RESMİ BELGENİN DÜZENLENMESİNDE YALAN BEYAN: HUKUKİ VE CEZAİ SORUMLULUK
GİRİŞ
Resmi belgeler, kamu güvenliği ve idari işleyiş açısından büyük önem taşır. Bu belgelerin güvenilirliği, kamunun devlete olan güveninin temel taşlarından biridir. Ancak zaman zaman bireylerin, kamu kurumlarına sundukları beyanlarda gerçeğe aykırı ifadelerde bulundukları görülmektedir. Bu tür davranışlar, “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan” suçunu gündeme getirir. Bu makalede, yalan beyanın tanımı, hukuki niteliği, suçun unsurları, cezai sonuçları ve yargı uygulamaları incelenecektir.
I. YALAN BEYANIN TANIMI VE HUKUKİ NİTELİĞİ
Yalan beyan, kişilerin bilerek ve isteyerek gerçeğe aykırı bilgi vermesi anlamına gelir. Resmi belgelerin düzenlenmesine esas teşkil eden bilgilerde kasten yanlış beyanda bulunulması, hukuken yaptırıma tabidir. Bu eylem, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 206. maddesi kapsamında değerlendirilen “resmi belgeyi düzenlemek yetkisine sahip kişinin, gerçeğe aykırı şekilde belge düzenlemesine neden olmak” suçunu oluşturabilir.
A. Resmi Belge Nedir?
TCK ve yargı kararlarında, resmi belge; kamu görevlisi tarafından görevine dayanarak düzenlenen ve hukuki sonuç doğurabilecek nitelikteki belge olarak tanımlanır. Bu belgeler, mahkeme kararlarından tutanaklara, kimlik belgelerinden ruhsatlara kadar geniş bir yelpazeyi kapsar.
B. Beyanın Resmi Belgede Yer Alması
Suçun oluşabilmesi için yalan beyanın, resmi belgenin içeriğine etki etmesi gerekir. Örneğin sahte gelir beyanıyla sosyal yardım alınması, yanlış adres bildirimiyle seçmen kaydının yanlış yere alınması gibi durumlar bu kapsama girer.
II. SUÇUN UNSURLARI
A. Fail
Bu suç, herkes tarafından işlenebilir. Failin kamu görevlisi olması gerekmez. Ancak beyanı kabul edip belgeyi düzenleyen kişinin yetkili bir kamu görevlisi olması şarttır.
B. Mağdur
Suçun doğrudan mağduru devlettir. Ancak dolaylı olarak bu belgeye güvenerek işlem yapan gerçek ya da tüzel kişiler de zarar görebilir.
C. Manevi Unsur
Failin kastla hareket etmesi, yani gerçeğe aykırı bilgi verdiğini bilmesi ve istemesi gereklidir. Taksirle bu suç işlenemez.
D. Netice
Yalan beyan sonucunda resmi bir belgenin düzenlenmiş olması gerekir. Eğer beyan dikkate alınmadan belge düzenlenmemişse, suç oluşmaz; ancak teşebbüs hükümleri değerlendirilebilir.
III. CEZAİ YAPTIRIM VE YARGI UYGULAMALARI
TCK madde 206 uyarınca, resmi belge düzenlenmesinde yalan beyan suçunun cezası üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezasıdır. Ancak yargı, somut olayın niteliğine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB), erteleme veya para cezasına çevirme gibi seçenekler de uygulayabilmektedir.
Yargıtay kararlarında genellikle beyanın belgeye etkisi, failin kastı ve kamu zararının oluşup oluşmadığı dikkatle değerlendirilmektedir. Özellikle sosyal yardım, eğitim, sağlık ve tapu işlemlerinde verilen yalan beyanlar, ağır sonuçlara neden olabilir.
IV. YALAN BEYANIN HUKUKİ SONUÇLARI
Yalan beyan sadece ceza hukuku açısından değil, idare hukuku ve özel hukuk açısından da sonuç doğurabilir. Örneğin:
-
İdari işlemin iptali
-
Haksız kazanımların geri alınması
-
Memuriyetin sona erdirilmesi
-
Sözleşmelerin feshi
Ayrıca, bazı meslek grupları (avukat, noter, doktor vb.) için disiplin soruşturmalarına da neden olabilir.
SONUÇ
Resmi belgelerin düzenlenmesinde yalan beyan, yalnızca bireyin değil, toplumun tamamının güvenliğini etkileyen ciddi bir suçtur. Bu nedenle hem cezai yaptırımların uygulanmasında titiz olunmalı, hem de bireylerin hukuki bilinç düzeyi artırılmalıdır. Kamu otoriteleri ise bu tür suçların önlenmesine yönelik daha etkili denetim mekanizmaları geliştirmelidir.
Resmi Belgenin Düzenlenmesinde Yalan Beyan Suçu Yargıtay Kararları
Memura Yalan Beyanda Bulunma Suçu İçin Kimlik İbrazı Şartı
19.08.2009 tarihli “yakalama tutanağı” başlıklı belge ve tüm dosya içeriğine göre; başka bir olay nedeniyle Mersin 4. Sulh Ceza Mahkemesince verilen arama kararına istinaden, sanığın ikametgahına gidildiğinde, yapılan üst aramasında sanığın ağabeyi Naif’e ait kimlik belgesinin ele geçirilmesinden ibaret olayda, sanığın ağabeyine ait kimlik belgesini ibraz etmediği gibi ağabeyi ya da bir başkasına ait kimlik bilgilerini de kullanarak bir tutanak düzenlenmesine sebebiyet vermediği, tüm tutanakların sanığın gerçek ismiyle düzenlendiği, dolayısıyla yüklenen resmi belgenin düzenlenmesi sırasında memura yalan beyanda bulunmak suçunun unsurları itibariyle oluşmamıştır (Yargıtay 11. Ceza Dairesi - Karar: 2014/17131).
Yalan Beyanın Basit Bir Araştırmayla Anlaşılması Halinde Suç Oluşmaz
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 01.04.2014 tarih 2013/9-452 Esas, 2014/153 Karar sayılı kararında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere 5237 sayılı TCK’nun 206. maddesindeki resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunun oluşması için yalan beyanın resmi belge düzenleme yetkisine sahip kamu görevlisine yapılmış olması gerekmektedir. Resmi bir belgenin düzenlenmesi sırasında beyanda bulunacak kişinin gerçeği söyleme zorunluluğu vardır. Kişinin beyanı üzerine düzenlenen resmi belgenin, bu beyanın doğruluğunu ispatlayıcı nitelikte olması, bir başka ifadeyle beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılmasının zorunlu olmaması şarttır. Aksi halde yani kişinin beyanı yeterli olmayıp, bu beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılması zorunluysa ve bu araştırma sonunda bildirimin gerçeğe uygun olmadığı belirlenirse; kişinin beyanına itibar edilemeyeceğinden ve kişinin beyanını içeren belge, ispat aracı olarak kullanılamayacağından, anılan maddedeki suç oluşmayacaktır. Bununla birlikte suçun oluşması için sanığın beyanda bulunması yeterli olmayıp sanığın beyanı üzerine kamu görevlisi tarafından bir belgenin de düzenlenmesi gerekmektedir. Bu bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında; sanığın hükümlü olduğu cezaevi yönetimine verdiği dilekçede kendisini nakil edecekleri cezaevinde hasmı bulunduğunu beyan etmesi sonucunda herhangi bir resmi belge düzenlenmediği gibi dilekçeyi alan cezaevi yönetiminin hükümlünün bu iddiasını araştırıp işlem yapma yükümlülüklerinin bulunması, somut olaydada bu araştırmayı yapıp sanığın beyanının doğru olmadığını tespit etmiş olmaları karşısında resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunun unsurları oluşmadığından, sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması yasaya aykırıdır (Yargıtay 11. Ceza Dairesi -Karar: 2015/32193).
Memurun Beyanın Doğruluğunu Araştırma Yükümlülüğü
5237 Sayılı TCK’nun 206. maddesinde düzenlenen ve doktrinde “fikri sahtecilik” olarak adlandırılan “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunmak” suçunun oluşabilmesi için, kişinin açıklamaları üzerine oluşturulan resmi belgenin, bu beyanın doğruluğunu ispat edici bir güce sahip olması gereklidir. Maddenin gerekçesinde de belirtildiği üzere beyanı alan memur bu beyanın doğruluğunu araştırıp tahkik etmek ve daha sonra edindiği kanaate göre resmi belgeyi düzenlemek durumunda ise, bir başka ifade ile resmi belge sadece kişinin (sanığın) beyanına göre değil de memur tarafından yapılacak inceleme sonucuna göre meydana getirilmekte ise bu maddede tanımlanan suç oluşmayacaktır. … Minibüsleri Kooperatifinin başkanı olan sanığın, üye olan …‘i cezaevinde bulunduğu dönemde kooperatifte fiilen çalışmadığı halde SGK’ya çalıştığı yönünde bildirimde bulunmak suretiyle sigortalılık haklarının devamını sağladığı bu şekilde resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma suçunu işlediği iddia ve kabul edilen olayda; suçun unsurlarının oluşup oluşmadığının tespiti açısından; sanığın kuruma nasıl bir bildirimde( beyanda ) bulunduğu, bu beyana dair bir belge olup olmadığı ve sanığın gerçeğe aykırı nitelikteki bu bildirimi üzerine nasıl bir resmi belge düzenlendiği, beyan üzerine ilgili resmi belge düzenlenmeden önce kurum memuru tarafından inceleme yapılıp yapılmadığı hususlarının araştırılıp tespit edilmesi ve varlığı halinde suça konu belgelerin dosyaya intikalinin sağlanmasından sonra sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 21. Ceza Dairesi - Karar: 2017/1447).
Resmi belgenin düzenlenmesi sırasında yalan beyan suçunun oluşması için, kişinin açıklamaları üzerine yetkili bir kamu görevlisi tarafından resmi bir belgenin düzenlenmesi ve düzenlenen resmi belgenin, beyanın doğruluğunu ispat edici bir güce sahip olması gerekir. Yalan beyanın tek başına kanıtlama gücünün bulunmadığı, bu beyana rağmen görevlinin, beyan edilen hususların doğruluğunu araştırıp da belgeyi sonra düzenlemesinin gerekli olduğu takdirde, belgeye dayanak oluşturan bilgi yalan beyan olmayıp görevlinin araştırması sonucu ulaştığı bilgi olduğundan yine beyan olunan bilgiler, ilgili memur ya da makamın başkaca araştırma yapmasını, belge incelemesini gerektirirse veya yalan beyan üzerine memurun kandırılamaması neticesinde doğru şekilde belge oluşturulması durumunda anılan suçun oluşmayacağı açıktır. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde 15.06.2011 tarihli kaza tespit tutanağının aslının duruşmaya getirtilip incelenerek sanık tarafından imzalanıp imzalanmadığının araştırılmasından sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 11CD - Esas : 2020/4265, Karar : 2023/4309).