📘 RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK SUÇU VE CEZASI: TÜRK CEZA HUKUKUNDA BİR İNCELEME
1. GİRİŞ
Resmi belgeler, devlet ve kamu işlemlerinde hukuki güvenliği sağlayan temel araçlardır. Bu belgeler, gerçekliği ve doğruluğu resmi makamlarca tasdik edilmiş evraklardır. Ancak, kimi zaman bu belgelerin içeriği ya da şekli sahte şekilde değiştirilerek ya da tamamen sahte belge düzenlenerek kamu düzeni bozulabilir. Bu tür eylemler, Resmi Belgede Sahtecilik Suçu kapsamında değerlendirilir ve Türk Ceza Kanunu’nda ağır yaptırımlarla karşılanır. Bu makalede, resmi belgede sahtecilik suçu ve bu suça ilişkin cezalar detaylı biçimde incelenecektir.
2. RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK SUÇUNUN TANIMI
Resmi belgede sahtecilik, bir resmi belgenin kasten değiştirilmesi, tahrif edilmesi, sahte belge düzenlenmesi veya gerçeğe aykırı bilgi yazılmasıdır. Bu fiiller, kamu güvenini zedeleyerek hukuki işlemlerin geçerliliğini ortadan kaldırır.
Türk Ceza Kanunu’nun 204. maddesi bu suçu açıkça düzenlemektedir.
3. SUÇUN UNSURLARI
3.1. Maddi Unsurlar
-
Resmi belge olması (mahkeme kararları, nüfus cüzdanı, tapu senedi gibi resmi nitelikteki evraklar),
-
Belgenin sahte olması, tahrif edilmesi veya gerçeğe aykırı düzenlenmesi,
-
Suçun fail tarafından bilinçli olarak işlenmesi.
3.2. Manevi Unsurlar
-
Failin, resmi belgede sahtecilik yapmaya yönelik kasıtlı davranması,
-
Kamu düzenini, hukuki güvenliği bozmaya yönelik amaç taşıması.
4. RESMİ BELGE KAVRAMI
Resmi belge; kamu makamları tarafından düzenlenen, gerçekliği ve hukuki geçerliliği devletçe onaylanmış evraktır. Örneğin; nüfus kayıtları, mahkeme kararları, resmi yazışmalar, tapu belgeleri, noter senetleri gibi belgeler resmi belge sayılır.
5. CEZAİ YAPTIRIMLAR
TCK m.204 – Resmi Belgede Sahtecilik suçu için öngörülen cezalar:
-
Hapis Cezası: 1 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası,
-
Adli Para Cezası: Mahkeme tarafından uygun görülürse ek olarak verilebilir,
-
Suçun kamu hizmetlerinde kullanılması veya önemli sonuçlara yol açması halinde ceza artırılabilir.
Ayrıca, failin durumuna göre hak mahrumiyetleri ve sicil kayıtlarına işlenen olumsuz kayıtlar da mümkündür.
6. SUÇUN ÖRNEKLERİ
-
Sahte resmi kimlik veya pasaport düzenlemek,
-
Tapu kayıtlarında sahtecilik yapmak,
-
Mahkeme kararlarının içeriğini değiştirmek veya sahte mahkeme kararları düzenlemek,
-
Vergi dairesine sahte resmi belgeler sunmak.
7. HUKUKİ SONUÇLAR VE TOPLUMSAL ETKİLER
Resmi belgede sahtecilik suçu, sadece bireysel çıkar sağlama amacı taşımaz; aynı zamanda kamu düzenini ve devletin hukuki işlemlerinin güvenilirliğini zedeler. Bu nedenle, devletin hukuk düzenini koruma refleksi, bu suçu ağır yaptırımlarla cezalandırmak yönündedir.
8. SONUÇ
Resmi belgede sahtecilik suçu, devlet otoritesine ve hukuki güvenliğe doğrudan zarar veren ciddi bir suçtur. Türk Ceza Kanunu, bu suça karşı etkin bir yaptırım mekanizması kurarak, kamu düzenini ve vatandaşların güvenini korumayı amaçlamaktadır. Etkin soruşturma ve yargılama süreçleriyle bu suçun önüne geçilmesi, hukuk devleti ilkesi açısından büyük önem taşır.
Resmi Evrakta Sahtecilik Yargıtay Kararları
Resmi Belgede Sahtecilik Suçunun Unsurları ve Özellikleri
Resmi belgenin temel unsurları doktrinde;
1- Kamu görevlisi tarafından düzenlenmesi,
2- Görevi gereği düzenlenmesi,
3- Öngörülmüşse, usul ve şekil kurallarına uyulması, şeklinde açıklanmaktadır.
Resmi belgenin varlığı için zorunlu bu unsurları sırasıyla incelediğimizde;
1- Kamu görevlisince düzenlenmesi:
Resmi belgeyi belirleyen en temel özellik, onun bir kamu görevlisince düzenlenmesidir. Düzenleyen kişinin kamu görevlisi olmaması durumunda, o belge resmi belge olarak kabul edilemez. Kamu görevlisi kavramı, TCK’nun 6/1-c maddesinde tanımlanmıştır. Ayrıca bu tanım kapsamına girmese dahi, ilgili özel yasasında yer alan hükümler dolayısıyla da bir kişinin görev dolayısıyla kamu görevlisi sayılması mümkün olabilir. Örneğin KİT personeli hakkındaki 399 sayılı KHK’nin 11/b maddesindeki hüküm bu şekildedir.
2- Görev gereği düzenlenmesi:
Belgeyi düzenleyenin kamu görevlisi olması, her durumda yeterli bir ölçüt olmamaktadır. Kamu görevlisinin kamu göreviyle ilgisiz bir belge düzenlemesi durumunda, özel belgeden söz edilir. Bu nedenle kamu görevlisinin, bu belgeyi görevi gereği düzenlemiş olması da aranmalıdır. Bu husus 204/2. maddede; “görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi…” sözleriyle açıklanmıştır.
Dolayısıyla 2. fıkra bakımından belgenin, kamu görevlisinin görev ve yetki alanıyla ilgili bulunması zorunludur. Yargıtay, 765 sayılı Yasa döneminde bu zorunluluğun, görevle belge arasında illiyet bağı ilişkisi şeklinde aranması gerektiğini belirtmekteydi. Şu halde görevlinin yetkisi dışında, başka deyişle yetkisini aşarak düzenlediği belge, görevlinin resmi belgede sahtecilik suçunun (204/2) maddi konusu olarak kabul edilemez. Kanunda, resmi belge hakkındaki sahteciliğin kamu görevlisi olmayan fail tarafından işlenmesi 204/1. madde ile, kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği ise ikinci fıkrada düzenlenmiştir. Kanun koyucu, resmi belge niteliğini taşımasa dahi, bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleme fiilini de resmi belge üzerindeki sahtecilikle birlikte cezalandırmıştır. Bu tür bir eylemin failinin düzenlemeye yetkili kamu görevlisi olması 2. fıkra, sivil kişi veya yetkisiz kamu görevlisi olması halinde ise 1. fıkra uygulanmaktadır.
3- Usul ve şekil şartlarına uyulması:
Resmi belgenin mutlaka belirli bir şekle uygun olması veya bazı unsurları taşıması şartı yoktur. Fakat, mevzuat gereği belirli usul ve şekil şartlarının aranması söz konusu olabilir. Örneğin resmi vasiyetnamenin kanunda belirtilen şekle uygun olarak düzenlenmesi zorunludur (MK. m. 532-536). Bu takdirde belirtilecek unsurların yer almaması, belgenin resmi belge sayılmasını önleyebilir. Belgenin usul ve şekil koşullarına uygun olması gerektiği bir kararda da açıklanmıştır. Buna karşın, görevlinin yetkisi kapsamında düzenlenmiş olan resmi belgenin birtakım unsurları olmadığı halde, varmış gibi gösterilmesi halinde de, resmi belgede sahtecilikten söz edilir. Yine, belgenin birden fazla görevli tarafından imzalanması gerekli ise (örneğin kurul halinde verilen karar veya raporların tüm üyelerce imzalanması gereklidir), imza eksikliği, belge sayılmasını önleyecektir.
Noterlerce düzenlenen belgeler; düzenleme (Noterlik Kanunu m.84 vd.) belgeler ve onay işlemler olarak ikiye ayrılmaktadır. Düzenleme belgeler, içeriği de bizzat noterce düzenlendiğinden, bu belgenin herhangi bir yönüyle ilgili sahtecilik, resmi belgede sahtecilik olarak kabul edilmektedir. Buna karşın, onay işlemi şeklindeki belgelerde, onay kısmını kapsamayan, içerik sahteciliğinde resmi belge öğesinin oluşmayıp, özel belgede sahtecilik suçunun işlendiği kabul edilmektedir.
Resmi belgeler ispat gücü bakımından; ‘sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli belge’ ve ‘aksi sabit olana kadar geçerli belge’ şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Bu ayrım 765 sayılı Yasada da yapılmış ve 339/1, 342/2-4. maddelerinde cezalandırmada farklılıklar yaratılmıştı. Benzeri bir ayrıma 5237 sayılı Kanunun 204/3. maddede de yer verilmiş, ispat gücü yüksek olan belgeler bakımından cezanın artırılması öngörülmüştür.
Unsurları bakımından resmi belge sayılması olanaklı olmadığı halde, bazı özel belge türleri yasa tarafından özel olarak resmi belge düzeyinde korumaya alınmıştır. Bu tür belgeler TCK 210/1. maddede gösterilmiştir. Bunlar; emre veya hamile yazılı kambiyo senedi, tahvil, hisse senedi, emtiayı temsil eden belge ve vasiyetnamedir. Belirtilen türdeki belgelerin, resmi belge sayılabilmesi için kanunda öngörülen usul ve şekil şartlarının bulunması zorunludur.
TCK 210/2. maddede belirtilen, kamu görevlisi olmayan veya görevi gereği hareket etmeyen sağlık mesleği mensuplarının gerçeğe aykırı belge düzenleme suçu, özel nitelikli özel belgede sahtecilik suçu vasfındadır. Fakat cezalandırma yönünden resmi belgede sahtecilik hükümlerine atıf yapılmıştır.
Özel belgeler, resmi belge sayılmasını gerektiren unsurları taşımayan belgelerdir. Ancak, özel belgenin de belge niteliğinin, yani belge sayılması için gereken öğelerin bulunması aranmalıdır. Başka bir anlatımla; yazılı bir evrakın, hukuki sonuç doğurmaya elverişli bir biçimde kamu görevlisi olmayan belirli bir kimse tarafından düzenlenmesi durumunda özel belgenin varlığı söz konusu olur. Örnek verirsek; bir bankanın hesap bilgileri hakkındaki yazısı, kredi sözleşmesi, teminat mektubu, adi senet, fatura, mal beyanı, vergi beyanı, gümrük beyanı, sigorta giriş bildirimi, mektup, özel bir vaka hakkında ilgililerince düzenlenen tutanak, kira sözleşmesi, tahliye taahhüdü, dilekçe, ihbar yazısı, vb. belgeler özel belge sayılmaktadır.
Kimi özel belgelerin (hisse senedi, kambiyo senedi, tahvil vs.) kanun tarafından resmi belge gibi kabul edildiğini (m.210/1) hatırlamak gerekir. Fakat resmi belge sayılan belgelerdeki unsur eksikliği nedeniyle bu niteliğini kaybetmesi durumunda, özel belge sayılmaktadır. Örneğin bono veya çekin yasal öğelerinin eksik bulunması durumunda özel belge kabul edilmektedir.
Kamu görevlisi tarafından düzenlense dahi, göreviyle ilgisi olmayan belgeler de özel belge sayılır. Özel belgenin suça konu olması için, doğrudan hukuki sonuç doğurması gerektiği kabul edilmektedir. Resmi belgede sahtecilik suçu için, suçun maddi konusunun resmi belge olması (gerçek bir resmi belgede sahtecilik veya resmi belgenin sahte üretilmesi) gerekmektedir. Fakat, kimi durumlarda özel bir belgenin resmi belgede sahteciliğe vücut vermesi olanaklıdır.
Özel belgenin resmi daireye sunulması üzerine kayda alınması, üzerine kayıt kaşesi veya havale imzası atılması, kayda almayla ilgili işlemler olup, özel belgeyi resmi belge haline dönüştürücü nitelikte değildir. Buna karşın özel belge resmi bir makam tarafından onaylanmışsa, onay kısmı itibariyle resmi belge sayılır. Bu tür bir belgenin içeriğinde sahtecilik özel belgede, onay kısmında sahtecilik ise resmi belgede sahtecilik sayılır.
Yine, sahte bir özel belgenin resmi bir belgenin dayanağı olması nedeniyle resmi belgenin de gerçekliğine zarar verildiğinden, failin resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği kabul edilmektedir. Örneğin Yargıtay, hasta sevk kağıtlarına sahte ilaç kupürü ekleyip, sahte fatura düzenleyerek ilaç bedeli alınması eylemini resmi belgede sahtecilik olarak kabul etmiştir. Bir başka olayda, özel belge olan sahte satış sözleşmesi sunularak mahkeme yanıltılıp, gerçeğe aykırı ilam elde edilmesi nedeniyle failin resmi belgede sahtecilik suçundan cezalandırılması gerektiği belirtilmiştir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu - Karar : 2018/524).
Resmi Evrakta Sahtecilik Suçunda Görevli Mahkeme
İddianamede yer alan “PTT görevlisi olan sanığın, katılana gönderilen bir tebligatın tebliğ imkansızlığı nedeniyle iade edilmesi sırasında, tebligat tarihinde yurt dışında bulunduğu anlaşılan bir kişiden gerçekte herhangi bir bilgi almadığı halde bilgi almış gibi tebliğ evrakına şerh düşmesi”, şeklindeki isnadın sübutu halinde TCK’nın 204/2. maddesinde tanımlanan kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçunu oluşturabileceği anlaşılmakla davaya bakmanın, delillerin takdir ve tartışılmasının 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 12. maddesi uyarınca Ağır Ceza Mahkemesinin görevi kapsamında bulunması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması bozma nedenidir (Yargıtay 5. Ceza Dairesi - Karar: 2015/1962).
Sahteliği mahkemece kabul edilen 26.2.2009 tarihli belgenin özel güvenlik görevlisi sanık M. A. G. tarafından tanzim edildiği, 5188 Sayılı Kanunun 23. maddesi uyarınca kamu görevlisi statüsünde bulunduğu diğer sanık A. B.’nın da memur olduğu hususları nazara alınarak eylemin TCK’nın 204/2 maddesinde düzenlenen resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturabileceği, davaya bakmanın 5235 Sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi ile Bölge Adliye Mahkemesi’nin Kuruluş Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 12. maddesine göre ağır ceza mahkemesine ait olduğu, bu sebeple görevsizlik kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması bozma nedenidir (Yargıtay 9. Ceza Dairesi - Karar: 2014/11477).
Özel Belgede ve Resmi Evrakta Sahtecilik Suçlarında Zincirleme Suç Uygulaması
Belgede sahtecilik suçlarında korunan hukuki yararın kamu güveni olması, her iki suçun geniş anlamda mağdurunun toplumu oluşturan tüm bireyler olması, unsurlarının tamamen benzer olarak düzenlenmesi de göz önünde bulundurulduğunda, resmi belgede sahtecilik ile özel belgede sahtecilik suçlarının “aynı suç” olduğu ve her ikisinin varlığı halinde, 5237 sayılı TCK’nın 43. maddesinde yer alan; “Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır” hükmü gereğince, resmi belgede sahtecilik suçundan hüküm kurulup zincirleme suç hükümlerine göre uygulama yapılması gerekeceğinden hareketle; sanığın, kimliği tespit edilemeyen kişiyle birlikte hareket ederek şikayetçi Ş.’nün kimlik bilgilerini ele geçirip aslına uygun nüfus cüzdanı düzenleyerek, Ş. adına düzenlenmiş ikametgah ilmühaberi, trafik tescil belgesi, araç rehin yazısı ve noter ihtarnamesi ile başvuruda bulunup, sahte kredi sözleşmesinin düzenlenmesini sağlayarak resmi ve özel belgede sahtecilik suçlarını işlediği kabul edilmiş ise de; resmi belgede sahtecilik suçuna konu nüfus cüzdanı, trafik tescil belgesi, araç rehin yazısı ve ikametgah ilmühaberi ile imza sirküleri asıllarının dosya içerisinde mevcut olmaması nedeniyle bankaya asıllarının verilip verilmediği araştırılarak asıllarının bulunması halinde iğfal kabiliyetlerinin bulunup bulunmadığı yönünden inceleme yapılması ve trafik tescil belgesi ile araç rehin yazısının sahte kimlik verilerek ilgili kurum tarafından gerçekte verilip verilmediğinin araştırılması sonucunda; gerçek oldukları veya aldatıcılık özelliklerinin olduğunun anlaşılması halinde, kredi sözleşmesi ile diğer özel belgeleri de içerisine alacak şekilde resmi sahtecilik suçundan hüküm kurulup, zincirleme suç hükümlerine göre artırım yoluna gidilmesi; asıllarının ele geçirilememesi ya da iğfal kabiliyetlerinin bulunmadığının anlaşılması halinde ise, sanıkların yalnızca özel belgede sahtecilik suçundan cezalandırılmaları gerektiği, bu kapsamda özel belgede sahtecilik suçundan hüküm kurulurken güdülen amaç ve saik, suç konusunun önemi, kastın yoğunluğu ve sahte belge çeşitliliği dikkate alınarak temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak tayini gerekeceği gözetilmeden, yazılı şekilde resmi belgede sahtecilik ve özel belgede sahtecilik suçlarından ayrı ayrı hüküm kurulması suretiyle fazla ceza tayin edilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 15. Ceza Dairesi - Karar: 2014/13134).
Kimlik bilgilerini kullandığı mağdur adına ikametgâh belgesi düzenlettirmek suretiyle resmî belgede sahtecilik suçunu, sonrasında söz konusu sahte ikametgâh belgesiyle katılan bankaya başvuruda bulunup içeriği itibarıyla sahte olarak düzenlenmesini sağladığı bireysel kredi başvuru formunu mağdura atfen imzalamak suretiyle de özel belgede sahtecilik suçunu işleyen sanığın, bir suç işleme kararının icrası kapsamında aynı suçu değişik zamanlarda işlediğinin ve bu itibarla zincirleme şekilde resmî belgede sahtecilik suçundan cezalandırılması gerektiğinin kabulünde zorunluluk bulunmaktadır (CGK - K.2018/22).
Kamu Görevlisinin Resmi Evrakta Sahtecilik Suçunda Soruşturma İzni
Kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçuna yönelik temyiz isteminin incelenmesinde ise;
Sanığın görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu belgelerde sahtecilik yaptığının iddia edilmesi karşısında, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uyarınca yetkili merciden bu suç yönünden soruşturma izni alındıktan sonra dava açılması gerektiği gözetilmeden, genel hükümlere göre açılan davaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 5. Ceza Dairesi - Karar : 2016/5285).
Resmi Belgede “Faydasız Sahtecilik” Halinde Beraat Kararı
Suça konu çekin keşide tarihi üzerinde yapıldığı iddia olunan tahrifat, çekin ibraz süresi yönünden sanık lehine hukuki sonuç doğurması imkanının bulunmaması nedeniyle “faydasız sahtecilik” niteliğinde olup resmi belgede sahtecilik suçunun unsurları oluşmamıştır (Yargıtay 11. Ceza Dairesi - Karar: 2012/264).
Sanığın, 2022 Sayılı Kanun uyarınca katılan SGK Başkanlığı’ndan özürlü aylığı talebinde bulunduğu, kurum tarafından aylık bağlanmaya esas belgelerin yapılan incelenmesinde Van Eğitim Araştırma Hastanesi’nden alınan sağlık kurulu raporunun hastane kayıtlarına uygun olmadığı ve sahte olduğunun tespit edildiği, Van Devlet Hastanesi’nden aldırılan sağlık kurulu raporuna göre ise sanığın tüm vücut fonksiyon kayıp oranının %8 olduğu, sanığın zikredilen 2022 Sayılı Kanun ve bu kanunun uygulanmasına yönelik yönetmelik uyarınca halihazırda almış olduğu sahte sağlık kurulu raporuna göre özürlü aylığı almasına imkan bulunmadığı, nitekim SGK Başkanlığı’nın yazı cevabına göre de herhangi bir maaş ödemesi yapılmadığı, bu sebeple SGK’nın herhangi bir zararının oluşmadığı, dolayısıyla sanığın eylemlerinin faydasız sahtecilik olarak değerlendirileceği ve sanığın üzerine atılı suçların maddi ve manevi unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle verilen beraat hükmü hukuka uygundur (Yargıtay 15. Ceza Dairesi - Karar: 2016/2277).
Avukat sıfatını henüz kazanmayan stajyer avukat sanık C. Ö. adına, 05.09.2006 ve 22.02.2007 tarihlerinde, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 56. maddesi gereğince “yetki belgesi” düzenlenmesi ve sanık C.’ın bu yetki belgelerini kullanarak mahkemede duruşmaya davalı vekili olarak katılması, icra takip dosyalarında işlemler yapmasından ibaret olayda; 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 26. maddesine göre verilecek muvafakatname ile stajyer avukatların dahi icra takip işlemlerini yapma yetkisinin bulunduğu, sanık C.’ın da yetki belgesi verildiği tarih itibariyle bu statüye sahip olduğunun ve dolayısıyla suça konu yetki belgelerinin kullanılması ile elde edilebilecek olan hukuki sonuçların elde edilmesi mümkün olduğunun anlaşılması karşısında; bu haliyle yapılan sahteciliğin “faydasız sahtecilik” olarak nitelenmesi gerektiği gözetilmeden mahkumiyet kararı verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 11. Ceza Dairesi - Karar: 2014/1687).
Fiili İğfal ve Resmi Belgede Sahtecilik Suçu
Ceza Genel Kurulunun 14.10.2003 gün ve 232-250 sayılı kararında da, belgenin nesnel olarak aldatıcılık yeteneğinin bulunması, aldatma keyfiyetinin belgeden objektif olarak anlaşılması gerektiği, muhatabın hatasından, dikkatsizlik veya özensizliğinden kaynaklanan fiili iğfalin, aldatma yeteneğinin varlığını göstermeyeceği belirtilmiştir. Bu noktada sahteciliğe konu olan belgenin aldatma yeteneği olup olmadığının tartışılması ve belirlenmesi öncelikle yargılamayı yürüten mahkemeye ait olup, hakim olayın çıkış, oluş ve akışını, düzenlenen belgelerle yapılan işlemleri göz önüne alarak, sahteciliğin kolaylıkla anlaşılıp anlaşılamayacağını bizzat saptamalı ve sonucuna göre belgelerde aldatma yeteneği olup olmadığını takdir ve tespit etmelidir (Yargıtay CGK - Karar: 2012/1804).