Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Boşanma Davası Dilekçe

Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Boşanma Davası Dilekçe

Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Boşanma Davası Dilekçe


Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Boşanma Davası Dilekçe 

KAYSERİ AİLE MAHKEMESİNE

 ADLİ YARDIM TALEPLİDİR.

DAVACI: **** *****(T.C.:***),**** T***/Kayseri

VEKİLİ: AVUKAT GİZEM GÜL UZUN

DAVALI: **** ****(T.C.:*****)

KONU: Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma dava dilekçemiz ve velayet, tazminat, nafaka, ziynet eşyaları yönünden talebimizdir.

AÇIKLAMALAR:

Kayseri 6.Aile Mahkemesi 2022/**** E. Sayılı dosyada müvekkil aleyhine evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açılmıştır. Açılan davadaki bütün iddialar asılsız ve mesnetsiz olup, bu davanın reddi gerekmektedir. Zira davalının iddiaları soyut beyanlardan ibarettir. Haksız ve yersiz davanın reddi gerekmektedir.

T.C.YARGITAY 2.HUKUK DAİRESİ 2016/9154 E. 2017/15118 K.

Çekişmeli boşanma davasında, bir vakıaya dayanmadan sadece eşi ile fikren ve ruhen anlaşamadığını belirtmek, boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olmayıp davanın reddi gerekmektedir. 

Davalı, Kayseri 6.Aile Mahkemesi 2022/**** E. Sayılı dosyada, genel ve özel boşanma sebeplerinden herhangi birinin alt yapısını dolduramamıştır. Dayanabildiği bir vakıa yoktur. Sadece fikren ve ruhen anlaşamadığı hususlarını ileri sürmüştür. Bu yüzden tarafımızdan önce açılan davanın reddi gerekmektedir.

DAVALI, EVLİLİK BİRLİĞİNDEN DOĞAN SORUMLULUKLARI YERİNE GETİRMEMİŞ VE MÜŞTEREK ÇOCUK İLE NADİREN İLGİLENMİŞTİR.

Müvekkil rıza göstermemesine rağmen davalı eve İKİ TANE AŞIRI BÜYÜKAKVARYUM almıştır. Ne zaman ki müvekkil davalıdan çocukla ilgilenmesini istediğinde davalı, müvekkile ''Dur kızım balıklara yem atacağım, dur kızım balıkların suyunu değiştireceğim'' şeklinde beyanlarda bulunmuştur. Davalı, saat 20.00'da işten çıkıp eve gelmektedir. Eve gelip yemek yedikten sonra yatana kadar akvaryumla ve balıklarla ilgilenmektedir. Davalının balıklara olan ilgisi bile eşine olan ilgi ve alakasından fazladır.

Her ne kadar müvekkil çalışmıyor olsa dahi müvekkil hasta olduğu zamanlar dahi davalı ev işlerine hiçbir şekilde yardım etmemiş ve evin bütün sorumluluğunu müvekkilin üzerine yüklemiştir.

Davalı, müvekkilin yorgun ya da hasta olduğu dönemleri anlayışla karşılamamış ve müvekkile ev işi yapan robot muamelesi sergilemiştir.

Hasta ya da yorgun olmadığı dönemlerde müvekkil, her gün farklı yemekler pişirmiş ve evini tertip düzen içerisinde bırakmıştır ve çocuğuna da ilgisini eksik etmemiştir.

Yargıtay kararları der ki; evlilik birliğinden doğan sorumlulukları yerine getirmeyen eş kusurlu kabul edilmelidir.

DAVALI, ETRAFINDAKİ HERKESİN HAYATI SADECE KENDİ İSTEĞİ DOĞRULTUSUNDA YAŞAMASINI İSTEMİŞTİR.

Davalı, televizyon izlendiği zaman sadece kendi sevdiği dizi ve filmleri açmıştır. Hiçbir zaman müvekkilin nelerden hoşlandığı ile ne izlemek istediğiyle ilgilenmemiştir. Bununla da kalmamış kendi açtığı dizi ya da filmi müvekkil izlemediği zaman müvekkile öfkelenmiştir. Müvekkil sırf tartışma ortamı oluşmasın diye hiç sevmediği dizi ve filmleri izlemek zorunda kalmıştır çünkü bahse konu dizi ve filmler müvekkile zorla izlettirilmiştir.

Davalı, müşterek çocuk Zeynep'in neyi, nasıl yiyeceğine bile karışarak çocuğu ürkütmüştür. Ne zaman müşterek çocuk Zeynep çikolata yese ''Kızım bu çikolata böyle yenmez, damağına yapıştırıp da yiyeceksin'' şeklinde beyanda bulunmuştur. Müşterek çocuğa durduk yere kendisini suçlu hissettirmiştir.

Müşterek çocuk Zeynep'i çocuğun kendi istediği parka götürmemiştir. Davalı baba parkta sanki kendisi oynayacakmış gibi çocuğun gideceği parka bile ''O park daha güzel, hayır orası olmaz'' diyerek kendisi karar vermiştir.

Kısacası davalı, her şeyin en iyisini kendisinin bildiği zanneden ve bunu da karşısındakine dayatan, bencil, empati yeteneğinden yoksun kişilik yapısına sahiptir. Davalı narsist kişilik bozukluğuna sahiptir. 

DAVALI, EŞİNİN ATAMASININ OLMADIĞINI BİLDİĞİ HALDE EVLENMİŞ ANCAK BUNA RAĞMEN EŞİNİN ÇALIŞMAMASINI EVLİLİK BİRLİĞİ İÇERİSİNDE SÜREKLİ BAŞA KAKARAK DİLE GETİRMİŞTİR.

Davalı, müvekkil ile evlenme kararı aldığında müvekkilin atamasının olmadığını ve çalışmayacağını bilmektedir. Hatta ve hatta davalı o zamanlar müvekkilin çalışmasını ve iş bulmasını dahi istememiştir.

Ancak evlilik birliğinin ilerleyen dönemlerinde davalının bu konudaki tutum ve davranışları çelişki arz etmiş olup; davalı müvekkilin çalışmadığını kırıcı sözleriyle sürekli olarak dile getirmiştir.

Davalı, müvekkile ''Hep ben çalışıyorum, biraz da sen çalış, sen çalış sen yorul da ben dinleneyim'' şeklinde beyanlarda bulunarak Türk toplumunun değerlerine aykırı olan eylemleri müvekkilden beklemiştir. Türk toplumunun örf adet ve geleneklerinde her ne kadar kadın çalışıyor olsa dahi eve ekmek getirenin, evi geçindirmekle yükümlü olanın genel anlamda erkek olduğu kabul edilmektedir. En kötü ihtimalde hayatın müşterek olduğu düşünüldüğü varsayımında dahi kadın ve erkek evin giderlerine birlikte katkıda bulunmaktadır. Ancak davalı, yıllardır sanki Türkiye'de değil de Fizan'da yaşamış gibi evi geçindirmekle yükümlü olan kişinin kadın olmasını arzu ettiğini müvekkile beyan etmiş ve tarafımızı güldürmüştür.

Hangi toplumda hangi dünyada hangi gezegende erkeğin evde dinlenip de kadının işe gidip eve ekmek getirdiği görülmüştür?

Yargıtay kararları ışığında da değerlendirme yapıldığı zaman da eşlerden birinin diğerini küçümsemenin ağır kusur kabul edildiği görülecektir.

DAVALI VE AİLESİ BOŞANMA FİKRİNİ ÇOK ÖNCEDEN AKILLARINA KOYMUŞ VE UZUN SÜRE BU HUSUSA İLİŞKİN TEDBİRLER ALMIŞLARDIR.

Davalının müvekkille evlenmeden önce başından bir evlilik daha geçmiştir. Davalı yersiz ve kronik şüpheleriyle sürekli olarak boşanma kaygısı gütmüştür. Oysaki bu durum müvekkilin aklının ucundan dahi geçmemiştir. Sayın Mahkemenizin de öngöreceği üzere hayatın olağan akışında normal bir insanın boşanmak için evlenmeyeceğini düşünmekteyiz. Halk arasında sıkça duyduğumuz bir cümle vardır: ''Boşanmak iyi bir şey değil, başa gelince çekilir, her şey insan için, zaten hiçkimse boşanmak için evlenmez''.....

Davalı önceki evliliğinde maddi olarak büyük kayıplar yaşamıştır. Müvekkille olan evliliğinde de ola ki boşanma söz konusu olursa maddi kayıp yaşamamak adına planlı tedbirler almıştır. Bu tedbirleri aylar öncesinden düşünmüş ve ilmek ilmek zihnine işlemiştir.

Davalının düğün masraflarını aşırı kısması dahi bahse konu olay yüzündendir. Çünkü davalı yine boşanırsam çok masraf gitmesin zihniyetinde olan bir kişiliktir.

Davalı, koltuk takımlarını dahi seri üretim yapan bir yerden almıştır. Tek maksadı her şeyi en ucuza mal etmek olmuştur. Yine müvekkilin kayınpederi müvekkile nişanlılık sürecinde 22 ayar altın set almak istemiş ancak davalı alınmaması için elinden geleni yapmıştır. Davalı, müvekkilin kına kıyafetlerini müvekkilin istediği yerlerden almamış ve müvekkilin tercihini dahi sormadan gitmiş ve en ucuz mağazaları sanki kendisi giyecekmiş gibi seçmiştir.

2021 yılının nisan ayında davalının babası, oğlu ve gelininin oturması için ev satın almıştır. Ancak bu evi asla ve kata tapuda davalı oğlunun üzerine geçirmemiştir. Çünkü hem davalı hem de ailesi ola ki boşanma olursa müvekkil kendilerinden bir hak iddia etsin istememişlerdir. Görüldüğü gibi davalı ve ailesi sürekli tedbirler almıştır.

Davalının kendi kullandığı ve kendi parasıyla aldığı arabası bile davalının tescilinde değildir. Buradaki maksat da yine aynıdır. Ola ki boşanma olursa müvekkil hak iddia edemesin istemiştir. Keza amacına da ulaşmıştır.

Davalı, müvekkille oturdukları müşterek konutun ev eşyalarını dizerken bile eşyaların çoğunu annesinin evinde kullanmadığı eşyalardan almıştır. 

Yine davalı, imam nikahında tutulan mehir kağıdını müvekkilin cüzdanından izinsiz ve habersiz bir şekilde almıştır. Bahse konu kağıtta 50 TAM ALTIN yazmaktadır. Davalının bu kağıdı müvekkili ayakta uyutur gibi müvekkilin cüzdanının alması yine sürekli olarak boşanma planları içerisinde olduğunu göstermektedir.

DAVALININ AİLESİ MÜVEKKİLİN GİYİM VE KUŞAMIYLA ALAY ETMİŞTİR VE MÜVEKKİLİ KÜÇÜMSEMİŞTİR.

Davalı ile müvekkil tanıştığında ve evlenme yolunda adım attıklarında da müvekkil dış kıyafet olarak ferace giymekte olup, müvekkil o dönemlerde de tam tesettürlüdür. Ancak bu durum evlilik birliğinin ilerleyen dönemlerinde davalının ailesi tarafından absürt karşılanmış ve müvekkil ağır eleştirilere maruz bırakılmıştır.

Bir gün müvekkilin kayınpederi, müvekkil kayınpederinin bağ evinde misafirliğe gittiğinde müvekkile ''NE SENİN ŞU ÜZERİNDEKİ! BENİM DOSTUM DÜŞMANIM VAR, ÜZERİNE DOĞRU DÜRÜST BİR ŞEY AL, GİYİMİNE DİKKAT ET'' şeklinde rencide edici cümleler sarf etmiştir.

Eşine örtünmesi için baskıda bulunmak, çarşaf giyinmesi için baskıda bulunmak, eşinin olağan giyimine karışmak, eşinin giyimine ailesinin müdahalesine sessiz kalmak sosyal şiddet olup boşanma sebeplerindendir.

‘’davalı-davacı kadının kocasına sürekli olarak hakaret ettiği, davacı-davalı kocanın da, karısına giyim tarzına müdahale ederek “örtünmesi” için sürekli baskıda bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. ‘’

Yargıtay Kararı: YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2010/3765 E. , 2011/4773 K. Sayılı İlam

DAVALI, MÜVEKKİLİ ESKİ EŞİYLE KIYAS ETMİŞTİR. YARGITAY KARARLARI UYARINCA DA ESKİ EŞLE VE ESKİ SEVGİLİYLE KIYAS KUSUR KABUL EDİLMEKTEDİR.

Davalı, müvekkile önceki evliliğinden bahsetmiş ve müvekkilin gururunu, onurunu ayaklar altına almıştır. Davalı evlilik birliği devam ederken müvekkile ''Eski eşimle bile yatak odamızda çok mutluyduk, sen beni mutlu edemiyorsun'' şeklinde aşağılayıcı beyanlarda bulunmuştur.

Müvekkil de davalıya bunun üzerine ''Beni seni aldatan biriyle nasıl kıyas edersin'' şeklinde beyanda bulunmuştur. Müvekkil, davalının eski eşinin davalıyı aldattığını bizzat davalının kendisinden işitmiştir. Davalının eski eşi acil tıp teknikeri olup, davalıyı çalıştığı iş yerinde bulunan bir doktor ile aldatmıştır. Müvekkil hiç hak etmediği halde davalının kendisini aldatan eşiyle kıyas edilmiştir. Hatta ve hatta bu kıyas yatak odası konusunda yine cinsellik üzerine kurulmuştur.

DAVALI, EŞİYLE ANNESİ ARASINDAKİ DENGEYİ KURAMAMIŞTIR. DAVALI DENGE KURMAK ŞÖYLE DURSUN VAR OLAN DENGEYİ DAHİ BOZMUŞTUR. YARGITAY KARARLARI UYARINCA DA EŞİYLE ANNESİ ARASINDA DENGEYİ KURAMAYAN KOCA KUSURLU KABUL EDİLMEKTEDİR.

Davalı, müvekkil ile kayınvalidesi arasında olan saygı ve sevgiyi, eylemleriyle ve sözleriyle bitirmiştir. Müvekkilden duyduklarını annesine, annesinden duyduklarını ise müvekkile iletmiş ve yine mahremiyeti koruyamamıştır.

Ne zaman ki müvekkil eşine kayınvalidesine karşı olan küçük bir kırgınlığını dile getirse sonradan bunu kayınvalidesinden işitmiştir.

Ayrıca yine davalı evde yaşanan en ufak tartışmayı dahi annesine anlatmış ve annesini müvekkilden soğutmuştur.

Psikolojide de bilindiği üzere gelin ve kayınvalide arasında bir çatışma yaşanıyorsa bunun asıl sorumlusu kocadır. Dengeyi sağlama görevi kocaya aittir.

DAVALININ ŞİDDETE MEYİLLİ KİŞİLİK YAPISI VARDIR.

Davalının kolunda jilet ya da kesici aletle yapılmış olan derin izler bulunmaktadır. Müvekkil davalıya kolundaki izlerin sebebini her sorduğunda bu soru yanıtsız kalmış ve konu davalı tarafından aniden değiştirilmiştir.

Davalı, müvekkil ile tartışırken müşterek çocuk Zeynep'in yanında da bağırmış ve müşterek çocuk Zeynep, müvekkil anneye ''Anne korkma, babam bağırırsa ben senin yanındayım'' şeklinde beyanda bulunmuştur. Henüz 4 yaşındaki bir çocuğun bu cümleyi kurmak zorunda kalmasının ne kadar acı olduğunu Sayın Mahkemenizin takdirine bırakıyoruz.

Davalı ile müvekkil 2022 yılının temmuz ayında tatile Antalya'ya gitmişlerdir. Müşterek çocuk Zeynep yolda sıkıldığı için arabanın camları ile oynamaya başlamış ve düğmelere basarak camları açıp kapatmıştır. Davalı bu duruma olağanüstü bir tepki vermiş ve göz bebeklerini büyütüp müşterek çocuk Zeynep'e elindeki kesici delici aleti göstererek ''Biraz da bu düğmeyle oynarsan şimdi bu düğmeyi söküp atacağım bununla'' diyerek agresif bir tutum sergilemiş ve çocuğu ürkütmüştür. Bunun üzerine korkan müvekkil, çocuğu alıp arka koltuğa geçmiştir.

Kısacası davalı, ani öfke patlamaları yaşayan biridir.

DAVALI, EVİN ANAHTARINI KENDİ AİLESİNE VEREREK, EVİN MANEVİ BAĞIMSIZLIĞINI İHLAL ETMİŞTİR.

Davalı, müşterek konutun anahtarından kendi ailesine de bastırmıştır. Müvekkil bu duruma rıza göstermemiş olmasına rağmen davalı müvekkili umursamamıştır.

T.C.YARGITAY 2.HUKUK DAİRESİ 2020/2101 E. 2020/3085 K.

Evin anahtarını ailesine veren eş, evin manevi bağımsızlığını ihlal etmiş sayılır.

ADLİ YARDIM TALEBİMİZİN KABULÜNE İLİŞKİN;

Müvekkilin üzerine kayıtlı malvarlığı bulunmamaktadır. Müvekkilin ataması gerçekleşmemiş olduğundan işi yoktur. Dolayısıyla düzenli geliri de bulunmamaktadır. Adli yardım talebi için gerekli olan evraklar ek olarak Sayın Mahkemenize sunulacaktır.

HUKUKİ DELİL: 

1-Nüfus kaydı

2-Tanıklar(İsimleri, adresleri ve TC kimlik numaraları bildirilecektir.)

3-Davalıya ait arama ve mesaj kayıtları

4-Davalının kullandığı bütün banka ve kredi kartlarının hesap hareketleri

5-HTS kayıtları

6-Mali durum araştırması

7-Mesaj kayıtları

8-Ekran görüntüleri

9-Arama kayıtları

10-Bilirkişi

11-Keşif

12-Yemin

Karşı tarafın delillerine karşı delil sunma hakkımız saklı kalmak kaydıyla yasal sair deliller

HUKUKİ SEBEP: TMK, HMK ve ilgili mevzuat

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda açıklanan ve mahkemece resen gözetilecek hususlar birlikte değerlendirilerek;

-Tarafların -evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle- BOŞANMALARINA,

-Müvekkilim lehine 400.000,00 TL maddi ve 400.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan alınıp, davacı müvekkile verilmesine,

-Davacı müvekkilin ekonomik özgürlüğü olmadığı, hiçbir geliri olmadığı ve üzerine kayıtlı herhangi bir malvarlığı olmadığı için davacı müvekkil lehine dava tarihinden itibaren her ay 3.000,00 TL tedbir nafakasına, karar kesinleştiğinde 3.500,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmesine,

-Yargılama gideri ve vekâlet ücretinin davalı taraf üzerine BIRAKILMASINA, karar verilmesini talep ederiz. 07.10.2022

DAVACI VEKİLİ

AVUKAT GİZEM GÜL UZUN

AVUKAT GİZEM GÜL UZUN