Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Boşanma Dava Dilekçesi
KAYSERİ AİLE MAHKEMESİNE
ADLİ YARDIM TALEPLİDİR.
DAVACI: **** *****(T.C.:***),**** T***/Kayseri
VEKİLİ: AVUKAT GİZEM GÜL UZUN
DAVALI: **** ****(T.C.:*****)
KONU: Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma dava dilekçemiz ve velayet, tazminat, nafaka, ziynet eşyaları yönünden talebimizdir.
AÇIKLAMALAR:
Kayseri 6.Aile Mahkemesi 2022/**** E. Sayılı dosyada müvekkil aleyhine evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açılmıştır. Açılan davadaki bütün iddialar asılsız ve mesnetsiz olup, bu davanın reddi gerekmektedir. Zira davalının iddiaları soyut beyanlardan ibarettir. Haksız ve yersiz davanın reddi gerekmektedir.
T.C.YARGITAY 2.HUKUK DAİRESİ 2016/9154 E. 2017/15118 K.
Çekişmeli boşanma davasında, bir vakıaya dayanmadan sadece eşi ile fikren ve ruhen anlaşamadığını belirtmek, boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olmayıp davanın reddi gerekmektedir.
Davalı, Kayseri 6.Aile Mahkemesi 2022/**** E. Sayılı dosyada, genel ve özel boşanma sebeplerinden herhangi birinin alt yapısını dolduramamıştır. Dayanabildiği bir vakıa yoktur. Sadece fikren ve ruhen anlaşamadığı hususlarını ileri sürmüştür. Bu yüzden tarafımızdan önce açılan davanın reddi gerekmektedir.
DAVALI, MÜVEKKİLİ ADETA BİR META OLARAK GÖRMÜŞTÜR.
Tarafların nikah akdine müvekkilin yakın arkadaşı olan G*** G***n karlı hava koşulları nedeniyle gelememiştir. Zaten düğünü dahi yapılmayan ve hiçbir şeyine özen gösterilmeyen müvekkil de bu duruma bir hayli içerlemiş ve o anın vermiş olduğu duygusallık ile ağlamaya başlamıştır.
Ancak davalı, müvekkilin ağlamasına hiçbir şekilde anlayış göstermeden müvekkile ''Kalk artık, yeter artık, bugün gerdek gecesi, kadınsın sen üzerine düşeni yap!'' şeklinde beyanlarda bulunarak müvekkilin gözyaşları dahi dinmeden ve müvekkil kendisini duygusal olarak hazır dahi hissetmeden sırf davalının yoğun ısrarı ve telaşıyla cinsel birliktelik yaşanmıştır.
Müvekkil, eşinden sevgi ve saygı beklemiştir. Ancak bu evlilik birliğinde davalı, müvekkile hiçbir zaman duygusal yaklaşımlar sergilememiş ve davalı, müvekkille olan tek bağını kadının bedeni üzerinde kurmuştur.
Kadının değeri yalnızca vücudu olmamalıdır! Kadınlar narindir, hassastır, kırılgandır ve kadın her şeyden önce insandır. Maalesef ki bu evlilikte müvekkilin yalnızca vücudu ön planda olmuştur. Davalının tek isteği cinsellik olmuştur. Davalı, müvekkile sevgi ve saygı göstermemiştir.
Zaten iki buçuk ay gibi kısa bir sürede flört ve nişanlılık dönemi dahi yaşayamadan evlenen müvekkil eşinden ilgi, alaka, sevgi, romantizm beklemiştir. Ancak davalı, müvekkile bu özeni hiçbir zaman göstermemiştir.
Unutmayalım; KADIN CİNSEL BİR META DEĞİLDİR.
NE DEMİŞ ŞAİR;
Kimi der ki kadın
Kimi der ki hamur yoğuran
Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek
Ne ayal, ne vebal
O benim kollarım, bacaklarım
Yavrum, annem, karım, kız kardeşim hayat arkadaşımdır.
Müvekkil, yalnızca ev işlerinde, cinsellikte ya da bilimum duygu yüklü işte sömürülmüş ve bu durumdan duyduğu rahatsızlığı her daim dile getirmiştir.
Bu evlilikte adeta meta fetişizmi bulunmaktadır. Kadından eril yapıya hizmet beklenmiştir.
Davalı, müvekkile sürekli olarak ''Güzel ol, kilo ver, kıvırt, bedenini sergile, bana görsel şölen sun'' şeklinde duygusallıktan yoksun cümleler kurmuştur. Davalı, müvekkilin bir ruhu olduğunu unutmuştur.
Keza davalının ailesi de davalıyı ikinci kez evlendirme sebebi olarak ''Türk toplumunda evlilik cinsellik iznidir'' yaklaşımında olmuşlardır.
Davalı, kendisine evin dışında müvekkile ise evin içerisinde roller vermiştir. Davalı adeta ''Ben eve ekmek getireyim, sen de yemek yap ve bana cinsellik ver'' zihniyet yapısında olmuştur. Müvekkil hayalini kurduğu aile kavramını davalının eylemleri yüzünden tasvir edememiş ve kendisini davalının gözünde bir obje kadar değersiz hissetmiştir.
Müvekkilim davalıdan adeta sevgi dilenmiş ancak evliliğinde itaatkar kadın ve seks objesi olarak görülmüştür.
Davalının kendi aile yapısı da davalıyla aynı zihniyettedir. Zira davalı, kendi annesinden evin mahremiyetini gizleyememiştir. Davalı, eşiyle birlikte olduktan sonra duyduğu hazzı annesine anlatacak kadar evin özelini bırakmamıştır. Davalının annesi de bu durumdan rahatsız olmak yerine oğluna ''E oğlum insanlar niye evleniyor, kadın dediğin niye var'' şeklinde katını meta olarak gördüğünü zımni şekilde de olsa ikrar eden beyanlarda bulunmuştur.
Bu durum müvekkile kendinin bir ruhu olduğunu unutturmuş ve müvekkil ruhsal bir doyuma ulaşamadığı için bazı zamanlar cinsel birliktelikten kaçınmıştır.
Yukarıda arz ve izah olunan nedenlerden dolayı aslında müvekkil ile davalının evliliğinde problemler halk dilinde gerdek gecesi olarak adlandırılan günden itibaren başlamıştır. Bu tarihten itibaren müvekkilim, eşinden duygusal yakınlık görememiş ve bu durum davalı ile müvekkilin cinsel yaşantılarına da yansımıştır.
Eşlerden biri istemediği halde diğer eş cinsel ilişki konusunda zorlama ve baskı yapıyorsa burada kusurlu bir davranıştan söz edilmektedir. Aynı zamanda eşlerden birinin diğer eşi doğal olmayan yoldan ilişkiye zorlaması da hukuka aykırı olup kusurlu bir davranıştır. Yargıtay tarafından eşlerin karşılıklı istekleri dışında birbirlerini normal olmayan fantezilere veya sapıklıklara zorlaması da cinsel şiddet olarak kabul edilmektedir.
DAVALI, MÜVEKKİLİN DIŞ GÖRÜNÜŞÜYLE SÜREKLİ OLARAK ALAY ETMİŞTİR.
Müvekkilim davalı ile evliliğinin ilk dönemlerinde kızıl saç rengini kullanmıştır. Davalı henüz yeni evliyken dahi müvekkilime ''Bu saçının rengi ne böyle! Kötü kadın gibi duruyorsun, git şu saçını boyat'' şeklinde incitici beyanlarda bulunarak müvekkilimi küçümsemiştir.
Müvekkilim tesettürlü olduğundan kiloları dışarıdan bakıldığı zaman çok belli olmamaktadır. Ancak davalı imam nikahından sonra müvekkilime sürekli olarak ''Sen kilo vereceksin, yoksa bu evlilik olmaz, Doğar Rutkay'a benzeyeceksin'' şeklinde emrivaki beyanlarda bulunmuştur. Davalının, müvekkilimin dış görünüşü ile ilgili takıntıları öyle bir boyuta gelmiştir ki davalı bir müddet sonra müvekkilimin TABAĞINDAN YEDİĞİ YEMEKLERİ ALMAYA BAŞLAMIŞ VE KENDİ TABAĞINA KOYMUŞTUR. Davalı bu eylemlerini her geçen gün ileri boyuta taşımış ve en sonunda müvekkilin tabağındaki yemeğin porsiyonunu dahi ayarlamıştır.
Eşlerin birbirlerinin her türlü özellikleriyle alay etmeleri küçültücü davranışlardan bulunmakla duygusal şiddete yönelik bir davranıl olduğundan evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davasında boşanma sebebi sayılmaktadır. Eşin kilosuyla alay etmek, bana yakışmıyorsun şişko, yiye yiye dana gibi oldun, vb. demek, organlarıyla alay etmek, görüntüsüyle alay etmek boşanma sebebidir.
Yargıtay Kararı: YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2017 TARİHLİ 2016/6232 E. 2017/11551 K.
DAVALI, MÜVEKKİLİME CİNSEL ŞİDDET UYGULAMIŞTIR.
Öncelikle belirtmek isteriz ki davalı sürekli olarak porno izlemektedir. Pornolarda izlediği her şeyi ise müvekkilime zorla yaşatmak istemiştir.
Davalı ile müvekkil cinsel birliktelik yaşarken davalı, müvekkilin yüzüne sert bir şeklide tokat atmaya başlamıştır. Müvekkil, davalı tokat attığında ağlamasına rağmen davalı bu durumu umursamamış ve birlikteliğe devam etmiştir. Cinsel birliktelik yaşandıktan sonra ise müvekkilime ''Canım kusura bakma, canım neden ağlıyorsun'' dahi dememiştir. Cinsel birliktelik yaşandıktan sonra müvekkilin yüzüne dahi bakmadan telefonu ve televizyon kumandasını eline almıştır. Yine davalı telefonu eline almadığı zamanlar ise arkasını dönüp yatıp uyumuş, müvekkile bir an olsun sarılmamış, sevgi ve şefkat göstermemiştir.
Davalı ilişkideki en büyük vazifesini eşini fiziksel olarak orgazma ulaştırmak olarak görmüştür. Müvekkilin ruhunu değil bedenini beslemeye çalışmıştır.
Davalının porno videolarındaki eylemleri yapma arzusu öyle bir boyuta gelmiştir ki davalı, müvekkilin makat bölgesinde olan yaşadığı sağlık sıkıntısını bilmesine rağmen cinsel birliktelik esnasında müvekkil rıza göstermemesine karşın müvekkilin anüs bölgesine basınç uygulamış ve MÜVEKKİLİ TERS İLİŞKİYE ZORLAMIŞTIR.
Yargıtay kararları ışığında da değerlendirme yapıldığında kadını, ters ilişkiye zorlayan kocanın kusurlu olduğu görülecektir.
Tüm bunların yanında müvekkil kendisini yorgun ve halsiz hissettiği zamanlar veyahut hasta olduğu zamanlar davalının cinsel birliktelik teklifini reddettiği zamanlar davalı bu durumu anlayışla karşılamak şöyle dursun öfke krizleri geçirmiş ve müvekkile ''Ben ne yapayım, kafamı mı patlatayım'' diyerek bağırmıştır. Davalı cinsel arzuları yüzünden eşinin psikolojisini alt üst etmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu 28. maddesi:
MADDE 28- (2) Duruşmaların bir kısmının veya tamamının gizli olarak yapılmasına ancak genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut resen mahkemece karar verilebilir
(4) Hâkim, gizli yargılama işlemleri sırasında hazır bulunanları o yargılamayla ilgili edindikleri bilgileri açıklamamaları hususunda uyarır ve 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun gizliliğin ihlaline ilişkin hükmünün uygulanacağını ihtar ederek bu hususu tutanağa geçirir.
Yukarıda arz ve izah olunan nedenlerden ve mahrem içerikli konuların bulunmasından ötürü duruşmaların tamamının gizli olarak yapılmasını arz ve talep ederiz.
Ayrıca duruşma sırasında yalnızca tarafları ilgilendirmekte olan düzeyde özel hayat ile ilgili konular söz konusu olmakta ise mahkeme hakimi talep doğrultusunda duruşmanın gizli gerçekleştirilmesi hükmünü verebilmektedir.
Yargıtaya göre istenmeyen şekilde cinsel ilişki kurmak, zorla cinsel ilişkiye girmek, cinsel içerikli uygunsuz sitelere girmek kusur kabul edilmektedir.
DAVALI, MÜVEKKİLİME FİZİKSEL ŞİDDET UYGULAMIŞTIR.
Davalının müvekkile cinsel birliktelik yaşanırken uyguladığı şiddet yanında müvekkili darp ettiği hususu da maalesef ki bulunmaktadır.
Davalı, sinirlendiği zaman müvekkilin boğazını nefesi kesilene kadar sıkmıştır. Davalının bu eylemleri tarafların aile konutu niteliğinde oturdukları G*** Apartmanında meydana gelmiştir.
Davalının uyguladığı fiziksel şiddet öyle bir aşamaya gelmiştir ki davalı müvekkilin hamile olmasını dahi umursamamıştır. Hamilelik döneminde dahi müvekkile fiziksel şiddet uygulamıştır. Müvekkilin kollarını tüm gücüyle sıkmış ve kollarının morarmasına sebebiyet vermiştir. Ayrıca müvekkile bir kadının geçireceği en hassas dönem olan hamilelik döneminde dahi tokat atmıştır.
Müvekkil, müşterek çocuğu baba sevgisinden mahrum bırakmamak için evlilik birliğini devam ettirmeye çalışmış ve belki düzelir umudu olduğu için darp raporu alamamıştır.
Ayrıca evde yaşanan en ufak bir tartışmada dahi davalı müvekkilin kollarını sıkarak ve müvekkili sürükleyerek yatak odasına götürmüştür.
FİZİKSEL ŞİDDET UYGULAYAN KOCA, KUSURLU KABUL EDİLİR.
DAVALININ GÜVEN SARSICI DAVRANIŞLARI OLDUĞUNU DÜŞÜNMEKTEYİZ.
Evlilik birliğinin devam ettiği bir tarihte müvekkil ile davalı yatak odasında yan yana uzanırlarken, müvekkil davalının eski eşi Tuğba'nın erkek kardeşinin facebook profiline baktığını görmüştür. Bunun üzerine müvekkil içinden ''neden bu adam hala eski eşiyle ilgili olan şeyleri merak ediyor, hala onu unutamadı? Acaba görüştüler mi hiç benden sonra? '' şeklinde cümleler geçirmiştir.
Müvekkilim bu elzem olaydan sonra oldukça sarsılmış ve davalının aklının hala eski eşinde kaldığını ve kendisini sevmediğini düşünmüştür.
Davalı ile müvekkil yeni evliyken, müvekkil davalının facebookta +18 gruplarda üye olduğunu görmüştür. Müvekkil, davalıya bunun sebebini sorduğunda davalı komik bir bahane olarak müvekkile ''Erkek kardeşim acaba o gruplara üye mi diye baktım'' demiştir. Aslında porno izleme alışkanlığı olan davalının bu gruplara üye olmasından daha doğal bir şey yoktur. Hayatın olağan akışında da eşinin başka kadınların vücutlarını görmesinden herkes rahatsız duyabilir.
Ne zaman ki davalı ile müvekkil yürüyüş yapmaya çıksalar müvekkil, davalının dışarıda birçok kadına refleks bakışını aşan uzun bakışlarını yakalamıştır. Ancak her zaman olduğu gibi davalı bu hususu da inkar etmiş ve müvekkile ''Abartıyorsun, bu senin kuruntun'' demiştir.
Ayrıca davalının WhatsApp uygulamasında ve telefonunda şifre bulunmaktadır. Müvekkil telefonu eline aldığı zamanlar davalıda tuhaf bir telaş olmaktadır. Davalı lavaboya bile telefonuyla gitmektedir. İlginç bir şekilde eşinden telefonunu sürekli olarak saklamıştır.
Davalı iş yerinden geldiği zamanlar müvekkile gündüz gördüğü açık giyimli kadınlardan bahsetmiştir. Müvekkil, eşini seven, kocasına sadık, yuvasına sahip her kadın gibi bu durumlardan rahatsız olmuş ve o dönem eşini oldukça kıskanmıştır. Bu durumlar da müvekkili psikolojik olarak yıpratmıştır.
Davalı, LAPTOP bilgisayarı her kullandığında google geçmiş aramalarını silmiştir.
Davalı, işe giderken sürekli olarak parfüm kullanmıştır. Müvekkil de eşinin parfüm sıkma alışkanlığı oldukça beğenmektedir. Ancak davalı hiçbir zaman müvekkil ile baş başa olduğunda parfüm sıkmamış yalnızca işe giderken parfüm kullanmıştır. Kısaca davalı, eşiyle baş başa kaldığı zamanlar hiçbir kişisel bakımına özen göstermediği halde dışarı çıkarken de kendisine bir hayli özen gösteren biri olmuştur. Aldatan erkek psikolojisine uygun olan tutum ve davranışlardan biridir.
Açıklanan nedenlerden dolayı davalıya ait olan ***** numaralı hattın arama, mesaj ve HTS kayıtlarının çıkarılmasını talep ederiz.
DAVALI, MÜVEKKİLE KARŞI OLAN HARCAMALARINDA CİMRİ DAVRANMIŞTIR.
Davalı ile müvekkil sadece ve sadece nişanlılık döneminde iki kere cafeye gitmişlerdir. Bunun dışında davalı, müvekkili sözde harcama olur endişesiyle hiçbir zaman hiçbir yere götürmemiştir. Ne zaman ki müvekkil nadiren de olsa dışarıda yemek yemek istediği zaman davalı, müvekkile ''Otur kendin pişir, para gider'' şeklinde beyanda bulunarak müvekkili eve zindan etmiş ve müvekkili hiçbir yere götürmemiştir. Müvekkilin sosyal hayatını sıfırlamıştır. Müvekkilden yalnızca evde oturup yemek pişirmesini beklemiştir. Hatta ve hatta davalı, hiçbir özel günde müvekkili dışarı çıkarmamıştır. Zaten evlilik birliği sürecinde iş hayatı olmayan müvekkil davalının bu eylemleri yüzünden eve hapsolmuştur. Ayrıca yine davalı müvekkile özel günlerde hiçbir hediye almamıştır. En azından evliliğinin ilk yıllarının romantik olmasını bekleyen müvekkil hem doğum gününde hem evlilik yıl dönümünde hediyesiz kalmıştır.
Davalı maddi koşulları elverdiği halde müvekkili balayına dahi götürmemiştir. Her yıl ailesiyle birlikte yaz tatiline giden müvekkil ve müvekkilin annesi bu duruma oldukça içerlemiş ve müvekkilin ailesi sırf kızlarının içinde kalmasın diye müvekkile ''Balayına gidemiyorsun bari gel bizimle tatil yapın'' şeklinde beyanda bulunmuştur. Davalı, sırf elini cebine atmamak için balayına müvekkilin annesi ve babasının Mersin Erdemli ilçesinde bulunan **** Sitesinde kiralamış olduğu yazlığa müvekkili götürmüştür. Müvekkil balayına bile eşiyle baş başa gidememiştir. Her ne kadar balayı müvekkilin kendi ailesiyle birlikte yapılmış olsa da müvekkil çiftlerin hayatının en özel ve anlamlı günlerinden biri olan balayı gününde eşiyle baş başa tatil yapmak istemiştir. Buna rağmen davalı maddi koşulları ve imkanları elverdiği halde müvekkile ''Ne gerek var şimdi, annenler zaten gidiyormuş, cebimden para gitmesin, biz de onlarla gidelim işte!'' şeklinde beyanda bulunmuştur.
Müvekkil bu tatilde tesettürlü olmasından mütevellit denize çok fazla vakit geçirmek istememiştir. Bu husus davalı tarafından anlayışla karşılanmak şöyle dursun sırf denize müvekkil davalının istediği uzun saatler aralığında girmedi diye davalı kendi kendine tatili tartışma çıkararak sonlandırmış ve müvekkile ailesinin yanında ''Denize benim istediğim kadar uzun süre girmeyeceksen yürü gidiyoruz'' şeklinde beyanda bulunmuştur. Müvekkili ailesinin yanında küçük düşürmüş ve kolundan tutup Kayseri'ye götürmüştür. Sözde balayı diye hiçbir masraf edilmeden gidilen bu tatil bile sadece 2 gün sürmüştür.
Davalı, tatilde denize sabahtan akşama kadar vakit geçirmiştir. Müvekkil ise tesettürlü olmasından dolayı davalı kadar uzun saatler denizde kalamamıştır. Davalı, müvekkile ''Beni denizde boşaltmayacaksan biz buraya kadar niye geldik, yanımda olacaksın beni denizde boşaltacaksın'' şeklinde beyanda bulunmuştur. Yine davalının yoğun isteği üzerine müvekkil bu arzusunu dahi yerine getirmek zorunda kalmıştır. Davalı sözde balayı olan tatili müvekkile zehir zıkkım etmiş olup, olağanüstü cinsel arzularını burada da dile getirmiştir.
Davalının pinti ve cimri tavırları öyle bir boyuta ulaşmıştır ki; davalı en sonunda bir gün müvekkile kendi doğum günü pastasını dahi evde yaptırmıştır. Müvekkil kendi doğum günü pastasını kendisi yaparak adeta kendi kendinin doğum gününü kutlayan biri haline gelmiştir. Müvekkil bu özel günü olan 12 Ağustos 2022 tarihinde ilişki içerisinde yalnız kalmanın ne demek olduğunu anlamıştır.
Davalı, müvekkilin doğum yaptığı gün bile müvekkile hiçbir hediye almamış, bir çiçek olsun getirmemiştir. Müvekkilin kayınvalidesi doğum hediyesi olarak müvekkile ortalama değeri 50 TL olan teraryum hediye etmiştir. Davalı bu hediyeyi bile müvekkile çok görmüş ve müvekkil sezaryen ameliyat sonrası ağrılar içinde kıvranırken davalının annesine söylediği hazin cümleyi maalesef ki işitmek zorunda kalmıştır. O esnada davalı kendi annesine ''Anne buna ne gerek vardı, bir sürü para bunlar!!'' şeklinde beyanda bulunmuştur.
Müvekkil bir gün hamile kıyafeti aldığında davalı, müvekkile ''Şimdi buna ne gerek vardı!!'' demiştir. Hamile olan bir kadının hamile olmadan önce giydiği kıyafetlerin içerisine girememesinden daha normal ne olabilir?
Zaruri bir ihtiyacın dahi müvekkile sanki lüks bir ihtiyaçmış gibi lütuf olarak sunulması müvekkilin hormonların zirve yaptığı hamilelik döneminde psikolojisini alt üst etmiştir.
Erkekler hamilelik döneminde eşlerini nazlarken müvekkile aldığı hamilelik kıyafeti dahi çok görülmüştür.
Davalı, ekonomik özgürlüğü olmadığını bildiği müvekkilin her türlü harcamasını kısıtlayıcı tavır ve tutum sergilemiştir. Müvekkilin eline tıpkı bir çocuğa harçlık verir gibi yalnızca mutfak alışverişi için harçlık vermiştir. Müvekkil ise bunlara rağmen evin iktisadını ve ekonomisini yürütebilmek amacıyla market market gezmiş ve indirimli bakliyat, meyve, sebze, yiyecek, temizlik malzemelerini almıştır.
Tüm bunlara rağmen müvekkil davalıdan her zaman şu cümleyi duymak zorunda kalmıştır: ''Nakit param yok, bekle, ay başını bekle, param yok anlamıyor musun!''
Davalı, evin ihtiyaçları doğrultusunda kullanması için müvekkile ek kredi kartı çıkarmıştır. Çünkü iş yoğunluğu gereği davalı markete gitme fırsatı bulamamıştır. Ev ve müşterek çocuk Zeynep için olan alışverişi müvekkil yapmak zorunda kalmıştır. Ancak davalı, müvekkile ek kredi kartını verirken dahi ''Sen biliyorum ki bunu sadece ihtiyaçların doğrultusunda kullanırsın'' şeklinde beyanda bulunarak göz dağı vermiş ve müvekkile ekonomik şiddet uygulamıştır. Davalıya ait olan bütün kredi kartı ekstrelerinin celbini talep ederiz. Ekstreler incelendiği zaman da müvekkilin bahse konu kartı sadece evin ve kendisinin elzem ihtiyaçları doğrultusunda kullandığı görülecektir.
Davalı, evli bir birey olduğunun bilincine varamamış, aslında parası olan davalı, müvekkilden her şeyi sakınmıştır. Müvekkile aldığı her şeyin kuruş kuruş hesabını sormuştur. Müvekkile, eş değil de öğrenci evinde ikamet ettiği ev arkadaşı muamelesi etmiştir. Davalı, bekar bir adam gibi aldığı tüm maaşı harcamadan biriktirmek istemiştir.
Ayrıca davalı her daim müvekkilden gelirini saklamıştır. Ne zaman müvekkil davalıya ne kadar maaş aldığını sorsa davalı konuyu değiştirmiş ve bir şekilde müvekkile gelirinin ne kadar olduğunu beyan etmemiştir. Namusuyla evinde bekleyen ve hiçbir lüks harcaması olmayan müvekkil davalının bu tutumlarını hak etmemiştir.
Müvekkil hastalandığı zamanlar veyahut müvekkil bir sağlık problemi yaşadığı zaman davalı müvekkile ''Bir de seni özel hastaneye götürüp 300-400 lira mı vereceğim! Kendine dikkat et başıma hastalık çıkarma zaten kredi kartı borcum var'' şeklinde beyanda bulunmuştur. Yine davalı müvekkile ''Baban fakültede çalışıyor, gitsin bir doktor ayarlasın, o muayene ettirsin'' şeklinde beyanda bulunmuştur. Müvekkil vajinit olduğunda dahi müvekkili bir gün dahi hastaneye götürmemiş ve müvekkile karşı ilgisiz ve kayıtsız kalmıştır.
Müvekkil özel hastaneye kadın doğum için hamilelik döneminde gitmiştir. Bunun dışında özel hastaneye, devlet hastanesinden tüm çabalarına rağmen randevu alamayınca birkaç kez gitmiştir. Bunun üzerine davalı müvekkile kredi kartı ekstresini göstererek ''Bu ay götüremem'' şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davalı, arabası olmasına rağmen sırf yakıt gideri olmaması için müvekkilimin ulaşımını toplu taşıma araçlarıyla sağlamıştır. Yine davalı, dışarı çıkılacağı zaman müvekkile ''Kaza olur da araç değer kaybeder, arabayla gitmeyelim ne gerek var'' şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacının, davalı eşinin yaşamsal önem taşıyan böbrek ameliyatı ile herhangi bir şekilde ilgilenmemesi, kişilik haklarına saldırı niteliğindedir.
Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldın teşkil ettiği anlaşılmaktadır.
Yargıtay Kararı: YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/9973 K. 2005/10409 T. 30.6.2005
Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davalının eşine salak, manyak dediği, aşağıladığı ve hastalığında ilgilenmediği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilmesi gerekir.
Yargıtay Kararı: YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1999/2-610 K. 1999/777 T. 6.10.1999
Davacı tanıklarının anlatımlarıyla davalının, sakatsın ne biçim adamsın, paranın nasıl harcanması gerektiğini dahi bilemiyorsun şeklinde sözlerle davacı eşini küçük düşürücü hitaplarda bulunduğu ayrıca ‘ben bu adamla Almanya ya gidebilmek için evlendim’ gibi söylentileri yaydığı gerçekleşmiştir. Davalının belirlenen tutumu ve davranışları ortak hayatı kendilerinden beklenemeyecek derecede temelinden sarstığı açıktır.
Davalı eşine muhtelif zamanlarda ağır hakaretlerde bulunmuş, kocası da bu hakaretler karşısında davalıyı evin kilidini değiştirip eve almamış, davalıya bakmamıştır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün olmadığından, boşanmaya karar verilmelidir.
Yargıtay Kararı: YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2001/2-432 K. 2001/482 T. 6.6.2001
DAVALI, KENDİ ANNESİNE BAĞLI DEĞİL BAĞIMLI BİR KİŞİLİKTİR.
Annesini sevmeyen erkek elbette hiçbir kadını sevemez ancak bu durum bağımlılık boyutuna ulaşmamalıdır.
EV-Lİ-LİK! Hecelediğimiz zaman da göreceğimiz üzere ayrı bir evden ayrı bir konuttan ayrı bir yaşam alanından bahsetmeyiz. Ancak davalı, evli bir birey olduğunun bilincine hiçbir zaman varamamıştır. Davalı, aldığı küçük bir kararı dahi annesine sormuştur. Ayrıca yine davalı, evin mahremiyetini koruyamamış ve sanki küçük bir çocuğu şikayet eder gibi evlilik birliği içerisinde yaşanan her olayı annesine anlatmış ve müvekkili kendi annesine şikayet etmiştir. Nasıl ki sokakta kavga eden beş ila altı yaşındaki çocuklar tartışmadan sonra kendi ebeveynlerine şikayet etmek için ebeveynlerinin yanlarına gidiyorlarsa davalı da bizzat aynı tutumumu sergilemiş ve evin hiçbir özeli kalmamıştır.
DAVALI, MÜŞTEREK KONUTUN TEMİZLİĞİ HUSUSUNDA OLDUKÇA ÖZENSİZ DAVRANMIŞTIR.
Müvekkil nadiren sigara içmektedir. Ancak müvekkil sigaranın ev içerisinde içilmesine karşıdır. Çünkü sigara kokusu perdelere dahi sinmekte ve müşterek çocuğun boğazının tahriş olmasına sebebiyet vermektedir.
Davalı, müvekkille evlenmeden önce müvekkile sigara kullanmadığını beyan etmiştir. Ancak evliliğin ilerleyen dönemlerinde müvekkilim bu hususun da yalan bir beyandan ibaret olduğunu görmüştür.
Yargıtay kararları der ki; evlenmeden önce sigara kullanan kocanın, evlendikten sonra sigarayı bırakacağı hususunda söz verip de sigarayı bırakmaması kusur kabul edilmelidir.
Müvekkil davalıya sigara konusunda bilahare özellikle gece yatmadan önce içmemesi hususunda ricada bulunmuştur. Ancak davalı garezine yapar gibi sigarayı özellikle yatağa girmeden önce içmiştir.
Yine davalı, askerlik döneminde kendisine absürt bir alışkanlık edinmiştir. BU ABSÜRT ALIŞKANLIK TUVALETE GİDERKEN KLOZETTE SİGARA İÇMEKTİR. Müvekkil, davalıyı banyoda sigara içmemesi hususunda defalarca uyarmış ancak davalı tüm uyarıları kulak ardı etmiştir. Bu durumdan sadece müvekkil rahatsız olmamış yine bina sakinleri de banyodan gelen sigara kokusu konusunda müvekkili uyarmışlardır. Müvekkil eşinin yaptığı bu eylemden dolayı kendisini komşularına karşı mahcup hissetmiştir.
ADLİ YARDIM TALEBİMİZİN KABULÜNE İLİŞKİN;
Müvekkilin üzerine kayıtlı malvarlığı bulunmamaktadır. Müvekkilin ataması gerçekleşmemiş olduğundan işi yoktur. Dolayısıyla düzenli geliri de bulunmamaktadır. Adli yardım talebi için gerekli olan evraklar ek olarak Sayın Mahkemenize sunulacaktır.
HUKUKİ DELİL:
1-Nüfus kaydı
2-Tanıklar(İsimleri, adresleri ve TC kimlik numaraları bildirilecektir.)
3-Davalıya ait arama ve mesaj kayıtları
4-Davalının kullandığı bütün banka ve kredi kartlarının hesap hareketleri
5-HTS kayıtları
6-Mali durum araştırması
7-Mesaj kayıtları
8-Ekran görüntüleri
9-Arama kayıtları
10-Bilirkişi
11-Keşif
12-Yemin
Karşı tarafın delillerine karşı delil sunma hakkımız saklı kalmak kaydıyla yasal sair deliller
HUKUKİ SEBEP: TMK, HMK ve ilgili mevzuat
SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda açıklanan ve mahkemece resen gözetilecek hususlar birlikte değerlendirilerek;
-Tarafların -evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle- BOŞANMALARINA,
-Müvekkilim lehine 400.000,00 TL maddi ve 400.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan alınıp, davacı müvekkile verilmesine,
-Davacı müvekkilin ekonomik özgürlüğü olmadığı, hiçbir geliri olmadığı ve üzerine kayıtlı herhangi bir malvarlığı olmadığı için davacı müvekkil lehine dava tarihinden itibaren her ay 3.000,00 TL tedbir nafakasına, karar kesinleştiğinde 3.500,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmesine,
-Yargılama gideri ve vekâlet ücretinin davalı taraf üzerine BIRAKILMASINA, karar verilmesini talep ederiz. 07.10.2022
DAVACI VEKİLİ
AVUKAT GİZEM GÜL UZUN
evlilik birliğinin temelinden sarsılması boşanma dava dilekçesi örneği
evlilik birliğinin temelinden sarsılması boşanma davası dilekçe
çekişmeli boşanma davası dava dilekçesi
boşanma davasında ıslah dilekçesi örneği
Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Boşanma Dava Dilekçesi - Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Boşanma Dava Dilekçesi - Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Boşanma Dava Dilekçesi - Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Boşanma Dava Dilekçesi
Adres
Barbaros Mah. Oymak Cad. Sümer Hukuk Plaza A Blok No:8/79 Kocasinan/Kayseri
İletişime Geçin
Linkler
Av. Gizem Gül UZUN
Çalışma Alanlarımız
Videolar ve Bilgilendirmeler
Makaleler
Yargıtay Kararları
İletişim
Hakkımızda
Kayseri Barosu'na kayıtlı Avukat Gizem Gül Uzun tarafından kurulmuştur. Gizem Gül Uzun, Kayseri Kilim Sosyal Bilimler Lisesi'nden mezun olup; İngilizce, Fransızca ve Osmanlıca bilmektedir.
HARİTA
Avukat Gizem Gül UZUN © Copyright 2022 | Tüm Hakları Saklıdır. Yasal Uyarı: Bu site Türkiye Barolar Birliği'nin Meslek Kurallarına ve Reklam Yasağı Kurallarına tabidir. Sitenin kendisi, logosu ve içeriği, reklam iş geliştirme ve benzeri amaçlar ile kullanılamaz. Bu web sitesine link yaratmak yasaktır. Web sitemizde yer alan bilgiler hukuki mütalaa veya tavsiye değildir.