Tanınırlığı İspat Edilmemiş ve Farklı Faaliyet Alanlarındaki Ticaret Unvanının Terkini Gerekmez

Tanınırlığı İspat Edilmemiş ve Farklı Faaliyet Alanlarındaki Ticaret Unvanının Terkini Gerekmez

Tanınırlığı İspat Edilmemiş ve Farklı Faaliyet Alanlarındaki Ticaret Unvanının Terkini Gerekmez


T.C. Yargıtay – HGK
Esas: 
2017/11-1298
Karar: 2019/335
K.T.: 21/03/2019

ÖZET: Davacının ticaret unvanının dava tarihi itibariyle tanınmış olduğu ispat edilemediğinden ve tarafların ticari işletmelerinin faaliyet konuları tamamen birbirinden farklı olduğundan her iki sektörün tüketicileri nezdinde bu iki ticaret unvanının karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı ve dolayısıyla ticaret unvanının terkini şartlarının oluşmadığının kabulü gerekmektedir.

(6102 S. K. m. 43, 47, 52, 54, 57)

Taraflar arasındaki “marka hükümsüzlüğü ve ticaret unvanının terkini” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 24.05.2012 tarihli ve 2007/255 E., 2012/127 K. sayılı karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 18.09.2013 tarihli ve 2012/17253 E., 2013/15967 K. sayılı kararı ile;

“…Davacı vekili, müvekkil şirketin 1980’li yıllardan beri “Kervan” unvan ve markası altında ev tekstil, mobilya, çeyiz eşyaları ve aksesuar alanında faaliyette bulunan tanınmış bir firma olduğunu, ….isim ve işaretini kamuoyunda maruf hâle getirdiğini, müvekkilinin 1997 yılından beri 35. sınıfta tescilli “kervan” esas unsurlu markaları bulunduğunu, bu nedenle ….ve ….türevli mağazalar açma hakkının münhasıran müvekkiline ait olduğunu, davalının ise 556 sayılı KHK’nın 7. ve 8. maddelerine aykırılık oluşturacak şekilde 35. sınıfta “kervan” ibaresi ve müvekkili markasındaki “deve” şeklini ön plana çıkaracak şekilde marka tescilinde bulunduğunu, davalının 2004/44762 sayılı “kervancı+şekil” ibareli markasının müvekkili markalarıyla tüketiciler nezdinde iltibas oluşturduğunu, davalının müvekkilinin tescil önceliğine sahip olduğu “kervan” ibaresini ayırt edicilik sağlamadan ticaret unvanında kullanmasının da TTK’nın 43,47,54 ve 57/5. maddeleri uyarınca haksız rekabet yaratacağını ileri sürerek, davalının Kervancı+şekil ibareli markasının hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini, “kervan” ibaresinin TTK’nın 57/5. maddesi uyarınca davalının unvanından terkinini ve hükmün ilanını talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, müvekkili şirketin kuruyemiş ve türevi gıda maddeleri sektöründe faaliyet gösterdiğini, 1964 yılında “….Kuruyemiş ve Dahili Ticaret İhsan Taşkur” adıyla ticari faaliyetine Eminönü’ndeki Tarihi Kuruyemiş Çarşısında başladığını, 2004 yılında şahıs şirketini aynı unvan adı altında sermeye şirketine dönüştürdüklerini, davacı ve müvekkilinin farklı ticari alanlarda faaliyet gösterdiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, taraf markaları görsel olarak karşılaştırıldığında birbirinden farklı olup sadece benzerliğin davacı markasının esaslı unsuru niteliğindeki “kervan” ve davalı markasındaki “kervancı” kelimelerinde olduğu, taraf markaları 35. sınıfta tescilli olup emtia listesi incelendiğinde davacı markalarındaki “mağaza ve mağazalar zincirlerinin kurulması, yönetilmesi ve organizasyonuyla ilgili danışmanlık hizmetleri”, davalı markasındaki “müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri” ile yakınlık gösterse de davacının markasının “çeyiz ve ev tekstili” yönünden Türkiye’de ve özellikle İstanbul’da sektörel tanınmış marka olduğu, davalı markasındaki emtiaların tamamının gıda maddeleri niteliğinde olduğu, bu tür maddelerin bir araya getirildiği mağazaların davacı markasını taşıyan ürünlerin bir araya getirildiği mağazalar ile karıştırılması ve özellikle tüketici kitlesinin bu farklı ürünleri bir diğerinin yerine alması mümkün olmadığından KHK’nın 8/4 maddesi gereğince hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı, ayrıca tarafların ticaret unvanlarının ilk kelimesi “Kervan” ise de davacının unvanı “….Tekstil”, davalının unvanı ise “….Kuruyemiş” olarak isimlendirileceğinden yardımcı unsur niteliğindeki “kervan” ibaresinin TTK’nın 52. ve 54. maddesi anlamında unvan tecavüzünü ayrıca TTK’nın 57/5. anlamında unvanların karıştırılması ve dolayısıyla haksız rekabet oluşturmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2- Davacı tarafın unvan terkinine yönelik talebi konusunda mahkemece, “tarafların ticaret unvanlarının ilk kelimesi “Kervan” ise de davacının unvanı “….Tekstil”, davalının unvanı ise “….Kuruyemiş” olarak isimlendirileceğinden yardımcı unsur niteliğindeki “kervan” ibaresinin TTK’nın 52. ve 54. maddesi anlamında unvan tecavüzünü gerektirmediği, TTK’nın 57/5. anlamında unvanların karıştırılması ve dolayısıyla haksız rekabet oluşturmayacağı” gerekçesiyle red kararı verilmiştir. Ancak, karar gerekçesinde belirtildiği gibi tarafların ticaret unvanlarındaki “Kervan” ibaresi yardımcı unsur olmayıp esas unsurdur. Bu itibarla davacının unvan terkini talebi değerlendirilirken taraf şirketlerin faaliyet konuları da dikkate alınarak iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile unvan terkini talebinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…”

gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, marka hükümsüzlüğü ve ticaret unvanının terkini istemlerine ilişkindir.

Davacı vekili; müvekkili şirketin 1980’li yıllardan beri “Kervan” asıl unsurlu ticaret unvanı ile ev tekstil, mobilya, çeyiz eşyaları ve aksesuar alanında faaliyette bulunan tanınmış bir şirket olduğunu, ayrıca müvekkili adına tescilli “Kervan+Şekil” ibareli tanınmış markalarının bulunduğunu, müvekkili tarafından “Kervan+Şekil” ibaresinin kamuoyunda maruf hâle getirildiğini, davalının ise 556 sayılı KHK’nın 7. ve 8. maddelerine aykırılık oluşturacak şekilde “kervan” ibaresi ve müvekkili markasındaki “deve” şeklini ön plana çıkaracak şekilde 2004/44762 sayılı “kervancı+şekil” ibaresini marka olarak tescil ettirdiğini, davalının markasının müvekkili markalarıyla tüketiciler nezdinde iltibas oluşturduğunu, ayrıca davalının müvekkilinin tescil önceliğine sahip olduğu “kervan” ibaresini ayırt edicilik sağlamadan ticaret unvanında asıl unsur olarak kullanmasının da hukuka aykırı olduğunu ve haksız rekabet yaratacağını ileri sürerek, davalının “Kervancı+şekil” ibareli markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, “kervan” ibaresinin TTK’nın 57/5. maddesi uyarınca davalının ticaret unvanından terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili; müvekkili şirketin kuruyemiş ve türevi gıda maddeleri sektöründe faaliyet gösterdiğini, 1964 yılında “….Kuruyemiş ve Dahili Ticaret İhsan Taşkur” adıyla ticari faaliyetine Eminönü’ndeki Tarihi Kuruyemiş Çarşısında başladığını, 2004 yılında aynı unvan adı altında sermaye şirketine dönüştürüldüğünü, davacı ve müvekkilinin farklı ticari alanlarda faaliyet gösterdiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

Yerel mahkemece; taraf markaları görsel olarak karşılaştırıldığında birbirinden farklı olup sadece benzerliğin davacı markasının esaslı unsuru niteliğindeki “kervan” ve davalı markasındaki “kervancı” kelimelerinde olduğu, davacının markasının “çeyiz ve ev tekstili” yönünden Türkiye’de ve özellikle İstanbul’da sektörel tanınmış marka olduğu, davalının markasının tescilli olduğu emtiaların tamamının gıda maddeleri niteliğinde olduğu, bu tür maddelerin bir araya getirildiği mağazaların davacı markasını taşıyan ürünlerin bir araya getirildiği mağazalar ile karıştırılması ve özellikle tüketici kitlesinin bu farklı ürünleri bir diğerinin yerini almasının mümkün olmadığı, bu nedenle KHK’nın 8/4 maddesi gereğince hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı, ayrıca tarafların ticaret unvanlarının ilk kelimesi “Kervan” ise de davacının unvanı “….Tekstil”, davalının unvanı ise “….Kuruyemiş” olarak isimlendirileceğinden yardımcı unsur niteliğindeki “kervan” ibaresinin TTK’nın 52. ve 54. maddesi anlamında unvan tecavüzü ayrıca TTK’nın 57/5. anlamında unvanların karıştırılması ve dolayısıyla haksız rekabet oluşturmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.

Yerel mahkemece, önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; sadece ticaret unvanına ilişkin olup, tarafların ticaret unvanlarında yer alan “kervan” ibaresinin ticaret unvanlarının asıl unsuru olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre tarafların faaliyet konuları da dikkate alındığında davalının ticaret unvanının terkini şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

I- Davacı vekilinin davalıya ait markanın hükümsüzlüğüne ve haksız rekabete ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Bilindiği üzere, hukuki yarar dava şartı olduğu kadar, temyiz istemi için de aranan bir şarttır.

Davacının davalıya ait markanın hükümsüzlüğüne ve haksız rekabete ilişkin temyiz itirazları Özel Dairece incelenip, reddedildiğinden karar bu yönden kesinleşmiş ve uyuşmazlık konusu olmaktan çıkmıştır.

O hâlde, davacı vekilinin davalıya ait markanın hükümsüzlüğüne ve haksız rekabete ilişkin direnme hükmüne yönelik temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.

II- Davacı vekilinin ticaret unvanının terkinine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Uyuşmazlığın çözümü için ticaret unvanının korunmasına ilişkin yasal düzenlemelerin ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.

Ticaret unvanı tacirlerin ticari işletmeleriyle ilgili işlemleri yaparken kullandıkları isimdir. Bu yönüyle ticaret unvanı bir taciri diğer tacirlerden ayırt etmeye yarayan tanıtma vasıtasıdır. Ticaret unvanını sadece tacirler kullanabilir; tacir olmayan kişi (esnaf) ticaret unvanı kullanamaz.

Dava tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 42. maddesine göre; tacir, işletmenin açıldığı günden itibaren on beş gün içerisinde ticari işletmesini ve seçtiği ticaret unvanını işletme merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ilan ettirmek mecburiyetindedir. Ayrıca tacir, seçtiği ve usulüne uygun olarak tescil ettirdiği ticaret unvanını ticari işletmesiyle ilgili işlemleri yaparken kullanmak zorundadır.

Ticaret unvanı “çekirdek” ve “ek” olmak üzere iki kısımdan oluşur. Ticaret unvanında “çekirdek” kısmı zorunlu olmasına rağmen, “ek” kullanılması kural olarak zorunlu değildir. Bununla birlikte, ticaret unvanı, “çekirdek” yanında “ek” de ihtiva ediyorsa bir bütün hâlinde korunur (Arkan, Sabih; Ticari İşletme Hukuku, Ankara, 2018, s. 278).

Ticaret unvanının çekirdek kısmı; tacirin gerçek veya tüzel kişi olmasına ve tüzel kişilerde hukuki tipe göre değişiklik gösterir. Ticaret unvanı, çekirdek kısmı; bir kişinin adı ve soyadını gösteriyorsa kişi unvanı, bir şirketin konusunu gösteriyorsa konu unvanı adını alır.

Sermaye şirketi olarak kabul edilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin ticaret unvanları, konu ticaret unvanı olarak adlandırılırlar. Zira 6762 sayılı TTK’nın 45. maddesi gereğince bunların ticaret unvanlarının çekirdek kısmında işletme konusu ve şirketin türünü gösteren ibarelerin bulunması zorunludur. Ancak ek olarak şahıs ad ve/veya soyadlarının veya hayal ürünü bazı ibarelerin alınmasına da bir engel yoktur. Kaldı ki aynı alanda iştigal eden birden çok şirketin bulunması kaçınılmaz olduğundan, bunların unvanlarında zorunlu olarak ek bulunması da gerekecektir. Ayrıca, gerçek kişi ad veya soyadlarının unvanda yer alması hâlinde şirketi ve türünü gösteren ibarelerin kısaltılmadan yazılması gerekir.

Ticaret unvanında ek kullanılması kural olarak zorunlu değildir. Ancak bazı hâllerde ek kullanılması zorunluluk arz eder. Bu hâllerden biri 6762 sayılı TTK’nın 47/2 (6102 sayılı TTK’nın 45.) maddesinde belirtilmiştir. Bu madde gereğince tacirler, ticaret unvanına, Türkiye’nin herhangi bir sicil dairesinde daha önce tescil edilmiş bulunan diğer bir unvandan ayırt edilmesi için gerekli olduğu taktirde ek kullanmaya mecburdurlar. 6102 sayılı TTK’nın 45. maddesi 6762 sayılı TTK’dan farklı olarak tescilli ticaret unvanlarının koruma çevresini, tacirin gerçek veya tüzel kişi olduğuna bakmaksızın tüm Türkiye olarak belirlemiştir.

Görüldüğü üzere ticaret unvanına ayırt edicilik kazandıran unsur, kural olarak unvanın “çekirdek” kısmına eklenen “ek” unsurudur. Bu “ek” sayesinde ticaret unvanlarının birbirine karıştırılmasının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Gerçekten unvanın çekirdek kısmında görsel işitsel ve anlamsal açılardan benzerlik olduğu durumlarda, ticaret unvanının çekirdek unsuruna yapılacak ek, karıştırılma ihtimalinin önüne geçebilecektir (Bilge, Mehmet Emin; Ticari Ad ve İşaretler Arasında Karıştırılma Tehlikesi, Ankara, 2014, s. 82).

Usulen tescil ve ilan edilmiş olan ticaret unvanını kullanma hakkı sadece sahibine aittir. O hâlde ticaret unvanının tescil edilmesiyle birlikte tacir, herkese karşı ileri sürebileceği bir mutlak hakka sahip olur ve 6762 sayılı TTK’nın 54. maddesinde düzenlenen özel korumadan yararlanabilir. Buna karşılık tescil edilmemiş olan unvanlar ise, sadece haksız rekabet hükümleri dairesinde korunabilir. Bu nedenle uzun süreden beri kullanılmasına rağmen tescil edilmemiş olan ticaret unvanına tecavüz hâlinde, bundan zarar gören kişi ancak haksız rekabet hükümleri sayesinde himaye edilir (Arkan, s. 288).

Tescilli ticaret unvanına tecavüz edilen kimsenin hakları 6762 sayılı TTK’nın 54. maddesi ile düzenlenmiştir. Bu madde; “Ticaret unvanı kanuna aykırı olarak başkası tarafından kullanılan kimse, bunun men’ini ve haksız kullanılan ticaret unvanı tescil edilmişse kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesini veya silinmesini ve zarar görmüş ise, kusur hâlinde bunun da tazminini isteyebilir. Mahkeme, davayı kazanan tarafın talebi üzerine, masrafları aleyhine hüküm verilen kimseye ait olmak üzere hükmün gazete ile de yayınlanmasına karar verebilir” şeklinde düzenleme içermektedir.

Buna göre, ticaret unvanının sahibinden izin almadan, ticaret unvanının aynısının veya benzerinin kullanılması yahut işletme adı, marka, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu anlamında eser veya internet alan adı olarak kullanılması hâlinde de tecavüz gerçekleşecektir.

6762 sayılı TTK’nın 54. maddesinde belirtilen “ticaret unvanı kanuna aykırı olarak başkası tarafından kullanılan” ibaresinden ticaret unvanının aynısının veya karıştırılma (iltibas) ihtimali oluşturacak derecede benzerinin bir başkası tarafından kullanılmasının anlaşılması gerekir. Ticaret unvanını önceden tescil ettiren tacir, 6762 sayılı TTK’nın 54. maddesi gereğince daha sonra tescil ettirilen ve haksız olarak kullanılan ticaret unvanının sicildeki kaydının değiştirilmesini veya silinmesini dava edebilir.

Ticaret unvanlarının karıştırılma (iltibas) ihtimali bakımından yapılan değerlendirmede öncelikle ticaret unvanlarının çekirdek ve ek kısımlarının bir bütün hâlinde gözetilmesi gereklidir. Ayrıca buna ilave olarak unvanlar arasında karıştırılma (iltibas) ihtimalinden bahsedebilmek için, esas itibariyle ticari işletmelerin faaliyet konularının aynı veya benzer olması gerekmektedir. Zira ticaret unvanlarının bağlı olduğu işletmelerin faaliyet konularının birbirinden farklılaştığı oranda, aynı ya da benzer unvanlar arasındaki karıştırılma (iltibas) ihtimali de azalmaktadır. Dolayısıyla faaliyet konuları değişik olduğu için farklı müşteri çevresine hitap eden işletmelerin aynı ya da benzer unvanlarının karıştırılma ihtimali az olmakla birlikte tamamen ortadan kalkmamaktadır. Başka bir deyişle ticaret unvanlarının ayırt edici “ek” unsurları aynı olmakla birlikte faaliyet konuları farklı ise unvanlar arasında kural olarak iltibas oluşmasa da tanınmış bir ticaret unvanının “ek” kısmının aynısının ve benzerinin farklı bir faaliyet konusu ile birlikte ticaret unvanı olarak tescili hâlinde karıştırılma ihtimalinin varlığının kabul edilmesi gerekir (Suluk, Cahit/ Karasu, Rauf/ Nal Temel; Fikri Mülkiyet Hukuku, Ankara, 2018, s. 383).

Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacının “kervan” ibareli ticaret unvanının 19.11.1986 tarihinde tescil edildiği ve unvanın çekirdek kısmının “Tekstil Sanayi ve Dış Ticaret Anonim Şirketi” olduğu, davalının ise “kervan” ibareli ticaret unvanının 14.12.2004 tarihinde tescil edildiği ve unvanın çekirdek kısmının “Kuruyemiş Gıda Sanayi Ticaret Limited Şirketi” olduğu anlaşılmaktadır.

Tarafların ticaret unvanlarına ayırt edicilik sağlaması gereken ticaret unvanının “ek” kısmı “kervan” ibaresinden oluşmaktadır. Bu durumda tarafların ticaret unvanlarına bir bütün hâlinde bakıldığında “kervan” ibaresi ticaret unvanının “ek” kısmı olmasına rağmen ticaret unvanlarının asli unsuru hâline geldiği anlaşılmaktadır. Ancak unvanların çekirdek kısmından da anlaşılacağı üzere tarafların ticari işletmelerinin faaliyet alanları farklı olup, davacı ev tekstili sektöründe davalı ise kuruyemiş sektöründe faaliyet göstermektedir.

Davacının ticaret unvanının dava tarihi itibariyle tanınmış olduğu da ispat edilemediğinden ve tarafların ticari işletmelerinin faaliyet konuları tamamen birbirinden farklı olduğundan her iki sektörün tüketicileri nezdinde bu iki ticaret unvanının karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı ve dolayısıyla ticaret unvanının terkini şartlarının oluşmadığının kabulü gerekmektedir.

O hâlde, yukarda açıklanan gerekçe ile ticaret unvanının terkini talebinin reddine ilişkin direnme kararı sonucu itibari ile yerinde olup, direnme kararı bu değişik gerekçe ile onanmalıdır.

Sonuç: 1-Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyizde hukuki yararı bulunmadığından davacı vekilinin markanın hükümsüzlüğüne ve haksız rekabete ilişkin temyiz isteminin REDDİNE,

2-Yukarıda (II) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda gösterilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı ONANMASINA, gerekli temyiz ilâm harcı peşin alındığından başka harç alınmasına yer olmadığına, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu açık olmak üzere 21.03.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

AVUKAT GİZEM GÜL UZUN