Yuva Yıkan Kayınvalideye Manevi Tazminat

Yuva Yıkan Kayınvalideye Manevi Tazminat

Yuva Yıkan Kayınvalideye Manevi Tazminat


Yuva Yıkan Kayınvalideye Manevi Tazminat

 

 KAYSERİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE

 

DAVACI : 

 

DAVALI : ....................................................................AD, SOYAD, TC KİMLİK VE ADRES

 

DAVA KONUSU : Davacıya karşı gerçekleştirilen hakaretler, fiziksel şiddet

psikolojik şiddetten ötürü davacıda oluşan üzüntü, acı, keder

ve davalı yüzünden yuvası yıkılan davacının duyduğu elem,

keder nedeniyle 350.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiilin

meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte

davalıdan tahsilini içeren talebimizdir.

 

AÇIKLAMALAR :

 

1-Davacı, davalının oğlu ............................................... ile 29.05.2019 tarihinde doğum gününde tanışmıştır. 13.07.2019 tarihinde nişanlanmışlar ve 26.09.2019 tarihinde nikah kıymışlardır. Davacı ile davalının oğlu..................................'ın düğünleri 26.10.2019 tarihinde olmuştur.

 

 

Ancak davacı ............................................, evlilik birliği boyunca Türk toplumunun kanayan yarası olan ve memlekette birçok evliliğin bitmesine neden olan kayınvalide terörüne maruz kalmıştır. Davalı .........................., doğrudan oğlunun evlilik birliğini hedef almış olup, yuvayı TORUNU OLMASINA RAĞMEN içten içe sinsice çökertmiştir.

 

Şöyle ki; davalı kadın davacıyı tanıştığı ilk günden itibaren kendisine rakip olarak görmüştür. Tanıştıkları ilk haftadan itibaren davacı kadına olur olmaz şeyler söylemiştir. Davacı kadın Kayseri'de avukatlık stajı yapmakta iken davacı kadını aramış ve ''Adana'ya gel, bir an önce iş ara, kendi harçlığını kendin çıkar'' demiştir. Davalının ilk müdahalesi burada başlamıştır. Davalı kadın, gelininin evliliği boyunca yediklerine, içtiklerine, giydiklerine, gittiklerine yerlere, içtiklerine, oturduklarına, kalktıklarına kısaca davacı kadının tüm özel hayatına ve kararlarına karışmıştır. Davacı kadın, bu cümleyi duyunca şok olmuş ve o dönemde nişanlı olduğu eşi .........................'ı aramıştır. ................................ nişanlılık dönemi boyunca davacı kadının yanında durmuş ancak daha sonra annesi ..............................'ın duygu sömürülerine kanarak eşi davacı kadından soğumuş ve davacı kadınla severek evlenmesine rağmen davacı kadını kendisine düşman görmüştür.

 

Davalı ...................................., memur emeklisi olup aslen Afyonludur. Akrabaları Afyon ilinde yaşamaktadır. Davalı kadın, ev işlerine de vakit ayırmamaktadır. Temizlik için her hafta evine kadın almaktadır. Emekli olması dolayısıyla işe de gitmemektedir. Adana ilinde herhangi bir sosyal çevresinin de olmamasından dolayı can sıkıntısından sürekli olarak davacı kadını arayıp görgüsüz konuşmalar yapmıştır.

 

Davalı ...................................., nişanlılık dönemi boyunca konuşmalarında ve davranışlarında öncelikli ve tek konu olarak paraya önem vermiştir. Davalı, davacının işiyle alay ederek ''Sen kolumda altın bileziğim var deme, artık kolunda gümüş bilezik bile yok, avukatlık artık bitti, aklın varsa kurum avukatı ol'' demiştir. Davalı, davacıya iş konusunda müthiş bir psikolojik baskı uygulamıştır.

 

Akabinde ise davalı .............................., eşya konuşmaya geçmiş ve davacıyı yine baskı altına almıştır. Davacının ailesi eşyalar konusunda eve alınacak olan her şeye ortak olmayı kabul etmesine rağmen davalı kadın ''Afyon adetinde erkek tarafı bir tek salon takımı alır'' diyerek yine huzursuzluk çıkarmıştır. 

 

Davacı kadın eşi .........................................'a ''Ben senin annenle yapamam, yol yakından vazgeçelim, kırıcı konuşuyor'' demesine rağmen..............................................bir şekilde davacı kadını ikna etmiştir. Davacı kadın eşinin kendisini ezdirmeyeceğini düşünmüş olup, eşinin o dönemki gözyaşlarına kanmıştır.

 

Davalı .........................., nişanlılık süresi boyunca davacıyı arayarak sadece para, mal, mülk konuşmuştur. Ailesinin maddi durumu ile ilgili detaylı sorular sormuş ve davacıyı rahatsız etmiştir. Davacı kadına sürekli olarak ailesinin gelir seviyesini sormuştur. Davacı kadının ailesinin kaç tane evi olduğunu sormuştur. Davacı kadını huzursuz etmiştir.

 

Davalı ................................nişandan önce davacı kadına ''Sakın pahalı kuaför seçme, ödeyemem, ayrıca sen tek gel, yanında da kimseyi getirme'' diyerek davacıyı huzursuz etmiştir. Davacı kadının bu durum çok ilgincine gitmiştir. Davacı kadının eşi ..................................... tek çocuktur. Davalının maddi durumu iyi olduğu halde ve bir tane oğlunu evlendirdiği halde eften püften sebepleri bahane ederek huzursuzluk çıkarmıştır.

 

Davacı kadın da sırf yüz göz olmamak ve huzursuzluk çıkmasın diye ekonomik bir kuaför seçmiştir. 

 

Davacı kadın bu davayı açarak emsal Yargıtay kararı çıkartmak istemektedir. Kendi çektiği acıyı başkalarının da yaşamasını istememektedir. Zira gelin-kayınvalide çatışması ebedi ve ezeli bir varsayımdan öte toplumun kanayan yarası haline gelmiştir. 

 

Bunun altyapısı ise psikolojide eşinden ve eşinin ailesinden gördüğü baskı ve şiddetin yarattığı ezikliği, kıskançlığından dolayı gelinine lanse edip ''Ben ezildim, o da ezilsin'' düşüncesinde olmaktır. 

 

Kayınvalide kafasının derinliklerinde ''Oğlum benimdir'' gibi psikolojik bir anomaliyi yaşı itibariyle menopoza da girmenin etkisiyle çoğaltarak beslemektedir. Genç gelinin yanında rekabet gücü kalmayınca fitne ve fesat ve duygu sömürüsüyle durumu dengelemeye çalışmaktadır. Bazı kayınvalideler bunun için oğullarını sürekli olarak dolduruşa getirirler ve çeşitli duygu sömürüleri yaparlar. Örneğin ''Ben hastayım, tansiyonum yükseldi, ben gidiyorum, benim gibi annen yok, sana verdiğim emeğe yazıklar olsun, artık yaşlandım bir ayağım çukurda, yalnızlık zor, beni aramadın, karından mı korkuyorsun, karın mı bırakmıyor, sen beni karına karşı saydıramıyorsun, senin karın hasta, senin karın çirkin, senin karın tembel'' gibi laflarla oğullarını dolduruşa getirebilmektedirler. Tüm kayınvalideler böyle olacak diye bir kaide yoktur. Ancak bazı kayınvalideler iktidar hırsından bir yuvanın yıkılmasına sebebiyet vermektedirler. Bazı kayınvalidelerde bu hırs öyle bir aşamaya gelir ki adeta oğlunun boşandığı gün en mutlu günü haline gelir. Artık ona ait hissettiği ona kalmıştır.

 

Erkek çocuk dünyaya getiren bazı kayınvalidelerde bu tarz başkalaşım olabilmektedir. 

 

Bütün dünyada ve özellikle Türkiye'de boşanma oranları her geçen gün artmaktadır. Bunun en büyük sebeplerinden biri de ailelerdir. 

 

Ataerkil toplumlarda; erkek çocuk sahibi olmak, kadın için bir güç demektir. Kadın, yani kaynana bu gücünü kaybetmek ya da paylaşmak istemez. Burada en büyük rakip gelindir ve bu nedenle gelinle bir çatışma başlar. Aşırı korumacı bir anne çocuğuna zarar geleceği yönündeki endişesinden dolayı oğlunu korumak adına gelinle çatışır.

 

Bir kısım çiftler evlendikleri halde hala karı koca olmayı beceremezler. Bazıları için birilerinin çocuğu olmak eş olmaktan önce gelir. Kişiliği gelişmeyen kişilerin evlilik ilişkisini sağlıklı yürütmesi beklenemez. Bu da gelin kaynana sorunu için zemin hazırlar.

 

Gerek ekonomik koşullar, gerekse hastalık bazen de toplumun beklentisi nedeniyle kaynana ve gelin aynı evde yaşadığında; bu sorunun oluşmaması zordur. Oğluyla ilişkisi nedeniyle karı koca ilişkisinde annenin sürekli oğlunu haklı görerek gelini eleştirmesi tartışmaya neden olur. Evli çiftle yaşayan aşırı gelenekçi kaynananın gelinden sürekli ve abartılı bir şekilde hizmet beklentisi, yapılanları beğenmemesi sorun yaratır. İlişki çözümsüz bir hal alır.

 

Yani toplumda sosyokültürel seviyesi ne olursa olsun bazı erkek anneleri, genetik yapılarından gelen hırsla erkek üzerinde hak iddia edebilmektedir. 

 

EV-LİLİK! Adından da anlaşılacağı üzere farklı bir ev! Farklı kişiler dolayısıyla farklı sınırlar içerisinde olması gereken sosyal bir oluşumdur. 

 

Kaynanaerkil toplumlara karşı çıkmalıyız. Kayınvalide figürü evlendikten sonra oğlunun evliliği ile ilgili her türlü bilgiyi oğlundan edinebilecek kadar işsiz olmamalıdır. 

 

Evlilikte çocuğunun evliliğine salça olmuş kayınvalide tipleri; bir kadın olarak toplumda hor görülmüş bir başarı elde edememiş ancak evlenince sanki büyük bir başarı elde etmiş gibi biraz değer kazanınca aşağılık kompleksinden ötürü kendisini gelinine ispat etmeye çalışır. Evlilikleri karıştıran kayınvalideler (herkes aynı olacak diye bir kaide yok) çocuğunu çocuk olarak görmez, hakimiyet alanı olarak görür. Evladını seven, evladına ait olan herkesi sever. Oysaki bu kişiler evlatlarını stres topu veya hayatlarının telafisi olarak görürler.

 

ÇOCUKLARININ BİREY OLMASINI İSTEMEZLER. ZİRA ÇOCUK ANNESİNİN KARARINI UYGULAMAZSA BUNU ADETA İHANET SAYARLAR.

 

Bu tip kayınvalideler için herkes eldir bir tek kendisi yardır. BİLİNÇDIŞI olarak sırf kadınlık hırsından, iktidar savaşından çocuklarının evliliklerinde mutsuz olmaları için ellerinden geleni yaparlar. Çocuğu da kendi yanına gelince YUVA YIKMIŞ OLMAZ DA ANNE OLMANIN SÖZDE HAKLI GURURUNU YAŞAR.

 

Yargıtay, bu sebeplerden ötürü eşini annesiyle görüşmeye zorlayan kocayı ağır kusurlu bulmuştur.

 

Ayrıca Yargıtay, erkeğin ailesinin evlilik birliğine müdahalesini boşanma nedeni saymıştır.

 

Ve yine Yargıtay, eşiyle ailesi arasında dengeyi koruyamamayı boşanma nedeni saymıştır.

 

En güzel güncel Yargıtay kararı ise, her akşam anneye gitmek boşanma sebebidir. 

 

Boşanma davasında duyup da çok üzüldüğüm bir cümleden bahsetmek istiyorum. ”Keşke bir kez olsun, ailen yüzünden değil; kendi problemlerimiz nedeniyle kavga etseydik”

 

Bu sıradan cümle aslında o kadar çok şey anlatıyor ki.. Birçok evliliği yıkan büyük bir sorundan bahsediyor. 

 

Çocuklarınızı evlendirdikten sonra kendi haline bırakın, her şeye burnunuzu sokmayın. Sizler böyle yaparsanız boşanmalar da bu kadar artmaz. Kişiler ayrılacaklarsa bile kendileri anlaşamadıkları için ayrılsınlar.

 

Yargıtay, boşanma olaylarında, ailesinin evliliğine aşırı müdahalesini engellemeyen eşi AĞIR KUSURLU GÖREREK TAZMİNAT ÖDEMESİNE hükmetti.

 

Ailelerin AŞIRI KORUMACI tavırları çoğu evliliğin hüsranla sonuçlanmasına neden olabiliyor. 

 

Yargıtaya göre evin anahtarını aileye vermek de boşanma sebebi sayılır.

Evlilik denen şey iki kişi arasında yapılır. Taraflardan biri, diğerinin ailesiyle samimi olmak zorunda değildir.

 

Günümüzde evliliklerini bitiren nedenlerin en başında yer alan KAYINVALİDE TERÖRÜNDEN bir an önce sıyrılmak dileğiyle bu davayı açmak zorunluluğu hasıl olmuştur. 

Davacı ................................., avukatlık mesleğini ifa etmektedir. Davacı aile hukuku alanında çalışıyor olup özellikle ve özellikle boşanma davalarına bakmaktadır. Davacı kadın, meslek hayatı boyunca müvekkillerinin evliliğinin çoğunun kayınvalideler yüzünden noktalandığına üzülerek şahit olmuştur. Davacı kadın, kendisi de eşiyle nişanlandığı günden beri kayınvalide terörüne maruz kalmıştır. Davacı kadının yuvası kayınvalidesi yüzünden yıkılmıştır. 

 

Davacı kadın bu davayı önce kendisi için açmış olsa da Yargıtaydan bu konuda emsal bir karar da almak istemektedir. Aileler yüzünden başka yuvaların yıkılmasını bir nebze olsun azaltmak istemektedir.

 

Davacı kadın, evliliğinin fiilen bittiği günden beri kızı ..................... için çok üzülmektedir. Davacı kadının kızı dolayısıyla da davalının torunu ................ henüz 15 aylık olmasına rağmen babasını aramaktadır. Babasının fotoğrafını severek ''Cici, cici'' yapıp, fotoğrafa öpücük atmaktadır. Davacı kadının kızı ...................., annesi ve babası ayrıldığı günden itibaren dişlerini gacırdatmaktadır. Davacı kadın bir gün maddi olarak çocuğunun tüm ihtiyaçlarını giderebilse bile çocuğunu manevi yönden tatmin edemeyeceği için çok üzülmektedir. Daha şimdiden davacı kadının çocuğu etrafta babası olan çocuklara, babası ile oyun oynayan çocuklara özenerek bakmaktadır. 

 

Davacı kadının çocuğunun daha şimdiden yaşadığı psikolojik travma davacı kadının psikolojisini oldukça olumsuz etkilemiştir. Davacı kadın bu konuyla ilgili bir makale okumuştur. Makalede daha önce boşanmış bir kadının yazdığı cümle davacı kadının içini acıtmıştır. 

 

''Herkes okuldan çıkarken çocuğumu almak için ben en önce koşuyordum ve çocuğumun etrafını görmemesi için onu sarıp sarmalıyordum ve kulağına seni çok seviyorum annecim'' diyordum demiştir. Bu kadın çocuğunun babası olan çocuklara özenerek bakmasını istemediği için bunu yaptığını dile getirmiştir.

 

İşin özü aslında her çocuğun en doğal hakkının anne ve babasıyla büyümesi olduğudur. Bir çocuğu en çok mutlu eden şey anne ve babasını yan yana mutlu görebilmektir. 

 

Ancak davacı kadın aslında eşinden değil kayınvalidesinden boşanmak zorunda kalmıştır. Davalı kadın bunu davacı kadına ağzıyla da söylemiştir.

 

HUKUKİ SEBEPLER : TBK, HMK, MK, CMK, TCK ve ilgili diğer mevzuat

 

HUKUKİ DELİLLER : WhatsApp yazışmaları, mesaj kayıtları, arama kayıtları, tanık

beyanları, HTS kayıtları, yemin vs her türlü delil

 

 

SONUÇ VE İSTEM : Davacının onur, şeref ve haysiyetini ayaklar altına almak, davacının hayat boyu içinde kalacak burukluğa sebep olmak, oğlunu sürekli olarak dolduruşa getirmek suretiyle bir yuvanın yıkımına sebep olmak, küçük bir çocuğun babasız büyümesine sebep olmak, davacının kişilik haklarına saldırmak nedenleriyle 350.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiilin meydana geldiği tarihten itibaren yasal faiziyle birlikte tazminine, yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim. 

 

Yuva Yıkan Kayınvalideye Manevi Tazminat, Avukat Gizem Gül Uzun tarafından hazırlanmıştır.

 

AVUKAT GİZEM GÜL UZUN