ÇEKİŞMELİ BOŞANMA DAVASI DAVA DİLEKÇESİ ÖRNEĞİ

ÇEKİŞMELİ BOŞANMA DAVASI DAVA DİLEKÇESİ ÖRNEĞİ

ÇEKİŞMELİ BOŞANMA DAVASI DAVA DİLEKÇESİ ÖRNEĞİ


ÇEKİŞMELİ BOŞANMA DAVASI DAVA DİLEKÇESİ ÖRNEĞİÇEKİŞMELİ BOŞANMA DAVASI DAVA DİLEKÇESİ ÖRNEĞİ

 

KAYSERİ AİLE MAHKEMESİNE

ADLİ YARDIM TALEPLİDİR.

DAVACI: 

VEKİLİ: 

DAVALI: 

KONU: EVLİLİK BİRLİĞİNİN TEMELDEN SARSILMASI NEDENİYLE BOŞANMA, TAZMİNAT, NAFAKA VE ZİYNET TALEPLERİMİZDEN İBARETTİR.

AÇIKLAMALAR:

1- Müvekkil ile davalı sosyal medya platformu üzerinde tanışmış ve davalı kendini farklı tanıtmıştır. Daha sonrasında davalı bu tavırları bırakıp müvekkile gerçek yüzünü göstermiş ve müvekkilden sürekli cinsel arzularını ve isteklerini gidermesini istemiştir. 

Müvekkil, davalı ile bir kız arkadaşının önerisiyle sosyal medya platformunda tanışmışlardır. Yaklaşık bir yıl boyunca çeşitli sosyal medya platformlarından konuşmaya devam etmişlerdir. Bu süreçte davalı kendini bambaşka bir adam gibi göstermiştir. 

Davalı, evlenmeden önce kendi bakımına özen gösteren bir adam gibi görünerek, müvekkilin gözünü boyamıştır. Ancak evlendikten sonra temel bakımını dahi ihmal etmeye başlamıştır. Davalı, evlilik birliği içerisinde temizliğine özen göstermeyen birisi haline gelmiştir. 

Davalı, evlendikten sonra müvekkile geçmişte sürekli pavyona gittiğini ve yabancı kadınlarla beraber olduğunu övünerek anlatmıştır.

Davalının ailesi bile kendilerini evlilikten önce farklı tanıtmıştır. Davalının annesi, müvekkile ''sen al götür oğlumu burdan, oğlum herkesin peşteği, getir götürcüsü oldu'' şeklinde beyanlarıyla müvekkilin gözünü boyamıştır.

Ancak davalının gerçek yüzü 2021 tarihinde nişanlanma sonrasında ortaya çıkmıştır. Davalı nişanlandıktan sonra müvekkile ''evlenmeden olmaz dedin, nişanlandık hadi artık, göğüslerinin fotoğrafını at, çıplak görüntülü konuşma yapalım'' şeklinde söylemleriyle müvekkilden sürekli cinsel fotoğraflar ve videolar istemiştir. Müvekkil bu davranışların geçeceğini ve davalının düzeleceğini düşünüp bu olaya takılmak istememiştir. Ancak bu durumlar dört ay süren evlilik süresinde de oldukça artmış olup artık çekilemez hale gelmiştir. Bu iddialar sunacağımız mesaj kayıtları ile kanıtlanacaktır.

2- Davalı yan ailesi müvekkile gelin gibi değil, düşman gibi davranmıştır. Ayrıca müvekkile aşırı cimri bir tutum sergilemişlerdir. Davalı ise ailesi ve eşi arasında denge kuramamıştır, sürekli olarak kendi ailesinden yana tutum ve tavır sergilemiştir.

Davalının ailesi müvekkile hiçbir zaman destek olmamıştır. Davalı ise müvekkilin yüzde yüz haklı olduğu konularda dahi kendi ailesinden yana tutum ve tavır sergilemiş ve müvekkili yalnız bırakmıştır. Öyle ki davalı yaptığı her hareketi annesine anlatmış, evin mahremiyetini koruyamamıştır. Davalı, eşi ile ailesi arasındaki dengeyi koruyamamıştır. Davalı, evli bir birey olduğunun bilincine varamamış ve evlilik birliğinden doğan sorumlulukları yerine getirememiştir. Davalı, müvekkile eş değil, hizmetçi ya da ev arkadaşı muamelesi sergilemiştir. Her hareketini arayarak ailesine haber veren davalı, tüm evin mahremiyetini ailesi ile paylaşmıştır.

Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 2007/9122 E., 2007/10160 K. ve 14.06.2007 tarihli başka bir kararına göre ise, davalının “evlilik bana göre değil, ben gideceğim” demesi, aile içinde yaşananları dışarı aktarması ve intihara kalkıştığının anlaşılması üzerine, bu şartlar altında boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.

Ayrıca davalı, kendi ailesini müvekkile ve müvekkilin ailesine kötülemektedir. Müvekkile veya müvekkilin ailesine ''annem arıyor, off çenesi susmaz şimdi'' beyanlarıyla telefonu dahi fırlatmıştır.

Davalı ve ailesi müvekkile karşı aşırı cimri davranmışlardır. Bu davranışlarının boyutları o kadar artmıştır ki, davalının müvekkil ile nişanlılık zamanında aldığı çikolata için bile davalı yan ailesi ''bok yiyin, zehir zıkkım olsun'' şeklinde söylemlerle müvekkili rencide etmiştir. Nişanlılık döneminde müvekkil çalıştığı için davalı tarafına hediyeler almış ancak davalı ve ailesi müvekkile bir küçük hediye almak şöyle dursun bir teşekkür etmeyi dahi çok görmüşlerdir. Düğün hazırlığı arefesinde, müvekkil eşine damatlık hediye etmiş ancak davalı ve ailesi müvekkile bir gelinlik almayı dahi çok görmüşler ve gelinliği kiralamayı tercih etmişlerdir.

Müvekkil ve davalı ve iki tarafın hısımları bir gün düğün alışverişine çıkmışken davalı, kendi ailesine ''Elif ne alırsa eline vurun'' demek suretiyle ailesini kayırmış ve evlilik birliğine hazırlanan müvekkile bir çift çorabı bile çok görmüştür. Ayrıca davalı ''annemle ben eltin Ebru'ya yetki verdik'' şeklinde beyanlarla müvekkile sanki hapishane mahkumu gibi davranmışlardır.

Müvekkilin eltisi ise bu alışveriş sırasında, Fatih Yüreğirli İç Giyim Mağazası'nda müvekkile ''Savaşın parası mı var sanıyorsun, bırak mısın elindekini, aldıklarının sponsoru benim'' şeklinde iğneleyici ve alaycı tavırlarla müvekkilin onurunu ve gururunu kırmıştır. Daha sonrasında müvekkil alttan almaya çalışmıştır ancak karşı taraf daha üst perdeden konuşmaya başlayınca tartışma çıkmıştır.

Bu olay sonrasında davalı, müvekkilin yanında dahi olmamış, olaylara ses çıkartmamış, müvekkilin eltisi ile sözde sakinleştirmek amacıyla dört saat boyunca ortadan kaybolmuştur. Geri geldiklerinde ise davalı, müvekkile ''Ebrunun hakkına giriyorsun, salak salak iş yapma, biterse bitsin'' şeklinde söylemlerle müvekkili kendi ailesinin ve karşı tarafın içinde yerin dibine sokmuştur.

''Davacı-karşı davalı erkeğe ilk kararla yüklenen “Ailesinin evliliğe aşırı müdahalesi vakıası da” kesinleştiği için kusur olmaktan çıkarılamayacaktır. Gerçekleşen bu duruma göre davacı-karşı davalı erkek davalı-karşı davacı kadına göre daha fazla kusurlu olup mahkemece yapılan kusur belirlemesi doğru olmadığından bozmayı gerektirmiştir.''

( Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2020/356 E. , 2020/1767 K. )

Yargıtay’ın vermiş olduğu bu karar sonucunda, ailesinin evliliğine aşırı müdahalesine ses çıkarmayan, onları uyarmayan, eşini koruyucu tavırlar sergilemeyen eş daha kusurlu olacak, aleyhine tazminata hükmedilebilecektir.

Ayrıca davalının ailesi hiçbir zaman müvekkile gelin gibi davranmamıştır. Nişan günü dahi çocuklarını evlendirmeye değil de harp cephesine gönderiyor gibi davranmışlardır. Öyle ki nişan günü asık suratlarla nişanın orta yerinde salonu terk etmişlerdir. Müvekkili ve ailesini rencide etmişlerdir. Bu husus nişan günü video kayıtları ile kanıtlanacaktır.

3- Davalı ve ailesi müvekkile düğün gününde dahi psikolojik şiddet uygulamışlar ve davalı düğün günü müvekkile fiziksel şiddet uygulamıştır. 

Düğün günü müvekkilin hayatının en güzel ve anlamlı günü olması gerekirken müvekkilin en aşağılık hissettiği gün olmuştur. Davalı ve ailesi düğünü öyle bir organize etmek konusunda o kadar cimri davranmışlardır ki müvekkil keşke belediye destekli düğün yapsaydık diye dahi düşünmüştür. Hiçbir harcama yapılmamış pasta dahi maket şeklinde hazırlanmıştır. Öyle ki düğün Kocaeli'de yapılmasına rağmen müvekkil ve ailesi bütün masraflarını kendileri karşılamışlardır. Davalı ve ailesi müvekkili karşılamaya dahi gelmemişlerdir.

Düğün sırasında ise müvekkilin kayınvalidesi müvekkile takılan bütün takıları psikolojik baskı ile müvekkilden almıştır. Bu durum sunacağımız video kayıtlarında açıkça görülecektir. Sayın Mahkemenizce de bilindiği üzere Yargıtay'ın güncel kararı uyarınca düğünde takılan bütün ziynet eşyaları kadına aittir. Ancak müvekkilin kayınvalidesi, müvekkilin eşinin de zoruyla müvekkilden tüm takıları almış ve bir daha müvekkile iade etmemiştir.

''Yerleşmiş Yargıtay kararlarında da belirtildiği gibi, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır, ona iadesi gerekir.''

(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2004/4-249 E., 2004/247 K.) 

Müvekkil üzerindeki ziynet takıların alındığına üzülüp biraz toparlanmak için lavaboya gittiği sırada davalı gelip müvekkili kendisini yalnız bıraktığı gerekçesiyle ''şerefsiz karı, adi, babanın malı mı ne var anamda kalsa'' şeklinde beyanlarla darp etmiştir.

Düğün bittiğinde ise gelinin kendini toparlamak için lavaboya gitmesine sinirlenen elti, gelin arabasına binmeyi reddetmiştir. Gelin arabası ile yolculuk esnasında müvekkilin kayınbabası müvekkile ''kafasız, gerizekalı mısın, eğitimine bak rezil köpek napacaksın altını'' şeklinde beyanlarla müvekkilin hakkı olan altınları almalarına dahil engel olmuştur.

Bu olaylar burada bitmemiş, müvekkilin eltisi, müvekkil, davalı ve davalının ailesi bir çorbacıya gittikleri sırada gelip ''o kadın bu arabaya binemez'' şeklindeki beyanlarıyla gelin arabasını alıp gitmiştir. Müvekkil düğün günü gecesi eltisi istemediği için eve dahi girememiştir. Müvekkil düğün sonrası kiralık araç ile bir otele gitmek zorunda kalmıştır.

 ''Davalının ve davcının anne-babasının davacıyı sürekli azarladıkları, kocanın bu davranışlara sessiz kaldığı gibi evlilik birliğinin kendisine yüklediği görevleri de yerine getirmediği, kimseyle görüşmesine izin vermedikleri anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya ( TMK.md. 166/1 )karar verilmelidir.''(YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2003/2609 K. 2003/4066 T. 24.3.2003)

4- DAVALI, MÜVEKKİLE CİNSEL ŞİDDET UYGULAMIŞTIR.

Öncelikle belirtmek isteriz ki davalı sürekli olarak porno film izlemektedir. Pornolarda izlediği her şeyi ise müvekkilime zorla yaşatmak istemiştir.

Balayının ilk gecesi müvekkil kendini duygusal olarak hazır dahi hissetmeden, davalı, müvekkile ''kalk artık, kadınsın sen üzerine düşeni yap'' şeklinde beyanlarla müvekkil kendisini duygusal olarak hazır dahi hissetmeden sırf davalının yoğun ısrarı ve telaşıyla cinsel birliktelik yaşamıştır.

Öyle ki davalı, müvekkili zorlayarak bir günde YEDİ kere cinsel ilişkide bulunmuştur. Davalı, müvekkilden sürekli kendisini tatmin etmesini istemekte, müvekkili ters ilişkiye zorlamakta ve kendi akıl almaz fantezilerini müvekkile zorla uygulatmaya çalışmıştır. Bu hususlar sunacağımız mesaj kayıtları ile kanıtlanacaktır.

Bu hususlarda ilgili bir Yargıtay kararı ''Bölge adliye mahkemesince, boşanmaya neden olan olaylarda erkeğin ağır kusurlu olduğu kabul edilerek tarafların boşanmalarına karar verilmiştir. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, mahkemece davacı-karşı davalı erkeğin belirlenen ve gerçekleşen kusurları yanında, kadına fiili livata yapmak suretiyle cinsel şiddet uyguladığının anlaşıldığı ve erkeğe bu vakıanın da kusur olarak eklenmesi gerektiği, bu nedenle belirlenen ve gerçekleşen kusur durumuna göre, erkeğin ağır kusurlu olduğu, cinsel şiddete ilişkin kusurun erkeğe yüklenmemesinin ise hatalı olduğu kabul edilmiş ve bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/2675 E. , 2021/3391 K.'' eşin ters ilişkiye zorlanmasını haklı boşanma sebebi olarak nitelendirmiştir.

Müvekkil, eşinden sevgi ve saygı beklemiştir. Ancak bu evlilik birliğinde davalı, müvekkile hiçbir zaman duygusal yaklaşımlar sergilememiş ve davalı, müvekkille olan tek bağını müvekkilin bedeni üzerinde kurmuştur.

Kadının değeri yalnızca vücudu olmamalıdır! Kadınlar nadirdir, hassastır, kırılgandır ve kadın her şeyden önce insandır. Maalesef ki bu evlilikte müvekkilin yalnızca vücudu ön planda olmuştur. Davalının tek isteği cinsellik olmuştur. Davalı, müvekkile sevgi ve saygı göstermemiştir.

Bu cinsel arzu önü alınamaz derecelere gelmiştir. Davalı müvekkil ile 6 Şubat Kahramanmaraş depremi sonrası, müvekkil depremden dolayı can derdinde iken dahi cinsel birliktelik yaşamak istemiştir.

5- DAVALI, MÜVEKKİLİN GİYİMİNE KARIŞMIŞ VE MÜVEKKİLİ BAŞÖRTÜSÜ KULLANMAYA ZORLAMIŞTIR.

Müvekkil, düğünden önce başörtüsü kullanmayan biri iken düğünden sonra davalı, müvekkile ''bizde açık kadın olmaz, kapanacaksın'' şeklinde beyanlarla müvekkili başörtüsü kullanmaya zorlamıştır. Bu husus sunacağımız düğün günü fotoğrafları ve videolarından görülebilir. Müvekkil kocasına karşı beslediği sevgi bağından dolayı bu psikolojik baskılara rağmen başörtüsü kullanmaya karşı çıkmamıştır. Ancak dikkat edilmelidir ki davalı burada örf ve adetlere göre değil, sadece kendi arzularına göre davranmaktadır. Davalı tarafın kız kardeşinin başörtüsü kullanmaması davalının sunduğu sebeplere tamamen ters düştüğünün kanıtı niteliğindedir.

Nitekim Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, vermiş olduğu 2020/1135 Esas- 2020/2010 Karar sayılı kararı ''Eşinin giyim tarzına, gideceği toplantılara ve görüşeceği kişilere karışmak sosyal şiddet olup boşanma sebebidir'' şeklindedir.

Yine bir Yargıtay kararı '' davalı-davacı kadının kocasına sürekli hakaret ettiği, davacı-davalı kocanın da, karısına giyim tarzına müdahale ederek ''örtünmesi'' için sürekli baskıda bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir.''(YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2010/3765 E. , 2011/4773 K. SAYILI İLAM) eşinin giyimine karışan kocanın kusurlu olduğunu kabul etmektedir.

6- DAVALI, EVLİ BİR BİREY OLDUĞUNUN BİLİNCİNE VARAMAMIŞ, ORTAK KONUTUN VE MÜVEKKİLİN İHTİYAÇLARIYLA DAHİ İLGİLENMEMİŞTİR.

Davalı, eşinin ve ortak konutun ihtiyaçları ile hiç ilgilenmemiştir. Tüm evin yükünü eşine yüklemiş ve ev işlerinde müvekkile asla yardımcı olmamıştır. Ayrıca müvekkile ''ben senin kılıbık dayın değilim, ev işi yapmam'' şeklinde alaycı beyanlarıyla müvekkili rencide dahi etmiştir. Davalı çöpleri dahi çöpe değil evin köşelerine atmaktadır. Üstüne üstlük davalı, eve her zaman geç gelmektedir.

Ayrıca davalı, müvekkile evlendiği eşi gibi değil, ortak ev tuttuğu bir yabancı gibi davranmıştır. Eşi hastalandığı zaman onunla hiç ilgilenmemiş, hastaneye götürmek şöyle dursun bir bardak su bile vermeyi çok görmüştür.

Yargıtay ise hasta eşiyle ilgilenmeyen eşin kusurlu olduğuna hükmetmektedir. 

''Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davalının eşine salak, manyak dediği, aşağıladığı ve hastalığında ilgilenmediği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilmesi gerekir.''(YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/9973 K. 2005/10409 T. 30.6.2005)

Ayrıca güncel bir Yargıtay kararı eşin eve geç saatlerde gelmesini tam kusur olarak saymaktadır.

 "Eve geç saatlerde gelme, eviyle ilgilenmeme ve evinin ihtiyaçlarını karşılamama şeklindeki kusurlu davranışları nedeniyle boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davacı-karşı davalı erkeğin tam kusurlu olduğu anlaşılmaktadır.'' (YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ)

Davalı sürekli bilgisayar ve konsol oyunları oynamakta, vaktini bağımlılık derecesinde internette harcamaktadır. Eşiyle ve ortak konut ile hiç ilgilenmemiş, umursamaz ve sorumsuz bir evlilik yaşamı sürmüştür.

Davalı, boşanma sürecinde evin faturalarını ödememiş ve müvekkilin yaşam hakkını adeta elinden almıştır. Keza müvekkilin işten ayrılmasına sebebiyet veren davalı, müvekkilin ekonomik özgürlüğünü kendisi elinden aldığı halde müvekkili maddi anlamda da yalnız başına bırakmıştır.

Davalı müvekkilin ailesine de aynı tutumu göstermiştir. Müvekkilin ailesinin ziyarete geldiği bir gün, davalı müvekkilin ailesini dahi karşılamamış, üstüne üstelik odaya kapanıp ''Elif su getir, şu soda şişesini götür'' şeklinde emrivaki sözlerde bulunmuştur.

7- DAVALI, MÜVEKKİLİN FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ İLE ALAY ETMİŞTİR.

Davalı, müvekkilin fiziksel görünüşü ile sürekli dalga geçmiştir. Müvekkilin kilosu ile alay etmiş ve küçümsemiştir. Davalı, sürekli müvekkile ''pisboğaz, koca götlü inek'' şeklinde hakaretler etmiştir.

Yargıtay kararları ise eşin görünüşü ile dalga geçen kocanın tam kusurlu olduğuna hükmetmiştir.

''Eşlerin birbirlerinin her türlü özellikleriyle alay etmeleri küçültücü davranışlardan bulunmakla duygusal şiddete yönelik bir davranış olduğundan evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davasında boşanma sebebi sayılmaktadır. Eşin kilosuyla alay etmek, bana yakışmıyorsun şişko, yiye yiye dana gibi oldun, vb. demek, organlarıyla alay etmek, görüntüsüyle alay etmek boşanma sebebidir.''(YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2017 TARİHLİ 2016/6232 E. 2017/11551 K.)

8- DAVALI, EVLİLİK BİRLİĞİ SIRASINDA MÜVEKKİLE ESKİ SEVGİLİSİNDEN BAHSETMEKTEDİR.

Davalı, evlilik birliği sırasında müvekkile eski sevgilisinden bahsetmektedir. Bu durum öyle bir hal almıştır ki ''beni bırakıp gitti, bak çocuğu olmuş'' şeklinde beyanlarla müvekkili rencide etme noktasına dahi getirmiştir.

Sayın Mahkemenizce de bilindiği üzere Yargıtay eşin diğer eşe eski sevgililerinden bahsetmesini ağır kusur olarak nitelendirmektedir.

''davacı-davalı kadının sık sık eski sevgilisinden bahsettiği, eşiyle evlenmekten pişman olduğunu, eski sevgilisiyle evlenmiş olsaydı daha mutlu olacağını söylediği anlaşılmaktadır. Bu halde, taraftar arasındaki ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir.''(YARGITAY 2.HUKUK DAİRESİ, 2016/10455 E., 2018/1521 K.)

9- DAVALI, İNCİR ÇEKİRDEĞİNİ DAHİ DOLDURMAZ SEBEPLERDEN TARTIŞMA ÇIKARTMIŞ VE MÜVEKKİLE AĞIR DERECEDE HAKARETLERDE BULUNMUŞTUR. DAVALI, BUNUNLA DA KALMIŞ VE MÜVEKKİLİ HER FIRSATTA TEHDİT ETMİŞTİR.

Davalı kanımızca psikolojik sorunları olan bir insandır. Dikkate dahi alınmayacak meselelere çok büyük tepkiler vermektedir. Örneğin, bir gün müvekkilin dondurma istemesi üzerine ''siktir ol git, ne dondurması, zıkkım ye'' şeklinde ağır hakaretler etmiştir. Bunun üzerine müvekkil duygu boşalması yaşamış ve ağlamıştır. Müvekkilin ağladığını gören davalı, bıçağa sarılmış ve ''bu bıçağı sana mı sokayım, kendime mi sokayım'' şeklinde tehditler savurmuştur. Aradan kısa bir zaman geçtikten sonra hiçbir şey olmamış gibi müvekkile sarılmaya çalışmıştır.

Düğün günü sonrasında ise müvekkil tamamen iyi niyetiyle ''fotoğrafta ki kız kardeşinin sevgilisi mi?, çok yakın oturmuşlar'' şeklinde beyanlar söylemesi üzerine dosyaya sunduğumuz ses kaydında ki tehditvari ve yükses ses tonuyla müvekkile ''sanane lan bacımdan'' şeklinde bağırarak cevap vermiştir. Tamamen kocasının ailesini biraz olsun tanımak ve yakınlık kurmak isteyen müvekkile verilen tutum bu olmuştur.

BOŞANMADAN ÖNCEKİ SON OLAY:

6 Şubat Kahramanmaraş Depremi sonrası müvekkil ve davalı taraf araçta konaklamaya başlamışlardır. 2 Mart sonrası ise davalı taraf müvekkili ''sen gelmiyorsan gelme, yeter lan, burada da öleceğim evde de ölecem'' şeklinde beyanlarla müvekkili kendi başına bırakıp ortak konuta gitmiştir. Müvekkil bunun üzerine eve girmekten korktuğu ve depremler devam ettiği için ailesinin aracına konaklamaya devam etmiştir. Bunun üzerine 4 Mart tarihinde davalı ''geliyorsan evin burda, yeter gezdiğin, gelmiyorsan sen bilirsin'' şeklinde mesajlar göndermiştir. Müvekkil ise eve girmekten korktuğu için sen gel beraber oturalım şeklinde beyanda bulunmuştur. Aradan geçen bir zaman sonrasında davalı müvekkile ''beni bir daha göremeyeceksin'' şeklinde mesajlar göndermiştir. Müvekkil telaşlanmış ve hemen eve gitmiştir. Eve gittiğinde ise davalı müvekkili eve almamış ve ''ailenle sürtmeye devam et'' şeklinde beyanlarda bulunmuştur. Üstüne üstelik müvekkile tokat atmış, çenesini sıkmış ve merdivenlerden aşağı itmiştir. Müvekkil bu olaylar üzerine hemen binadan dışarı çıkmış ancak davalı müvekkili takip etmiştir. Davalı, müvekkili sokak ortasında, insanların içinde yakalamış ''Ailenin de ağzına sıçayım, senin de ağzına sıçayım'' şeklinde beyanlarla müvekkili darp etmiştir. İnsanlar davalıyı zor durdurmuş ve müvekkil hemen polisi arayarak şikayetçi olmuştur. Sunduğumuz darp raporları ektedir.

Darp olayından sonra davalı, müvekkilden önce davranmak ve olan olayları yalanlayabilmek ve kendini haklı göstermek amacıyla boşanma davası açmıştır. İşbu 07/03/2023 Açılış tarihli Kayseri 7. Aile Mahkemesi'nce görülen ve 2023/*** Sayılı dosya tamamen mesnetsiz ve doğruluktan yoksundur. SAYIN MAHKEMENİZCE DE TAKDİR EDİLECEĞİ ÜZERE İŞBU DAVANIN İPTALİ GEREKMEKTEDİR. 

SAYIN MAHKEMENİZCE DE TAKDİR EDİLECEK OLAN, YUKARIDA SUNDUĞUMUZ NEDENLERLE VE KANITLARINI SUNDUĞUMUZ ÜZERE ZORLA BAŞI KAPATILAN, SOKAK ORTASINDA DARP EDİLEN VE CİNSEL ŞİDDETE MARUZ KALAN, KISACA KİŞİLİK HAKLARI VE VÜCUT BÜTÜNLÜĞÜ SALDIRIYA UĞRAYAN DAVACININ İŞBU EVLİLİK BİRLİĞİNİ GEREĞİNDEN FAZLA İDAME ETTİRDİĞİ AÇIKÇA ORTADADIR.

ZİYNETLER BAKIMINDAN;

1 ADET PIRLANTA YÜZÜK: Davalı tarafından çıkan bir tartışma sonrası müvekkilin haberi olmadan alındı. 

1 ADET BEŞTAŞ YÜZÜK: Yüzüğün bir adet taşının düşmesi üzerine kaynanası tarafından tamir ettirilmek üzere alındı. Ancak bir daha müvekkile verilmedi.

2 ADET BURMA BİLEZİK: Davalı annesi tarafından ''ben size çocuğunuz olunca vericem, bana ver'' şeklinde beyanlarla müvekkilden rızası dışında psikolojik baskı ile alındı.

1 ADET PARA PARA BİLEZİK: Müvekkile kayınvalidesi tarafından verildi. Daha sonrasında, düğünde takılacağı söylenerek geri alındı. Düğünde takılmadı.

DÜĞÜNDE TAKILAN TAKILAR VE PARALAR: Düğün günü müvekkile takılan, sunacağımız video kayıtlarında açıkça görüleceği üzere kayınvalidesi tarafından müvekkilin gelinliğinden söküp alınan, miktarı bilirkişi raporunca belli olacak takılar ve paralar.

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 09/11/2010 tarihli 2010/6059 Es. 2010/12297 K. sayılı ilamında; ''Kural olarak, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayılır.''

MADDİ- MANEVİ TAZMİNAT TALEBİMİZ:

TMK 174/I uyarınca, mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilecektir.

Yukarıda açıklanan olaylar ve sebepler dolayısıyla 1.000,000,00 TL Maddi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ediyoruz.

TMK 174/II’ ye göre ise, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilecektir.

Anlatılan olaylar da açıkça ortaya koymaktadır ki müvekkil bu evlilikte tarif edilemez şekilde yıpranmış, psikolojik şiddet görmüş, manevi açıdan tamiri mümkün olamayacak şekilde örselenmiştir. Açıklanan hususlar bir kadın için tahammül edilemeyecek olgulardır. Müvekkilimin yaşadığı tarifsiz acıyı telafi edemeyecek olsa da kişilik haklarının ağır bir şekilde saldırıya uğramasından dolayı 1.000.000,00 TL Manevi tazminatın davalıdan alınarak müvekkile verilmesini talep ediyoruz.

6284 SAYILI KANUNA GÖRE KORUMA KARARI VERİLMESİ TALEBİMİZ:

Müvekkilim evlilik birliği içinde sürekli olarak psikolojik şiddet görmüş; eşi tarafından DARP EDİLMİŞ ve kendi ruh sağlığı bertaraf edilmiş; defalarca tehdide ve iftiraya maruz kalmıştır. Bütün bu hususlardan dolayı müvekkilim can güvenliğinden endişe etmektedir. Daha önce defalarca yaşadığı olumsuz tecrübelerden dolayı müvekkilimin can güvenliğinin tehlikede olduğu aşikardır. Bu sebeple müvekkilim hakkında KORUMA KARARI verilmesini ve davalının müvekkilin ikamet ettiği adres olan ''Mevlana Mah. **************** Talas/Kayseri'' adresinden uzaklaştırılmasını talep ediyoruz.

HUKUKİ DELİLLER:

1- Nüfus Kaydı

2- Tanıklar (İsimleri,adresleri ve TC kimlik numaraları bildirilecektir.)

3- Davalıya ait arama ve mesaj kayıtları

4- Davalının kullandığı bütün banka ve kredi kartlarının hesap hareketleri

5- HTS kayıtları

6- Mali durum araştırması

7- Mesaj kayıtları

8- Ekran görüntüleri

9- Arama kayıtları

10- Bilirkişi

11- Keşif

12- Yemin

13- Darp Raporu

14- Düğün ve Nişan Videoları ve Fotoğrafları

15- Karşı tarafın delillerine karşı delil sunma hakkımız saklı kalmak kaydıyla yasal sair deliller.

HUKUKİ SEBEPLER:  TMK, HMK ve her türlü sair mevzuat.

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda arz edilen nedenlerle; 

1) Haklı davamızın KABULÜ ile tarafların TMK 166/I uyarınca BOŞANMALARINA, 

2) Davacı müvekkilin ekonomik özgürlüğü olmadığı, hiçbir geliri olmadığı ve üzerine kayıtlı tek malvarlığı DÜĞÜNDE TAKILAN VE MÜVEKKİLİN ELİNDE HASBELKADER BULUNAN ZİYNETLERLE ALINAN BİR ARAÇ olduğu için davacı müvekkil lehine dava tarihinden itibaren her ay 5.000,00 TL tedbir nafakasına, karar kesinleştiğinde 6.000,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmesine,

3) TMK 174 uyarınca evlilik birliğinden beklediği menfaati bulamayan ve kişilik hakları saldırıya uğrayan müvekkile 1.000.000,00 TL Maddi; 1.000.000,00 TL Manevi tazminatın davalıdan alınarak müvekkile verilmesine,

4) Müvekkilimin can güvenliğinin tehlikede olması sebebiyle müvekkilim hakkında 6284 sayılı kanun uyarınca KORUMA KARARI verilmesine ve ''Mevlana Mah. *************** Talas/Kayseri'' adresinden uzaklaştırma kararı verilmesine,

5) Davalı tarafından açılan ve 07/03/2023 Açılış tarihli, Kayseri 7. Aile Mahkemesi'nce görülen ve 2023/*** Sayılı boşanma davasının reddine,

6) Dilekçemizde sayılan ziynet eşyalarının aynen iadesine, aynen iadesinin mümkün olmaması halinde bedelinin, fiili teslim tarihindeki rayiç değer üzerinden davalıdan tahsiline,

7) Yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini Saygılarımla arz ve talep ederim. 20.03.2023

 

Davacı Vekili

Av. Gizem Gül UZUN

AVUKAT GİZEM GÜL UZUN