Ağır Ceza Temyiz Dilekçesi-Ağır Ceza Mahkemesi Temyiz

Ağır Ceza Temyiz Dilekçesi-Ağır Ceza Mahkemesi Temyiz

Ağır Ceza Temyiz Dilekçesi-Ağır Ceza Mahkemesi Temyiz


AĞIR CEZA TEMYİZ DİLEKÇESİ-AĞIR CEZA MAHKEMESİ TEMYİZAğır Ceza Temyiz Dilekçesi-Ağır Ceza Mahkemesi Temyiz

 

YARGITAY İLGİLİ CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

SUNULMAK ÜZERE

AFYONKARAHİSAR 1. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA

 

 

DURUŞMA İSTEMLİDİR

 

 

TEMYİZ İNCELENMESİ

TALEP EDİLEN MAHKEME DOSYA NO : 2020 / .... ESAS - 2021/ ... KARAR

 

TEMYİZ İNCELEMESİ

İSTEMİNDE BULUNAN SANIK : .................

 

 MÜDAFİİ : AV. Gizem Gül UZUN

 

 

KONU : Afyonkarahisar 1.Ağır Ceza Mahkemesinin yukarıda esas ve karar numarası belirtilen kararının kaldırılması ve yerel mahkeme kararının bozulmasını gerektiren hukuki sebepleri içeren DURUŞMA İSTEMLİ temyiz talebimizden ibarettir. 

 

 

AÇIKLAMALAR

 

 

Yasal süremiz içerisinde Afyonkarahisar 1.Ağır Ceza Mahkemesinim yukarıda esas ve karar numaraları yazılı usul ve yasaya aykırı kararının DURUŞMA VE BOZULMASI İSTEMLİ olarak temyizen incelemesini talep ediyoruz. 

 

Afyonkarahisar 1.Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2020/..... E.-2021/... K. sayılı kararı ile Sanık ........................'un KASTEN YARALAMA suçundan cezalandırılması gerekirken, usul ve yasaya aykırı olarak Kasten Adam Öldürmeye Teşebbüs suçundan cezalandırılması hukuka ve vicdana aykırıdır.Yerel Mahkeme, eksik inceleme , eksik delil toplama sonucunda ön yargılı olarak müvekkilim sanığın Kasten Adam Öldürmeye Teşebbüs suçundan cezalandırılmasına karar vermiştir.

Yerel mahkemece ön yargılı olarak verilen bu kararın her türlü şüpheden uzak somut delillere dayanmaması , eksik inceleme ve eksik delil toplama sebebiyle usul ve yasaya aykırı bulduğumuzdan dolayı DURUŞMA VE BOZULMASI İSTEMLİ olarak temyizen incelemesini talep ediyoruz. 

Somut olayda müvekkil hakkında yerel mahkemece Kasten Adam Öldürmeye Teşebbüs suçundan verilen mahkumiyet kararına dayanak delillerin hiçbirisi suçun ispatı için yeterli ve esasa etkili deliller olmayıp dosya kapsamı incelendiğinde, müvekkilin atılı suçu işlediğine dair soyut iddia, ve çelişkili beyanlar dışında yeterli, kesin inandırıcı, her tür şüpheden uzak hiçbir somut delil elde edilememiştir.

 

ŞÖYLE Kİ :

1-İşlenen suç ile verilen ceza arasında orantılılık ilkesi gözetilmelidir. Yerel mahkemenin suçu vasıflandırma hususunda hatası gözetilmelidir. Hayatın olağan akışına göre kimse bir insanı kasten öldürmek istemez. Kaldı ki müvekkil ile müştekiler arasında daha önceden hiç husumet olmadığı ve müvekkilin müştekileri müştekilerinde müvekkili tanımadığı düşünüldüğünde yerel mahkemenin suçu vasıflandırma hususunda büyük bir hataya düştüğü açıkça görülmektedir.

 

A-)Suçun vasıflandırılmasında hataya düşülmüştür.

 

B-)Taraflar arasında önceye dayalı bir husumet bulunmadığı gibi taraflar daha önceden birbirlerini de tanımamaktadırlar.Olay aniden trafikte tarafların birbirlerine sataşması üzerine aniden başlamış ve mağdurun sanık tarafından bıçakla yaralanmasıyla sonuçlanmıştır. 

 

C-)Yargıtay'ın yerleşmiş içtihatlarına göre, adam öldürmeye teşebbüs ve yaralamayı birbirinden ayıran başlıca ölçüler: Fail ile mağdur arasındaki husumetin sebep ve mahiyeti, failim cürümde kullandığı saldırı aletinin niteliği, atış darbe mesafesi ve sayısı, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri ile nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkanı olup olmadığı, olayın akışı ve nedeni, failin işlemeyi kastettiği cürümün meydana gelmesine engel herhangi halin failin iradesi dışında ortaya çıkıp çıkmadığı hususlarıdır.

 

Suçun işleniş nedeni ve biçimi, sanıkla mağdur arasında öldürmeyi gerektirecek geçmişe dayalı bir husumetin bulunmaması, mağdurda bıçakla meydana getirilen yaranın bir tane olması ve hayati önemi haiz olmayan bölgede yer alması ve bu yara için hayati tehlikeden ve iç organ harabiyetinden söz edilmemesi, hedef seçme halinin bulunmaması gibi olgular gözönünde tutulduğunda; sanığın yaralama kastıyla hareket ettiği sonucuna ulaşılması gerektiği açıkça ortada ve sabittir. 

 

Yargılama sonunda iddia makamı dahi mütalasasında müvekkil ile katılan arasında bir husumetin bulunmaması olayın aniden meydana gelmesi sanığın eylemini devam ettirme imkanı varken aracına binerek olay yerinden gitmiş olması nedeniyle eylemin yaralama olarak nitelendirilmesi gerektiğini vurgulamıştır.

 

D-)Olayın tek görgü tanığı olan her ne kadar tanık olarak nitelendirilmekte ise de esasen olayın içinde olması nedeniyle taraf sıfatına da haiz olan bu nedenle beyanlarının dosya kapsamında dikkate alınmasını kabul etmediğimiz tanık ....................'nun beyanlarını kabul etmemekle birlikte tanık .............'nun "Hatta sanık dayıma yaklaşma seni de öldürürüm diye bağırıyordu" şeklinde ki beyanından da anlaşılacağı üzere müvekkil sanığın eylemine kendiliğinden son verdiği müvekkil sanığın eylemine son vermesi için engel bir durumun teşkil etmediği ve müvekkil sanığın kendini korumak amacıyla hareket ettiği açıkça ortada ve sabittir.

 

Ayrıca tanık ..................... beyanında kardeşinin müvekkille konuşmak için arabadan indiğini belirtmiş ise de aynı ifadenin son kısmında müvekkilin ağza alınmayacak galiz küfürler sarf ettiğini belirtmesi karşısında kendi içerisinde tutarsız beyanda bulunmuştur. 

 

 

Zira kendisine sürekli küfür edilen bir kişinin konuşmak için arabadan inmesi hayatın olağan akışına aykırıdır. Hele ki bu kişi hayvancılıkla uğraşan tanığın beyanında da belirttiği gibi iri yarı ve güçlü kuvvetli bir kişi ise ...

 

2-Amacı maddi gerçeğin ortaya çıkarılması olan ceza yargılamasının en önemli ilkelerinin birisi de kuşkudan sanık yararlanır(in dubio pro reo) ilkesidir.Bu ilkenin özü ceza davasında sanığın cezalandırılması bakımından taşıdığı önemden dolayı göz önünde tutulması gereken herhangi bir meselede başgösteren kuşkunun sanığın yararına değerlendirilmesidir.

 

Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural bir suçun gerçekten sanık tarafından işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirilme biçimi konusunda kuşku belirmesi halinde uygulanacağı gibi dava koşulları bakımından da geçerlidir.

 

Bunun gibi sanık hakkında cezayı kaldıran veya hafifleten nedenlerin bulunup bulunmadığı hususlarındaki kuşku da sanık lehine hüküm vermeyi gerektirir.(Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2004/2-155 Esas,2004/193 Karar sayılı kararı).Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz.Ceza mahkumiyeti yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına ve diğer bir kısmı göz ardı edilerek ulaşılan ihtimali kanıya değil kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır.Bu ispat hiçbir kuşku ve başka bir türlü oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır.Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan varsayıma dayalı hüküm vermek anlamına gelir.O halde ceza yargılamasında mahkumiyet,büyük ve küçük bir olasılığa değil her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır.Adli hataların önüne geçilmesinin tek yolu budur. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2009/11 Esas,2010/23 Karar sayılı kararı.)

 

 Öncelikle, Yerel mahkeme varsayıma dayalı olarak hüküm kurmuş olup müvekkilin atılı suçu işlediğine dair, soyut iddia ve beyanlardan öte, suçu işlediğini ispata yeter nitelikte, her tür şüpheden uzak, kesin inandırıcı hiçbir somut delil bulunmaması ve bununla bağlantılı olarak, ceza hukukunun temel ilkelerinden “Şüpheden Sanık Yararlanır” ilkesi gereği müvekkil hakkında alt sınırdan uzaklaşılmadan ceza tayin edilmesi gerekirken yasal unsurları oluşmayan atılı suçlardan dolayı en üst sınırdan mahkûmiyet kararı verilmiş olması, usul ve yasaya açık aykırılık teşkil etmektedir.

 

Yalnızca olayda taraf olan ve katılanlarla akrabalığı bulunan olayın tek görgü tanığının ve katılanların suçtan kurtulmaya yönelik beyanlarının doğrultusunda olayın müvekkil tarafından başlatıldığına kanaat getirmek adaletsizliktir. Karar verildikten sonra ortaya çıkan ve İstinaf aşamasında dinlenilmesini istediğimiz tanık beyanları da müvekkil sanığın yargılamanın başından beri değişmeyen ve doğru olarak anlatılan beyanlarını doğrular nitelikte olduğundan “Şüpheden Sanık Yararlanır” ilkesi gereğince müvekkil sanığın beyanlarına itibar edilmeli ve yargılamada dikkate alınmalıdır.

 

Somut olayda katılanlar şuçlu iken suçsuz olma çabası içine girmiş ve müvekkilime kusur addederek onun ceza almasına sebebiyet vermeye çalışmaktadırlar.Yerleşik yargıtay uygulamaları itibariyle eylemi kimin başlattığı tespit edilemez ise sanık bakımından haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiği yönündedir. Kaldı ki, müvekkil hakkında etkin soruşturma yürütülmemiş, kovuşturma aşamasında bildirdiğimiz tanıklar dinlenmemiş, kamera kayıtları celp edilmemiş, lehine olan deliller toplanmamıştır, eğer bu deliller toplanmış olsaydı müvekkilin hukuki durumu değişebilirdi, hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin ve meşru müdafa hükümlerinin uygulanma ihtimali tartışılabilirdi, biz öncelikle daha önceki kovuşturmanın genişletilmesi taleplerimizi tekrar ediyoruz, olayın oluş şekli müvekkilimin savunmalarıyla örtüşmektedir, müvekkil lehine haksız tahrik ve takdiri indirim koşullarının uygulanması şartları oluşmuştur, kaldı ki tanık ..............................'nun beyanları nazara alındığında olay yerinde bulunan diğer kişilere sanığın gelmeyin sizi de bıçaklarım şeklindeki beyanı kastının yaralama olduğunu ortaya koymaktadır, mahkemece suçun nitelendirilmesinde de hataya düşülmüştür

 

3-Dava dosyasında mevcut müvekkil hakkındaki rapor, katılanlar vekilinin ifade ettiği gibi müvekkil aleyhine olmayıp tam tersine müvekkilin beyanını doğrular içeriktedir. 

 

Üstelik müşteki ................ hayati tehlike geçirmiş olsa da ağır nitelikte yaralanmamıştır. Müvekkilin kendini korumak maksadıyla bıçağı bir kez savurması nedeniyle her iki müştekinin de yaralanmış olması mümkündür. 

 

Öte yandan müştekilerin aşamalardaki beyanlarında hangi aracın önde, hangi aracın arkada olduğuna ilişkin anlatımları kendi içerisinde çelişkili ve tutarsızdır. Müştekilerin kendi çelişkili beyanları ve belli bir noktadan sonra müvekkilin aracını geçtikleri halde yollarına devam etmeyip, müvekkili taciz etmeyi sürdürmeleri neticesinde olayın meydana geldiği açık ve sabittir.

 

B-)Müvekkil hakkında verilen ceza son derece fahiştir. Müvekkil sanık hakkında, olayın oluş şekli mağdurun sadece 2 gün yoğun bakımda tedbir amaçlı olarak tutulması yoğun bakımda kaldığı sürede dahil olmak üzere mağdurun durumunun stabil bilincinin açık olduğu ve hayati tehlikesinin olmadığı doktor raporları ile de sabit olması ve mağdurun yaralanmasının hayati tehlike oluşturacak bir bölgede olmaması nedeniyle yaralanmanın önemine bakıldığında müvekkil sanığa verilen ceza çok yüksek ve fahiştir.

 

Kaldı ki doktor raporlarında katılanda oluşan yaralamanın hayati tehlike oluşturacak düzeyde olduğu belirtilse dahi sadece bu kritere dayanarak müvekkil sanık hakkında adam öldürmeye teşebbüs suçundan ve bu cezanın en üst haddinden cezaya hükmolunması da usul ve yasaya aykırıdır.

 

Örnekleyecek olursak benzer bir olayda A kişisi B kişisini 5-10 yerinden bıçaklayarak aylarca yoğun bakımda kalmasına ve belki özürlü olarak yaşamasına sebebiyet verecek şekilde yaralaması sonucunda B kişisine verilen Kasten adam öldürmeye teşebbüs cezasının en üst sınırı ne olacaktır? Örnekte belirtilen B kişisi ile kendini korumak ve savunmak amaçlı 1 bıçak darbesi atan ve sadece 2 gün tedbir amaçlı yoğun bakımda tutulan katılana karşı olan eyleminden dolayı müvekkilin yaralama değilde kasten adam öldürmeye teşebbüs suçunun en üst haddinden cezaya hükmolunması da usul yasa adalet ve eşitliğe aykırı olduğu gibi yargıtayın yerleşik içtihatlarına da aykırıdır.

 

Bu nedenle müvekkil sanığa verilen ceza ne hukuken ne de vicdanen anayasanın eşitlik ilkesine uygun olmadığı gibi için sanık hakkında cezaya hükmolunurken yargıtay yerleşik içtihatlarında ki kriterlerin dikkate alınması ve bu kriterler ışığında hukuka vicdana ve hakkaniyete özellikle de Anayasanın eşitlik ilkesine uygun olarak sanık hakkında cezaya hükmolunması gerekmektedir.

 

Bütün bu hususlar çerçevesinde hukuka ve hakkaniyete aykırı Afyonkarahisar 1.Ağır Ceza Mahkemesinin 2020/...... E, 2021/.... K sayılı usul ve yasaya aykırı kararının kaldırılması ve yerel mahkeme kararının bozularak müvekkil sanık hakkında aleyhine olan hususlar kadar lehine olan husuların da göz önüne alınarak hüküm tesisi edilmesi gerektiğinden DURUŞMA VE BOZMA İSTEMLİ iş bu temyiz incelemesi dilekçemizi sunma gereği hasıl olmuştur.

 

SONUÇ VE İSTEM :Yukarıda arz ettiğimiz ve Yüksek mahkemece temyiz incelemesi esnasında resen gözetilecek nedenlerden ve DURUŞMADA İLERİ SÜRECEĞİMİZ SEBEPLERDEN ötürü temyiz incelemesi dilekçemizde belirttiğimiz sebeplere binaen hukuka ve hakkaniyete aykırı Afyonkarahisar 1.Ağır Ceza Mahkemesinin 2020/........E, 2021/.... K sayılı usul ve yasaya aykırı kararının kaldırılması ve yerel mahkeme kararının MÜVEKKİL LEHİNE BOZULARAK gereğinin yapılmasını saygılarımla vekâleten arz ve talep ederim. 25/03/2021

 

TEMYİZ İNCELEMESİ İSTEMİNDE BULUNAN  SANIK.................................MÜDAFİİ 

  1. GİZEM GÜL UZUN

 

 

Ağır Ceza Temyiz Dilekçesi örneği, Avukat Gizem Gül Uzun tarafından hazırlanmıştır.

AVUKAT GİZEM GÜL UZUN