İŞKENCE VE ONUR KIRICI MUAMELEYE MARUZ BIRAKILMAMA HAKKI
Devletin pozitif ve negatif yükümlülükleri vardır. Devletin negatif yükümlülüğü işkence gibi eylemleri engellemektir.
İŞKENCE SUÇU, GÜÇ KULLANMA YETKİSİNE SAHİP KAMU GÖREVLİLERİNE HASTIR. Hatta kanunumuzda işkence suçu için özel kastla işlenebileceği yazmaz ama işkence suçu özel kastla işlenir. Örneğin, bir öğretmenin bir öğrencisini tek ayak üzerinde yarım saat boyunca bekletmesi kanunumuza göre işkencedir ama hukuk açısından olması gereken kesinlikle bu değildir.
İşkence dediğimiz şey, suçu söyletmek, itiraf almak, cezalandırmak veya ayrım gözeten başka bir sebeple kişiye sistematik olarak güç kullanmaktır. Bunu da çoğunlukla güç kullanma yetkisine sahip kamu görevlileri yapar. Yani devlet öyle bir sistem kurmalıdır ki (pozitif yükümlülük de burada devreye girer); insanlar suç işlemeye gönüllü olmamalı, işkenceyi özlememelidir.
Devlet işkenceyi önleyecek bir mekanizma kurmalıdır.
Kişi gözaltındayken DEVLETİN GÜVENCESİNDEDİR. ONUN HAYAT HAKKI DEVLETİN GÜVENCESİNDEDİR.
Eğer kişinin üzerinde yara bere varsa bunu devlet ispat etmelidir. Devlet bu yara berenin kendisinden kaynaklanmadığını ispat etmelidir. Normalde bireysel başvurularda esas olan iddia edenin ispat etmesidir. Ama işkence söz konusu olduğunda vatandaşın yapması gereken tek şey yakalandığına veya gözaltına alındığına dair belge göstererek bunu ispat etmektir. Bunun dışında ispat yükümlülüğü devlete aittir. İşte düzenlenen raporların anlamı da budur.
Nezarethane işlemini yapan polis şüpheliyi rapora götüremez. Kendisi işkence veya gayriinsani bir davranış yapmışsa bunu gizlemeye çalışabilir. Bunu gizlemenin yolu sadece doktorla görüşmek değildir. Bazı hekimler raporlarını yazarken kimlik kontrolü yapmazlar. Hekim şüpheliyi muayene ettiğini zanneder ama aslında muayene ettiği kişi şüpheli değildir. Yani polis başka bir sivil şüpheli diye doktora da muayene ettirebilir.
Cinsel taciz ve cinsel saldırıyı engellemek için yönetmelikte getirilen bir düzenleme vardır. Kadın şüpheliyi kadın kolluk görevlisi aramalıdır.
Örneğin; sınav girişlerinde kadın öğrencileri kadın kolluk görevlisi arar. Bu arama da önleme aramasıdır. Önleme araması için herhangi bir emir-talimat gerekmez. Dolayısıyla eğer kadın kolluk görevlisi bulunmuyorsa veya yoğunluk sebebiyle kadın görevlileri arama işlemini yapmakta yetersiz kalıyorsa bu durumda kadın gözetmenler de arama işlemini yapabilir. Bunun önünde bir engel yoktur.
CMK m.75'e göre aramada şüpheliden giysi çıkartması istenemez, çıplak kalması da istenemez, bir yere götürülmesi de istenemez. Ancak bunun tek istisnası az önce de belirttiğimiz gibi zorunluluk halidir. Örneğin bir çatışma hali varsa, bir CANLI BOMBA şüphesi varsa, saldırıyı tekrarlama şüphesi varsa kolluk görevlileri şüpheliden önleme araması sırasında giysilerini çıkartılmasını isteyebilir. İşte bunlar zorunluluk halidir. Zorunluluk halleri dışında şüpheliden giysilerini çıkartması istenemez ve şüphelinin vücut boşluklarına bakılamaz.
İşkence iddiası varsa Cumhuriyet Savcısının bunu tutanağa geçirip araştırması gerekir.
İşkence ile onur kırıcı muamele arasında bir fark vardır. İşkence dediğimiz şey, sistematik, acı çektirme sonucunu doğuran, çoğunlukla fiziki müdahelelerdir. Fiziki müdahele boyutuna ulaşmayan eylemler de onur kırıcı muameledir. Yani ikisi arasında ağırlık olarak bir farklılık vardır.
İşkence ve onur kırıcı muameleye maruz bırakılmama hakkı, insan hakları ve ulusal yasalarla güvence altına alınmış temel bir haktır. Bu hak, her bireyin onurunu ve insanlık değerlerini koruyan, herhangi bir şekilde fiziksel veya psikolojik işkenceye tabi tutulmaması gerektiğini ifade eder. Bu hak, dünya çapında kabul edilen evrensel insan hakları ilkeleriyle ve Anayasalar gibi yerel hukuk düzenlemeleriyle korunmaktadır.
1. İşkence ve Onur Kırıcı Muameleye Maruz Bırakılmama Hakkı Nedir?
İşkence, bir kişinin vücuduna veya ruhsal sağlığına zarar vermek amacıyla, kötü niyetle ve kasıtlı olarak yapılan bir uygulamadır. Onur kırıcı muamele ise bir kişinin haysiyetini zedeleyen, onuru ile alay eden veya aşağılama amacı taşıyan herhangi bir davranışı ifade eder. Bu tür muameleler, fiziksel işkencenin yanı sıra, psikolojik baskılar veya duygusal kötü muameleleri de kapsayabilir.
Bu hak, iki ana unsurdan oluşur:
İşkenceden korunma: Bir kişiye herhangi bir şekilde fiziksel ya da psikolojik işkence yapılmaması gerektiği.
Onur kırıcı muameleden korunma: Kişinin onuruna, haysiyetine ve insanlık değerlerine saygı gösterilmesi gerektiği.
2. Uluslararası Düzenlemeler ve Yasal Temel
İşkence ve onur kırıcı muameleye karşı korunma hakkı, bir dizi uluslararası anlaşma ve sözleşme ile güvence altına alınmıştır:
Birleşmiş Milletler (BM) İşkenceye Karşı Sözleşmesi (1984): BM, 1984'te kabul ettiği İşkenceye ve Diğer Zalimce, İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muameleye Karşı Sözleşme ile, işkenceyi ve onur kırıcı muameleleri yasaklamıştır. Bu sözleşme, tüm devletlerin işkenceyi yasaklama ve bu tür uygulamalara karşı önlem alma yükümlülüğü getirmiştir.
Avrupa Konseyi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHM): AİHM'nin Madde 3'ü, işkenceyi, zalimane, insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleyi yasaklar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, işkence ve onur kırıcı muamelelerle ilgili pek çok davada, devletlerin bu hakları ihlal etmesine karşı kararlar almıştır.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi (1948): Madde 5'te, "Hiç kimse işkenceye veya zalimane, insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleye tabi tutulamaz" şeklinde bir hüküm bulunmaktadır. Bu, evrensel bir hak olarak tüm insanları korur.
Türk Anayasası: Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın Madde 17'si de işkence ve kötü muamelenin yasaklandığını ve korunma hakkını garanti altına alır. Anayasaya göre, "hiç kimseye işkence yapılmaz, insan onuru ile bağdaşmayan kötü muamelede bulunulmaz" denir.
3. Türk Hukukunda İşkence ve Onur Kırıcı Muameleye Karşı Koruma
Türkiye'de, işkence ve onur kırıcı muameleye karşı korunma hakkı, hem anayasal hem de ceza hukuku kapsamında güçlü bir şekilde korunmaktadır:
Türk Ceza Kanunu (TCK), işkenceyi suç sayar. TCK'nın 94. maddesi, işkenceyi ve zalimane muameleleri açıkça yasaklar ve bu tür suçları işleyenlere ciddi cezalar öngörür. Bu suçlar, hapis cezasına çarptırılabilir ve kamu güvenliği açısından çok ciddi bir tehlike oluşturduğuna dair cezai yaptırımlar içerir.
Türk Anayasası (Madde 17): Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, her bireyin insan haklarına saygı duyulmasını teminat altına alır. Bu madde, işkence ve onur kırıcı muameleye karşı güçlü bir koruma sağlar.
Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK): CMK, suçluların sorgulanması veya tutukluluk koşullarında işkence ve kötü muameleye karşı tedbirler alır. Ayrıca, tutuklulara ve hükümlülere uygun, insan onuruna saygılı muamele yapılması gerektiğini vurgular.
4. İşkence ve Onur Kırıcı Muameleye Maruz Kalınması Durumunda Haklar
İşkence veya onur kırıcı muameleye maruz kalan bir kişi, bu ihlali mahkemeye taşıyabilir ve bir dizi hukuki hakkı kullanabilir:
Yasal Başvuru Hakkı: İşkence ve onur kırıcı muameleye uğrayan bir kişi, öncelikle Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'na, İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu'na veya doğrudan Adli Makamlara başvurabilir.
İnsan Hakları Mahkemesi'ne Başvuru: Eğer yerel mahkemelerden çözüm bulunamazsa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurulabilir. AİHM, Türkiye dahil olmak üzere üye ülkelerde, işkenceye karşı koruma hakkını ihlal eden devletler aleyhine karar verebilir.
Tazminat Talebi: İşkenceye veya onur kırıcı muameleye maruz kalan kişiler, uğradıkları maddi ve manevi zararlar için tazminat davası açabilirler. Bu tür davalar, kişilerin uğradıkları zararların karşılanmasına yönelik olabilir.
Sağlık Yardımı ve Psikolojik Destek: İşkenceye uğrayan kişiler, ayrıca sağlık hizmetleri ve psikolojik destek alarak iyileşme süreçlerini hızlandırabilirler.
5. Sonuç
İşkence ve onur kırıcı muameleye maruz kalmama hakkı, tüm bireylerin insanlık onuruna saygı gösterilmesi gereken temel bir haktır. Hem uluslararası hukuk hem de ulusal yasalar, işkenceyi ve kötü muameleyi yasaklamakta ve bu hakları ihlal edenlere karşı ciddi yaptırımlar uygulamaktadır. İşkenceye veya onur kırıcı muameleye uğrayan kişiler, hukuki başvurularla haklarını arayabilir ve bu tür ihlallerle mücadele edebilirler.