İDDET MÜDDETİNİN KALDIRILMASI DAVASI HAKKINDA

İDDET MÜDDETİNİN KALDIRILMASI DAVASI HAKKINDA

İDDET MÜDDETİNİN KALDIRILMASI DAVASI HAKKINDA


İDDET SÜRESİNİN KALDIRILMASI HAKKINDA

İDDET MÜDDETİNİN KALDIRILMASI DAVASI HAKKINDA

İddet Süresinin Kaldırılması: Hukuki ve Sosyal Bir Değerlendirme

 

İddet süresi, bir kadının boşanma veya eşinin ölümünden sonra, yeniden evlenmeden önce geçirmesi gereken yasal bir bekleme süresidir. İslam hukuku ve Türk Medeni Kanunu'nda, bu sürenin amacı, kadının gebe olup olmadığının tespit edilmesi ve soy karışıklığının engellenmesidir. Ancak son yıllarda, toplumsal değişim ve kadın hakları açısından, iddet süresinin kaldırılması veya değiştirilmesi gerektiği yönünde tartışmalar artmıştır. Bu makalede, iddet süresinin kaldırılmasının hukuki ve sosyal açıdan değerlendirilmesi yapılacaktır.

 

İddet Süresinin Tanımı ve Hukuki Temeli

İddet süresi, bir kadının boşanma veya eşinin ölümünün ardından evlenmeden önce geçirmesi gereken süreyi ifade eder. Türk Medeni Kanunu’nda ve İslam hukukunda bu süreye ilişkin çeşitli düzenlemeler bulunmaktadır. Kadının boşanmasından sonra iddet süresi, üç ay (üç adet hayız dönemi veya gebelik durumuna göre) olarak belirlenmiştir. Eşinin ölümünden sonra ise, kadının dört ay on gün iddet beklemesi gerekmektedir.

 

İddet süresi, esasen şu temel amaçları taşır:

 

Gebe Olup Olmadığının Tespiti: Kadının, boşanma veya ölüm gibi olaylardan önce gebelik durumu olup olmadığı tespit edilmelidir. Bu, çocuğun babasının kim olduğunu belirlemek ve soy karışıklığını engellemek için önemlidir.

Saygı ve Huzur: İddet, aynı zamanda kadının bir anlamda yas dönemi geçirmesi ve psikolojik olarak yeniden evlenmeye hazırlıklı olabilmesi amacı taşır.

İddet Süresinin Kaldırılmasının Hukuki Temelleri

İddet süresinin kaldırılması gerektiğine dair savunuların en güçlü temeli, kadın haklarının güçlendirilmesi ve kişisel özgürlüklerin ön plana çıkarılmasıdır. Günümüzde, kadının bağımsızlık ve özgürlük hakları üzerinde daha fazla durulmakta ve iddet süresi, bazen kadının özgür iradesini sınırlayıcı bir engel olarak görülebilmektedir.

İDDET MÜDDETİNİN KALDIRILMASI DAVASI HAKKINDA

Kadın Hakları ve Eşitlik: Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olması gerektiği, modern hukuk sistemlerinin temel ilkelerindendir. İddet süresi, bazen kadının hareket özgürlüğünü kısıtlayarak toplumsal cinsiyet eşitliği ile çelişebilir. Kadının boşanma veya eşinin ölümünden sonra yeniden evlenme hakkına sahip olması, ona tanınan kişisel bir özgürlük olmalıdır. Bu özgürlüğün, gereksiz hukuki engellerle kısıtlanmaması gerektiği savunulmaktadır.

 

Çağdaş Hukuk Sistemleri: Pek çok Batı ülkesinde, iddet süresi gibi düzenlemeler bulunmamaktadır. Modern hukuk sistemlerinde, bireylerin yaşam tarzı ve özgürlükleri ön planda tutulur. Bu bağlamda, iddet süresinin kaldırılması, çağdaş hukuk anlayışına daha uygun bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir.

 

Aile Hukukunun Yeniden Şekillendirilmesi: Aile yapısının ve evlilik anlayışının değişmesiyle birlikte, iddet süresi de sorgulanmaya başlanmıştır. Günümüz toplumunda, boşanmış kadınlar veya dul kadınlar, çoğu zaman bağımsız bir şekilde hayatlarına devam etmekte ve bu süreçte yeniden evlenmeye karar verebilmektedirler. Kadının boşanmasından veya eşinin ölümünden sonra, toplumsal normlar doğrultusunda bu gibi kadınların tekrar evlenmesi engellenmemelidir.

 

İddet Süresinin Kaldırılmasının Sosyal ve Psikolojik Yansımaları

İddet süresinin kaldırılmasının sosyal ve psikolojik açılardan da önemli yansımaları olabilir. Bu konuda olumlu ve olumsuz görüşler bulunmaktadır:

 

Olumlu Yansımalar:

Kadın Bağımsızlığının Artması: İddet süresinin kaldırılması, kadınların bağımsızlıklarını güçlendirebilir. Kadınlar, boşanma veya eşlerinin ölümünden sonra yaşamlarına daha hızlı bir şekilde devam edebilirler ve bu durum onların özgürlüklerini kısıtlamaz.

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği: İddet süresinin kaldırılması, kadınlar için eşitlikçi bir toplumsal yapının teşvik edilmesine yardımcı olabilir. Bu düzenleme, sadece kadınların değil, toplumun genelinde eşit hakların savunulmasına olanak sağlar.

Yeniden Evlilik İhtiyacı: Bazı kadınlar için, boşanma veya eşlerinin ölümünden sonra psikolojik olarak yeniden evlenmeye hazır hissetmeleri uzun bir zaman alabilir. İddet süresinin kaldırılması, bu sürecin kadınların tercihlerine göre daha esnek olmasına olanak tanıyabilir.

Olumsuz Yansımalar:

Aile ve Soy Bağlarının Karmaşası: İddet süresinin kaldırılması, bazı toplumlarda soy karışıklığına yol açabilir. Özellikle, geleneksel aile yapısının daha güçlü olduğu yerlerde, çocuğun babasının kim olduğunun belirsiz olması gibi sorunlar doğabilir. Bu durum, özellikle dini ve kültürel açıdan hassas toplumlarda daha büyük tartışmalara yol açabilir.

Kadının Psikolojik Hazırlığı: Boşanma veya eşin ölümünün ardından hemen yeni bir evlilik düşüncesi, bazı kadınlar için psikolojik olarak uygun olmayabilir. Bu nedenle, iddet süresinin kaldırılması, kadının yeniden evlenmeye hazır olup olmadığı konusunda erken bir karar alınmasına yol açabilir.

İddet Süresinin Kaldırılmasının Hukuki İhtimalleri

Türkiye’de ve diğer bazı ülkelerde, iddet süresi düzenlemesi, dinî ve kültürel geleneklerle sıkı bir şekilde bağlantılıdır. Ancak, toplumsal değişimler ve kadın hakları alanındaki gelişmeler doğrultusunda, hukuki değişiklikler yapılabilir. İddet süresinin kaldırılması ya da azaltılması, toplumsal gelişmeler ve hukuki reformlarla mümkün olabilir.

 

Türk Medeni Kanunu’nda, iddet süresi kadınların yeniden evlenmelerini sınırlayan bir düzenleme olarak yer almaktadır. Ancak, Medeni Kanun’da iddet süresinin kaldırılması ya da değiştirilmesi yönünde bir reform yapılması, toplumsal ihtiyaçlara göre bir gelişim gösterebilir. Bu, devletin, kadın hakları konusundaki duyarlılığını artırarak, daha eşitlikçi bir hukuk sistemi oluşturmasına katkı sağlayabilir.

 

Sonuç

İddet süresinin kaldırılması, kadının özgürlüğünü ve bağımsızlığını savunmak adına önemli bir adım olabilir. Ancak, bunun yanında geleneksel aile yapısı, soy karışıklığı gibi sorunlar da göz önünde bulundurulmalıdır. Hukuki ve toplumsal açıdan bu değişikliğin getireceği etkiler dikkatlice değerlendirilmelidir. Toplumun dinamikleri ve kültürel değerleri de göz önünde bulundurularak, iddet süresi gibi düzenlemelerin yeniden şekillendirilmesi, daha eşitlikçi bir toplum yaratma yolunda önemli bir adım olabilir.

 

AVUKAT GİZEM GÜL UZUN