye müvekkil davacıya minnet duymak zorunda mıdır?

9-DAVACI, MÜVEKKİLİ SÜREKLİ OLARAK ESKİ ERKEK ARKADAŞLARIYLA KIYASLAMIŞTIR.

Davacı, Huawei telefon kullanmaktadır. Bu telefon da davacıya müvekkil tarafından hediye edilmiştir. Davacının kullandığı telefon, tek parmak izine müsaade etmektedir ki o da zaten davacının kendi parmak izidir. Davacı telefonun ekran kilidini her açmak istediğinde müvekkilin işten gelmesini mi beklemiştir? Davacı yine asılsız ve mesnetsiz iddialarda bulunmakta olup, müvekkili Sayın Mahkemeniz önünde sorunlu biri göstermeye çalışırken, kendisini ise şirin göstermeye çalışmaktadır.

Davacının hiçbir zaman eski erkek arkadaşının olmadığı iddiası hayal ürünüdür. Davacının müvekkilden önce birçok kez erkek arkadaşı olmuştur ve müvekkil evlilik birliği içerisinde ne yazık ki hepsiyle kıyaslanmak zorunda kalmıştır.

Davacı, birine nispet yapmak için başka biriyle evlenebilmenin mümkün olmadığını iddia etmişse de tarafımızca bu husus gerçek hayatta maalesef ki sık sık görülmektedir. Özellikle de uzun süreli ilişki biten kişiler kısa sürede tanıma ve sevme fırsatı bulmadan başka biriyle evlenebilmektedir. Bu husus sosyal medyada halk tarafından tartışılmıştır. 

Müvekkilin ailesi, davacıyı hiçbir zaman başka birileriyle kıyas etmemiştir. Davacının beyanları hayal ürünüdür.

10-DAVACI HEM MÜVEKKİLDEN GİZLİ DOĞUM KONTROL HAPLARI KULLANMIŞ HEM DE ÇOCUK OLMUYOR DİYEREK MÜVEKKİLİ SUÇLAMIŞTIR.

Davacı, hiçbir zaman doğum kontrol hapı kullanmadığını iddia etmişse de bu husus yalan beyandan ibarettir. Doğum kontrol hapı REÇETESİZ de alınabilen bir haptır. Davacının, sağlık kayıtlarında doğum kontrol hapına yönelik bir kayıt çıkmasa dahi bu durum davacının doğum kontrol hapı kullanmadığı anlamına gelmemektedir. Davacı, doğum kontrol hapı kullandığı müvekkile bizzat kendisi beyan etmiştir. 

Doğum kontrol hapı hem reçeteli hem reçetesiz olarak alınabilmektedir. Ancak bu hapın maliyeti zaten oldukça düşüktür. Reçeteli fiyatıyla reçetesiz fiyatı arasında çok çok cüzi bir fark bulunmaktadır.

Davacı, çoğu hususta olduğu gibi bu konuda da müvekkilin adeta aklıyla oynamıştır. Hem doğum kontrol hapları kullanmış hem de müvekkilin erkekliğiyle alay ederek ''Sen bana bir çocuk bile veremiyorsun'' şeklinde beyanda bulunmuştur.

Davacının e-nabız sisteminde doğum kontrol hapının görünmemesi davacının bu hapı kullanmadığı anlamına gelmemektedir. Reel yaşantıda çoğu kadın doğum kontrol hapını reçetesiz şekilde almaktadır ve bu sebepten mütevellit sistemde de görünmemektedir.

EPİLEPSİ HASTALIĞI, ÇOCUK SAHİBİ OLMAYA ENGEL OLABİLECEK BİR HASTALIK DEĞİLDİR. BU HUSUS TIPTA BİZZAT İSPATLANMIŞTIR. DOLAYISIYLA DAVACININ YALAN BEYANDA BULUNDUĞU AŞİKAR ŞEKİLDE ANLAŞILMIŞTIR.

Davacı ile müvekkilin çocuk sahibi olamamalarının nedeni davacının kilolu olması ve doğum kontrol hapı kullanmasıdır. Bu tespit alanında uzman doktor tarafından hem davacıya hem müvekkile bizzat söylenmiştir. Müvekkil de bunu duyduğunda şok olmuş, sözde çocuk sahibi olmak isteyen davacının neden doğum kontrol hapı kullandığı anlayamamıştır.

Müvekkilin epilepsi(sara) hastalığı taraflar evlenmeden önce de hem davacıya hem davacının ailesine söylenmiştir. Sadece varsayımsal olarak müvekkil epilepsi hastalığı davacıdan gizlemiş olsa bile epilepsi hastalığı sanıldığı kadar önem arz eden ve kişinin evlenmesine engel olacak bir hastalık değildir. Epilepsi hastaları, engelli statüsüne girmemektedirler. Kaldı ki müvekkilin hastalığı ileri boyutta değildir, müvekkilin bu hastalıktan ötürü sadece ateşi çıkmaktadır.

Evlenecek kişi, evlilik hayatı etkileyecek, eş ve çocukların haklarını ifa etmesini etkileyecek veya kendinden soğutacak ve uzaklaştıracak her türlü kusuru nişanlısına söylemekle yükümlüdür. Müvekkil, bahsettiğimiz bilinçte bir insan olduğundan hastalığını nişanlılık aşamasında herkese söylemiştir. Ama maalesef ki davacı da davacının ailesi de bu hastalığı müvekkile ve ailesine karşı insafsızca kullanmışlardır. Hastalık Allah'tan gelmektedir. Kimse bir hastalığa sahip olmayı kendisi istememektedir. 

Evlenirken nikah akdinde ne denilmektedir?

İyi günde, kötü günde, hastalıkta, sağlıkta…. Davacı, bu sözü sadece ağzıyla söylemiş ancak gerçek hayata bu sözü uyarlayamamıştır.

Davacının asıl kaygısı müvekkilin hastalığı değildir. Davacı ''Kadının güzeli, erkeğin zengini makbuldür'' zihniyet yapısında olmuştur.

Davacı, benmerkezciliğini feda edememiştir. Sağlıklı bir evlilik için ruhların olgunlaşması gerekmektedir. Evlilik kurumu için bir denge gerekmektedir. Ancak denge halinden çıkılıp da bir kişi, tek bir tarafın isteklerine, arzularına ve egosuna hizmet etmeye yönelmişse evlilik kurumu zarar görmeye başlar. Dengenin sağlanamadığı hiçbir ilişki sürdürülebilir olamaz.

Davacı, küçük sorunları çözmek yerine boşanmaya sempati duymuş ve her fırsatta boşanmayı, ayrılığı dile getirmiştir.

Davacı, kırsal yaşam düzenine alışmış bu yüzden kent hayatı kendisine asimetrik ve bulanık gelmiştir. Davacı kadına, kırsalda bir elbise dikilmiştir. Kent hayatına giren davacıya o elbise artık sığmaz hale gelmiş; elbisenin kolları, omuzları olmamış ve elbise artık yırtılmıştır.

11-EVLİLİK NEDEN KUTSAL MÜESSESE KUTSALLIĞINI BU KADAR KOLAY MI YİTİRDİ?

Evlilik kutsal bir müessesedir ve bir krizle batıvermez. Müvekkil, nikahta keramet aramış ancak davacının tutum ve davranışları yüzünden aradığını bulamamıştır. Davacının aklına evlilik denildiği zaman lüks düğün, pırlanta gelmektedir. Oysaki evlilik bunlardan ibaret değildir. Kimse ilgi odağı olma peşine düşmemelidir.

EVLİLİK ALLANIP PULLANIP HAVA BASMAK MIDIR?

EVLİLİK İKİ ÇİFTE TELLİDE GÖBEK ATMAK MIDIR?

EVLİLİK AYAKKABININ ALTINA İSİM YAZMAK MIDIR?

EVLİLİK INSTAGRAMA VIDEOLAR ATMAK MIDIR?

EVLİLİK DÜĞÜNDE TAKMA KİRPİKLER TAKMAK MIDIR?

SANKİ SİMSTE YAŞIYORUZ…

PEKİ FİNANSAL KONULAR?

Kocaları yarıştırmak mıdır evlilik?

Akşam eve çiçekle gelsin, marka kıyafetler alsın, lüks tatillere götürsün, pırlantalar hediye etsin. Erkeğe bu misyon neden yüklenir?

Evlilikte parmak şıtlatmakla sofra kurulmamaktadır. Çamaşırlar kendi kendilerini ütüleyip asmamaktadır. Ev kirlense de kendi kendine temizlenmemektedir. Elini hiçbir işe sürmeyen birey kendisini çağdaş olarak adlandırmamalıdır.

Kısacası davacı, maalesef biz olma tutkusu yerine BEN olma tutkusuna boyun eğmiştir.

12-MÜVEKKİLİN SÜREKLİ OLARAK ALKOL KULLANDIĞI HUSUSU YALAN BİR BEYANDAN İBARETTİR.

Davacı kadın, müvekkil eve gelmeden önce müvekkile ''volim'' adı verilen alkol almasını emretmiştir. Davacı kadın, hiçbir şeyden meyveli alkol kadar zevk almamaktadır. Buna rağmen alkol hususunu müvekkile kusur olarak izafe etmeye çalışmaktadır.

Alkol kullanan kişi, müvekkil değil davacıdır. Müvekkil, davacının yoğun ısrarı üzerine eve alkol almak zorunda kalmıştır.

Keza alkol kullanmak, kusur kabul edilmemektedir. Ancak alkol kullandıktan sonra müvekkile hakaret eden davacı kadının eylemi tam olarak kusur sayılmalıdır.

Davacı, müvekkile ''Aşko akşama içek'' şeklinde mesaj göndermiştir. Bu mesajdan da alkol kullandığı açıkça anlaşılacaktır. Mesaj kaydı ektedir.

13-DAVACININ HAKARET İÇERİKLİ BİRÇOK MESAJI BULUNMAKTAYKEN DAVACININ BU HUSUSU ISRARLA İNKAR ETMESİ YARGILAMA İÇERİSİNDE HAKSIZ MENFAAT SAĞLAMAKTIR.

Öncelikle davacının hakaret içerikli mesaj kayıtlarını Sayın Mahkemenize delil olarak sunacağımızı bildiririz. Bu hususta dinlenecek tanıklarımız da bulunmaktadır.

Davacı, hakaret içerikli mesajları SANKİ KENDİSİ GÖNDERMEMİŞ gibi müvekkilin kendi telefonunu alıp kendi kendine mesaj gönderdiğini iddia etmiştir ancak aklı salim bir kişinin buna inanabilmesi mümkün değildir. Mesaj saatlerine bakıldığı zaman müvekkilin o saatte İŞ YERİNDE olduğu görülecektir. Davacı, müvekkile hakaret içerikli mesajlar gönderirken müvekkilin iş yerinde olduğuna ilişkin kamera kayıtları da gerektiği takdirde müvekkilin iş yerinden istenecektir.

Davacı, müvekkile ''Aç şu telefonu aç, telefonu aç oraya gelirim seni rezil ederim, yine hangi orospu sana kuyruk salladı, piiiiiiiiiç', kalk lan GAVAT' şeklinde bir kadının ağzına yakışmayacak sözler içeren mesajlar göndermiştir. Hakaret bu değilse tam olarak nedir? Mesaj kayıtları ektedir.

Yine davacının kardeşi Gamze, müvekkile ''Bacımın hakkına düşeni zerresine kadar alırız, istediğin kadar sakla, afedersin de SİKE SİKE vercen'' şeklinde mesaj göndermiştir. Davacının ve ailesinin nasıl bir ortamda yetiştiğini Sayın Mahkemenizin takdirine bırakıyoruz. Üstelik maalesef ki bu denli ağır hakaretleri eden kişilerin cinsiyetleri KADIN.

14-DAVACI, MÜVEKKİLE FİZİKSEL ŞİDDET UYGULAMIŞTIR.

Müvekkilin fiziksel şiddete maruz kaldığına ilişkin birçok fotoğraf bulunmaktadır. Müvekkilin boynunca davacının uzun tırnaklarıyla çizdiği derin yara izleri bulunmaktadır. Fotoğraf ek olarak sunulacaktır.

Yine davacının, müvekkili demir soba borusuyla darp ettiğine ilişkin fotoğraflar da sunulacaktır.

Davacı, müvekkile ''Veli sana bir şey diycem ben özür dilerim HANİ O GÜN SANA VURDUM YA'' şeklinde mesaj göndermiştir. Davacı bu mesajında zaten müvekkili darp ettiğini ikrar etmiştir. Davacı, yargılama aşamasında bu kadar delili olan bir olayı nasıl inkar edebilmektedir? Mesaj kaydı ektedir.

Müvekkilin DARP RAPORU da delil olarak sunulacaktır.

Müvekkilin fiziksel şiddet gördüğü hususu tanık beyanlarıyla da ispat edilecektir.

Tüm bunların aksine müvekkil, davacıya rahmetli annesinden almış olduğu üstün terbiyeden ötürü bir fiske bile vurmamıştır.

15-ZİYNETLER, DAVACI TARAFINDAN GÖTÜRÜLMÜŞTÜR. BUNA RAĞMEN GÖTÜRÜLMEMİŞ GİBİ YARGILAMA AŞAMASINDA TALEP EDİLMEKTEDİR.

Davacının annesi, müvekkilin babasını aramış ve ''Pezevenklik etmeyin, benim kızımı getirin!'' demiştir. Sonrasında ise ''Senle artık düşmanız'' demiştir. Bunun üzerine de müvekkilin babası, müvekkilin eniştesi Ali ................'ı aramış ve davacının annesinin beyanlarını iletmiştir. Ali................ da gelerek, davacı kadını ailesinin yanına götürmüştür.

Ali ............., Sayın Mahkemeniz huzurunda olayı açıkça anlatacak ve müvekkil lehine müvekkilin mağdur olduğunu bildiği için tanıklık edecektir.

Davacı kadının annesi ''Kızımı getirin'' dedikten sonra müvekkilin davacıyı zorla evde tutabilmesi mümkün müdür? Müvekkil, gitmeye kararlı olan davacıya saygı duymuş ve davacıyı evde zorla alıkoymamıştır.

Davacı kadın, annesinin emri üzerine öğle saatlerinde evi TERK etmiştir. Evi terk etmeden önce de bütün ziynet eşyalarını yanına almıştır. Dolayısıyla ziynetlerin, müvekkilde olduğu hususu asılsız ve mesnetsizdir.

EVİ TERK EDEN KADININ, ZİYNET EŞYALARI YANINDA GÖTÜRDÜĞÜ KABUL EDİLMEKTEDİR.

SONUÇ VE TALEP : Yukarıda arz ve izah olunan nedenlerle;

Davacının açmış olduğu davanın reddine, karşı davamızın kabulüne,

Davacının tüm taleplerinin reddine,

Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine,

Kişilik hakları saldırıya uğrayan müvekkilim lehine 300.000,00 TL maddi, 300.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini Sayın Mahkemenizden arz ve talep ederiz. 25.10.2022

DAVALI VEKİLİ

AVUKAT GİZEM GÜL UZUN

AVUKAT GİZEM GÜL UZUN