BANKA VE KREDİ KARTININ KÖTÜYE KULLANILMASI SUÇU İSTİNAF DİLEKÇESİ
-
ERZURUM BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİNE
Gönderilmek Üzere
PATNOS 1. ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE
DOSYA NO : 2022/*** Esas
DURUŞMA TARİHİ: 02/06/2023
DAVACI : K.H.
KATILAN :
İSTİNAF BAŞVURUSU YAPAN
SANIK :
MÜDAFİ : AVUKAT GİZEM GÜL UZUN
SANIK :
SUÇ : Banka veya Kredi Kartlarının kötüye kullanılması suçu (TCK 245/1)
SUÇ TARİHİ : 06/05/2017
KONU : İstinaf başvurumuzun kabulüne karar verilerek; hükmün bozulması, dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesi; hükmün bozulması yerine davanın Bölge Adliye Mahkemesi’nde yeniden görülmesine karar verilirse, ilk derece mahkemesinin hükmünün KALDIRILMASI ve duruşmalı yapılacak istinaf incelemesi neticesinde YENİDEN HÜKÜM KURULARAK müvekkil hakkında beraat kararı verilmesi talebidir.
OLAY
Sanık Emre ***** ve müvekkil Berat ***** aynı yerde yaşadıklarından dolayı arkadaş ortamları vasıtasıyla birbirleriyle tanışmışlardır. Müvekkil, sanık Emre ***** sık sık vakit geçirmeye başlamıştır. Emre *****, müvekkil ile arkadaşlık yaptığı sırada müvekkile karşı çok bonkör olmuştur ve kendisinin maddi durumunun çok iyi olduğunu söylemiştir. Müvekkil, sanık Emre'nin Almanya'da doğup büyüdüğü ve orada tanıdıkları olduğu için onlardan da maddi olarak destek aldığını düşünmüştür. Emre, zaman zaman müvekkile hediyelerde aldırmıştır. Dava konusu olan olay tarihinde müvekkil, Emre ******'ın evine gitmiştir. Emre evli olduğu ve evliliğinden de bir tane çocuğu olduğu için müvekkil sık sık ziyarete gitmektedir. Müvekkil, Emre'nin evindeyken; Emre'nin sürekli internetten alış veriş yaptığına şahit olmuştur. Olay günü de Emre, internet üzerinden kıyafet vb. ürünler sipariş etmiş hatta ve hatta müvekkile "gel sana da bir kıyak yapayım sana da bir şeyler söyleyelim hediye olsun." demiştir. Müvekkilde bu hususu kabul etmiş ve sanık Emre Duran müvekkile de bir kaç parça kıyafet satın almıştır. Sanık Emre ****** bu işlemleri yaparken kendi kredi kartından işlem yapıyor gibi rahatlıkla yapmıştır. Bu sebeple müvekkil, Emre ********'ın çalıntı kredi kartıyla işlem yaptığından hiç şüphelenmemiştir. Keza şahıs evli ve bir çocuk babası olduğundan dolayı da suç unsuru taşıyacak işler içerisine gireceğini düşünmemiştir. Daha sonrasında müvekkil, sanık Emre **********'ın kullanmış olduğu kredi kartların başkasına ait olduğunu öğrenmiş ve sanık Emre ******** tarafından iftiraya uğramış ve üzerine haksız bir suç isnat edilmiştir.
Müvekkil hakkında yapılan kovuşturma neticesinde Patnos 1. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından aşağıdaki karar verilmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Gerekçesi Açıklanacağı Üzere :
1-Sanıklar Berat **** ve Emre *******'ın katılana karşı üzerine atılı bulunan başkasına ait banka veya kredi kartının izinsiz kullanılması suretiyle yarar sağlama suçunu işlediği anlaşılmakla, eylemine uyan 5237 sayılı yasanın 37/1 delaletiyle 245/1.maddesi uyarınca, kusurunun ağırlığı, suç konusunun önem ve değeri nazara alınarak, olayın oluş şekline göre alt sınırdan uzaklaşmayı gerektirir bir neden olmadığından ayrı ayrı 3 YIL HAPİS VE 5 GÜN ADLİ PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILMALARINA,
Sanıkların aynı eylemi aynı şikayetçiye yönelik değişik zamanlarda birden fazla işlediği anlaşıldığından TCK nun 43/1 maddesi gereğince 1/4 oranında artırılarak sanıkların ayrı ayrı 3 YIL 9 AY HAPİS VE 6 GÜN ADLİ PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILMALARINA,
Sanıkların cezanın geleceği üzerindeki olası etkileri lehine değerlendirilerek TCK'nın 62/1.maddesi gereğince cezaları takdiren 1/6 oranında indirilerek ayrı ayrı 3 YIL 1 AY 15 GÜN HAPİS VE 5 GÜN ADLİ PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILMALARINA,
Sanıkların mahkum olduğu adli para cezası TCK'nın 52/2.maddesi gereğince bir gün karşılığı 20,00 TL olmak üzere paraya çevrilerek neticeten ayrı ayrı 3 YIL 1 AY 15 GÜN HAPİS VE 100,00 TL ADLİ PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILMALARINA, adli para cezasının miktarı dikkate alınarak taksitlendirilmesine yer olmadığına,
Sanıklara tayin olunan bu cezasından başkaca kanuni, takdiri indirim ya da artırım yapılmasına yer olmadığında,
Müvekkil sanık hakkında verilen kararda herhangi bir somut delile dayanılmamış yalnızca somut olayın diğer sanığı olan Emre ******'ın beyanları göz önünde bulundurularak müvekkil cezalandırılmıştır. Soruşturma aşamasında gerekli olan deliller elde edilmemiş, müvekkil yalnızca sözlü bir beyana dayandırılarak cezalandırılmıştır. Aşağıda açıklayacağımız diğer nedenlerde göz önünde bulundurularak müvekkile verilen hükmün bozulması gerekmektedir. Şöyle ki:
AÇIKLAMALARIMIZ
1- SOMUT OLAYDA YAPILAN SORUŞTURMADA SUÇ VASFINDA HATAYA DÜŞÜLMÜŞ VE BUNUN NEDENİYLE SUÇUN SORUŞTURMASINDA GEREKEN DELİLLERİN CELBİ SAĞLANMAMIŞTIR.
Huzurdaki olaya ilişkin ilk iddianame 02/04/2019 tarihinde 2019/*** İddianame numarasıyla Patnos Cumhuriyet Başsavcılığı'nda düzenlenmiştir. Suç, Türk Ceza Kanunu 142/2.e,37,53 şeklinde belirlenmiştir. Müvekkil, bu suçtan ötürü 4 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırılmıştır (Patnos 1. Asliye Ceza Mahkemesi, 2019/195 Esas, 2020/322 Karar Sayılı 08/07/2020 Tarihli İlamı). Müvekkilin yapmış olduğu istinaf başvurusu neticesinde Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi 2021/84 Esas, 2022/2483 Karar sayılı 19.10.2022 Tarihli ilamıyla yerel mahkemenin vermiş olduğu HÜKMÜN BOZULMASINA karar vermiştir.
Daha sonra müvekkil hakkında TCK 245/1 maddesi uyarınca iddianame düzenlenmiştir.
Banka ve kredi kartlarının kötüye kullanılması suçu uygulamada şu şekilde karşımıza çıkmaktadır: Herhangi şekilde ele geçirilen banka veya kredi kartları, sosyal medyada, yasaklı internet sitelerinde veya yine bilişim araçlarının sağladığı yarar ile kişiler arasında yayılmaktadır. Ele geçirilen kredi kartları birden fazla kişi tarafından benzer zamanlarda sürekli olarak kullanılıp, kartların bakiyesi sıfırlanmaktadır. Kişilerin ele geçirmiş olduğu kredi veya banka kartlarını hukuka aykırı bir şekilde yaylamalarının sebebi ise: Kredi ve banka kartlarının birden fazla IP adresi ile kullanılarak suçluların takibini zorlaştırmak ve suçun faili meçhul olarak kalmasını sağlamaya çalışmaktır. Keza suçun soruşturması yapılırken bilişim sistemlerinden yararlanarak ele geçirilmiş banka veya kredi kartını kullanan kişilerin ip adresleri üzerinden tespit yapılmaktadır. Yine bu kartları kullanan kişilerin yapmış olduğu alış verişlerde vermiş oldukları adresler, telefon numaraları, isim soy isim gibi unsurlar, faillerin tespitinde önemli bir rol oynamaktadır.
Somut olayımızda da banka veya kredi kartlarının nasıl ele geçirildiğine dair müvekkilin bir bilgisi yoktur. Suç konusu kredi kartlarını kullanan kişi sanık Emre *******'dır. Kartların kullanılmış olduğu IP adreslerinin tespiti yapıldığında da bu husus sarih bir şekilde belirlenecektir. Yine dava konusu kredi kartlarından yapılan harcamalarda ve verilen siparişlerde teslimat adresi olarak sanık Emre ********'ın ev adresi belirtilmiştir. Huzurdaki olayla bu hususların tespiti yapılmamıştır. Dolayısıyla müvekkil haksız bir şekilde suçun sanığı haline gelmiştir.
Zira
CMK madde 160’a göre Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir durumu öğrenir öğrenmez kamu davası açmaya yer olup olmadığına karar verebilmek üzere, hemen işin gerçeğinin araştırmaya başlar. Cumhuriyet Savcısı maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür. Cumhuriyet savcısı doğrudan doğruya veya emrindeki adli kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir; maddi gerçeğe ulaşmak için kamu görevlilerinden her türlü bilgi ve belgeyi isteyebilirler.
SOMUT OLAYDA
Herhangi bir delil olmamasına rağmen katılan adına kayıtlı halk bankası nezdinde bulunan paraf kartının kart numarası, vade tarihi, güvenlik kodunu müvekkil ve diğer sanık Emre *******'ın bir şekilde ele geçirdiği, devamında söz konusu kartın bilgileri kullanarak internet üzerinden farklı miktarlarda harcama yaptıkları şeklinde hiçbir delile dayanmayan iddialarda bulunulmuştur.
1a- Suçun unsurları ve niteliği ele alındığında, müvekkilin Banka Veya Kredi Kartlarının Kötüye Kullanılması (TCK 245/1) suçu işlenirken aynı ortamda bulunmasına rağmen suçun işlenildiğini fark edemeyeceği sarihtir.
Dilekçemizin ilk kısmında da açıkladığımız üzere müvekkil, sanık Emre ********* suçu işlerken yalnızca aynı evde bulunmuştur. Sanık Emre ******'ın yapmış olduğu işlemlerde müvekkili şüphelendirecek herhangi bir olay olmamıştır. Müvekkil, yalnızca Emre'nin evine gitmesi ve yine Emre'nin, müvekkil üzerine suç isnat etmesi sebebiyle haksız bir şekilde huzurdaki davanın tarafı olmuştur.
2- Yerel Mahkemenin Vermiş Olduğu Gerekçeli Karar Hukuka ve Anayasaya Aykırıdır.
Ceza davalarına bakan mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır (5271 sayılı CMK m.34/1). “Gerekçe” kısmında; mevcut deliller tartışılıp değerlendirildikten sonra, hükme esas alınan ve reddedilen deliller belirlenmeli, delillerle sonuç arasındaki bağ üzerinde durularak, niçin bu sonuca ulaşıldığı anlatılmak suretiyle hukuki nitelendirmeye yer verilmeli ve sonuç bölümünde açıklanan uygulamaların dayanaklarına değinilmelidir (CGK-K.2020/70).
Mahkumiyet hükmünün gerekçesinde gösterilmesi gereken noktalar ise 5271 sayılı CMK’nın 230. maddesinde yer almaktadır:
(1) Mahkumiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:
- a) İddia ve savunma, bunların dayandırıldığı ve mahkemece toplanan kanıtların neler olduğu,
- b) Kanıtların tartışılması, değerlendirilmesi ve reddedilen veya kanıtlama yönünden üstün tutulan ve kabul edilen kanıtlar ve nedenleri...
Müvekkil hakkında verilen gerekçeli kararda TCK 245/1 suçuna ilişkin delillerin gereğince araştırılıp toplanmamasına rağmen açıkça CMK M.230/1,2. fıkralarına aykırı olarak müvekkil hakkında hapis cezası verilmesine karar vermiştir.
BU HUSUSTA
Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek kararlarını gerekçeli olarak yazma yükümlülüğü mahkemelere yüklenmiştir. Anayasa’nın 36. maddesi, 141. maddesinin üçüncü fıkrası ışığında yorumlandığında adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkını da güvence altına almaktadır. Öte yandan adil yargılanma hakkı, doğası gereği gerekçeli karar hakkını da içermektedir. Bu sebeple gerekçeli karar hakkı Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının temel güvencelerinden biridir (Hilmi Kocabey ve diğerleri, B. No: 2018/27686, 17/11/2021, § 77).
YİNE YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ BU HUSUSTA
Anayasanın 141/3, CMK’nın 34 ve 230. maddelerine göre Yargıtayın gerekçe üzerinde tutarlılık denetimini yapabilmesi için, kararın dayandığı tüm verilerin, bu veriler konusunda mahkemenin ulaştığı sonuçların ve sabit görülen fiilin, iddianın, savunma ile tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin, hangi anlatımın ne gerekçeyle diğerine üstün tutulduğunun açık olarak kurulacak hükmün gerekçesine yansıtılması ve mahkemece ulaşılan kanaatin ortaya konulması gerekirken yetersiz gerekçe ile hüküm kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 9. Ceza Dairesi -Karar : 2020/453).
Anayasa’nın 141, CMK’nın 34, 230, 232 ve 289/1-g maddelerinin amir hükümleri uyarınca hakimlerin ve mahkemelerin her türlü kararının gerekçeli olarak yazılmasının zorunlu olduğu nazara alınarak, gerekçede delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin tahlil ve tartışması yapılarak, hangi kanıtla neden bu sonuca varıldığının bütün iddialar bakımından ayrı ayrı irdelenerek ortaya konması, bütün delillere itibar edilme veya edilmeme nedenlerinin vurgulanması, maddi gerçeğin tarafları inandıracak ve Yargıtay denetimine olanak verecek açıklıkta ifade edilmesi gerektiği gözetilmeden ve bu ilkelere uyulmadan yazılı biçimde yetersiz gerekçeyle...
Şeklinde açık ve net kararlar vermiştir. Müvekkil sanık hakkında verilen karar hiçbir somut delile dayandırılmamıştır. Keza bu durum gerekçeli karar verilirken hiçbir delilin hükme esas alınamamasına da sebebiyet vermiştir. Bir kişi hakkında hiçbir somut delile dayanılmadan hüküm kurulması açıkça Anayasaya ve Ceza Hukukunun temel ilkelerine aykırıdır.
3- Müvekkilin önceki ceza dosyaları sebebiyle sanık Emre *******, müvekkilin üzerine suç isnat etmekten çekinmemiştir. Ancak Sayın Mahkemenizce de bilineceği üzere; müvekkilin, daha önceden soruşturma ve kovuşturma geçirmiş olması, müvekkilin söz konusu dava üzerindeki masumiyetini etkilemeyecektir.
Sanık Emre ********, müvekkilin daha önceden geçirdiği ceza kovuşturmaları nedeniyle kötüniyetli bir senaryo planlamış ve müvekkilin üzerine suç isnat etmiştir. İşbu sebeple sanık Emre ********** hakkında suç duyurusunda bulunma hakkımızı saklı tutarız. Yapılan soruşturma neticesinde müvekkilin daha önceden benzer suçlardan ötürü hükmünün bulunması nedeniyle somut olay yeterince araştırmamıştır. Bu husus ceza hukukunun temel ilkelerine aykırıdır. Şöyle ki:
4- Hükme dayanak yapılan sanık beyanları Ceza Muhakemesinde “BELİRTİ” olarak kabul edilmektedir.
İlk derece mahkemesi hiçbir somut olguya ulaşamamasına rağmen yalnızca sanık Emre Duran'ın beyanlarını mahkumiyet kararının gerekçesi yapmıştır.
Hangi sanığın kiminle konuştuğuna dair HTS raporları şeklindeki iletişim tespit tutanaklarından elde edilen bilgiler hukuki niteliği itibariyle “belirti” olarak nitelenebilir.
Belirtilerden bir sonuca varabilmek için, belirtiler takip edilerek;
a- Maddi bir bulguya ulaşılmalıdır: Müvekkilin suçu işlediğine ilişkin, müvekkille irtibatlandırılabilecek bir maddi bulguya ulaşılamamıştır.
b- Belirtileri Destekleyecek Beyan veya Belge Delili Olmalıdır: Müvekkilin savunmasının aksini ispatlayan hiçbir belge delili yoktur.
Ceza Muhakemesinde belirtilerin yarattığı boşluklar mantıksal çıkarımlarla doldurulamaz. Boşlukların beyan veya belge delili ile tamamlanması gerekir. Aksi takdirde, somut ceza davasında da koşulları gerçekleştiği üzere “şüpheden sanık yararlanır ilkesi” gereği sanığın beraatine karar verilmesi gerekirken sanığın hapis cezasına çarptırılması hukuka aykırıdır.
Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi:
Müvekkil sanığın üzerine atılı 06.05.2017 tarihinde gerçekleştiği iddia edilen banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçunu işlediğine dair suçlamalar doğruluk payı içermemektedir. Zira daha önceden girmiş olduğu davalarda suçunu samimi olarak itiraf eden ve bundan dolayı pişmanlığını elinden geldiğince belli eden müvekkil sanığın, bu suçu da işlemiş olması halinde çekinmeksizin itiraf edeceği su götürmez bir gerçektir. Nitekim inkâr etme amacı güden bir şahsın diğer davalarında da üzerine atılı suçları zinhar kabul etmemesi, yalanlaması gerekirdi.
Kaldı ki müvekkilin üzerine atılı suçu işlediğine dair kanıtlara bakılacak olursa somut bir delil bulunmadığı gibi herhangi bir emare de bulunmamaktadır. Buna ilişkin yalnızca sanık Emre ******'ın çelişkili beyanları mevcuttur. Sanığın suçu işlediğine ilişkin algı yaratan tek husus sanığın beyanıdır. Aksi bütün deliller sanık Emre *****'ın aleyhineyken; Emre'nin yalnızca müvekkilin ismini zikretmesi nedeniyle müvekkilin sanık durumuna düşürülüp hapis cezasına çarptırılması hukuka aykırıdır.
Bilindiği üzere ceza muhakemesinde temel olan bazı ilkeler bulunmaktadır. Bu ilkelerden en önemlisi olarak gösterilebilecek olanı “Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi”dir. Buna göre; ceza muhakemesinde ispat konusunda bir husus aydınlatılmadığında sanık lehine sonuç çıkarılması ve karar verilmesi gerekir. Zira suçluluğu sabit oluncaya kadar sanık suçsuz sayılmalıdır.
Bu hususta AY. m.38/4 “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.” ve AİHS m.6/2 “Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır.” Denilmek suretiyle suçsuzluk karinesine yer verilmiştir. Huzurdaki davaya ilişkin olarak suçun müdafisi olduğumuz müvekkil sanık tarafından işlenip işlenmediği belli olmadığı ve somut bir delil bulunmadığı için müvekkil sanık hakkında işbu ilkenin uygulanması gerekmektedir.
5- Keza Kusursuz Ceza Olmaz:
Önemle belirtmekte fayda vardır ki; ceza hukukunun temel ilkelerinden olan kusursuz ceza olmaz ilkesi de göz ardı edilmemelidir. Zira ceza hukuku faili değil eylemi esas alan bir hukuk dalıdır. Failin geçmişine ya da kişisel özelliklerine göre değil, eylemine bakarak suçlu olup olmadığı saptanır. Bir kimsenin geçmişte hırsızlık suçu işlemiş olması, bundan sonra da hırsızlık suçunu işleyeceğine kanıt oluşturmaz.
Buna göre; 12.10.2016 tarihinde banka veya kredi kartlarının izinsiz kullanılması suretiyle yarar sağlama suçunu gerçekleştiren müvekkil sanığa 06.05.2017 tarihinde gerçekleştirilen banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçunun da izafe edilmesi yerinde değildir. Ceza hukuku ilkesi ile bağdaşmamaktadır.
MÜVEKKİL HUZURDAKİ DAVADA DA BİLDİKLERİNİ AÇIK VE NET BİR BİÇİMDE GEREK SORUŞTURMA GEREKSE KOVUŞTURMA AŞAMASINDA SAMİMİ BİR BİÇİMDE AÇIKLAMIŞTIR. ANCAK MÜVEKKİLİN SAMİMİ BEYANLARI KARŞISINDA, SANIK EMRE DURAN'IN ÇELİŞKİLİ VE MESNETSİZ BEYANLARI ESAS ALINMIŞ VE MÜVEKKİL HAKSIZ BİR ŞEKİLDE HUZURDAKİ DAVA SONUCUNDA HAPİS CEZASINA ÇARPTIRILMIŞTIR. İŞBU SEBEPLE MÜVEKKİLİN MADDİ VE MANEVİ OLARAK DAHA FAZLA KAYIP YAŞAMAMASI ADINA SAYIN MAHKEMENİZDEN HÜKMÜN BOZULMASINI TALEP EDERİZ.
SONUÇ ve İSTEM: Yukarıda açıklandığı üzere istinaf incelemesi neticesinde;
İstinaf başvurumuzun kabulüne,
Hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine;
Hükmün bozulması yerine, davanın Bölge Adliye Mahkemesi’nde yeniden görülmesine karar verilirse; ilk derece mahkemesinin hükmünün KALDIRILMASINI ve duruşmalı yapılacak istinaf incelemesi neticesinde YENİDEN HÜKÜM KURULARAK müvekkilin beraatine karar verilmesini talep ederiz.
06.06.2023
SANIK MÜDAFİ
- GİZEM GÜL UZUN