Geçici Velayet Kararına İtiraz Dilekçesi Örneği

Geçici Velayet Kararına İtiraz Dilekçesi Örneği

Geçici Velayet Kararına İtiraz Dilekçesi Örneği


https://www.gizemuzun.av.tr/velayet-hakki-annede-olan-cocugun-soyadi-degisikligi                           

 

Geçici Velayet Kararına İtiraz Dilekçesi ÖrneğiGEÇİCİ VELAYET KARARINA İTİRAZ DİLEKÇESİ ÖRNEĞİ

 

                                BAYBURT ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE

                                        (AİLE MAHKEMESİ SIFATIYLA)

 

DOSYA NO                                       : 2023/*** E.

 

DAVALI                                            : ***************

 

VEKİLİ                                             : Av. Gizem Gül UZUN

                                                                       Sahabiye Mah., Teoman Sk., Avukatlar İş Hanı, Bina No:9,                                                                          Kat:5, Daire No:501, Kocasinan/ KAYSERİ

 

DAVACI                                            : *****************

 

VEKİLİ                                             : *****************

 

KONU                                                : Yukarıda numarası belirtili olan dosyada müşterek çocuğun geçici velayetinin davacı tarafa bırakılmasına ilişkin kurulan 16/02/2024 tarihli ara karara ilişkin itirazlarımızın ibrazı hakkındaki dilekçemizdir. 

 

AÇIKLAMALAR                             : 

 

Sayın Mahkemenizin yukarıda esas numarası belirtili olan dosyasında taraflar arasında derdest boşanma davası bulunmaktadır. Taraflar arasında devam eden işbu boşanma davasına konu uyuşmazlıklardan biri de 25/07/2017 doğum tarihli müşterek çocuk Asel *****'in işbu boşanma yargılaması sırasında geçici velayetinin ve boşanma hükmünün kesinleşmesi halinde ise kalıcı velayetinin hangi tarafa ait olacağı konusundadır. 

 

Sayın Mahkemenizce daha önce yukarıda belirtmiş olduğumuz uyuşmazlığa yönelik 16/02/2024 tarihli ara karar ile müşterek çocuğun geçici velayeti müvekkile bırakılmıştır. Ancak devam eden süreçte, Sayın Mahkemenizce müşterek çocuk olan Asel *********'in velayetinin hangi tarafa ait olacağına yönelik uzman görüşü alınmak üzere SİR raporu hazırlanmasına karar verilmiştir. 

 

Bunun üzerine, uzman tarafından hazırlanılan 06/02/2024 tarihli ve 2023/**3 ADM dosya numaralı SİR raporunda, müşterek çocuk ile görüşme yapılmış olup; müşterek çocuktan alınan beyanlara itibar edilip edilmeyeceği; nihayetinde geçici velayetin kimde olacağına ilişkin takdir Sayın Mahkemenize bırakılmıştır.  

 

Bunun üzerine Sayın Mahkemeniz tarafından 16/02/2024 tarihinde müşterek çocuğun geçici velayetinin hangi tarafa bırakılacağına yönelik aşağıda belirtmiş olduğumuz ara karar kurulmuş olup; ilgili ara kararda geçici velayetin davacı- karşı davalıya ait olacağı belirtilmiştir. İlgili ara kararı belirtmemiz gerekirse;

 

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili A*************n'ın 14/02/2024 tarihli dilekçesinde özetle; müşterek çocuğun geçici velayetinin müvekkiline verilmesini talepte bulunmuştur.

HÜKÜM:

1-)Tarafların müşterek çocukları 25/07/2017 doğumlu ASEL *******'in geçici velayetinin davacı anneye verilmesine, 

2-)Velayeti davacı anneye verilen tarafların müşterek çocuğu ile davalı baba arasında görüş tesisi açısından; her ayın 1. ve 3. haftası Cumartesi günü saat 10:00'dan Pazar günü saat 18:00 arası, dini bayramların 1. günü saat 09:00 ile 17:00 arasında  kişisel ilişki tesisine,  her yılın ağustos ayının ilk günü sabah saat 09:00'dan Ağustos ayının 15'ine kadar akşam saat 18:00'a kadar, baba tarafından çocuğun anne yanından alınarak süre sonunda geri teslim edilmek üzere KİŞİSEL İLİŞKİ KURULMASINA,

Dair, tarafların yokluğunda dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda karar verildi.16/02/2024

 

 

Müşterek çocuk Asel'in geçici velayetinin davacı- karşı davalıya bırakılması, çocuğun üstün menfaatlerine aykırılık teşkil edecektir. Şöyle ki;

 

DAVACININ AĞIR DÜZEYDE BÖBREK HASTALIĞI BULUNMAKTADIR. DAVACI, BU SEBEPLE AMELİYATA ALINMIŞ VE ARDINDAN KOMAYA GİREREK 1 AY SÜREYLE YOĞUN BAKIMDA KALMIŞTIR. ÖYLE Kİ BU HASTALIK SEBEBİYLE DAVACININ SOLUNUM SİSTEMİ DAHİ ETKİLENMİŞ VE KENDİSİNE HASTANE TARAFINDAN SOLUNUM DESTEĞİ SAĞLANMIŞTIR. DAVACININ, BEDENSEL HASTALIĞI, HENÜZ 6 YAŞINDA OLAN KÜÇÜK BİR ÇOCUĞUN VELAYET SORUMLULUĞUNU ÜSTLENMEYE ELVERİŞLİ DEĞİLDİR. 

 

Davacı anne, ağır böbrek hastalığın sahip olduğundan dolayı bedensel ve ruhsal anlamda velayeti üstlenecek yeterlilikte değildir. Zira davacı, müşterek çocuğun yanında defalarca ifade etmiş olduğu üzere, ölüm korkusu ile yaşamaktadır. Davacı, Nisa Hastanesinde 09/05/2018 tarihinde üroloji ekibi tarafından, sol böbrek taşı nedeniyle ameliyata alınmıştır. Davacıya yapılan ameliyat 3,5 saat sürmüştür. Ameliyat sonrasında davacı, hipotansiyon ve taşikardi ile solunum yetmezliği semptomları belirtisi göstermesi üzerine komaya girmiş ve 1 ay boyunca yoğun bakımda yataklı tedavi görmüştür. Yoğun bakım sürecinde davacının hastalık tablosunun hala ağır şekilde seyretmesi sebebiyle hastane tarafından, ileri tetkik ve tedavi amacıyla Medipol Mega Hastanesinin genel yoğun bakım servisine sevki sağlanmıştır. 

 

Medipol Mega Hastanesinde ise davacı, ağır hastalık durumu sebebiyle izole odaya alınmıştır. Hastane tarafından, davacının taşikardik kalp atımlarına sahip olduğu, kan basıncının yüksek bulunduğu, hastanın ağızdan normal şekilde beslenmesinin durdurulduğu, özellikle sağ akciğerinde solunum seslerinin çok az duyulduğu ve bu sebeple sağ akciğerine kateter isimli cihaz takıldığı, bu yolla da hastaya solunum desteği sağlandığını ifade eden Epikriz raporu düzenlenmiştir. 

 

Davacının sahip olduğu hastalık ciddi boyuttadır ve davacı, küçük bir çocuğun velayet gibi ağır sorumluluğunu üstlenebilecek bedensel sağlığa sahip değildir.

 

Yukarıda açıklamış somut nedenlerden ötürü, davacı annenin müşterek çocuğun velayetten kaynaklanan ağır sorumluluğu üstlenmesi mümkün değildir. Sayın Mahkemenizin de takdirinde olacağı üzere ülkemizde yaşanan boşanma davalarında taraflar ne yazık ki kişisel hırs ve öfkelerini birbirlerine karşı yansıtmak için tabiri caizse bir velayet savaşına girmekte; ancak bu savaşa girerken ne yazıktır ki çocukların üstün menfaatlerini göz ardı etmektedirler. 

 

İşbu sebeple, çocuğun velayeti konusunda hakkaniyetli bir değerlendirme yapılmalı; sırf çocuğun küçük yaşta olması ve yaşı sebebiyle duygusal olarak anne sevgisine ihtiyaç duyuyor olmasından ziyade öncelikle çocuğun üstün menfaatleri gözetilerek, velayet gibi ağır bir sorumluluğun hangi tarafça üstlenilebileceğine karar verilmesi gerekmektedir. 

 

Davacının, müşterek çocuğun velayetini üstlenebilecek bedensel sağlığa sahip olmamasından ötürü tarafımızca Sayın Mahkemenizce kurulan ara karara itiraz etme zorunluluğu hasıl olmuştur. 

 

SAYIN MAHKEMENİZCE DE BİLİNDİĞİ ÜZERE BEDENSEL SAĞLIK VE RUHSAL SAĞLIK BİRBİRİNİ ETKİLEMEKTEDİR. DAVACI, SAHİP OLDUĞU AĞIR BÖBREK RAHATSIZLIĞI SEBEBİYLE YOĞUN ŞEKİLDE ÖLÜM KORKUSU YAŞAMAKTADIR. BEDENSEL HASTALIĞI, DAVACININ RUHSAL SAĞLIĞINI DA ÖNEMLİ ÖLÇÜDE OLUMSUZ ETKİLEMİŞTİR. ÖLÜM KORKUSU HİSSEDECEK KADAR AĞIR BİR BUNALIMA GİREN DAVACININ, HENÜZ HAYATIN BAŞLARINDA OLAN VE YAŞAMA SEVİNCİ İLE DOLU OLAN KÜÇÜK ÇOCUĞA İYİ BAKAMAYACAĞI AŞİKARDIR.

 

Davacı anne, kronik böbrek rahatsızlığı sebebiyle uzun süren ameliyatlar geçirmiş, bu ameliyatlar neticesinde komaya girerek yoğun bakım tedavisine alınmış ve hayatta kalabilmesi için doktorlar tarafından solunum ünitesine bağlanmıştır. Dolayısıyla, davacı annenin psikolojisi bu durumdan son derece kötü etkilenmiş ve davacı, tedavisinin yapıldığı günden bu yana her an öleceği düşüncesiyle yoğun bir panik ve korku duygusu içinde yaşamıştır. 

 

Davacı, bu sebeple sık sık; "Ben ölüp gideceğim." şeklinde cümleler kurmuştur. Davacının bu gibi sözleri, daha çok küçük yaşta olan müşterek çocuğun ölüm kavramı ile; üstelik de en yakını olan annesinin ölümü ile yüzleşmesine sebebiyet vermiştir. Tabiri caizse davacı, kendisi henüz ölmeden, müşterek çocuğu ölüm acısı ve korkusu ile tanıştırmıştır. 

 

Bu sebeple davacı, olası bir kaza veya ters bir durumda ölebileceği düşüncesiyle izole bir hayat yaşamayı tercih etmiş, bunun için evden dahi dışarı çıkmayı reddetmiştir. 

 

Ancak müşterek çocuk, henüz 6 yaşında bir birey olarak hayatın çok başındadır ve çocuğun eğitim alması, sosyalleşmesi, oyun oynaması ve akranlarıyla iletişime girecek ortamlarda bulunması gibi birçok ihtiyacı bulunmaktadır. Davacı, çocuğun bu ihtiyaçlarına cevap verebilecek ruhsal düzeyde değildir. 

 

Davacının ölüm korkusu içinde bulunduğu gerginlik, öfke ve yalnızlık duygusunun müşterek çocuğun hem ruhsal sağlığını hem de dışarıdaki hayata katılma konusundaki ihtiyaçlarını olumsuz etkileyeceği aşikardır. İşbu sebeple Sayın Mahkemenizce müşterek çocuğun geçici velayetinin davacıya bırakılması konusundaki ara karara itiraz etme zorunluluğumuz hasıl olmuştur. 

 

DAVACI, ANNESİ VE ERKEK KARDEŞİYLE BİRLİKTE ŞEHİR MERKEZİNDEN UZAK OLAN KÖYDE YAŞAMINI SÜRDÜRMEKTEDİR. MÜŞTEREK ÇOCUK, KENDİSİYLE ARALARINDA ÇOK FAZLA YAŞ FARKI OLAN KİŞİLERLE BİR ARADA OLMAK ZORUNDA KALMIŞ; ANNESİYLE BİREBİR İLETİŞİM KURMA İMKANI YAKALAYAMAMIŞTIR. KÖY YAŞAMI, MÜŞTEREK ÇOCUĞUN İHTİYAÇLARINA CEVAP VEREBİLECEK FİZİKİ İMKANLARA SAHİP DEĞİLDİR. ÖYLE Kİ; DAVACI, YANINDA BULUNDURDUĞU SÜRE BOYUNCA ÇOCUĞU ALTI GÜNDE BİR SEYREK ŞEKİLDE KAYNAR SUYLA YIKAMIŞ VE ÇOCUĞUN BİTLENMESİNE SEBEP OLMUŞTUR. 

 

Davacı, annesi ve erkek kardeşiyle birlikte, Bayburt şehir merkezinden çok uzakta olan ve merkeze ulaşımı çok zor olan bir köyde hayatını sürdürmektedir. Köy ortamı, müşterek çocuğun ihtiyaçlarına cevap verebilecek fiziki koşullara sahip değildir. Öncelikle, köy ortamının merkeze uzak olması nedeniyle çocuğun okula ulaşımı kolay değildir. Çocuğun okula servis ile ulaşma ihtimali düşünülse dahi, servisin köye ulaşımının olup olmadığı ve ulaşım olsa bile davacının günümüz koşullarındaki servis ücretini karşılama gücünün olmadığını kabul etmek gerekir. Yine, müşterek çocuğun köyde yer alan bir okulda eğitim görmesi halinde de bir köy okulunda ne kadar iyi bir eğitim alacağı tarafımızca merak konusudur. 

 

Köy ortamının eksik olan bir diğer fiziki koşulu ise, yeterli ve modern bir sistemle ısınma imkanı sağlamamasıdır. Zira tarafımızca daha önce Sayın Mahkemenize ibraz edilen dilekçelerde davacının, çocuğu ısı ölçümüne imkan vermeyen sobada ısınmış olan kaynar suyla altı günde bir olacak şekilde seyrek zaman aralıklarında yıkadığı, çocuğun bu sebeple bitlendiği ve bu hususu bizzat çocuğun kendisinin ifade ettiği belirtilmişti. Yine çocuk, seyrek yerleşimin olduğu ve soğuk bir yerleşim yerinde olan bu köyde birçok kez üşüterek ateşlenmiş, öksürük şikayetlerine sahip olarak hastalanmıştır. 

 

Müvekkil, bin bir rica ve minnetle kızını görebilmiştir. Müvekkil, kızını gördüğünde, kızının sürekli saçıyla rahatsız bir şekilde oynadığını görmüştür. Sonrasında ise müvekkil kızının saçının taranmadığını, temiz olmadığını, gayet bakımsız olduğunu fark etmiştir. Keza müvekkilin bu düşüncesi, müşterek çocuk tarafından sarf edilen şu sözlerle onaylanmıştır;

 

"Baba, evimize gidelim. Burayı sevmedim. Beni altı günde bir kaynar suyla yıkıyorlar. Ev çok soğuk üşüyorum."

 

Diyerek, olumsuz fiziki koşulları doğrulamıştır. 

 

Yine köyde, o köyün yerel halkı yaşamaktadır. Köy ortamındaki tek sosyal aktivite, komşuluk ilişkileridir. Eş deyişle, davacının yaşadığı köy ortamı, çocuğun akranlarıyla iletişime geçebileceği sosyal bir imkan sağlamamaktadır. Yine ilgili köy, çocuğun sosyal aktivite ve eğlencelere katılabileceği, tiyatro, sinema, oyun alanları gibi akranlarıyla iletişime geçerek psikolojik ve sosyal gelişimini sağlayacak imkanlara sahip değildir. 

 

İşbu sebeple, davacının yaşamış olduğu yer, küçük bir çocuğun bedensel, fiziksel, sosyal ve psikolojik gelişimine imkan vermemektedir. İşbu sebeple de Sayın Mahkemenizce kurulan ara karara itiraz etme zorunluluğumuz hasıl olmuştur.

 

DAVACI VE DAVACININ ANNESİ İLE ERKEK KARDEŞİ MÜŞTEREK ÇOCUĞA FİZİKSEL ŞİDDET UYGULAMŞILARDIR. ÖYLE Kİ; ÇOCUĞUN UĞRAMIŞ OLDUĞU BU ŞİDDET, MÜŞTEREK ÇOCUĞUN BABASI VE HALALARIYLA YAPTIĞI GÖRÜNTÜLÜ TELEFON GÖRÜŞMESNİDE DAHİ FARK EDİLECEK DÜZEYE ULAŞMIŞTIR. YİNE MÜŞTEREK ÇOCUK, FİZİKSEL ŞİDDETE UĞRADIĞINI AŞAĞIDA BELİRTMİŞ OLDUĞU SÖZLERLE KENDİSİ DE İFADE ETMİŞTİR. 

 

Doğrudan müşterek çocuğun beyanından da sarih şekilde görüleceği üzere çocuk, anneannesi ve dayısından fiziksel şiddet de görmüştür. Davacı anne ise bu duruma tamamen sessiz kalmış; herhangi bir tepki göstermemiştir. Davacının ve müşterek çocuğun anneanne ve dayıyla birlikte onlara ait konutta kalmaları karşılığında davacı anne bir nevi gerçekleşen fiziksel şiddeti ödenecek diyet olarak görmüştür. 

 

Müşterek çocuğun, 18 yaşından küçük ve yasa gereği velayet hükümlerine tabi kişilerden olması da göz önünde bulundurulduğunda ne fiziksel olarak ne de yaşadığı kişilerin, çocuk yaştaki bir kimse ile merhamet ve sorumluluk dairesi çerçevesinde ilgilenebilecek kişilik yapısında olmadıkları aşikardır. 

 

Müvekkilin ablası ve yeğeni, müşterek çocuk Asel******** ile telefonda görüntülü konuşurken, çocuğun gözünün ve kaşının altında morluklar olduğunu, çocuğun alnında yara olduğunu gözlemlemişlerdir. Müşterek çocuğun uğradığı fiziksel şiddet nedeniyle yüzünde meydana gelen yara ve morlukların ekran görüntüsü bulunmaktadır. Konuşma esnasında çocuk, halasına;

 

"Annem, beni ilk zamanlar çok dövüyordu. Şimdi az dövüyor. Anneannem ve dayım bana vuruyor. Annem onlara hiç kızmıyor." demiştir. Müşterek çocuğun uğramış olduğu fiziksel şiddet öyle bir boyuta ulaşmıştır ki; müşterek çocuk şiddete daha az uğramasına sevinir hale gelmiştir. Müvekkilin ablası, çocuğun durumundan endişe eder hale gelmiş; bu duruma çok üzülmüştür. Bunun üzerine müvekkilin ablası, davacıya hitaben;

 

"Asel'i hiç iyi görmedim. Gerekli mercilere başvuracağım. Gidip baksınlar Asel'in durumuna." şeklinde mesaj göndermiştir. 

 

Zaten, yaşanan bu şiddet olayından sonra Sayın Mahkemenizce müşterek çocuğun geçici velayetinin müvekkile ait olmasına karar verilmiştir. Ancak, müşterek çocuğun, davacı ile kişisel ilişki kurduğu sırada tembihlenmesi sebebiyle daha sonra müşterek çocuk, uzman kişi tarafından hazırlanılan SİR raporunda tam tersi beyanlarda bulunmuş; bu sebeple de Sayın Mahkemeniz dolaylı yoldan yanıltılarak ara karar kurulmuş ve geçici velayetin ne yazık ki davacıya bırakılmasına karar verilmiştir. 

 

DAVACI, UYKUYA DÜŞKÜN BİR KİMSEDİR. ANCAK MÜŞTEREK ÇOCUĞUN KREŞ EĞİTİMİ ALDIĞI SIRADA DAVACI, "ZATEN KREŞ NE OLACAK?" DİYEREK BİRÇOK ZAMAN ERKEN KALKIP ÇOCUĞU OKULA GÖTÜRMEYİ DAHİ REDDETMİŞTİR. 

 

Davacı, müşterek çocuğun almış olduğu kreş eğitimini ciddiye almamış; birçok kendisinin sabahları çocuğu kreşe götürmek üzere erken uyanamamasını ise; 

 

"Kreş zaten ne olacak?" gibi basit bir bahaneyle açıklamıştır. Her ne kadar davacı tarafından, küçük yaştaki çocukların eğitim aldığı, etkinlikler ve resimlerle motor becerilerinin gelişmesine katkının sağlandığı kreş eğitimi ciddiye alınmasa da, devlet tarafından küçük yaştaki çocukların eğitimlerine önem verilmiş ve birçok yerde özel niteliğine sahip olsa da kreş açılmasına izin verilmiştir. Keza, psikolog ve pedagoglar tarafından da çocuğun küçük olması sebebiyle eğitiminin geçiştirilmemesi gerektiği, eğitimin yalnızca matematik, fen gibi öğretim kapsamındaki branşlarla sınırlı olmadığı belirtilmektedir. 

 

Müşterek çocuk Asel ****'in yaşı değerlendirme altına alındığında, motor becerilerinin, sosyal gelişiminin ve zorunlu eğitim öncesi hazırlık sürecinin sağlanması için kreş hizmetinden yararlanmasının ne derece önemli olduğunun kabulü gerekmektedir. Ancak davacı, gerek hastalığı; gerek tahammülsüz kişilik yapısı sebebiyle müşterek çocuğun eğitimine de önem göstermemiş; bu sebeple kreşte evde yapılması için verile ev ödevi ve etkinliklerinin tamamı müvekkilin çocuğa yardımları sayesinde yapılabilmiştir. Kısacası davacı, kendi uykusunu müşterek çocuğun eğitiminden üstün tutmuştur. 

 

YUKARIDA BENT BENT AÇIKLAMIŞ OLDUĞUMUZ TÜM SEBEPLERDEN ÖTÜRÜ, MÜŞTEREK ÇOCUK ASEL SEVER'İN GEÇİCİ VELAYETİNİN DAVACI ANNEYE BIRAKILMASI ŞEKLİNDE KURULAN ARA KARARIN, MÜŞTEREK ÇOCUĞUN ÜSTÜN MENFAATLERİNE AYKIRILIK TEŞKİL ETMESİNDEN ÖTÜRÜ, İTİRAZEN KALDIRILMASI GEREKMEKTEDİR. SAYIN MAHKEMENİZİN, ARA KARARA İTİRAZIMIZI DEĞERLENDİRİRKEN, YUKARIDA BELİRTMİŞ OLDUĞUMUZ HUSUSLARI GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURMASINI SAYGILARIMIZLA ARZ VE TALEP EDERİZ. 

 

SONUÇ VE İSTEM                           :

 

Yukarıda arz ve izah edilen ve Sayın Mahkemenizce re'sen göz önünde bulundurulacak nedenlerle,

 

Sayın Mahkemeniz tarafından, müşterek çocuğun geçici velayetinin davacı- karşı davalı anneye bırakılması konusunda verilmiş olan 16/02/2024 tarihli ara kararın itirazen kaldırılmasına,

 

Yargılama giderleri ve karşı vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline,

 

Karar verilmesini saygılarımla vekaleten arz ve talep ederim. 21/02/2024

   

                                                                                                                                        DAVALI VEKİLİ

                                                                                                                                    Av. Gizem Gül UZUN

 

AVUKAT GİZEM GÜL UZUN