Bir Kişi Devlet Güçlerince Yakalandıktan Sonra Artık Devletin Koruması Ve Şefkati Altındadır.

Bir Kişi Devlet Güçlerince Yakalandıktan Sonra Artık Devletin Koruması Ve Şefkati Altındadır.

Bir Kişi Devlet Güçlerince Yakalandıktan Sonra Artık Devletin Koruması Ve Şefkati Altındadır.


Bir Kişi Devlet Güçlerince Yakalandıktan Sonra Artık Devletin Koruması Ve Şefkati Altındadır.

Yargıtay

T.C YARGITAY 8.CD
Esas
: 2018/4431
Karar : 2018/4480
Karar Tarihi: 19/04/2018

Özet: Bir kişi devlet güçlerince yakalandıktan sonra artık devletin koruması ve şefkati altındadır. PKK’lı da olsa işkence yapılamaz .


MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi

SUÇ : İşkence

HÜKÜM : Beraat

Gereği görüşülüp düşünüldü:

Soruşturma ve kovuşturma aşamalarının etkin biçimde yürütülmemesi nedeniyle ilgililer hakkında gereğinin takdiri mümkün görülmüştür.

Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, mahkemece kanıtlar değerlendirilip gerektirici nedenleri açıklanmak suretiyle verilen beraat kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan katılan vekilinin, katılan hakkındaki raporun geç aldırılmasına ve sanıkların görev süreleri içindeki suçların analiz edilmemesine ve sanıkların cezalandırılmaları gerektiğine yönelik temyiz itirazı yerinde görülmediğinden reddiyle hükümlerin ONANMASINA , 19.04.2018 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI DÜŞÜNCE

Sanıklar hakkında işkence suçundan açılan kamu davasının yerel mahkemece yapılan yargılaması sonunda beraatlerine dair kararın onanması yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne aşağıdaki nedenlerle katılma olanağı olmamıştır.

Siirt İl Emniyet Müdürlüğünce yapılan istihbari çalışmalar sonucunda PKK  terör örgütü üyesi olduğu anlaşılan …’nın 31.10.2007 tarihinde yakalandığı, evinde yapılan aramada PKK silahlı terör örgütüne ait birçok doküman ve malzemenin ele geçirildiği ve hakkında silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan tutuklama kararı verildiği ve kamu davası açıldığı, tutuklanmasına müteakip Siirt E…Tipi Kapalı Cezaevi aracılığıyla vermiş olduğu 06.11.2017 günlü dilekçesi ile gözaltı süresinde yumurtalıklarının sıkılarak, penisinin ucuna ip bağlanarak çekildiğini ve başkaca yöntemler uygulanarak işkenceye maruz kaldığını beyanla şikayetçi olmuştur.

…’ın gözaltına alındığı 31.10.2007 tarihli Siirt Devlet Hastanesince düzenlenen gözaltı giriş rapor ve muayenesinde darp cebir izi bulunmadığının belirlendiği, gözaltı çıkış tarihi olan 02.11.2017 tarihinde cezaevine giriş ve adli muayene raporunda ise testislerinde şişlik, skrotal bölgede kızarıklık tespit olunduğu bulgularına yer verildiği görülmüştür.

Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurumunun 06.01.2016 tarihli raporunda da, olaydan hemen sonra her iki testistde şişlik ve skrotunda kızarıklığın ayrıntılı tanımlanmasının yapılmamış olması ve bu şikayetlerin ne zamandan beri mevcut olduğu ve ne tür bir etken sonucu oluştuğunun tıbbi belgelerle belirtilmemesi dolayısıyla söz konusu bulguların gözaltına giriş öncesi veya sonrasında mı oluştuğu yönünde kanaat belirtmenin tıbben mümkün olmaması ancak raporun son sayfasında kişide tanımlanan travma sonucu oluşabilecek her iki testisteki şişlik, skrotunda kızarıklık, septum deviasyonu ve psikiyatrik bulguların soruşturma konusu işkence iddiaları yönünden “uyumlu” olarak nitelendirildiğinin belirtilmesi karşısında katılandaki bulguların gözaltı süresi içinde meydana geldiğinin kabulü gerekmektedir.

Amacı Türkiye Cumhuriyeti hakimiyetinde bulunan topraklardan bir kısmını silahlı mücadele ile ayırıp Marksist…Leninist ideolojiye dayalı bir devlet kurmak olan P.K.K. silahlı terör örgütü kırk yılı aşkın bir süredir ülkemizde birçok silahlı eylemde bulunmuş sayısı binlerle ifade edilen asker, sivil, çok sayıda vatandaşımızın yaşamını yitirmesine neden olmuş ve bu süreçte Türk Devleti aynı zamanda büyük ekonomik kayıplara uğramıştır.

P.K.K. silahlı terör örgütü halen de ülke içinde ve dışında değişik isimlerle terör eylemlerine devam etmekte ve birçok vatandaşımızın ölümüne yol açmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 3. maddesindeki “Türkiye Devleti, ülkesiyle ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.

Bayrağı, şekli kanunda belirtilen ay yıldızlı bayraktır.

Milli Marşı “İstiklal Marşı”dır.

Başkenti …’dır” şeklindeki hükümler karşısında ve ayrıca her Türk vatandaşı ahlaki ve vicdanı olarak ülkesinin bölünmez bütünlüğünü, dili, bayrağı ve istiklal marşı ile ilgili olarak duyarlı ve sorumluluk sahibi olmalıdır.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, ülkenin bölünmez bütünlüğüne yönelik her türlü faaliyet ve eylem karşısında ülke içinde ve dışında her türlü önlemi almaya, failleri ve ortaklarını en ağır şekilde cezalandırmaya hak ve yetkisi vardır.

Türk Devletinin ve Türk Milletinin varlığına kasteden her türlü hareket en ağır şekilde karşılığını bulmalıdır.

TCK.nun 94. maddesinde düzenlenen işkence suçunun hareket unsuru “insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştirmek…” olarak gösterilmiştir.

Suçun oluşması için, gerçekleştirilen davranış ve hareketlerin insan onuru ile bağdaşmaması ve aynı zamanda bu hareketlerin mağdurun bedensel ve ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine veya aşağılanmasına yol açacak biçimde olması gerekmektedir.

10 Şubat 1984 tarihli “İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin” 2. maddesinde işkence kavramı tanımlanmıştır. Buna göre;

“İşkence, bir şahsa veya üçüncü bir şahsa, bu şahsın veya üçüncü şahsın işlediği veya işlediğinden şüphe edilen fiil sebebiyle, cezalandırmak amacıyla, bilgi veya itiraf elde etmek için veya ayırım gözeten herhangi bir sebep dolayısıyla bir kamu görevlisinin veya bu sıfatla hareket eden bir başka şahsın teşviki veya rızası veya muvafakatıyla uygulanan fiziki veya manevi ağır acı veya ızdırap veren fiil anlamına gelir.

Bu yalnızca yasal müeyyidelerin uygulanmasından doğan, tabiatında olan veya arızi olarak husule gelen acı ve ızdırabı içermez.”

Anayasanın 17. maddesinin 3. fıkrasında “Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.” hükmü yer almaktadır.

TCK.nun 94. maddenin gerekçesinde işkence suçunun hareket unsuru olarak gösterilen fiillerin sistematik ve belli bir süreç içinde işlenmesi gerektiği “işkence teşkil eden fiiller, aslında kasten yaralama, hakaret, tehdit, cinsel taciz niteliği taşıyan fiillerdir. Ancak, bu fiiller ani olarak değil, sistematik bir şekilde ve belli bir süreç içinde işlenmektedir. Bir süreç içinde süreklilik arzeder bir tarzda işlenen işkencenin en önemli özelliği, kişinin psikolojisi, ruh sağlığı, algılama ve irade yeteneği üzerindeki tahrip edici etkilerinin olmasıdır.” denilmek suretiyle açıkça ifade edilmiştir.

10 Şubat 1984 tarihli “İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler sözleşmesi” ile TCK.nun 94. maddesi ve diğer yasal düzenlemeler gözönüne alındığında belli bir süreye yayılmayan ve sistematik olmayan davranışlar işkence suçunu değil, davranışın oluşturduğu suçu oluşturacaktır.

Diğer yandan tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 3. maddesi “Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı yahut haysiyet kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulamaz” ve 15/2 maddesi uyarınca da bu yasak olağanüstü durumlarda bile kaldırılamaz.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 5. maddesi de “Hiç kimsenin işkenceye, zalimane, gayri insani, haysiyet kırıcı cezalara veya muameleye tabi tutulamayacağı” hükmünü içermektedir.

Somut olayda, P.K.K. silahlı terör örgütü üyesi olan katılanın yakalandıktan sonra gözaltında kaldığı süre içinde Adli Raporlarda belirtildiği şekilde her iki testisde şişlik ve skrotumda kızarıklık, septum deviasyonunun saptandığı, gözaltına alınmadan önce bu bulguların olmadığı raporlarla sabit olduğu anlaşılmaktadır.

Katılanın Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hakimiyetindeki topraklardan bir kısmını silahlı mücadele ile ayırıp ayrı bir devlet kurmak amacı taşıyan P.K.K. silahlı terör örgütü üyesi olduğu tartışmasız bir husustur.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve Türk milletinin varlığına, bütünlüğüne kasteden her fiilin önlenmesi ve kişilerin en ağır şekilde cezalandırılması ve karşılığını bulması devletin meşru hakkıdır.

Ancak, bir kişi devlet güçlerince yakalandıktan sonra gerek tarafı olduğumuz sözleşmeler ve gerekse iç mevzuat hükümlerine uygun hareket edilmelidir. Kişi artık devletin koruması ve şefkati altındadır.

Tarafı olduğumuz sözleşmelere uygun hareket edilmemesi nedeniyle ülkemiz çok sayıda dava ile karşılaşmakta ve tazminat ödemek zorunda kalmakta aynı zamanda ülkemizin itibarı da zarar görmektedir.

Bu durumda mahkemece yapılacak olan, adli raporlarda sözü edilen bulguların hangi failler tarafından meydana getirildiğinin belirlenmesi ve bu bulguların tek başına işkence suçunu veya rapor kapsamına göre kasten yaralama suçunumu oluşturacağı hususunda değerlendirme yapılarak bir hüküm kurulmalıdır.

Bu itibarla, yerel mahkeme kararının onanması yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne iştirak edilmemiştir.

 Bir Kişi Devlet Güçlerince Yakalandıktan Sonra Artık Devletin Koruması Ve Şefkati Altındadır. hakkındaki karar, Avukat Gizem Gül Uzun tarafından sunulmuştur.

AVUKAT GİZEM GÜL UZUN