FETÖ Terör Örgütü İhraç İstinaf Dilekçesi Örneği

FETÖ Terör Örgütü İhraç İstinaf Dilekçesi Örneği

FETÖ Terör Örgütü İhraç İstinaf Dilekçesi Örneği


FETÖ Terör Örgütü İhraç İstinaf Dilekçesi Örneği

ANKARA NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ İLGİLİ DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

Gönderilmek Üzere

KAYSERİ İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA

 

Adli Yardım Taleplidir.

DAVACI : R***** (TC: 1*****)

ADRES: *******

DAVALI : K*******

KONU :2***** tarihli 2022/2***** sayılı OHAL komisyon kararının iptali ile kamu görevine iadesi taleplidir.

TEBLİĞ TARİHİ : OHAL Komisyonunun bahse konu ret kararı 1***** tarihinde tebliğ edilmiştir.

FETÖ Terör Örgütü İhraç İstinaf Dilekçesi Örneği

AÇIKLAMALAR :

Davacı, **** Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak görev yapmakta iken 701 Sayılı Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnamesi uyarınca, davacının memuriyet görevine son verilmiştir.

Davacının, FETÖ/PYD terör örgütü ile irtibat veyailtisaklı olduğuna ilişkin hiçbir somut delil bulunmamaktadır. Buna rağmendavacının, 701 Sayılı KHK ile FETÖ/PYD alçak terör örgütüne irtibat veyailtisaklı olduğu iddia edilmiş ve hiçbir somut delil ve gerekçe sunulmaksızın,davacıya memuriyetten çıkarılma cezası verilmiştir.

Davacıya, hakkında ihraca gerekçe olan iddiaların; neolduğu, nasıl olduğu açıklanmamış, söylenmemiştir. Davacının bugüne kadaryasadışı hiçbir oluşum içerisinde olmamasına, FETÖ/PYD terör örgütü ile irtibatveya iltisaklı olduğuna ilişkin hiçbir somut delil bulunmamasına, en önemlisidavacıya savunma hakkı tanınmamasına rağmen masumiyet karinesi ve cezalarınşahsiliği ilkelerine aykırı bir şekilde memuriyetten çıkarılarak görevine sonverilmesi açıkça hukuka aykırı bulunmaktadır.

Davacı, meslekten çıkarılmasıyla ilgili olarak OHALinceleme komisyonuna başvurmuş ve karar ekinde görüleceği üzere, bahse konubaşvurusu reddedilmiştir. Gerekçeleri aşağıda açıklandığı gibi, bir OHAL KHK’sıile doğrudan kamu görevinden çıkarma işlemi birçok açıdan insan haklarınıaçıkça ihlal etmiş olup, komisyon tarafından gerekli değerlendirmeleryapılmadığı ve açıkça hukuka aykırı bir karar verildiği için OHAL Komisyonu retkararının iptali amacıyla bu başvuru yapılmıştır.

Davacının hiçbir eylemi, sözü, davranışı FETÖ/PDYsilahlı terör örgütü ile irtibat veya iltisaklı olduğu yönünde bir kanıuyandıramaz. Şöyle ki; davacının milli güvenliği tehdit eden hiçbir eylemiolmamıştır. Bu adi yapıya ve oluşuma ait üyeliği ya da mensubiyeti yoktur.

Davacı toplumda saygın bir kişiliktir. Öğrencileritarafından sevilen ve sayılan biridir. Ayrıca iki çocuk sahibidir. Davacınınhaksız ve hukuka aykırı bir şekilde meslekten atılması davacının şerefini,haysiyetini, onurunu zedelemiştir. Ayrıca maddi olarak da evi geçindirmektezorlanmış ve davacının çocukları gerek maddi gerek manevi anlamda mağdurolmuştur.

Vatanına ve milletine bu denli sadık kalmış birininmeslekten ihraç edilmesi ÖLÇÜLÜ bir yaptırım değildir.

Davacının savunma hakkı kullanmasına izinverilmeksizin, hakkındaki iddiaların içeriği tarafına bildirilmeksizin, davacınınhakkında işlem tesis edilmiştir.

Davacının adil yargılanma hakkı ihlal edilmiştir. Çünküherhangi bir savunması alınmadan memuriyetine son verilmiştir. Bahse konuişlemler bir ön kabulle yapılmaktadır ve sonucu zaten ilan edilmiştir. Kurumiçinde formalite gereği bir soruşturma yapılmış ve soruşturma sonucubeklenmeden, sonuç davacının tarafına ulaştırılmadan, bir kamu görevlisi için memuriyethayatında karşılaşacağı en ağır yaptırım uygulanmış ve kamu görevindençıkarılmıştır.

Savunma; suçlamaya karşı sanığın yararına yürütülen,onu hukuki ve fiili açıdan korumayı amaçlayan bir faaliyettir. Bu hakAnayasa’da, taraf olduğumuz milletlerarası sözleşmelerde ve kanunlarımızda yeralmıştır(m. 36/1 AY, m. 11 İHEB, m. 6 İHAS, m. 14/3b MvSHS). CMK’ ya göre de sözkonusu hakkın kısıtlanması mutlak bozma sebebidir (m. 308/8 CMK).

Kamu görevlisi, yalnızca adil bir yargılanma sonucu suçluluğuyetkili mahkemelerce kanıtlanırsa mesleğinden çıkarılabilir. Bir kişininherhangi bir mesleği seçmesi ve mesleki ilişkileri çerçevesinde çevresinioluşturması, arkadaşlıklar kurup kişiliğini geliştirmesi, bir meslekte çalışıpkazanç elde etmesi ve bu kazançla ailesinin temel ihtiyaçlarını karşılaması daözel hayata ve aile hayatına saygı hakkının kapsamındadır. Kısaca bireylerinmesleki ve profesyonel hayatı da özel hayata saygı hakkının kapsamı ve korumasıaltındadır.(Sidabrasand Dziautas/Litvanya, App. No. 55/480/00). Dolayısıyla birkamu görevlisinin görevinden sürekli olarak çıkarılması özel hayata, ailehayatına saygı ve çalışma hakkına müdahale oluşturur. Bu müdahale kanunlaöngörülmeli, meşru amaç gütmeli ve ölçülü olmalıdır.

Türk Hukukunda, hukuka uygun olarak davrandığı sürece,bir kamu görevlisi emeklilik yaşına kadar çalışma ve maaş elde etme veemeklilik hakkına sahip olma haklarına sahiptir. Disiplin suçu işlemedikçe vebu türden bir iddia varsa; adil bir yargılama sonucu kamu görevindençıkarılmadıkça, kamu görevlileri düzenli olarak maaş alır ve emekli oluncayakadar da bu maaşı almaya devam ederler. Türk yasaları kamu görevlilerine maaşalma ve emeklilik haklarını süresinde elde etme konularında son derece sağlamhukuki dayanaklar (meşru beklenti) sunmaktadır. Kısaca, iç hukuk dikkatealındığında, kamu görevlileri, yasalara uygun davrandıkları sürece, emeklioluncaya kadar maaş alma ve emeklilik haklarını kazanma konusunda meşru birbeklentiye (legitimate expectation) sahiptirler; maaş ve emeklilik hakları bunedenle mülkiyet hakkının kapsamı ve koruması altındadır. Yasalara uygundavranılıp davranılmadığının tespiti de ancak bağımsız ve tarafsız mahkemelercekararlaştırılabilir. Bu durum aynı kurumda çalışan diğer kişilerin sunduğu farazibilgilerle bir OHAL KHK’sı ile gerekçesiz bir şekilde ve kişinin savunmahakkını ihlal edecek şekilde kararlaştırılamaz.

İç hukuka göre, meslekten çıkarmayı gerektirecekdisiplin suçu işlenmediği ve bu hususta adil bir yargılama sonucu kararverilmediği sürece; başvurucuya maaş ödenmesine son verilemez, meslektençıkarılarak süresinde emeklilik haklarını elde etmesi engellenemez. Bu nedenle,eğer kamu görevinden çıkarılıp maaş elde etmesi ve kanunların öngördüğü zamandaemeklilik hakları elde etmesi engellenecek idiyse, bunun yolu olağan kanunyollarının işletilmesi idi; bir OHAL KHK’sı ile görevine son verilip maaş almasıve emeklilik haklarını zamanında elde edememesi mülkiyet hakkına yönelikmüdahaleyi kanuni dayanaktan yoksun bırakır.

AİHM Büyük Dairesi, 23 Haziran 2016 tarihinde verdiğibir kararda, Macaristan Yüksek Mahkemesi eski başkanının, görev süresidolmadan, çıkarılan yasal düzenleme ile başkanlığına son verilmesi olayında,başvuruya konu uyuşmazlığı AİHS’nin 6. Maddesi kapsamında değerlendirmiştir.AİHM, Macaristan yasalarının başvurucuya, bahse konu süre boyunca başkanlıkyapma hakkı verdiğini, yasaların sadece belirli durumlarda başkanlıktanalınabileceğini öngördüğünü, başkanlıktan alınabilmesi durumlarında dahibaşvurucunun o dönemde mahkemeye erişme ve bu durumun hukuka uygunluğunudenetletme hakkının bulunduğu durumlarını dikkate alarak somut durumda medenihak ve yükümlülüklere ilişkin bir uyuşmazlık bulunduğunu ve bu uyuşmazlığınAİHS’nin 6. Maddesinin kapsamına giren bir uyuşmazlık olduğunudeğerlendirmiştir. Dolayısıyla, yasal değişiklikle Yüksek Mahkeme Başkanınıngörev süresi dolmadan görevine son verilmesi ile başvurucunun bu konuda içhukukta başvuracağı hiçbir merci kalmadığı ve mahkemeye erişim hakkınınçıkarılan yasada açıkça engellendiği de dikkate alınarak, ayrıca somut olaydakiuygulamanın hukukun üstünlüğü ilkesine de aykırı olduğu belirtilerek, mahkemeyeerişim hakkının engellendiğine ve dolayısıyla AİHS’nin 6. maddesinin ihlaledildiğine karar vermiştir (Baka/Macaristan, Büyük Daire kararı, 23.6.2016,App. No. 20261/12).

Davacının, hiçbir aidiyet, iltisak ya da irtibatınınbulunmadığı bir yapıyla ilişkili olarak sorumlu tutulması ve ceza alması açıkçahukuka aykırıdır ve iptali gerekmektedir. Davaya konu işlemin sebep unsurunuoluşturacak herhangi bir delil veya belge ortaya konulmadığı gibi davacınınhakkındaki iddialar, davacıya bildirilmediği ve içeriklerinden haberdar bile edilmediğiiçin işlemin sebep unsuru yönünden de iptali gerekmektedir.

OHALKOMİSYON KARARINDA AYRICA HAKKIMDA BELİRTİLEN İSNATLAR VE BU İSNATLARA DAİRAÇIKLAMALARIM

1- OHAL komisyonu, davacının görevliolduğu kurum tarafından gönderilen personel bilgi dosyasında davacının, tarihbölümü mezunu iken Okulöncesi Öğretmenliği bölümüne alındığımı iddia etmiştir.Fakat davacı, aynı zamanda ***** ÜNİVERSİTESİ OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLİĞİ LİSANSMEZUNUDUR.

 

Davacı 2009 yılında Milli Eğitim Bakanlığına OkulöncesiÖğretmeni olarak atanmıştır. Davacı halihazırda okulöncesi öğretmeni iken *****Üniversitesi Eğitim Fakültesi Okulöncesi Öğretmenliği bölümünde açılanöğretim görevlisi kadrosuna başvuran ve ön elemeleri geçerek yazılı mülakatagirmeyi hak kazanan tek ada olmuştur. Davacı kamera kayıtları yapılırken yazılısınava girmiştir ve farklı bölümler için başvuran diğer adaylarla aynı saatteaynı mekanda sınav yapılmıştır. Davacı, gerekli incelemelerden sonra MilliEğitim Bakanlığından kurum değiştirmek için muvafakatname alarak istifa etmeksizin ***** Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak göreve başlamıştır. Davacınınhakkında yürütülen soruşturmada, **** Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından davacının,***** ÜNİVERSİTESİNE ÖĞRETİM GÖREVLİSİ OLARAK ALINMASIYLE İLGİLİ BİLİRKİŞİRAPORUNDA BİR USULSÜZLÜK OLMADIĞI TESPİT EDİLMİŞ VE HAKKINDA TAKİPSİZLİK KARARIVERİLMİŞTİR. (*****Cumhuriyet Başsavcılığı 2016/6*****Soruşturma Dosyası). Davacı,soruşturma sonucunu OHAL komisyonuna iletmesine rağmen komisyon, bilirkişiraporunu hiçe saymış kurumunun asılsız olan iddialarını gerçek gibi kabulederek bu asılsız iddiayı, davacının iltisaklı olduğuna dair delil kabul etmişve davacının başvurusunu reddetmiştir.

Davacının, üniversiteye usulsüz alındığı iddiasıM****** adlı şahıs tarafından emniyete gidilerek yapılmış vedavacının emniyetteki soruşturması sırasında söz konusu iddia yüzüne karşı okunmuştur.Davacı, savcılık makamına üniversitenin ilanı ve şartlarını, kendi başvurubelgelerini ve evraklarını iletmiştir. M******’in, ******* Üniversitesinde herhangi bir akademisyen olmasından ötürü davacı hakkındakipersonel dosyasına erişimi mümkün değildir. Davacı, M*** ** in kendisiylebu sebepten adalet önünde yüzleşmeyi beklemektedir. Davacı ile aynı fakültedebile çalışmayan bu şahsın neye dayanarak böyle bir iddia ortaya attığı merakkonusudur.

Davacı 5 yıl boyunca üniversitede görev yapmış ve OHALilan edilene kadar hiç kimse davacı hakkında usulsüz olduğuna dair bir iddiadabulunmamışken neden OHAL ilan edilip kamuda görev yapanların ihraçedilmelerinin doğrudan tesis edilebildiği bir dönemde böyle bir iddiayla ortayaçıkmışlar anlamak oldukça güçtür. Madem davacının usulsüz olduğunudüşünüyorlardı, üniversiteye kabul edildikten sonra gerekli mercilerebaşvursalar hatta en kısa yoldan CİMER’e bildirerek üniversiteye alımını iptalettirme yoluna başvursalardı. OHAL döneminde bu iddiayı ortaya atmalarının sebebi,davacının kamudan çıkarılmasına dayanak sağlayacak kriter oluşturmaya çalışmalarıdır.Ki zaten söz konusu bu iddianın ASILSIZ olduğu ADLİ MAKAMLARCA tespitedilmiştir. Sayın mahkemenizin Bilirkişi raporunu dikkate alacağına güvenimizsonsuzdur. Davacının, ******Üniversitesine öğretim görevlisi olarakusulsüz alındığına dair iddiaların asılsız olduğu adli makamlarcagörevlendirilmiş BİLİRKİŞİLER tarafından belirtildiği halde bu yalan iddia davacıadına iltisaklı olması için delil niteliğinde sayılamaz. Belli ki birileritarafından davacının, kamu görevinden atılması için kriter uydurulmayaçalışılmış ve ne yazık ki davacıya iftira atılmıştır.

M***** adlı şahsın davacı hakkında biriddiada bulunmuş olmasının üzerine davacının bütün evrakları üniversite vesavcılık tarafından da incelenmiştir. Buna rağmen davacının, tarih bölümümezunu olduğu gibi zayıf ve dayanaksız bir iddiayı davacının kurumu, OHALkomisyonuna göndermiş komisyonda bu dayanaksız iddiayı davacının görevine iadeedilmemesi için gerekçe göstermiştir.

Davacı üniversiteye usulsüz alınmış olsaydı; bundanbirinci dereceden sorumlu olan kişi, dönemin rektörü Prof. Dr. İ****ç, odönemin personel daire başkanı, evrakları inceleyen memurlar, Eğitim Fakültesidekanı, yazılı sınavını değerlendiren juriler hepsi bu durumdan sorumlu tutulurve cezai işlem tesis edilirdi fakat bu sayılanların hepsi kamudaki görevlerinedevam etmekte sadece ve sadece davacı bu durumdan suçlanıp kamu görevinden iltisaklıkabul edilerek çıkarılmış, cezalandırılmıştır. Hangi hukuk kuralı böyle asılsız bir gerekçeyi kabul eder? Bu zayıf vedayanaksız iddianın, davacının kamudan ihraçla cezalandırılmasına gerekçegösterilmesi masumiyet karinesi ilkesine aykırıdır.

 2-İltisaklı Kuruluşlardakiçalışma kayıtlarına dair;

Davacı, 1999 yılında ailesinin yaşadığı yer olan*****’de, * Ünive***rsitesini kazanmıştır. Davacı 4 yıllık eğitim dönemiboyunca herhangi bir yurtta kalmamış, ailesinin yanında ikamet etmiş ve üniversiteden2003 yılında mezun olmuştur. Davacı, kendi ili olan ****’de eğitimfaaliyetinde bulunan birçok özel okul ve dershaneye öğretmen olarak işe alınmakiçin müracaat etmiştir. Ancak 2006 yılına kadar üç yıl boyunca herhangi biryerde çalışmayıp yüksek lisans yapmıştır. Davacının, SGK kayıtlarından da anlaşılacağıüzere 2006 yılının Mayıs ayında yani eğitim öğretim sezonunun sonuna doğru***** nin **** ilçesinde bulunan bir dershanenin ücretli öğretmene ihtiyaçduyduklarını ve davacı ile çalışmak istediklerini söyledikleri bir telefonalmıştır. Davacı yüz yüze görüştükten sonra bir doktora programına yerleştiğiniancak bazı günler izin alarak çalışabileceğini söylemiş ve DERS ÜCRETİ KARŞILIĞINDADERSANEDE GÖREVE BAŞLAMIŞTIR DAVACI, FETÖ/PDY İLE İLİŞKİLENDİRİLEN BUDERSANELERDE KADROLU YA DA KENDİ İÇLERİNDEKİ TAYİN SİSTEMİYLE ÇALIŞMAMIŞTIR. Dershanedeçalışan diğer öğretmenler maaşlı çalışırken davacı, sadece girdiği derslerüzerinden ücret almıştır. Davacı bu kurumlarda çalıştığı 2 yıl boyunca her seneihtiyaç duyulan, aynı dershanenin başka bir şubesinde çalışmıştır, belli birkadrosu olmamıştır. Davacının SGK kayıtlarında da her sene işten ayrıldığı vetekrar işe başladığı görülmektedir. Davacı, üç yılın sonunda dershanenin kendilerinceuyguladıkları çalışma ilkelerini benimsemediği için söz konusu dershane ilekarşılıklı anlaşamamış ve işten ayrılmıştır. Davacı, takip eden bir yıl içindehiçbir yerde çalışmamış, KPSS Öğretmenlik sınavına hazırlanmış ve 2009 yılındaMilli Eğitim Bakanlığına Okulöncesi Öğretmeni olarak atanmıştır.

Davacının söz konusu FETÖ/PDY ile ilişkilendirilenkurumlarda işe başlama (2006) ve işten ayrılma (2008) tarihlerine bakıldığında odönemde bu kurumların terör örgütüyle ilişiği söz konusu bile değildir kidavacı Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olan bu kurumlarda valilik oluruyla çalışmıştır.Her şey resmi ve kuralına uygun, herhangi yasadışı bir durum yokken davacının, sadece2 yıl 3 ay çalışmış ve ayrılmasının üzerinden 8 yıl geçmiş olmasına rağmen, ortadabir terör örgütünün olmadığı bir dönemde, söz konusu kurumlarda çalıştığı içindavacının iltisaklı kabul edilmesi hukuken mümkün değildir. Davacınınsöz konusu kurumlarda çalıştığı için iltisaklı kabul edilmesi hukuken mümkündeğildir.

Davacının, söz konusu dershanede çalıştığı dönemdeDEVLETİN BÜTÜN KADEMELERİNDE bulunan kişiler çocuklarını bu dershaneleregöndermişlerdir. Hatta ve hatta bazı milletvekilleri dahi çocuklarını budershanelere göndermişlerdir. Söz konusu dershane, o dönem başarılı olduğundaninsanlar tarafından tercih edilmiştir. Fakat söz konusu dershanede çalışmasıdavacının, iltisaklı olması için yeterli bulunmuş ve davacının kamudançıkarılması için bir kriter sayılmıştır.

Şunu da belirtmek isteriz ki; bu tarihlerde söz konusukurumlarda çalışıp bugün halen devletin çeşitli kurumlarında görev yapan birçokmemur vardır. Hatta Milli Eğitim Bakanlığının 2014 yılında başlattığı “5 yıldershanede çalışanların kamuda istihdam edilmesi” uygulamasından yararlanarakbu dershanelerden kamuya öğretmen olarak atanan ve halen görevine devam edenmemurlar varken neden sadece davacının hakkında iltisaklı olduğuna dair kararverilip kamudan ihraç edilerek cezalandırıldığı merak konusudur. Ekte sunulan,davacının sigorta kayıtları incelenirse beyanlarının doğru olduğu açıkça anlaşılacaktır.Hain darbe girişiminin sonrasında ülkenin içinde bulunduğu durumun hassasiyetinedeniyle asılsız ihbarlar dahi değerlendirilmiş davacını gibi birçok insansoruşturma ya da kovuşturma geçirmiştir. Davacının, geçmişte söz konusukurumlarda çalışmış olması, davacıyı beni şüpheli durumuna düşürmüş, hakkındasoruşturma açılmış fakat soruşturma sonucu hiçbir iddianın kanıtlanamadığı ve iddialarıntümünün asılsız oldukları görülmüştür. Soruşturma takipsizlikle sonuçlanmıştır.

Hain darbe girişiminden bir ay öncesine kadar sözkonusu kurumlarda çalışıp bir ay önce bile olsa istifa etmiş olanların bugünherhangi bir özel eğitim kurumunda çalışmalarında hiçbir engel yoktur. Fakat davacıdarbeden 8 yıl önce bu kurumlardan ayrılmış olmasına rağmen sigortasındakikırmızı harflerle yazılı “ihraç edilmiştir” yazısından ötürü hiçbir özelüniversite, özel okul ya da özel eğitim kurumunda çalışamamaktadır. İşverenlerdavacıyı, kendileri ve işyerleri için riskli görüyor ve davacıyla çalışmakistemiyorlardır. Davacının; kamudan asılsız iddialarla ihraç edilmiş olması,eğitimini almış olduğu mesleği yapamıyor olması, davacının özgürlük haklarının,çalışma hakkının, vatandaşlık haklarının asılsız ve geçersiz iddialarlakısıtlanmasıdır. Dolayısıyla davacının, kamudaki görevine iadesi bütün buhukuksuz uygulamaların sonu olacaktır.

3- AdliSoruşturma Bilgileri:

İdari soruşturma, adli soruşturma ya da kovuşturmageçirenlerin hepsi memuriyetten çıkarılma cezası aldı mı? Davacı ile aynı kurumdaçalışıp iddianamelerde adı geçenler, soruşturma geçirenler bugün kamu görevinedevam etmektedir.

OHAL Komisyonu tarafından davacıya gönderilen2022/****Sayılı Kararda ***** adlı bir şahsın, davacı aleyhinde “özetle başvurucunun terör örgütüne mensub olduğu”ifadesine yer verilerek tanıklığından söz edilmektedir. Bu tanıktan, ne davacınınkurumundaki ne de emniyetteki soruşturmada davacıya bahsedilmemiştir. Davacı böylebir tanığın varlığından ilk defa OHAL komisyonunun karar yazısıyla haberdar olmuştur.Davacı, M*****. adlı şahsın kim olduğunu adı açıklanmadığı için bilmiyor veşahsın, davacı hakkındaki iddiasının ne olduğundan davacının haberi yoktur. Sözkonusu şahsın varlığı ve iddiaları davacıya bildirilmemiştir. Davacı da şahsınaçık adını göremediği için kendi imkanlarıyla sorgulayıp öğrenememektedir. Busebeple davacı, söz konusu iddia için bir açıklama yapamıyor fakat FETÖ/PDY ileilişkilendirilebilecek hiçbir faaliyeti olmadığı için şahsın tanıklığınınyanlış, yalan ya da yukarıda açıklamasını yaptığımız diğer iki gerekçe gibifarazi olduğunu düşünmektedir. Umuyoruz ki; Sayın Mahkemeniz tarafından M**** adlı şahısın kimliği ve iddiaları davacıya açıkça bildirilir.

Ayrıca tanığın beyanındaki, davacının terör örgütümensubu olduğu iddiası ispatlanmış olsaydı hakkında terör örgütlerinemensubiyetten kovuşturma açılırdı. Fakat Türkiye Cumhuriyeti Savcılığı, davacıhakkında hiçbir kovuşturmaya gerek olmadığına dair takipsizlik kararı vermiştir.15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra davacı hakkında her konuda detaylıinceleme yapan Savcılık makamının davacının, iltisak ya da irtibatına dair birdelil olmadığını bildirmesine rağmen davacının kurumu asılsız iddialar önesürmüş ve OHAL komisyonu söz konusu gerçek olmayan iddialarla davacının, kamugörevine dönme talebini reddetmiştir.

701 Sayılı KHK ile davacı şahsına ağır bir suçlamaisnat edilmiş ve sonuçları sivil ölüm oluşturur şekilde kamu görevindençıkarılma, ömür boyu kamu görevinde çalışma yasağı, özel sektörde de iş bulmanınfiilen engellenmesi cezası ile cezalandırılmış bulunmaktadır. AİHM kararlarıdikkate alındığında, bu yaptırım ceza hukuku anlamında bir ceza olup, cezayargılamasındaki tüm güvencelere uygun bir yargılama sonucuuygulanmalıdır. 

Bilindiği gibi, terör örgütü üyeliği suçu ancak kastenişlenebilen bir suç olup, bu suç taksirle işlenemez. Bu suç ile suçlanabilmekiçin “kişinin bu türden bir örgüte, terör örgütü olduğunu bilerek ve isteyerekyardım etmesi veya üye olması” gerekir. Terör örgütüne üye olabilmek için,ortada her şeyden önce bir terör örgütünün bulunması gerekir. Buna ek olarak,üyelikle suçlanan kişinin, önceden terör örgütü olduğu bilinen oluşuma üyeolduğunu gösteren iradi faaliyet ya da eylemlerinin hukuka uygun olarak eldeedilmiş delillerle ortaya konması gerekir. Kısaca, terör örgütü üyeliğisuçlaması taksirle işlenebilen bir suç olmadığı için, bireylerin bu suçlasuçlanabilmeleri açısından kasten bir oluşuma, terör örgütü olduğunu bilerekyardım etmeleri veya üye olduklarını gösteren eylemlere girişmeleri gerekir.Terör örgütüne iltisaklı ya da irtibatlı kavramları hangi fiilleri kapsıyorbilinmemekte aynı şartları taşıyan kişilerden bazıları kamudan çıkarılmaktabazıları görevine devam etmekte.

Anayasanın 70. ve 129/2 maddelerine aykırı olarak vealdığı tüm diploma ve sertifikaların geçersiz olmasına yol açacak şekilde birkamu görevlisinin mesleki ve profesyonel hayatının bitirilmesi özel hayatasaygı hakkına açık bir müdahaledir. Devlet, kişileri, yıllarca çalışarak eldeettikleri diploma ve mesleki tecrübeleriyle tamamen uyumsuz işlerde çalışmayazorlayamaz. Davacı bir eğitimci olarak yıllarca bu mesleği icra ettikten sonraçıkarılan KHK nedeniyle özel okullarda ya da etüt merkezlerinde dahiçalışamamaktadır. Bir kişinin asgari 15 yıllık eğitim, yıllarca çalışması vebirikimiyle elde ettiği mesleki ve profesyonel hayatını tamamen sonlandıracakşekilde kamu görevinden sürekli olarak çıkarılması, mesleki ve profesyonelhayata müdahale oluşturur. Davacının sadece bir KHK ile mesleğini icra etmehakkı, masumiyetini kanıtlama hakkı ülkemiz kanunlarına ters düşecek şekildeelinden alınmıştır. Sadece memuriyetten çıkarılma değil insani haklarına damüdahale söz konusudur.

Hiçbir somut delil gösterilmeden, bir kamugörevlisinin isminin KHK’da, Resmi Gazetede ve internette yayınlanarak, KHKhükmü ile bir terör örgütünün üyesi ilan edilmesi, diğer insanlar tarafındanterörist olarak damgalanmasına ve böylece kendi benzerleriyle hayatının sonunakadar bir daha olağan ve sağlıklı ilişki ve arkadaşlık kurmasına da engel olur.Bu nedenledir ki, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri, on binlerce kişininisminin Resmi Gazetede yayınlanarak görevlerine son verilmesini korkunçbulmuştur. Davacının, belirtilen şekilde suçlanıp kamu görevinden çıkarılması akrabalarıdahil, sosyal çevresindeki herkes tarafından sürekli olarak şüphe ileyaklaşılmasına neden olmuş, kamu görevine devam eden akrabaları davacıya, iltisaklıolacakları düşüncesiyle telefon etmekten dahi korkmuşlardır. Kendisine devlettarafından terörist damgası yapıştırılan bir bireyin özel sektörde de işbulması neredeyse imkânsızdır. KHK ekinde teröristler listesinde ismiyayınlanan bir kamu görevlisinin özel sektörde de iş bulması imkânsızlaşacağıiçin hayatını devam ettirecek, ailesinin ve kendisinin geçimini sağlayacak birişte çalışıp gelir elde etmesi ve asgari insan onuruna yakışır standartlardayaşamını sürdürmesi de imkânsızlaşır. Bu da AİHS’nin 8. maddesinde korunanhakka yönelik bir diğer müdahaledir.

Davacının hiçbir yargılama yapılmadan, bir KHK hükmüile terör örgütü üyesi ilan edilmesi ve damgalanması, ayrıca şeref ve itibarınasaygı hakkına da müdahale oluşturur. Bu hak özel hayata saygı hakkınınkapsamındadır (AİHM, Chauvyandothers v. France). Bir kişiyi yargılamadan, cezahukuku anlamında bir suçla itham ve mahkûm etme, şeref ve itibara saygı hakkınada bir saldırı olup, bu saldırı da özel hayata saygı hakkına müdahaleoluşturur.

Yargıtay16.Ceza Dairesi FETÖ/PDY üyeliği için birtakım kriterler belirlemiştir.

Örgütühizmet hareketi zannedenlerin cezai yönden sorumlu tutulmasında kriter nedir?

Örgütün birinci ve ikinci katmanında yer alanlar ileyardım edenlerin sorumlulukları kusurluluk ilkesi doğrultusundabelirlenmelidir. Yani bu yapıyı cemaat zannederek yer alanlar, ancak örgütolduğunu ortaya koyan olaylar ortaya çıkmasından sonraki tarihlerde örgütebağlılıkları devam ediyorsa cezai yönden sorumlu olacaklardır.

Alçak FETÖ/PDY terör örgütü kendini yıllarca legal birzeminde göstermiştir. Nihai amaçlarını gizlemişler ve insanların özel saiklerinikullanarak bilinmeyen yapılara alet etmeye çalışmışlardır.

Ne zaman ki 17/25 aralık tarihinde bu yapının illegalolduğu AÇIKÇA ortaya çıkmıştır. Cezalandırma yapılırken bu durum kıstas olarakalınmalıdır. Örgütün amaç ve yöntemlerini bilen kişiler ile bilmeyen kişilerayırt edilmelidir. Bu ayrımda ise örgüt mensuplarının örgütteki konumlarıoldukça önem arz etmektedir.

Cezai yaptırım ve idari yaptırım uygulanması içindarbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuzun baz alınmasına gerek yoktur. Zira 17/25aralık tarihinde örgütün ustaca gizlenen amacı zaten açığa çıkmıştır.

Genel kabul görmüş olan, temel ve evrensel bir hukukilkesi olarak Anayasamızın 38. maddesinde de yer alan masumiyet karinesigereğince hakkında adil yargılama sonucu kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmüolmadıkça kimse suçlu sayılamaz.

Haklarında hiçbir soruşturma ya da kovuşturmayaolmayan, iddianame düzenlenmeyen, dava açılmayan, takipsizlik kararı verilenveya beraat eden kamu görevlisinin idari işlem ya da kararla görevinden ihraç edilmesine kadar adil olur?

Davacının sosyal medya paylaşımları ve bupaylaşımlardaki yorum ve değerlendirilmelere ve takip ettiği kişilere bakıldığızaman görülecektir ki alçak FETÖ/PDY terör örgütü ile hiçbir zaman uzaktanyakından ilgisi olmamıştır. Davacı vatanına ve milletine bağlı, saygın birkişiliktir.

Davacının yardım ettiği kişi, desteklediği kurum veyakuruluş yoktur. Davacının takip ettiği yazılı, görsel ve sosyal medyayayınları, siteler, gazete, kitap ve dergilerden hiçbiri alçak FETÖ terör örgütüne ait değildir.

Uygulamada birçok kişinin ihraç sonrası mesleğe geridöndüğü görülmektedir. Komisyon, FETÖ terör örgütüyle bağlantısı ya da irtibatıbulunmayan kişileri görevlerine iade etmektedir

OHAL süresinde ve sonrasında yukarıdaki kriterlere göreyapılan ihraçlar savunma hakkı tanınmadan, masumiyet karinesi ve cezalarınşahsiliği ilkelerine aykırı bir şekilde tesis edilmeleri başta olmak üzere tümyönleriyle hukuka aykırı bulunmaktadır. Bununla birlikte, günümüzün olağanüstüşartlarında bu kriterlerin terör örgütü üyeliği için yeterli olduğu algısınınyerleşmiş olduğu dikkate alınarak ihraçlara karşı yapılacak idari ve adlibaşvurularda konunun çok dikkatli bir şekilde ele alınması ve açıklanmasıgerekmektedir. Yeni ihraç kriterleri2019 yılında oluşmaya başlamıştır. Yaşanılan hak kayıplarını önlemek amacıylakriterler daraltılmaya başlamıştır.

Söz gelimi bir kamu personeli çocuğunu OHAL KHK’sı ilekapatılan bir okula gönderdiği gerekçesiyle ihraç edilmiştir. Oysa ki, bu okulo dönemde Devletin ilgili kurum ve kuruluşlarından aldığı izin ve ruhsatlarçerçevesinde, Devletin izni ve bilgisi dahilinde, gözetim ve denetimindefaaliyet göstermekteydi. Dolayısıyla da resmi usul ve prosedüre uygun birşekilde faaliyet gösteren bir okula gittiği gerekçesiyle kimsenin haklarındanmahrum bırakılarak cezalandırılması mümkün değildir.

Bununla birlikte bu konuda açıklama yapılırken buokulun tercih edilmesindeki çevresel ve diğer etkenlere de yer verilmelidir.Gerçekten de, kişiler çocuklarını gönderecekleri okulları seçerken evine olanyakınlığına, eğitim saatlerinin mesai saatlerine olan uyumuna, eğitimkalitesine, ücretine, servis ve sosyal imkanlarına bakmaktadır. Aynı şekildeişsizlik oranının çok yüksek olduğu ve iş bulmanın bir hayli zor olduğu günümüzkoşullarında kimse çalışacağı işyerinin ve patronlarının yasadışıbağlantılarını araştırmaz ve bilemez. Bilmesi de mümkün değildir. Yasa dışıfaaliyet gösteren kişi, kurum ve kuruluşları tespit ederek gereken önlemlerialmak devletin görevi ve sorumluluğudur. Bu itibarla yasa dışı bir işyerindeSGK kaydı olduğu gerekçesiyle vatandaşın cezalandırılması hukuka uygundeğildir.

Savunma hakkı, usulüne uygun bir disiplinsoruşturması, itiraz ve dava hakları tanınmadan disiplin cezası verilemez. Adilyargılama sonucu verilen ve kesinleşen bir mahkumiyet hükmü olmadıkça kişilerinterör ile bağlantılı ilan edilmeleri mümkün değildir. Terörist ilan edilmek bukadar kolay olmamalıdır!

Yargıtay 16.Ceza Dairesi FETÖ terör örgütü üyeliğindedikey bir sistemin olduğu, bunun da 7 pramit şeklinde gerçekleştiği ile ilgiliayrıntılara yer verilmiştir. Birinci kat yani halk tabakasından şöylebahsedilmektedir: ''Örgüte iman ve gönül bağı ile bağlı olanlar, fiili ve maddidestek sağlayanlardan oluşur. Bunların birçoğu örgütün hiyerarşik yapısınadahil olmayan bilinçli veya bilinçsiz hizmet ettirilen kesimdir. Genelliklefaaliyetlerden habersizdirler. Bu katmandakileri örgüte bağlayan ana unsur,istismar edilen İslami duyarlılık ve din duygularıdır.'' denilmektedir.

Alt tabaka ise: Bu tabakalar dışında örgüte sempatibesleyenlerden oluşan kişilerdir. Örgüt hiyerarşisinde yer almazlar. Örgüteyönelik herhangi bir olumsuz düşünceleri yoktur. Örgütün bütün faaliyetleriniillegal bile olsa desteklerler. Talimat almaz ve rapor vermezler. Siyasetçi,sanatçı, yazar, gazeteci, akademisyen gibi çok geniş bir alana yayılmış olan busempatizan kitleyi örgüt zaman zaman lehine kamuoyu oluşturmak içinkullanmaktadır.

Davacıillegal olan neyi gerçekleştirmiştir?

Sorunun cevabı yanıtsız kalmaktadır.

Örgüt,Eğitim Ve Ahlak Hareketi Olarak Algılanmış Olabilir mi?

Önce dini bir kült, ardından bir terör örgütü halinedönüşen, eğitim-öğretim faaliyetleri, sivil toplum ve meslek kuruluşları, yerelve uluslararası ticari işletmeler, basın-yayın medya organları gibi legalyapılar, Abant toplantıları, Türkçe olimpiyatları benzeri organizasyonlarüzerinden oluşturulan sempatizan halkasından insan ve maddi kaynak devşirenFETÖ’nün başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması vetoplumun her katmanının büyük bir kesimince böyle algılanması da toplumsal birgerçekliktir.

ÖrgütüHizmet Hareketi Zannedenlerin, Cezai Yönden Sorumlu Tutulması Kriteri Nedir?

Örgütün birinci ve ikinci katmanında yer alanlar ileyardım edenlerin sorumlulukları kusurluluk ilkesi doğrultusundabelirlenmelidir. Yani bu yapıyı cemaat zannederek yer alanlar, ancak örgütolduğunu ortaya koyan olaylar ortaya çıkmasından sonraki tarihlerde örgütebağlılıkları devam ediyorsa cezai yönden sorumlu olacaklardır.

 

HUKUKİSEBEPLER :Anayasa, AİHS, 657 sayılı DMK, 4483 sayılı Kanun, İYUK, 5237 sayılı TCK, 5271sayılı CMK, taraf olduğumuz uluslararası mevzuat ve sair alakadar mevzuat.

 

SONUÇVE TALEP :Yukarıda açıklanan nedenler ve re’sen tespit edilecek sair iptal nedenleri ile;

1- OHAL Komisyonunun, davacının göreve dönme talebime Ret kararının İPTALİ’ne karar verilmesini,

2- Yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesini,

Talep ve arz ederiz.

 

EKLER:

EK1:*****Cumhuriyet Başsavcılığı 2016/6*****sayılı ek kovuşturmaya yer olmadığınadair kararda Bilirkişi tespiti.

EK2:2006-2018 yılına ait SGK hizmet döküm belgesi

EK3:**** Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği Mezuniyet Diploması

EK4:Adliyardım talebinin kabulü için davacının üzerine kayıtlı taşınır ve taşınmaz olmadığınadair belge

EK5:Adliyardım talebinin kabulü için davacının düzenli gelirinin ve işini olmadığınadair belge

AVUKAT GİZEM GÜL UZUN