MİRAS TAKSİM SÖZLEŞMESİ: HUKUKİ NİTELİĞİ, GEÇERLİLİK ŞARTLARI VE UYGULAMADA KARŞILAŞILAN SORUNLAR
1. Giriş
Miras hukukunun en önemli konularından biri, terekenin mirasçılar arasında paylaşılması sürecidir. Türk Medeni Kanunu’na göre miras, mirasbırakanın ölümüyle birlikte yasal veya atanmış mirasçılara geçer. Ancak terekenin fiilen bölüşülmesi, çoğu zaman uzun ve karmaşık bir süreci beraberinde getirir. İşte bu noktada miras taksim sözleşmesi, mirasçılar arasında barışçıl bir paylaşım ve hukuki güvenlik sağlayan bir araç olarak öne çıkar.
2. Miras Taksim Sözleşmesinin Tanımı ve Hukuki Niteliği
Miras taksim sözleşmesi, mirasçılar arasında terekeye dahil malvarlığının nasıl paylaşılacağına ilişkin yapılan, iki veya daha fazla taraflı bir sözleşmedir. Bu sözleşme ile mirasçılar, kendilerine düşen payları serbestçe belirleyebilir ve paylaşımın nasıl yapılacağını kendi iradeleriyle düzenleyebilirler.
Hukuki nitelik bakımından, miras taksim sözleşmesi bir sulh sözleşmesi özelliği taşısa da, çoğu yazar tarafından sui generis (kendine özgü) bir sözleşme olarak kabul edilir. Çünkü bu sözleşme hem miras hukukuna hem de borçlar hukukuna özgü unsurları birlikte içerir.
3. Geçerlilik Şartları
Miras taksim sözleşmesinin geçerli olabilmesi için bazı şekil ve içerik şartlarının yerine getirilmesi gerekir:
-
Tarafların Tamamının Katılımı:
Miras taksim sözleşmesinin geçerli olabilmesi için terekenin tüm mirasçılarının sözleşmeye katılması gerekir. Aksi hâlde, eksik katılım sözleşmeyi kısmen geçersiz kılar. -
Şekil Şartı:
Sözleşme kural olarak resmî şekilde yapılmak zorunda değildir. Ancak terekeye dahil taşınmazlar söz konusuysa, Türk Medeni Kanunu uyarınca noter onaylı veya tapuda resmî şekilde düzenlenmelidir. -
Ehliyet ve İrade:
Tarafların fiil ehliyetine sahip olmaları ve iradelerinin sakatlanmamış olması gerekir. Hile, ikrah veya hata hâlinde sözleşmenin iptali mümkündür. -
Tereke Unsurlarının Belirli Olması:
Paylaşılacak malvarlığı unsurları açıkça belirtilmeli, paylaşımda tereddüt yaratacak ifadelerden kaçınılmalıdır.
4. Miras Taksim Sözleşmesinin Sonuçları
Geçerli şekilde yapılan bir miras taksim sözleşmesi ile mirasçılar arasında elbirliği mülkiyeti sona erer ve her mirasçı, kendisine düşen mal veya hak üzerinde paylı mülkiyet veya münhasır mülkiyet hakkı kazanır. Bu aşamadan sonra mirasçılar, paylaşım konusu mal üzerinde bireysel tasarrufta bulunabilirler.
Sözleşmenin bağlayıcılığı, Borçlar Kanunu’ndaki genel ilkelere tabidir. Taraflar, paylaşım sonrasında ortaya çıkan yeni tereke unsurları veya hatalı paylaşım durumlarında yeniden bir taksim anlaşması yapabilirler.
5. Uygulamada Ortaya Çıkan Sorunlar
Uygulamada miras taksim sözleşmeleri genellikle aile içi anlaşmazlıkların giderilmesi amacıyla yapılır. Ancak şu sorunlarla sıkça karşılaşılmaktadır:
-
Eksik mirasçı katılımı nedeniyle sözleşmenin geçersiz sayılması,
-
Taşınmazların devrinde şekil şartına uyulmaması,
-
Paylaşımda eşitliğin sağlanamaması sonucu mirasçılar arasında yeni uyuşmazlıkların çıkması,
-
Noter onayının veya tapu işlemlerinin usulüne uygun yapılmaması.
Bu nedenle, uygulamada sözleşmenin uzman bir hukukçu eşliğinde düzenlenmesi büyük önem taşır.
6. Sonuç
Miras taksim sözleşmesi, mirasçılar arasında uzlaşıyı teşvik eden, tereke paylaşımını hızlandıran ve yargısal süreci önleyebilen etkili bir hukuki araçtır. Ancak geçerliliği, şekil şartlarına ve tüm mirasçıların iradesine sıkı sıkıya bağlıdır. Uygulamada karşılaşılan sorunlar, çoğunlukla bu unsurların ihmal edilmesinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla, miras taksim sözleşmelerinin dikkatli, açık ve hukuka uygun biçimde hazırlanması, miras hukukunda güvenli paylaşımın temel koşuludur.
Miras Taksim Sözleşmesine İlişkin Emsal Yargıtay Kararları
Kadıköy avukatı olarak en üst seviye içtihat makamı Yargıtay’ın vasiyetnameye dair emsal kararlarını aşağıda paylaşıyoruz. Miras sözleşmesinin hazırlanması sürecinde hak kaybı yaşamamak ve oluşabilecek uyuşmazlıklarda etkin savunma için tecrübeli avukatlardan destek alınmasını tavsiye ederiz.
Yargıtay 6. HD., E. 2011/13538 K. 2012/2098 T. 14.02.2012
“Dava konusu taşınmazların tarafların miras bırakanı K1’den kaldığı, murisin ölümünden sonra 13.02.2001 tarihli miras taksim sözleşmesiyle taraflar arasında taksim edildiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Taksim sözleşmesinin düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan 743 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 611. maddesine uygun taksim sözleşmesi düzenlenmiş ise de bu tarihten sonra söz konusu taşınmazlar imar uygulamasına tabi tutularak parsel numaraları değiştirilmiş ve 561 ada 2 ve 3 parseller paylı olarak tarafların murisi K1 ile Hendek Belediyesi ve K2 adına 560 ada 1 parsel ise muris K1 adına tescil edilmiştir.
Bu durumda taksim sözleşmesinin varlığından ve geçerliliğinden söz edilemez. Davanın açıldığı tarihte dava konusu taşınmazlar paylı ve iştirak halinde mülkiyete konu olup, 13.02.2001 tarihli miras taksim sözleşmesi daha sonra yapılan imar uygulaması ile hayata geçirilemeyecek bozulmuştur. Mahkemece işin esasına girilerek taşınmazlar imar parseli olup, aynen taksim suretiyle ortaklığının giderilmesinin mümkün olup olmadığının araştırılarak taksimin mümkün olmaması halinde satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile taksim söz leşmesine değer verilerek davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.”
Yargıtay 8. HD., E. 2015/7641 K. 2015/19147 T. 26.10.2015
“Davaya konu edilen sözleşme içeriği edimlerle birlikte değerlendirildiğinde, sözleşme “miras taksim sözleşmesi (TMK.m.676)” niteliğinde olmayıp; “miras payının devri sözleşmesi (TMK.m.677/1)”dir. Bu sözleşme ile davalılar miras bırakanları olan babalarından kalan tüm malvarlığındaki miras paylarını davacılara eşit olarak devretmişlerdir. Karar düzeltme isteminin kabul edilip, sözleşmenin miras payının devri sözleşmesi olarak kabul edilip, gerçekleşecek sonucuna göre karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.”
Yargıtay 6. HD., E. 2012/18526 K. 2013/968 T. 24.1.2013
“Davacılar vekili dava dilekçesinde tarafların elbirliği mülkiyeti ile maliki bulundukları 545 ada 29 parsel sayılı taşınmazda bulunan ortaklığın aynen taksim yoluyla, olmadığı taktirde satış suretiyle giderilmesini istemiştir. Davalı dava konusu taşınmaz hakkında 22.12.2003 tarihinde Miras taksim sözleşmesi yaptıklarını belirterek, davanın reddini savunmuştur. Kararın dayanağını oluşturan taksim sözleşmesi TMK 676/son maddesinde belirtilen usulle oluşturulmuş geçerli bir taksim sözleşmesi değildir.
Bu nedenle Mahkemece işin esasına girilerek yapılacak keşif ile aynen taksim suretiyle ortaklığın giderilmesinin mümkün olup olmadığının araştırılması, taksimin mümkün olmaması halinde satış talebinin de olduğu gözetilip satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile taksim sözleşmesine değer verilerek davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.”