Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2017/16859 E., 2017/17965 K. sayılı ve 20.12.2017 tarihli kararında:
“Dairemizin yerleşik uygulamasına göre kural olarak, düğün sırasında takılan ziynet eşyaları, kim tarafından, kime takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı sayılır. Bu eşyaların iade edilmemek üzere kocaya verildiği, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup müşterek ihtiyaçlar için harcandığı hususu davalı tarafça kanıtlandığı takdirde, koca bu eşyaları iadeden kurtulur.” şeklinde bu yerleşik içtihata dair bir karar vermiştir. Düğünde takılan takılar yani ziynet eşyaları, kural olarak kadına bağışlanmış sayılır.
Bununla birlikte, son zamanlarda Yargıtay’ın bu yöndeki görüşünün, söylem itibarıyla değişim sinyalleri verdiği hususu çeşitli mecralarda konuşulmaya başlanmıştır. Bu durumun temel sebebi, aşağıda alıntıladığımız kararda ve bazı diğer kararlarda geçen "aksine bir anlaşma veya bu konuda yerel bir adet bulunmadıkça" ifadesidir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1040 E., 2020/240 K. 04.03.2020 tarihli kararında:
“Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, kadına özgü ziynet eşyası niteliğindeki bilezik eşler arasında aksine bir anlaşma veya bu konuda yerel bir âdet bulunmadıkça evlilik sırasında kim tarafından hangi eşe takılmış olursa olsun kadın eşe bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır.“ şeklinde kadına özgü ziynet eşyasının, aksine bir anlaşma veya bu konuda yerel bir adet bulunmadıkça kadın eşe bağışlanmış sayılacağına yönelik bir karar vermiştir. Yargıtay’ın vermiş olduğu karar, artık kadına özgü sayılmayan ziynet eşyalarının, erkeğe takılması halinde erkeğe verilebilmesi ihtimaline açık kapı bırakmaktadır. Aynı şekilde, aksine bir anlaşmanın mevcudiyetinin ispatı halinde de taraflar arasındaki anlaşmaya göre hüküm kurulacağı hususuna açıkça değinilmiştir. Ancak taraflar arasında bu neviden bir anlaşmanın mevcut olması hususunun ne şekilde ispat edilmesi gerekeceğine ilişkin herhangi bir açıklama yapılmamıştır.
Yargıtay'ın vermiş olduğu bu tip çelişkili ve toplum nazarında tartışmalar yaratmakta olan kararlar neticesinde hukuk dünyasında da, özellikle akademisyenler ve meslektaşlarımız arasında çok çeşitli tartışmalar ortaya çıkmıştır. Bu nedenle düğün takılarına ilişkin davaların mevcudiyeti halinde, sürecin doğru yönetilmesi adına mutlaka aile hukuku alanında çalışmalar yürüten ve boşanma davaları konusunda uzman bir avukatın profesyonel yardımlarından faydalanılmasını, dava temsil ile hukuki danışma hizmetleri temin edilmesini tavsiye etmekteyiz.
a) Genel Kural
Yukarıda açıklamış olduğumuz üzere yerleşik hale gelmiş bulunan Yargıtay içtihatlarına göre genel kural, düğünde takılmış olan para ve ziynet eşyalarının kadın eşe ait olacağı yönündedir. Bu noktada her ne kadar tanım itibariyle düğünde takılan paralar ile çeyrek altın ve tam altın gibi malvarlığı değerleri bilezik, küpe ve set gibi dar anlamda ziynet eşyalarının tanımsal çerçevesi içerisinde bulunmasalar da; Yargıtay uygulamaları açısından tüm bu malvarlığı değerlerinin kadına bağışlanmış sayılacağı kabulü çıkarılmaktadır.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi tarafından 2015/17598 E., 2016/11288 K. sayı numarası ile verilmiş olan kararda: "Yerleşmiş Yargıtay kararlarında da belirtildiği gibi, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır, ona iadesi gerekir. Ancak, ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile ziynet eşyalarının bozdurulup ev ihtiyaçları için harcandığının kanıtlanması halinde, koca ziynet eşyalarını iadeden kurtulur." ifadeleriyle, genel kuralın ziynet eşyalarının kadına ait olacağı yönünde olduğu açıkça ortaya konulmaktadır.