TACİR KAVRAMI VE TACİR OLMANIN HÜKÜMLERİ

TACİR KAVRAMI VE TACİR OLMANIN HÜKÜMLERİ

TACİR KAVRAMI VE TACİR OLMANIN HÜKÜMLERİ


TACİR KAVRAMI VE TACİR OLMANIN HÜKÜMLERİ

Genel Olarak

Tacir veya tüccar kavramı, başkası tarafından üretilen malların ticaretini yapan kimseler olarak tanımlanmıştır. Modern sistemi kabul eden Türk Ticaret Kanunu'nda temel kavramın ticareti işletme olmasına karşın; ticareti meslek edinen gerçek kişiler, yani tacirler ticaret hukukunun önemli konularından birisi olmuştur. Kimlerin tacir sıfatına haiz olacağını belirleyebilmek, tacir sıfatına haiz olanlara uygulanacak olan ticaret hukuku hükümlerinin belirlenebilmesi açısından ehemmiyet arz etmektedir. Zira ticari hükümlerin bir kısmı yalnızca tacir olanlara uygulanabilecektir.

Türk Ticaret Kanunu'nda tacir, gerçek ve tüzel kişi tacir olarak iki grupta düzenlenmiş olup, ayrıca TTK'nın 17. maddesinde tacirlere ilişkin hükümlerin donatma iştirakine de aynen uygulanacağı belirtilmiş ve ayrıca TTK'nın 195. maddesinin 5'inci fıkrasında hakim teşebbüsünde de tacir sayılacağı hükme bağlanmıştır. 

I- GERÇEK KİŞİ TACİR

Gerçek kişi tacir, Türk Ticaret Kanunu'nun 12. maddesinde "Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa kendi adına işleten kişiye tacir denir" şeklinde tarif edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında kanun koyucu bazı hallerde ticari işletme fiilen işletilmeye başlanmış olmasa bile, ticaret siciline tescil ve ilanı, tacir sayılmak için yeterli olarak görmüştür. Bazı durumlarda ise gerçek kişiler tacir olmasa bile tacir gibi sorumlu olarak kabul edilmiştir. 

A. GERÇEK KİŞİ TACİR SIFATININ UNSURLARI

a) Ticari İşletmenin Bulunması

Gerçek kişilerin tacir sıfatlarının doğması için ilk şart, bir ticari işletmenin varlığıdır. Ticari işletmesi bulunmayan bir kişinin tacir sıfatını kazanması kural olarak söz konusu değildir.

Kanun maddesinden de anlaşılacağı üzere kişilerin tacir olabilmesindeki ön koşul ticari işletmenin tescili veya kaydı olarak değil bir ticari işletmenin bulunması şeklinde belirtilmiştir.

b) Ticari İşletmenin (Kısmen Dahi Olsa) Kendi Adına İşletilmesi

Yine kanun maddesindeki "kısmen de olsa kendi adına işleten" ifadesinden sarih bir biçimde anlaşılacağı üzere kişilerin tacir olarak sayılabilmesi için ticari işletmenin işletilmesi gerekmektedir. İşletme kavramından anlaşılması gereken; üçüncü şahıslarla işlemler yapılması demektir. Ticari işletmenin işletilmesi, tacirlerin ticari işletmenin faaliyetinin olumlu yahut olumsuz sonuçlarına doğrudan doğruya katlanılması anlamına gelmektedir. 

Yukarıda da bahsettiğimiz üzere gerçek kişilerin tacir olarak sayılabilmesi için, işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işletmesi yeterli görülmüştür. Örneğin, ticari işletme işleten adi şirketin ortağı, ticari işletmeyi, kısmen kendi adına işlettiği için tacir sayılmalıdır. 

Tacir sıfatına haiz olunmasında kısmen de olsa işetilen ticari işletmenin tacirin kendi mülkiyetinde olan bir ticari işletmeyi işletmesi şart olmayıp; tacirin, başkasına ait olan bir mülkiyette, kiracı sıfatıyla kendi adına işletmesi durumunda da tacir olarak sayılacaktır. Bu bağlamda kiraya veren sıfatına sahip olan lişi tacir sıfatını kazanamayacaktır.

B. TACİR SAYILMA

T.T.K. Madde 12/2'de "Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır."

Kanun maddesinden de anlaşılacağı üzere tacir sayılabilmek için bazı durumlarda ticari işletmenin işletilmesini şart olarak öngörmemiştir. Kanunun ikinci fıkrasından da anlaşılacağı üzere henüz ticari işeletmesini işletmeye başlamamış ancak ticari işletmeyi kurup açtığına dair halka belirtilen yollardan herhangi biriyle bildirim yapmış olan tacir, fiilen işletmemeye başlamamış olmamasına rağmen tacir olarak sayılacaktır. Keza kişiler, tacir olarak sayılmalarından ötürü tacir olmanın sağladığı haklardan istifade edebilecekleri gibi, tacir olmanın yükümlülüklerine de katlanacaklardır. 

C. TACİR GİBİ SORUMLU OLMA

T.T.K. Madde 12/3'de "bir ticari işletme açmış gibi ister kendi adına ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılamayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur".

Türk Ticaret Kanunu'nunda yapılan düzenleme doğrultusunda, bir gerçek kişi , ticari işletmesi bulunmamasına rağmen bir ticari işletme açmış gibi işlemlerde bulunursa tacir gibi sorumlu olacaktır. Aslında bu kişiler tacir olmadıkları gibi tacir sayılabilenler arasında da belirtilmemiştir. Yalnızca defter tutma mecburiyeti ve iflasa tabi olma gibi sorumluluk hükümleri açısından tacirlere benzetilmiş ve tacir gibi sorumlu tutulmuşlardır. Bu kişiler tacirler gibi yükümlülüklere tabi olmalarına rağmen; tacir sıfatının doğurduğu haklardan faydalanamazlar.

II) GERÇEK KİŞİ TACİR SIFATININ KAZANILMASI VE KAYBEDİLMESİ

A) GERÇEK KİŞİLERDE TACİR SIFATININ KAZANILMASI

Ticari İşletmenin (Kısmen de Olsa) Kendi Adına İşletilmesi ile Tacir Sıfatının Kazanılması

Ticari İşletme İşletilmeksizin Tacir Sayılma

Küçük ve Kısıtlıların Tacir Sıfatı

T.T.K.'da gerçek bir kişinin tacir sayılması yönünden özel bir şart öngörülmemiştir. Ticari işletmeyi kendi adına işleten kimsenin medeni haklarını kullanma ehliyetine sahip olması dahi aranmamıştır.

Küçük ve kısıtlılara ait ticari işletmeyi, bunların adına yasal temsilcileri işletebilecektir. Fakat bu durumda işletmeyi işleten yasal temsilciler, tacir sıfatına haiz olmayacaklardır. Tacir sıfatına, ticari işletmeleri adına işletilen küçük ve kısıtlılar haiz olacaktır. Fakat yasal temsilci, ceza hükümlerinin uygulanması yönünden tacir gibi sorumlu olacaktır.

Ticaret Yapmaktan Menedilenlerin Tacir Sıfatı

Bazı gerçek kişilerin yürürlükteki bazı kanunlar doğrultusunda ticari işletme açmaları ve işletme hakları sınırlandırılmış veyahut tamamen yasaklanmıştır. Fakat bu sınırlamalara rağmen yukarıda da bahsettiğimiz üzere bir ticari işletmeyi (kısmen de olsa) kendi adına işleten kişiler tacir sayılmaktadır.

B) GERÇEK KİŞİ TACİR SIFATININ KAYBEDİLMESİ

Gerçek kişilerde tacir sıfatı, tacir sıfatını teşkil eden unsurlardan birinin ortadan kalkmasıyla son bulur. Tacir sıfatının hukuki sonuçları, tacir sıfatı ortadan kalktıktan sonra yapılan işlemler bakımından uygulanmaz. Ancak tacir sıfatı kazanıldıktan sonra ve tacir sıfatı sona ermesinden önce yapılan bir işlemin ihtilafı sonradan ortaya çıkarsa kural olarak, tacir sıfatına bağlı hukuki sonuçlar uygulanır.

Ticaret siciline kayıtlı bir tacirin, ticareti terk ettiğini ticaret siciline bildirerek kaydın terkinini istemesi ile gerçek kişilerin tacir sıfatı sona erer. Aksi halde, o kişinin tacir sıfatının sona erdiği iyi niyetli kişilere karşı ileri sürülemez. Ticareti terk eden gerçek kişi tacir hakkında iflas yoluyla takip terk olayının ilanından itibaren 1 yıl daha yapılabilir. Amacına ulaşmak için ticari işletme işleten dernek ve vakıflar bakımından da bu hükmün uygulanması söz konusudur. Ancak ticaret şirketleri hakkında da bu hüküm uygulanmaz.

Ticari terk etmek suretiyle tacir sıfatı sona eren gerçek kişilerin alacaklılarını korumak amacıyla İcra ve İflas Kanunu'nun 44. maddesinde bazı tedbirler öngörülmüştür. Bu tedbirlere teker teker bakacak olursak:

İcra İflas Kanunu Madde 44/1 "Ticareti terk eden bir tacir 15 gün içinde keyfiyeti kayıtlı bulunduğu ticaret siciline bil- dirmeye ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren bir mal beyanında bulunmaya mecburdur. Keyfiyet ticaret sicili memurluğunca ticaret sicili ilanlarının yayınlandığı gazete’de ve alacaklıların bulunduğu yerlerde de mütat ve münasip vasıtalarla ilan olunur. İlan masraflarını ödemiyen tacir beyanda bulunmamış sayılır."

Bu ilan tarihinden itibaren bir sene içinde, ticareti terk eden tacir hakkında iflas yolu ile takip yapılabilir.

Ticareti terk eden tacir, mal beyanının tevdii tarihinden itibaren iki ay müddetle haczi ka- bil malları üzerinde tasarruf edemez.

Üçüncü şahısların zilyedlik ve tapu sicili hükümlerine dayanarak iyi niyetle elde ettiği haklar saklıdır. Ancak karı ve koca ile usul ve füru, neseben veya sıhren ikinci dereceye kadar (Bu derece dahil) hısımlar, evlat edinenle evlatlık arasındaki iktisaplarda iyi niyet iddiasında bulunulamaz.

(Değişik beşinci fıkra: 17/7/2003-4949/11 md.) Mal beyanını alan merci, keyfiyeti tapu veya gemi sicil daireleri ile Türk Patent Enstitüsüne bildirir. Bu bildiri üzerine sicile, temlik hak- kının iki ay süre ile tahdit edilmiş bulunduğu şerhi verilir. Keyfiyet ayrıca Türkiye Bankalar Birliğine de bildirilir.

AVUKAT GİZEM GÜL UZUN