İYİ NİYETLE KAZANIMIN KISMEN KORUNDUĞU HALLER

İYİ NİYETLE KAZANIMIN KISMEN KORUNDUĞU HALLER

İYİ NİYETLE KAZANIMIN KISMEN KORUNDUĞU HALLER


İYİ NİYETLE KAZANIMIN KISMEN KORUNDUĞU HALLERİYİ NİYETLE KAZANIMIN KISMEN KORUNDUĞU HALLER

İYİ NİYETLE KAZANIMIN KISMEN KORUNDUĞU HALLER

MK m. 989/2 : Bu taşınır , açık artırmadan veya pazardan ya da benzeri eşya satanlardan iyi niyetle edinilmiş ise ; iyi niyetli birinci ve sonraki edinenlere karşı taşınır davası , ancak ödenen bedelin geri verilmesi koşuluyla açılabilir.

V iyi niyetli Ü'ye malı sattı. Ü şu anda malik değil. A da iyi niyetli Ü'ye dava açtı. (taşınır veyaa istihkak) Ü malı satın alırken ödediği bedeli A'dan isteyebilir mi ? V'yi bulursa V 'den isteyebilir. A'dan ise kural olarak isteyemeyiz. Yani A kendi malı için kural olarak bir bedel ödemek zorunda değil. Ancak istisnası var. Eğer iyi niyetle bu mal açık artırmadan veya pazardan veya o tür eşyaların satıldığı bir yerden alınmışsa (mesela saati saatçiden aldı , bileziği kuyumcudan , kitabı kitapçıdan aldı ) iyi niyetli kanun kısmen koruyor ve diyor ki bedel iade edilinceye kadar Ü malı A'ya iade etmekten kaçınabilir.

Bu tür yerlerden alınması iyiniyetli Ü' yü direkt olarak malik yapmaz. (Bura önemli). Ancak 5 yıl sonra malik olabilir. bu kuralı unutmayın. Bu tür yerlerden alınmış olması iyiniyetli Ü'ye sadece bedeli isteme hakkı vermektedir. Bedel ödenene kadar iyiniyetli Ü malı A'ya iade etmekten kaçınabilir. Buna alıkoyma hakkı diyoruz.

Alıkoyma hakkı bir hapis değildir. Yani malı paraya çevirme yetkisi vermez. Bedel ödenmiyor diye iyiniyetli Ü , tutup da malı paraya çevirtemez. Sadece bedel ödenene kadar malı alıkoyabilir , geri vermekten kaçınabilir.

Ü ayrı bir davayla bedeli geri isteyebilir mi ? Diyelim ki A taşınır davası açtı veya istihkak davası açtı. İyiniyetli Ü de malı açık arttırmadan ya da pazardan almış . Ü bedel isteyebilir ama istemedi malı geri verdi. Daha sonra Ü ayrı bir dava açıp mal için ödediği bedeli alabilir mi ? Alabilin illa o davada istemesi şart değildir. Yeter ki Ü iyiniyetli olsun ve mal kanunda sayılan yerlerden temin edilmiş olsun.

Yasa koyucunun 989/2 deki ifadesini lafzıyla yorumladığımızda ödenen bedelin geri istenmesini bir dava açma şartı olarak kabul ettiği sonucu çıkmaktadır. Halbuki bu ifade lafzen kullanılmıştır. Hükmün amacı dava şartı olması değil , bedelin Ü tarafından istenmesine izin vermedir.

Malı kanunda sayılan yerlerden iyi niyetle edinen kişi bedeli talep etmezse hakim bedelin ödenmesine resen hükmedemez. Çünkü bu bir dava şartı değildir.

İyi niyetli Ü pazardan malı satın aldı. Daha sonrada malı iyiniyetli P 'ye satmış. P malı pazardan değil bizzat ü 'den satın almış. A iyi niyetli P'ye dava açtı. P de durumu hemen satıcı Ü'ye ihbar etmiş. İhbarda bana sattığın mal başkasına aitmiş. Davaya gel beni kurtar diyor. Ü de ben bu malı açık artırmadan aldım demiş. Acaba P , Ü'nün malı açık artırmadan aldım demiş. Acaba P Ü 'nün malı açık artırmadan almış olma olgusuna dayanarak A'dan bedeli isteyebilir mi? Yani illa açık artırmadan kendisinin mi alması gerekiyor yoksa önceki iyi niyetli zilyedin oradan alması yetiyor mu ? m.989/2 sonraki edinilenleri de bu kapsama almıştır. Dolayısıyla P kendisi o tür yerlerden almamış olsa bile yasadaki sonraki iyiniyetle edinenler de bu imkandan yararlanır ifadesi sayesinde Ü'nün açık artırmadan alma olgusuna dayanarak P, Ü'ye mal için ne kadar bedel ödemişse o bedeli de A' dan isteyebilir. Bunun birinci şartı P 'nin iyi niyetli olmasıdır. P kötü niyetli olsaydı iyi niyetli Ü'nün açık artırmadan alma olgusuna dayanamazdı. İkinci şart ise önceki zilyedin de yani açık artırmadan alanın da iyi niyetli olması gerekiyor.

Açık artırmadan , pazardan ya da o tür eşyaların satıldığı bir yerden iyi niyetle edinenleri (hem birinci edinenleri hem de sonraki edinenleri yasa koyucu neden korumuştur? Mağdur A'yı neden korumuyor? A kendi malı için bedel ödemek zorunda kalıyor. Bu mantıksız değil mi ? Yasa burada bu tür yerlerden alışverişi koruyor. Açık artırma , pazar veya o tür eşyaların satıldığı yerlere olan güveni yasa koyucu bu hükümle koruyor.

Çünkü ben vatandaş olarak alışverişe çıkıyorum. Beni kanun koyucu öyle bir korumuş ki bu mal çalıntı mal dahi olsa ödediğim bedeli malikten isteyebilirim. Eğer korumamış olsaydı bu tür yerlerde alışveriş yapmaya çekinerek giderdim.

Peki bu durumda A ne yapacak ? Kendi malı için bedel ödedi? A ise uğradığı zararları B'den V 'den tazmin edebiliyor.

Bu anlatılan hükümler yani iyiniyetin korunmasına ilişkin hükümler taşınırlara ilişkin hükümlerdir. Taşınmazlarda ise zilyetlik haklara karine oluşturmaz. Dolayısıyla taşınmazlarda emin sıfatıyla zilyetten ayni hak kazanımı diye bir kazanım olmuyor. Taşınmazlarda tapuya güven ilkesi vardır. Taşınmaz bir kişi adına yolsuz tescil edilmişse ancak o yolsuz tescile güvenerek iyiniyetle ayni hak kazanabiliyoruz.

Gemi veya trafik siciline kayıtlı motorlu araçları iyiniyetle kazanabiliyoruz?

MK ' a göre bunlar taşınırdır. Gemi siciline kayıtlı gemiler , trafik siciline kayıtlı araçlar bir de finansal kiralama kanununa tabii taşınırlar bakımından zilyetlik aynı haklarda kamuya açıklığı sağlamaz. Bu nedenle 3. kişiler iyi niyetlle ayni hak kazanamazlar. Bu tür şeylerde zilyetlik haklara karine oluşturmaz.

Mesela ben aracımı arkadaşınıza ödünç verdim. O da bana herhangi bir şekilde bir hak kazandırmaya çalışsa ben iyiniyetli olsam bile hakkı kazanamıyorum.

Fiiliyatta zaten bu mümkün olamaz. Yani o malı size satması mümkün olamaz. Çünkü mesela ruhsat sahibi A , Ö'ye aracını ödünç olarak bırakmış. Ö gidip de bu malı Ü'ye satamaz. Çünkü satışı ruhsat sahibi yani malik A yapacak ya da özel yetki verdiği ( temsil yetkisi) kişi yapacak.Ö'nün elinde temsil yetkisi yoksa Ü'ye gidip de malı satamaz. Peki diyelim ki gidip de sattı ve noterde bu işlemi yaptı. Noter normalde yapmamalı bu işlemi ama diyelim ki yaptı. Mal Ö'nün elinde , Ö emin sıfatıyla zilyet diye bizim iyiniyetli Ü mülkiyeti kazanmış olmaz.

Çünkü trafik siciline bağlı motorlu araçlar bakımından zilyetlik kamuya açıklığı sağlamaz. Burada kamuya açıklığı sağlayan kurum zilyetlik değil sicildir. Dolayısıyla Ü'nün iyiniyeti burada korunmaz. Ü ,iyi niyet iddiasında bulunamaz.Çünkü trafik sicili alenidir. Ben iyiniyetliydim, emin sıfatıyla zilyede güvenerek malı kazandım savunması yapamıyor.Gemi sicilide aynı böyle alendir.

Diyelim ki trafaik siciline A'nın adı terkin edilmiş. Yanlışlıkla Ö 'nün adı tescil edilmiş (yolsuz tescil). Ö'de gitmiş iyiniyetli Ü'ye noterde satmış. Ruhsat sahibi Ö gözüküyor. Acaba iyiniyetli Ü sicile güvenerek hakkı kazanmış olur mu? İyiniyeti korumamız için yasa da özel hüküm olması lazım. Bu taşınmaz olsaydı , taşınmazlarda tapuya güvenerek hak kazanımını kanun koruyor. Ancak trafik siciline ve gemi siciline güvenerek ise yasa koyucu iyi niyetle kazanımı korumamıştır.

Taşınmazlarda göreceğimiz tapuya güven ilkesi motorlu taşıtlarda ve gemilerde yoktur. Tescil yolsuzsa iyi niyetli olsanız bile hakkı kazanamazsınız. Çünkü yasa koyucu özel bir düzenleme getirmemiş. Taşınmaz olsaydı yolsuz tescile güvenerek iyiniyetele hak kazandırabilirdiniz. Çünkü kanun koyucu 1023. maddesinde bunu açıkça düzenlemiş.

kaynak. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ DERS NOTLARI

AVUKAT GİZEM GÜL UZUN