Aldatma Şiddetten Daha Ağır Kusurdur.

Aldatma Şiddetten Daha Ağır Kusurdur.

Aldatma Şiddetten Daha Ağır Kusurdur.


aldatma şiddetten daha ağır kusurdurAldatma Şiddetten Daha Ağır Kusurdur.

Aldatma Şiddetten Daha Ağır Kusurdur.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

DAVA TÜRÜ : Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle tarafların ortak çocuğu ...'nın inceleme tarihi itibariyle ergin olduğunun anlaşılmasına göre, davalı kadının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Mahkemece tarafların karşılıklı hakaret ettiği, davalı kadının agresif ve kıskanç olduğu, kocasını bıçakla yaraladığı ve tehdit ettiği, davacı erkeğin ise başka kadınlarla gezdiği, ... isimli bir kadınla eşini aldattığı, ailesine maddi destekte bulunmadığı gerekçeleri ile taraflar eşit kusurlu kabul edilerek boşanmalarına karar verilmiş ise de; davacı erkek dilekçeler aşamasında yalnızca davalı kadının şiddet uyguladığı vakıasına dayanmıştır. Tarafların dayanmadığı vakıaların hükme esas alınması mümkün değildir (HMK m.25/1). Bu durumda mahkemece, davacı tarafça usulüne uygun şekilde süresince ileri sürülmeyen ve dayanılmayan şiddet dışındaki vakıaların davalı kadına kusur olarak yüklenilmesi usul ve kanuna aykırıdır (HMK m.137, 140/3, 187). O halde mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen davacı erkeğin kusurlarının, eşine şiddet uygulayan davalı kadına nazaran daha ağır olduğunun kabulü gerekirken tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü doğru olmamıştır.
3-Yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere boşanmaya neden olaylarda davacı erkek ağır kusurlu olup, gerçekleşen kusurlu davranışları, boşanma sebebiyle mevcut ve beklenen menfaatleri haleldar olan kadın yönünden aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte olduğu gibi, Türk Medeni Kanununun 174/1-2. maddesi koşulları oluşmuştur. Bu duruma göre davalı kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.
4-Davalı kadının yoksulluk nafakası (TMK m.175) talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi de doğru değildir.
5-Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına (TMK m. 186/1), geçimine (TMK m. 185/3), malların yönetimine (TMK m. 223, 242, 244, 262, 263, 264, 267, 215) ve çocukların bakım ve korunmasına (TMK m. 185/2) ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden (re'sen) almak zorundadır (TMK m. 169). O halde; Türk Medeni Kanununun 185/3. ve 186/3. maddeleri uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı bulunmuştur.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2., 3., 4. ve 5. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 25.06.2018(Pzt.)

AVUKAT GİZEM GÜL UZUN